CHP bu gidişle iktidar alternatifi olamaz

Bugün CHP'nin en temel meselesi; kendi kurucu köklerinden kopması, Altı Ok'un yerine sosyal demokrasiyi benimsemesidir. Sosyal demokrasi, serbest piyasa ekonomisini esas kabul eder ve emperyalizmle uzlaşmacıdır. Kemalizm ve sosyal demokrasi birbirinin zıttıdır

1954'ten bu yana yaşanan bütün seçimleri hatırlıyoruz. Cumhur ittifakının kullandığı üslup gibi milleti bölen bir üslubun kullanıldığına hiç şahit olmadık. Neyse ki 31 Mart'ı kazasız belasız aşmayı başardık. AK Parti, kendisini iktidara taşıyan İstanbul ve Ankara gibi çok önemli iki merkezi kaybetti. Bakalım 25 yıllık hesabın arkasından neler çıkacak!

SEÇİMİN GALİPLERİ
Bize göre seçimin galipleri, İstanbul ve Ankara'yı 25 yıl sonra yeniden kazanan CHP ve beklenmedik bir şekilde yeniden dirilen MHP'dir. CHP, AKP'den kopan oyların kendisine gelmeyip de MHP'ye gitmesinin nedenlerini araştırmalıdır.Üretimi ihmal eden, betonlaşmaya prim veren AKP de bunun bedelini ödedi. Umarız artık, üretime önem veren ve milletin tümünü kucaklayan bir politika takip ederler.

DOĞU ANADOLU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU
CHP, 25 yıl önceki hatasını tekrarlamayarak İYİ Parti ile kurduğu ittifak sayesinde İstanbul ve Ankara'yı yeniden kazandı. Fakat, CHP'nin Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'da hiçbir varlık gösterememesi, iktidar alternatifi durumuna gelebilmesinin önündeki en büyük engeldir. CHP'nin bu büyük eksikliği bugün, AK Parti tarafından karşılanmaktadır. AK Parti Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'da, seçmenin tercih ettiği birinci ya da ikinci parti olmayı başarmıştır. CHP bu bölgeyi ihmal eder ve AK Parti'deki gerileme devam edip önümüzdeki yıllarda ANAP'ınki gibi bir sonla karşılaşılır ve HDP tek başına bölgede etkinlik kurarsa, bu ülkemizin bütünlüğü için ciddi bir tehdit oluşturabilir.
Bu bakımdan CHP, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'ya mutlaka özel bir önem vermelidir. Cumhuriyetin kurucusu olan bu partimizin bu bakımdan sorumluluğu büyüktür.

KEMALİZM VE SOSYAL DEMOKRASİ
Bugün CHP'nin en temel meselesi kendi kurucu köklerinden kopması, Atı Ok'un yerine sosyal demokrasiyi benimsemesidir. Sosyal demokrasi, serbest piyasa ekonomisini esas kabul eder ve emperyalizmle uzlaşmacıdır. Batı'da, sosyal demokrat partilerin bulunduğu ülkelerin hepsi emperyalist ülkelerdir. Gelişmekte olan bir ülke solunun sosyal demokrasiyi benimsemesi, taklitçilikten başka bir şey değildir. Kemalizm ve sosyal demokrasi birbirinin zıddıdır. Çünkü Kemalizm, planlı karma ekonomiyi esas alır!
CHP, 'Daha çok demokrasi ve daha çok özgürlük' taleplerini dillendirmek yerine, milletin önüne, büyük Atatürk'ün 1930'larda yaptığı gibi somut milli ekonomi modelleri koymalıdır. Unutulmamalıdır ki daha çok demokrasi ve daha çok özgürlük, ancak daha çok üreten ve daha adil paylaşan ülkelerde söz konusu olabilir!

DEVLET ACZE DÜŞERSE TERÖR PALAZLANIR
CHP ayrıca, AK Parti'nin 'açılım' sürecinde düştüğü hataya düşmemeli, AK Parti iktidarının, 'açılım' sürecindeki vahim hatalarının, milletimize ve devletimize ödettiği yüksek bedeli asla unutulmamalı, yerel yönetimlere özerklik, anadilde eğitim gibi talepleri telaffuz etmemelidir. Bu söylemlerin, partiyi kurucu değerlerinden uzaklaştırmaktan, bölücülüğü cesaretlendirmekten başka bir işe yaramayacağı bilinmelidir.'Açılım' sürecinde ve sonrasında yaşananlar, devlet acze düştüğünde terör örgütünün nasıl palazlandığını, devlet 'devlet gibi' davrandığında ise nasıl köşeye sıkıştığını, halk üzerindeki etkisini nasıl kaybettiğini bize göstermiştir. Terörsüz bir hayatın mükemmelliğini, ekonomiye getirdiği canlılığı gören yöre halkı tercihini daha özgürce yapabilmiştir.

