Boykotla çözüm olmaz maliyetler düşürülmeli

Yüksek fiyatlara karşı boykotun çare olmayacağını dile getiren iktisatçı Prof. Dr. Durusoy, tüketiciler kadar üreticilerin de mağdur olduğunu dile getirdi. Durusoy, tüm üreticilerin yüksek maliyetler karşısında ezildiğinin altını çizerek maliyet düşürücü politikalara dikkat çekti

Sosyal medyada lokanta ve kafelere yönelik "Fahiş fiyat" gerekçesiyle boykot kampanyası yapıldı. 20-21 Nisan günlerinde tüketici örgütlerinin öncülüğünde, lokanta ve kafelere gitmeyerek sipariş verilmemesi çağrısına karşılık, işletme sahipleri de artan gıda, kira, enerji, iş gücü maliyetlerinden dert yandı. Tartışmaların ardından Ticaret Bakanı Ömer Bolat, fahiş fiyat artışıyla ilgili Rekabetin Korunması Hakkında Kanunu'nda değişiklikler yapacaklarını belirterek, "Fahiş fiyat artışına karşı alt sınır uygulaması, 2020'de çıkan kanunda 10 bin liraydı, 2024 yılı başında rakam değer artışından sonra 52 bin 500 liraya çıkmıştı, bizim teklifimiz 80 bin liraya çıkarmak. Üst sınır da 100 bin liraydı, değer artışından sonra 525 bin liraya yükselmişti, bunu da 800 bin liraya çıkaracağız." dedi.

MECLİS’İN GÜNDEMİNDE

Ayrıca fahiş fiyatlarla mücadeleye ilişkin Ticaret Kanunu'nda düzenlemeler Meclis gündemine alındı. Yaklaşık 20 maddeden oluşması öngörülen teklifte, fahiş fiyat artışı yapan işletmelere verilen idari para cezalarının artırılmasına ilişkin düzenlemenin de yer alacağı duyuruldu. Fahiş boykotunu ilişkin Aydınlık’a konuşan İzmir Lokantacılar ve Gazinocular Esnaf Odası Başkanı Doğan Kılıç, fiyat artışlarının sorumlusunun kendileri olmadığını dile getirdi. Kılıç, şöyle devam etti: “Hiçbir esnaf müşterisini kandırmaz. Kandırırsa bir kez kaldırır, bir daha müşteri bulamaz. Dükkan kiraları yüzde 100 arttı. Elektrik, doğal gaz yüzde 100 zamlı geliyor. KDV arttı. Pos cihazlarının komisyon bedelleri var, yüzde 4,5. Gıda fiyatları artıyor. Etin kilosu 700 lira. Elimde fiyat listesi var; kuru soğanın kilosu 22 lira, domatesin 28 lira, limonun 25 lira, patatesin 22 lira, bir bağ roka 17 lira. Zaten enflasyon yüzde 70’i buluyor. Benim işletmeme bu ay doğal gaz faturası 32 bin lira geldi. Bunları hiç gören yok.”

KAPANAN DÜKKAN SAYISI AÇILANDAN FAZLA

Fahiş fiyat uygulaması yapanları ayıklamanın da kendilerine düştüğünü söyleyen Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz, Lokantacılar Odası olarak fiyat tarifeleri çıkardık. Valiliğin onayıyla fiyat tarifelerini esnafa sunuyoruz ve bunun üzerinde satamazsın diyoruz. Ancak memleketimizde bir denetim eksikliği var. Biz, Oda olarak denetleriz ama bir yaptırım gücümüz yok. Esnaf da serbest piyasa olduğu için fiyat tarifesine uymuyor. Binlerce esnafın içinde mutlaka çürük elma çıkar. Fakat denetim yapılırsa bu işlerin önüne geçilir. Ama yapılan karalama kampanyası bizi üzüyor. Hafta sonu sahadaki izlemimizde ise işletmelerde fark edilen bir sıkıntı, boşluk göremedik. Temel maddelere üst limit uygulaması getirilebilir. Ancak nasıl uygulanacak. Örneğin çay. Her dükkanda değişik fiyatta. Önce bir bunlara denetim yapılacak. Gıda çarşısında ürünlerin fiyatı her hafta değişiyor. Ayakta duracak halimiz kalmadı. Her ay sonu raporlarında kapanan dükkan sayısı, açılan dükkan sayısından fazla.”

