ABD’nin peşine takılmak AB ekonomisini vuracak

Avrupalı düşünce kuruluşu CER Avrupa ile ilgili hazırladığı raporda Çin ile AB’nin ilişkilerini değerlendirdi. Raporda 'ABD, AB’ye Çin’e yaptırımlar uygulanması konusunda baskı yapıyor' tespiti yer aldı. Vatan Partisi Çin Temsilcisi Orçun Göktürk konuyu Aydınlık Avrupa’ya değerlendirdi

Avrupa merkezli düşünce kuruluşu Centre for European Reform’un (CER) “Avrupa ve Süper Güçler: Ekonomik Milliyetçiliğe Yanıt” başlıklı raporunu Avrupa Birliği’nin (AB) geleceği ile ilgili önemli değerlendirmelere yer verdi. Raporda tartışılan önemli bir başlık da AB’nin Çin ilişkileri. Raporun bu bölümü AB ile Çin arasındaki ticari ilişkilerin oluşturacağı fırsatlara ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD), AB’yi Çin’den kopmaya zorlamasına değinirken; Atlantikçi bir perspektifle AB’nin ABD’nin planlarına uymasının gerekliliğini de tartışıyor. Bu fikirleri ve AB - Çin ekonomik ilişkilerini Vatan Partisi Çin Temsilcisi Orçun Göktürk’e sorduk. Göktürk, AB’nin ABD’nin peşine takılarak Çin ile ilişkilerinden feragat etmesinin, AB’nin ekonomisi ve bağımsızlığı için önemli bir risk oluşturacağını vurguladı.

Orçun Göktürk

Raporda, ABD'nin Çin'e, AB'ye kıyasla daha düşmanca yaklaştığı ifade ediliyor. Çin ile ticari ilişkileri koparmanın AB'ye maliyetler açısından önemli zararları olabileceği ifade ediliyor. Ticari ilişkileri kesmek taraflardan hangisi için risk oluşturacak?

ABD’nin AB’ye Atlantik sistemi içerisinde biçtiği rol AB’ye oldukça zarar verdi. Ukrayna savaşı ile daha da konsolide olan AB liderliği, Çin ile ilişkilerde de bir adım ileri iki adım geri taktiğine döndü. Aslında yakın zamanda Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, AB’ye tekrardan “karşılıklı yarar içerisinde, blok çatışmalarında uzak ilişkilere dönelim” çağrısında bulunmuştu. Çinli üst düzey bir diplomat da Avrupa’yı “rakip” olarak değil “ortak” olarak gördüklerini vurguladı.

AB-Çin ticaret açığında da azalma eğilimi var. AB’nin resmi istatistik ofisi Eurostat’ın 2023 verilerine göre AB’nin Çin ile ticaretinde önceki yıla göre ticaret açığı yüzde 27 azaldı. Çin, AB’nin mal ithalatında en büyük ülke özelliğini korurken, mal ihracatında üçüncü büyük ülke oldu.

ÇİN İÇİN AB’NİN ALTERNATİFLERİ VAR

Raporda da belirtildiği gibi Çin’in kendi ekonomik durumunda bazı zorluklar devam ediyor ve bu ikili ticari ilişkileri etkileyebilir. En basitinden, Çin’in 2023 ekonomik performansında dikkat çeken ilk veri ihracatın 2016 yılından beri ilk kez gerilemiş olması. Öte yandan yukarıda bahsettiğimiz açıdan Avrupa’nın ticari açığını kapatması için fırsat doğuyor. Ticari ilişkileri kesme gibi bir ajandanın uygulanma imkanı yok, ama söz konusu olursa elbette Çin de zarar görür, AB de. Fakat Çin’in alternatifleri mevcut, AB’nin ise hem Çin pazarının artan talepleri hem de Çin’de ithal edilen ürünlerin ikamesi açısından daha büyük zorluk yaşaması kaçınılmaz olur.

ÇİN’DE KAMUNUN ÖNCÜ KONUMU SAĞLAMLAŞIYOR

Çin'in uluslararası ticaret ile entegre olduktan sonra daha fazla "liberalleşmesi" yönünde olan beklentilerin sonuç vermediği belirtiliyor. Çin'in Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) alınmasının doğru olup olmadığı ve tüm "Bretton Woods" enstitülerinde artacak etkisi konuşuluyor. Çin'in uluslararası ticarette ve kurumlarda konumunun yükselmesi AB için bir dezavantaj mı? Yoksa AB, bu durumdan fayda sağlayabilir mi?

