AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Zafer Sırakaya: Sorunlarımızı bölgeyle çözeriz

“Türkiye’nin çevre ülkeleriyle iletişimi daha üst seviyede götürmesi gerektiğini çok net gözlemiyoruz. Bölgedeki tüm ülkelerle daha yakın bir diyalog içerisinde ve çözüm odaklı hareket etmeliyiz.”

Bölgemizin jeopolitiğine baktığımız zaman, dünyadaki gelişmelerden ayrı değerlendirme imkanımızın olmadığını görüyoruz. Ticaretin yüzde 30'unun yapıldığı, dünyadaki petrol taşımacılığının yüzde 25'inin gerçekleştiği bir bölgeden bahsediyoruz. Tabi ki büyük ülkeler için iştah kabartıcı bir niteliği olduğunu görüyoruz.

Soğuk Savaş’ın ardından tek kutuplu bir anlayış gelişti. Bazı akademisyenlere göre bu tarihin sonuydu. Bazılarına göre de medeniyeler çatışmasını beraberinde getirecek bir süreçti. Bugünse artık çok kutuplu bir dünyaya evrilmiş durumdayız.

Yeni meydan okumaların arttığı, aşırı sağın yükseldiği, İslam karşıtlığının, zenofobinin ve antisemitizin de daha yoğun bir şekilde işlendiği bir dönemdeyiz. Dünyanın hiçbir bölgesinde suhûletli bir süreç yaşamıyoruz. Orta Doğu'ya baktığınız zaman, vekalet savaşları olarak ifade edilen kâinat savaşlarının çok daha ileri düzeye tırmandığını görüyoruz. Terörün, açlığın, kıtlığın sürdüğü bir dünyada yaşıyoruz. Bugün itibarıyla dünyada 300 milyona yakın insan açlık sınırında yaşıyor. Teknolojinin hızla gelişmiş olduğu bir süreçte, özellikle yapay zekanın insanlara daha fazla hizmet sunduğu bir dönemde, uluslararası kamuoyu vicdanının aynı şekilde bir gelişmişlik sergileyemediğini görebiliyoruz. Çünkü bugün uluslararası toplum, dünyanın karşılaşmış olduğu sorunlara çözüm üretebilecek bir noktada değil. 1945'te II. Dünya Savaşı'ndan sonra 51 ülkenin bir araya gelerek kurmuş olduğu Birleşmiş Milletler'in, kendi içerisinde var olan adaletsizlikten dünyaya bir adalet ulaştırabilme imkanının olmadığını görüyoruz. Bugün Birleşmiş Milletler'in yapısına baktığınız zaman, özellikle Güvenlik Konseyi'ne baktığınız zaman, beş daimî üye dünya nüfusunun sadece 4’te 1’ini temsil ediyor. Bugün, Birleşmiş Milletler daimi üyelerine baktığınız zaman, Afrika kıtasının temsiliyetinin olmadığını görüyorsunuz. Kültürel anlamdaki temsiliyette bir adalet var mı diye baktığınız zaman, yaklaşık bir buçuk milyarlık İslam aleminin hiçbir şekilde temsil edilmediğini görüyorsunuz. En son Filistin konusunda da bunları daha net görebilme imkanı oldu. Bunun için Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi, dünya beşten büyüktür. Çünkü insanlık beşten büyüktür.

‘TÜRKİYE ORTA DOĞU’YA BAKTIĞI ZAMAN PETROL VARİLLERİ GÖRMÜYOR’

Türkiye, Orta Doğu'ya baktığı zaman petrol varilleri görmüyor. Türkiye, Afrika'ya baktığı zaman elmas yatakları da görmüyor. Çünkü bizim medeniyetimizin öğretisi, karşınızdaki insana ya dinde kardeş olarak bakarsınız ya insanlıkta eşit olarak görürsünüz. Özellikle emperyal güçlerin ilişki kurma şekli, kendisinin kazanması ama karşısındakinin kaybetmesi üzerinedir. Bizim kültürümüzde ise kazan-kazan vardır. Türk olmak, aynı zamanda vicdan sahibi olmayı gerektirir. Bugün etrafımızdaki ateş sarmalını hep beraber görüyoruz. İsrail soykırımı karşısında dünyanın sessizliğe büründüğünü hep beraber görüyoruz. Dünyanın üç maymunu oynadığı bir ortamda, Türkiye bedeli ne olursa olsun bugüne kadar sessiz kalmadı ve asla kalmayacaktır. Bu bizim hem tarihe hem insanlığa karşı sorumluluğumuzdur.