‘ÜRETİCİLER DE MAĞDUR’

Boykotun fiyat pahalılığına çare olmayacağını tüketicinin olduğu kadar üreticinin de mağdur olduğunu kaydeden iktisatçı Prof. Dr. Serap Durusoy, şu ifadeleri kullandı:

“Esnaflarla konuşuyorum. Bizzat gözlemlediğim üzere Antalya Gazipaşa’da, Alanya’da işletmeler bir bir kapanmaya başlamış. Boykot bir çözüm değil. Evet, tüketici kendisi açısından çok haklı. Diğer yandan esnaf da haklı. Ciddi maliyetlerle karşı karşıyalar. Enflasyon böyle genel geçer müdahaleler, politikalarla önlenemez. Denetlemeler de çözüm değil. Tarım sektörü dibe vuracak. Seraların bir bir kapanmaya başladığını gördüm. Tüm üretici sektörler, maliyetlerden dolayı mağduriyet yaşıyor. O zaman seracıları da mı boykot edelim? Enflasyon tüketicinin mağdur olmasına yol açıyor ama üreticiler de mağdur.” Çözümün maliyet düşürücü politikalar olduğuna dikkat çeken Durusoy, “Türkiye birçok enflasyon türünü bir arada yaşıyor. Enflasyon önleyici politikalara baktığımızda ise maalesef daha çok ücretliler üzerinden tüketimi baskılamaya yönelik. Tüketim, küçük ve alt gelir grubuna yapılan baskıyla önlenmeye çalışılıyor. Üst gelir grubu tüketimlerine devam ediyor. Tüketim kısılacaksa üst gelir grubunun tüketiminin baskılanması gerekiyor. Şu anda ücretliler ve alt gelir grubu üzerinden uygulanan politikaların bir sınıfsal tercihi var.” diye konuştu.

ÇOK BOYUTLU MÜCADELE

Türkiye’nin iç dinamiklerinin gerektirdiği yapısal reformların hayata geçirilmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Serap Durusoy, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Demokratikleşme sürecinden başlamak üzere, eğitim ve istihdam politikalarında uyum, vergi reformu, kurumların alt yapısının iyileştirilmesi, kamu-özel sektör ilişkisinin düzenlenmesi, ileri teknolojili üretimin sağlanması ve sektörleri arz yönlü etkileyecek ve daha çok yatırıma yöneltecek düzenlemelerin yapılması lazım. Çok boyutlu düşünmek gerekiyor. Yapısal reformların sadece ekonomik ayağı yok.”

‘RAYİÇ BEDEL KALMADI’

İstanbul, Galata bölgesinde yer alan Mahkeme Lokantası işletmecisi Emin Selim Akgül, restoranlarda fiyatların konumuna göre değişkenlik gösterdiğini ve enflasyon nedeniyle rayiç bedel algısının kaybaldoğunu belirtti. Akgül, şunları kaydetti:

“Restoranlarda konumuna göre fiyatlar değişkenlik gösteriyor. Örneğin bir kalamar ızgara bir lokantada 100 lira ise boğaz manzaralı lokantada 150 olabiliyor. Zaten serbest piyasa ekonomisi olduğu için fiyat belirleme aşamasını da kimse soramıyor. Son dönemde de ekonomik krizden kaynaklı olarak tüm ürünlerde fiyat belirsizliği var. Hiçbir üründe rayiç bedel kalmadı. Restoran sektöründe belli bir kriter var. Alkollere konulan bir oran var. Alım fiyatını bazı lokantalar iki, bazıları üç ile çarpıyor. Kalamarın, karidesin hesaplama endeksi var. Çok fahiş bir fiyat konduğunu düşünmüyorum. Enflasyonu aleyhte kullanan insan sayısının çok fazla olduğunu düşünmüyorum.”

Sonraki Haber