Bu Çin içinde de en büyük tartışmalardan biri. 1990lı yıllardaki neoliberal politikalar Çin ekonomisi çok etkiledi. Sadece ekonomik değil, siyasi ve sosyal hayatta da bu görüldü. Çin’de eşcinsel derneklerin açılması, Batı tipi sosyal yaşam ve eğlence tarzının gelişimi, özel sektörün inşaat ve ekonominin diğer alanlarında hakimiyeti eline geçirmesi de DTÖ’ye girmenin öncesinde ve sonrasında yaşandı. Aslında Çin bu dönemde ekonomik ve sosyal olarak önemli ölçüde “liberalleş”ti. Fakat ekonomik olarak ülkenin stratejik kurumlarında devlet egemenliği devam etti. 2006’da 11. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda bunun tersini, kamu sektörünün öncü konumunu tekrar sağlamlaştırma hamlelerini gördük. Devamında da bu eğilim arttı.

Çin’in DTÖ’ye alınması ekonomik açıdan sadece Çin’e değil Batı’ya da yarar sağladı. Kaldı ki Çin’de 13. ve 14. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda hala “ülke içi özel sektörün gelişimi” ve “yurt dışı yatırımlarına duyulan ihtiyaç” stratejilerinin sürdürüldüğü görülüyor. Bunlar Batılı ülkelerin bir nevi hoşuna gidecek uygulamalar. Elbette diğer yandan devlet kontrollerinin artışı da sürüyor ki esas bunun tehdit oluşturduğunu düşünüyor Batı. Çünkü liberal ekonomistlere göre Çin’de ekonomik durgunluğun aşılmasının yegane koşulu “daha fazla serbestleşme ve özelleşme”.

Özetle, Batı’nın beklediği Çin liberalleşmesi önemli bir ölçüde yaşandı. O nedenle bugün Filistin meselesinde de Rusya’nın NATO genişlemesine karşı verdiği savaşta da Çin’in elini kolunu bağlayan bu ekonomik denklemler kuruldu.

Raporda, ABD'nin AB'yi Çin'e yönelik kota ve gümrük vergileri gibi engeller uygulamaya zorladığı ifade ediliyor. ABD'nin buradaki amacı nedir? ABD'nin taleplerini yerine getirmenin AB için ne gibi sonuçları olacağını düşünüyorsunuz?

Birkaç gün önce ABD İstihbarat Topluluğu’nun “2024 Tehdit Raporu” açıklandı. ABD kendisine yönelik tehditler konusunda Çin’i ilk sıraya koyuyor. ABD’nin bu yoruma varmasına yol açan geçerli sebepleri olabilir, çünkü kendisi gerileyen Çin de yükselen bir kuvvet. Fakat Avrupa için aynı sonuca ulaşabilir miyiz? Yani Avrupa için en büyük tehdit Çin midir? Avrupa için tartışılması gereken budur.

ABD, AB’NİN BAĞIMSIZLIĞINDAN KORKUYOR

Henry Kissinger, Dünya Düzeni kitabında AB’nin geleceği ile ilgili 3 olasılıktan bahsediyordu. Birincisi, AB’nin ABD ile daha yakın ilişkiler içerisinde sözde “kurallara dayalı uluslararası düzen”i sürdüren rolü; ikincisi, AB’nin Rusya ve Avrasya kuvvetleri ile daha da yakınlaşan bir rotaya girmesi; üçüncüsü de AB’nin tek başına bir kutup olarak ortaya çıkması. Kissinger bunlarda ilkinin ABD için elzem olduğunu, diğer ikisinin ise ABD için felaket sonuçlara yol açacağını iddia ediyordu. Bakınız ABD geleneksel dış politika yapıcıları AB’nin “tek başına kutup” olma ihtimaline bile dayanamıyor.

AB liderliğinin ABD’nin peşine takılarak Çin’e yönelik ticari kısıtlamalara girişmesi bumerang gibi kendilerine çarpar. Çin’in 2023 ekonomik büyümesi ABD dışındaki G7 ülkelerinin neredeyse 5 katı. Bu olumsuz ekonomik görünümde AB’nin Çin ile ticari sürtüşme olasılığı, riskleri daha da belirsiz bir hale getiriyor. Daha da önemlisi AB’nin kurumsal ve kıta ölçeğinde ABD’den bağımsız bir politika izleme yeteneğine de ciddi zarar veriyor.

Sonraki Haber