Elektrikli araçlar ve traktör hakkında

Elektrikli traktör üretiminin desteklenmesi gereklidir, doğrudur. Ama bizim acil ve ilk yapmamız gereken işimiz İran'dan çok ucuz fiyata mazot almaktır. Bununla hemen birkaç ayda maliyetlerimizi düşürüp, daha ucuz buğday, arpa, ayçiçeği, bulgur, pirinç, mısır üretiriz.

İçten yanmalı motorlara seçenek elektrikli motorlarla çalışan araçlar konusu, otomobilin tarihiyle yaşıt. İlk olarak 1899 yılında Ferdinand Porsche, benzinli motordan elektrik üreterek bunu arabanın tekerleklerine aktarıp hareket ettirerek çalışan bir otomobil üretmiş. Ancak bir süre sonra, ABD’den gelen yoğun ve ucuz Ford üretimi otomobiller yüzünden konu sürdürülememiş.

1973’teki Petrol Krizinde benzin fiyatlarının patlaması üzerine, otomobil üreticileri tekrar bu konuya yönelmiş. Milyarlarca dolar tutan yatırımlar, araştırmalar ve deneme araçlarından sonra, 1997’de ilk olarak Toyota, Prius ismiyle bir otomobili, önce birkaç sene sadece Japonya’da satmış, sonra da bütün dünyada satmaya başlamış. Onu Honda ve diğer üreticiler takip etmiş. Son 25 yıldır da “hibrit”, Türkçesi “melez” denebilecek, benzin-elektrik karma çalışan motorlu arabaların satışı dünyada yükseliyor. Yeni çıkan çevre kirliliği ve küresel ısınma karşıtı, egzos emisyonunu kısıtlayan, denetleyen yasalar da bu araçları adeta zorunlu kılıyor.

PETROL DEVLERİNİN ETKİSİ

Bu arabaların, yüzde yüz elektrikli değil de, çoğunlukla benzinle çalışıp elektrik üreten ve ondan hareket gücü elde eden şekilde yapılmasının temel bir sebebi var. Bu da, benzin/motorin gibi akaryakıtların her ülkede kolayca bulunabiliyor olması. Elektrik motoruyla çalışan otomobillerin, pillerindeki güç yetersizlikleri vb nedenlerle, gidebildikleri uzaklıkların çok kısıtlı olduğu ilk yıllarda, yüzde yüz elektrikli otomobil üretmek yerine, böyle “daha emniyetli” bir ara çözümün tercih edilmiş olması kolayca anlaşılabilir. Tabii otomotiv sektörüyle ortak olan petrol devlerinin bu konuda, erteleyici/geciktirici bir etkilerinin olmadığını düşünmek de pek saflık olur.

GELİŞEN PİL TEKNOLOJİSİ YAYGINLAŞTIRACAK

Günümüzde artık çok daha hızlı dolan ve çok daha uzun süre güç verebilen pil teknolojileri sayesinde, yüzde yüz elektrikle çalışan otomobiller git gide artan miktarda görülmeye başlandı. Bugün bu araçların pilleri, 2-3 saati geçmeden tamamen dolabiliyor ve yüzde yüz elektrik gücüyle 500-600 km uzaklıklara gidebiliyor. 3-4 seneye kadar, tam dolum süresinin 1 saate ineceği,  kullanım uzaklığının 1000 kilometreleri geçeceği, ondan sonraki hedefin de 2000 km civarı olduğu belirtiliyor. Bunlar, benzinli/dizel otomobillerin bile bir depo yakıtla gidemediği uzaklıklar. Çok gelişen pil ve yazılım teknolojilerinin, elektrikli araçları artık yoğun kullanılır yapacağı belli oluyor. Ülkemizde ASPİLSAN isimli, orduya pil üretmek için kurulmuş fabrikamız, genel kullanım amaçlı çok gelişmiş piller üretmeye başladığını duyurdu. Ancak burada hala en önemli sorun yüzde yüz elektrikli araçların fiyatları. Türkiyemizde hükümetlerin, elektrikli araçları desteklemek bir yana, yüksek vergiler almaya devam etmesi, bu araçların fiyatlarını da sadece üst gelir gruplarının alabileceği düzeylerde tutuyor.

İŞ MAKİNELERİNDE ATILIM

Fosil yakıtların miktar olarak en çok kullanıldığı araçlar: çöp kamyonları, şehir içi otobüsler, metrobüs, kamyonlar, şehirlerarası, ülkelerarası çekici araçlar, iş makineleri, dozerler, hazır beton pompaları ve kamyonları, ağır yük/maden kamyonları... İsveçli dünya çapındaki otomobil-kamyon ve iş makineleri üreticisi Volvo, çöp kamyonları ve çekicilerde yüzde yüz elektrikli  ve uzun saatler çalışabilen araçlar geliştirdi, hizmete de sokmaya başladı. Traktör ve mini iş makinelerinde bir dünya devi olan Japon Kubota firması 2020 yılında verdiği bir haberde, 2024 yılında dizel motorlu araçları yasaklayacak olan Paris şehrine ve Fransız pazarına kuvvetle girebilmek için elektrikli traktör ve mini iş makinelerini üretmeye hazırlandığını belirtiyordu.