BÖLGE ÜLKELERİYLE ÜST SEVİYEDE İLETİŞİM

Bizim medeniyetimizdeki bakış; etnisitesine, dinine, mezhebine, meşrebine bakmadan insan odaklı bakıştır. Bugün İsrail'in Suriye'deki, İran'daki, Gazze’deki soykırımına baktığımız zaman, bölgemizin nasıl bir keşmekeş haline getirilmeye çalışıldığının farkındayız. Onun için Türkiye’nin çevre ülkeleriyle iletişimi daha üst seviyede götürmesi gerektiğini çok net olarak gözlemiyoruz. Dışarıdan yapılacak olan bir hamleyle, dışarıdan yapılacak olan bir katkıyla bölgemizde herhangi bir şekilde bir adaletin ve istikrarın oluşabilme ihtimalinin olmadığını, tarihi süreçler bizlere net olarak göstermiştir. Bizlerin kendi dinamikleriyle, kendi imkanlarıyla, bölgedeki tüm ülkelerle birlikte daha yakın bir diyalog içerisinde ve çözüm odaklı hareket etmesi gerektiği kanısındayız. Onun için bugün Doğu Akdeniz'de çevre konusunda, enerji konusunda, deniz yetki alanları konusunda, Ege sorunları dahil olmak üzere tüm bu sorunlarla birlikte bizlerin iletişim kanallarını açık tutarak eşit mesafede, eşit göz hizasında sorunlarımıza çözüm aramamız gerektiği kanısındayız. Herhangi bir şekilde tek taraflı bir bakış açısıyla, mesela Kıbrıs'ta sanki sadece bir milletin varlığı varmış, Türk Milleti yokmuş şeklindeki bir bakış açısıyla sorunlara çözüm bulabilme imkanının asla olmadığı ve olmayacağı kanısındayız. Yine Karadeniz Havzası'nda, 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni harfiyen ve tarafsız bir şekilde uygulayan Türkiye'nin tansiyonun tırmanmasına müsaade etmeyeceği kanısındayız. Bugün Rusya ile Ukrayna arasında devam eden ihtilafın kesinlikle diplomatik ortamda çözümlenmesi gerektiğini ve kalıcı bir barışın oluşabilmesi için olaylara adalet eksenli bakılması gerektiğini düşünüyoruz. Boğazlardaki tansiyonun yükselmesine sebebiyet verecek olan askeri gemilerin geçmesi konusundaki duruşunun Türkiye tarafından devam getirilmesinin, sadece Karadeniz Havzası için değil, aynı zamanda bölge ülkeleri açısından da son derece kıymetli ve değerli olduğunu belirtiyoruz.

‘SAVAŞLAR KADERİMİZ DEĞİL’

Barış için ödeyeceğiniz bedel, savaş için ödeyeceğiniz bedelden daha fazladır. Ancak bölgemizdeki savaşların bir kader olmadığına inanıyoruz. Batı'da moda haftalarının, kültür haftalarının, ticaret haftalarının, bilim haftalarının konuşulduğu bir ortamda eğer bizler her defasında Gazze’deki soykırımda öldürülen çocukları, kadınları, yaşlıları konuşuyorsak, burada bir hata vardır. Türkiye’nin Türkiye'den büyük olduğunu düşünen bir kardeşinizim. Bölgemizde bu barış ortamını tesis ettiğimiz zaman, inşallah yakın gelecekte bizlerin de bilim haftalarını, kültür haftalarını, sanat haftalarını daha yoğun şekilde konuştuğu bir Doğu Akdeniz ve Karadeniz havzasına, Orta Doğu'ya dönüşmesi ümidi ve inancıyla hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu iki günlük çalışmayı ve tabi Şule Hanım’ı tebrik etmek istiyorum.

Sonraki Haber