Gençlik yıllarından ölümüne kadar hep okudu! Mustafa Kemal’in kitap sevgisi

Ne cephelerde savaşmakla geçen bir ömür ne de hastalıklar onu kitap okumaktan alıkoyamadı. Sadece okumakla da kalmadı başkalarına da hem okuttu hem yazdırdı. Dünyayı böyle anladı, böyle değiştirdi…

Atatürk’ün Çankaya Köşkü kütüphanesi dahil, okuduğu kitapların sayısının 3 bin 997 olduğu saptandı. Üzerine notlar düştüğü ve bazı satırların altını çizdiği kitaplar, Anıtkabir Derneği tarafından 2001 yılında 24 cilt olarak kitaplaştırıldı.

Mustafa Kemal Atatürk'ün kitap sevgisi sık sık dile getirilir. Örnek olarak da Çanakkale Cephesi'nde ve Büyük Taarruz sırasında kitap okuduğu gösterilir. Atatürk'ün yeni yayımlanan not defterleri onun çok eskiden beri kitap okuduğunu gösteriyor. Kurmay subay olarak ilk atandığı Halep-Şam bölgesinde ve 1911 yılında İtalyan işgaline karşı savaşmaya gittiği Trablusgarp’ta da kitap okuduğu görülüyor.
Böylece Atatürk'ün gençlik yıllarından ölümüne kadar sürekli okuduğu ve siyasi kişiliğinin gelişmesinde bunların etkili olduğu ortayı çıkıyor. 1903 yılında not defterine yazdığı “Evvela sosyalist olmalı maddeyi anlamalı” sözü buralarda daha bir anlam kazanıyor. (Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.1, Kaynak Yayınları, 1997, s.15.)
Büyük devrimci Atatürk, okumayı zaman geçirme olarak değil dünyayı anlama ve değiştirme olarak gördüğü, zaman içinde daha iyi anlaşılıyor… Atatürk’ün Çankaya Köşkü kütüphanesi dahil, okuduğu kitapların sayısının 3 bin 997 olduğu saptandı. Üzerine notlar düştüğü ve bazı satırların altını çizdiği kitaplar, Anıtkabir Derneği tarafından 2001 yılında 24 cilt olarak kitaplaştırıldı.

YAZAN YAZDIRAN İNSAN

Atatürk sadece okuyan değil, aynı zamanda yazan ve yazdıran da bir insandı. Askeri konularda 4 telif, 2 de çeviri eseri var. Ayrıca Cumhuriyet döneminde Nutuk (1927), Türk Tarihinin Ana Hatları (1930), Vatandaş İçin Medeni Bilgiler (Afet İnan, 1930), 4 ciltlik Lise Tarih (1931) ve Geometri (1937) kitaplarını yazdı, yazdırdı ve denetledi...
Atatürk, Medenî Bilgiler kitabının 1931 ve sonraki basımlarının ilk sayfalarında yer alan Başvekil İsmet Paşa'ya hitaben yazdığı 18 Eylül 1931 tarihli tezkerede şunları söylemektedir: “Kitaplar yazılırken ve yazıldıktan sonra bizzat alakadar oldum. Bunların, yazılmalarında takip edilen maksatlara hizmet edecek kıymet ve mahiyette olduklarını bilhassa kaydederim. […]” (ATABE, c.23, s.15.)

İLGİSİNİ ÇEKMİŞSE OKUMADAN BIRAKMAZ

Atatürk’ün kitap sevgisini Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak, anılarında şöyle anlatır: “Bazen bir kitabı iki üç gün ara vermeden okurdu. Uyumadan yaptığı okumalar sırasında sulanan gözlerini silmek için benden bez isterdi.” (Atatürk’ten Hatıralar, c.1, YKB Yayınları, 1973, s.40.)
Atatürk’ün kitap sevgisi gözlerini yumana kadar sürer. Bunu da Sabiha Gökçen anılarında anlatır. Sancılarının arttığı günlerde acısını dindirmek için manevi kızı Pilot Sabiha’dan kitap okumasını ister. Yine onun isteğiyle Halide Edip’in ‘Efe’nin Hikâyesi’ni okur. Hikâye Kurtuluş Savaşı kahramanı Aydınlı Yörük Ali Efe’yi anlatır… Çok sevdiği bu hikâye onu huzur içinde uyutur.
Tarihçi manevi kızı Afet İnan onun tarih çalışmalarında sağ koludur. Yüksek tahsil ve dil öğrenmesi için gönderdiği İsviçre’den gelir giderken durmadan koli koli kitap siparişi verir…
O, başka arkadaşlarına da kitap siparişi verir. İstanbul'da bulunan Dr. Adnan Bey'e 13 Ocak 1923 günü gönderdiği mesajda şöyle der: “Bana faydalı olacağını tahmin buyuracağınız eserleri istiyorum. Bu arada Ziya Gökalp'in Asrileşmek, Türkleşmek ve İslamlaşmak adlı kitabı ile Victor Berard'ın Larevolte De L'Asie (Asya'nın İsyanı) adındaki eserini buldurmanızı rica ederim.” (ATABE, c.14, s.226.)
Yurt gezilerinde gittiği yerlerde kütüphane yoksa para bağışında bulunarak kitap almalarını ister… Okul kitaplarının parasız dağıtılmasını isteyen de odur…
Eşi Latife Hanım’dan Ağustos 1925’te boşandığında “Köşk’ten istediğin eşyaları alabilirsin” der. İş kitaba gelince seçicidir: “Kitapların bir kısmını alıkoydum. Hangilerini istiyorlarsa gönderirim. Mutlaka hepsinin gönderilmesini arzu ediyorlarsa, dikkatle ayırtır göndertirim.” (ATABE, c.17, s.272.)
İşte Atatürk'ün kitap sevgisine ilişkin kendi notlarından bilgiler.