TRAKTÖRE YERLİ YAZILIM

Elektrikli araçlar/motorlar konusunda epeyce bilgi verdikten sonra, ülkemizdeki elektrikli traktör konusuna gelelim. Türkiye’de Önder Yol isimli bir Türk iş insanı, yaklaşık 25 yıl kadar önce otomobilleri yüzde 100 elektrikliye çevirerek başladığı elektrikli araç serüvenini, bir süre sonra elektrikli traktör konusuna yoğunlaşmaya dönüştürmüş. Bu konuda ABD’de çalışmalar yapmış ve takım arkadaşlarıyla birlikte, tamamen yerli olarak çok iyi bir yazılım geliştirmişler. T.C. Ziraat Bankası Girişim Sermayesi ile yarı yarıya ortak olarak, ZY teknoloji isimli firmayı Kocaeli'nin Dilovası ilçesinde kurmuşlar, 2021’den itibaren üretime başlamaya hazır hale gelmişler. Firma başlangıçta yılda bin 50 adet üretimi planlamış, sonra bu sayıyı yıllık bin 200'e çıkarmışlar. Bu projeye Tarım Bakanlığı da destekçi olarak katılmış. Tarım Bakanlığı başlangıç üretiminin yıllık 10 bin adet olmasını istiyormuş, ancak firma herhalde bunu kabul etmemiş. Bugün 2022 Temmuz sonu itibariyle, üretime geçmek için 1 yıl civarında bir gecikmeleri olduğu anlaşılıyor.

Bu kadar bilgiden sonra, konu hakkındaki değerlendirmelerimi sunmak istiyorum. Türkiyemiz, çoğumuzun bildiği gibi, 1980’den sonraki neoliberal Turgut Özal politikalarının sonucunda, tarımsal üretimden de genel üretimden de koparıldı. “Ben Türkiye’de 1 ton buğdayı 120 dolara mal ediyorum, ABD bana buraya teslim 60 dolara teklif ediyor. Biz aptal mıyız? Bu kadar ucuz fiyat varken neden içerden pahalıya alalım?” Turgut Özal’ın 1988’deki meşhur (!) laflarındandır.. Sonra da Türkiyemiz tarımda kendi kendine yeter ve ihraç eder düzeyinden kopartıldı, dışalıma muhtaç hale getirildi.. Küçükbaş ve büyükbaş hayvan varlığımızın 1970’lerdeki sayısına, bir de bugünkü sayısına bakmak acı gerçekleri önümüze koyacaktır. O günkü ve bugünkü ülke nüfusunu da göz önüne alarak tabii...

ÖNCE UCUZ YAKIT

Bizim önümüzde, tarımda traktör kullanımı ile ilgili karar alırken dikkate alacağımız ölçüt şu olmalıdır: bizim en kısa zamanda mümkün ise örneğin 1 ayda, olmuyorsa 3 ayda, tarım için köylümüze, nakliyecimize, sanayicimize olabilen en ucuz fiyatta akaryakıt ve doğal gaz temin etmemiz lazım. Şu anda köylümüzün, sanayicimizin, nakliyecilerimizin kullandığı mazotun litresi pompada 25-26 TL civarında. Bu inmiş fiyattır, 1 ay kadar önce 30 TL’yi geçmişti, birkaç hafta sonra yine geçebilir. Doğu komşumuz ve petrol zengini İran, bize Türkiye teslimi 3 TL/litre civarına bir fiyatla hazır mazot-benzin teklif ediyor. Ama bizim özelleştirilen iki rafinerimiz de ABD’nin İran yaptırımlarına sokulma korkusundan, İran’dan bu çok düşük fiyata rağmen mal almıyorlar, çok daha pahalı uluslararası Akdeniz piyasası fiyatlarından petrol alıyorlar. Türkiyemizde Milli Hükümetin kurulmasıyla İran’dan mazot-benzin almaya başlayacak. Diyelim ki fazla fazla 5 TL/litreye burada mâl ettik, bunu köylümüze rahatlıkla 10 TL/litre fiyattan verebiliriz. Ticari kamyonlara ve diğer tüm araçlara da diyelim 11-12 TL/litre fiyattan verebiliriz. Bu durumda hem Maliye yüklüce miktarda ÖTV elde etmiş ve hem de KDV’sini almış olur. Ama köylümüz de, rahatlıkla traktörünü ekim işlerinde kullanabilir.