MÜSAMAHA YÜZÜNDEN BÖLÜCÜ DÜŞÜNCELER PALAZLANDI
AK Parti iktidarı, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra, PKK'nın üzerine kararlı bir şekilde gitmekle birlikte, PKK'nın uzantısı olduğu gün gibi meydanda olan HDP'nin, bir siyasi parti olarak faaliyette bulunmasına göz yummaktadır ve bu parti hakkında bir türlü yargı sürecini başlatmamaktadır. Bu müsamaha yüzünden, bölücü düşüncelerin palazlanmasına ortam yaratıldığı bilinmelidir.
Ne yazık ki tarih bilinci olmayan okumuşlarımız (bunlara aydın diyemiyoruz. Çünkü aydın ülkesinin ve milletinin menfaatlerinin, ülkesinin bölünmez bütünlüğünün yanında olmalıdır), bu ülkenin özgür ve eşit yurttaşları olan Kürt kardeşlerimizin, 'kendi dillerinde eğitim hakkı ve en azından yerel yönetimlerde özerklik hakkı tanınması' ile daha özgür ve mutlu olacakları gibi bir saplantı içindedirler. Ne yazık ki, bu zat-ı muhteremler, bunun sonuçlarının nereye varacağını da düşünememektedirler.

BORÇLA ÇEVRİLEN EKONOMİ
İktidarın oy kaybının temel sebebi, ekonomideki kötü gidiştir. Üretime dayanmayan, ekonomiyi borçla döndürmeye programlanmış bir modelin iflasını yaşıyoruz.
Türkiye, gıda üretimi bakımından dünyanın kendi kendine yeten birkaç ülkesinden biriyken, bugün hemen bütün tarım ürünlerini ithal eden bir ülke durumuna gelmiştir! Ne yazık ki ne iktidarın ne de Meclis'teki muhalefet partilerinin bir milli ekonomi modelleri vardır. İktidar ve muhalefet partileri, Batı'nın kafalara yerleştirdiği 'devlet fabrika yapmaz' saplantısından vazgeçmelidirler. Devlet ve özel teşebbüs el ele vererek, Atatürk dönemindeki gibi bir planlı karma ekonomi modelini uygulayarak, başta Rusya olmak üzere bölge devletleriyle stratejik ortaklıklar geliştirerek bu borç sarmalından kurtulabilir, yeniden dünyanın itibarlı ülkelerinden biri durumuna gelebiliriz.Fakat, Batı'nın yörüngesine giren bir kesim bunun önündeki en büyük engeldir. 'Demokrasi Batı'da' diyerek bizim ülke olarak bu ilişkileri kurmamıza karşı çıkanlar, Batı'ya olan bu bağımlılığın sürmesine hizmet ettiklerini bilmelidirler.

PLANIN YERİNİ KEYFİLİK ALDI
Türkiye artık üretmek zorundadır. Kendisini 'Dersimli' olarak tanıtmasını kınadığımız Tunceli Belediye Başkanı'nın, Ovacık'taki Başkanlığı sırasında geliştirdiği kooperatifçiliğin üreticiyi nasıl refaha kavuşturduğunu gördük. Aynı şey Tire'de de yapılıyor! Tire'de üretici kooperatifleşmiş. Sütlerini kooperatife teslim ediyorlar. Her türlü alışverişlerini de, bir kuruş para ödemeden kooperatifin tüketim mağazasından yapıyorlar!
Serbest piyasa ekonomisini baş tacı yapanlar, bu ülkede kooperatifçiliğe yıllarca 'komünist işi' diye baktılar. Halbuki, Hollanda'da bile üretici kooperatiflerde örgütlenmiş ve bunun yarattığı refahı ve kolaylığı yaşıyor! Tarım üretimi planlı bir şekilde yapılıyor!
Bizde ise her alanda tam bir keyfilik hakim!

Sonraki Haber