Bu konuda elde edilecek ikinci yarar, İran ile çok daha kuvvetlenecek dostluk ilişkileridir. Hem biz halkımıza ucuz yakıt sağlamış olacağız ve hem de komşumuzun malını kullanıp kendisine mali destek vermiş olacağız. Maliye Bakanlığımız ilk bakışta bu kadar az vergi marjıyla (ÖTV-KDV) mazotu satmanın vergi geliri azalmasına yol açacağını düşünecektir, ama bu yanlıştır. Çünkü çok az satılan maldan sınırlı miktarda vergi elde edilebilir. Çok fazla satılacak maldan alınacak daha az orandaki vergi, toplamda daha yüksek bir vergi geliri sağlayacaktır. Bu bütün dünyada kanıtlanmış bir vergilendirme mantığıdır. Aynı zamanda İran ile karşılıklı bir takas sistemini (kliring türü) cari hesapla takip edip, aylık mahsuplaşmalı bir ödeme sistemi de kurulabilir. Karşılıklı denk ticaret şartı da konulabilir. Özel bankalar bu işten çekinecekleri için bir veya birkaç Türk Devlet bankasıyla İran'ın Türkiye’de bulunan Bank Mellat (Türkçe: Millet) arasında karşılıklı TL/Riyal-Tümen hesapları açarak havale imkanı sağlamak işleri çok kolaylaştıracaktır. Bu da, Türk ekonomisi üzerindeki dolar-avro cinsinden döviz baskısını çok azaltacaktır. Önce Türkiye-İran arasında karşılıklı paralarla yapılacak Merkez Bankaları üzerinden mahsuplaşmalar, birkaç yıl içinde Rusya-Çin bankacılık sistemleri üzerinden ya da BRICS, Şanghay İÖ üzerinden kurulacak bir bankacılık sistemi üzerinden çalışabilir. Tabii bu sistem tamamen Swiftin dışında olacak ve dolar-avro harici milli paralarla çalışacaktır.

ÜRETİM DEVRİMİ HAMLESİ

Bizim acil ve yakıcı önceliğimiz, köylümüze, sanayici–nakliyecimize çok ucuz fiyata mazot vermektir, bunu İran’dan yapmakla, bir taşla iki kuş vurmuş olacağız. Türkiye, bu şekilde bir Üretim Devrimi hamlesi yaparak, hemen ilk yıl 25-30 milyon ton buğday, ondan sonraki her yıl da birkaç milyon ton daha fazla üreterek, bir süre sonra 50 milyon ton civarında buğday üretimine gelebilir. İşsiz köylü kalmaz, hepsi de para kazanır..

Bununla beraber, elektrikli traktörün de, dizel traktörlerin aynı işlerini tamamen yapacak bir halde, yıllık 50 bin adet civarında bir üretim sayısıyla üretilmesi ve hem ülke içine, hem de civar ülkelere satılması, Türkiye’mizin bu teknolojide öncü olmasını, en azından dünya teknolojisinden kopmamasını sağlayacaktır. Ayrıca birkaç yıl sonra, büyük Türk gruplarından bir veya iki tanesinin de elektrikli traktör konusunda üretime girmesi olasıdır. Fosil yakıtlar git gide tükenmektedir, bu nedenle fiyatları daha da artacaktır. Tahminen 40-50 yıl sonrasının bu senaryosuna, elektrikli traktörlerde de öncü olarak, 15-20 yıl gibi bir zaman içinde hazırlanmış ve dünya pazarlarında yer almış oluruz. İHA’larda, yaklaşık 20 sene önceki durumumuzla şu andaki durumumuzu karşılaştırdığımızda, elektrikli traktörün geleceği düzeyi göreceğimiz açıktır.

Özetle, evet, elektrikli traktör üretiminin desteklenmesi gereklidir, doğrudur, ama bizim acil ve ilk yapmamız gereken işimiz İran'dan çok ucuz fiyata mazot alıp, köylümüze ve sanayimize vermek, bununla da hemen birkaç ayda maliyetlerimizi düşürüp, daha ucuz buğday, arpa, ayçiçeği, bulgur, pirinç, mısır vs vs üretmemizdir. Bu şekilde, İran ile ticaret hacmimiz de 50 milyar dolar seviyesini geçip, 100 milyar dolar düzeylerine oturacaktır. Böyle bir anlaşmanın görüşmeleri hızla yapılarak 1 ayda bitirilebilir, ondan 45-50 gün kadar sonra da ilk gemi mazot-benzin Türkiye’ye gelmeye başlayabilir.

Notlar: 1/ Bu konuyla bağlantılı olduğu için daha önceki Tarım ve Biyogaz başlıklı yazımı anımsatmak isterim. Bu da çok maliyet düşürücü bir seçenektir.

2/ Ülkemizde benzinli otomobillerin büyük çoğunluğunda LPG kullanılmaktadır. LPG yüksek fiyatlı bir seçenektir, benzinli araçlar için Doğal Gaz (CNG) seçeneği, LPG’ye göre en az % 50—60 daha ucuzdur.. Bununla ilgili bir yazıyı da, LPG—CNG karşılaştırması başlığıyla hazırlayacağım..   

Sonraki Haber