SURİYE'DE GENÇ SUBAYLIK YILLARI

Mustafa Kemal, 11 Ocak 1905 günü Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle Harp Akademisi'nden mezun oldu. 5 Şubat günü de stajını tamamlaması için Şam'daki 5. Ordu emrine atandı. Burada 30. Süvari Alayı'nda görev yaptı. 11 Mart 1905 günü başlayan Havran'daki Dürzi ayaklanmasını bastırdı. Temmuz ayına kadar burada kaldı. Ekim 1905'te Dr. Mustafa (Cantekin), Müfit (Özdeş) ve bir grup arkadaşıyla "Vatan ve Hürriyet Cemiyeti"ni kurdu. Burada üç yıl görev yapan Mustafa Kemal, Şam ve havalisine sık sık geziler yaparak gerek askeri incelemelerde ve gerekse Cemiyet'in örgütlenmesinde bulundu. Bir ara Selânik'e giderek örgütün buradaki şubesini de kurdu. Mustafa Kemal Temmuz 1906'da da Cemiyetini, Osmanlı Hürriyet Cemiyeti'ne katarak faaliyetlerini bu örgüt içinde sürdürdü. 13 Ekim 1907 tarihinde de Selanik'e tayin oldu. 29 Ekim 1907'de de İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye oldu. Bu günlerde de bol bol kitap okudu. Notlarına şöyle düştü:
22 Ağustos 1905: "Telgraf memurundan elime geçen 'Cinayet Sırları' yahut 'Öreke Taşı' adındaki, Ahmet Mithat Efendi'nin romanını okuyorum. İstanbul'dan oldukça uzak bir mesafede, Kuneytira kenarında çadırlı ordugahta bulunduğu halde, bu romanın bende düşündürdükleri kendimi İstanbul'da bulunuyormuş gibi hissetmeme neden oluyor. Kolağası Mehmet Bey romanı dinlemek istediğinden, ben açıktan okuyorum, o da sandalyesine yaslanarak dinliyor. Onun ara sıra gözlerinin kapandığını görüyorum ki bu da dinlemenin verdiği rehavetle uyuklamakta olduğunu gösterir." (Atatürk'ün Not Nefterleri-10, ATASE Yayınları, Ankara, 2009, s.27.)
29 Ağustos 1905: "Hace-i Cihan'ın Riyaz'ül Cihan adlı eserinde:
Felavla zefiri iğraktenî edmuî
Velevla dumûî ihraktenî zefretî
Tercümesi: Eğer zefirim olmasaydı gözlerimin yaşı beni boğardı.
Gözlerimin yaşı da olmasaydı zefretim beni ateşte yakardı.
3 Eylül 1905: Alfabe harfleri kullanılmazdan önce, Mısır'da ortaya çıkanların hiyeroglif denilen şekiller.
Peru halkı arasında kipu denilen şekiller.
Çinliler arasında teribonol denilen şekiller."(Age, s.31.)
16 Eylül 1905: “Ünlü Alman şairlerinden Schiller Vürtemberg'e bağlı Merbah'ta, 1759'da dünyaya geldi, ilk önceleri papazlığa merak sardı. Kendi babası olan yüzbaşının açtığı askeri okula alındı. Sonra tıp fakültesine verildi. Oradan bir alayın cerrahı oldu. (...)” (Age, s.34.)
11 Kasım 1905: “Fahri adındaki birinin, 1891'de yazmış olduğu “Benjamin Fraklin” adlı eserini okudum. 79 sayfadan meydana gelen bu eser, paratoneri bulan Franklin'in biyografisinden bahseder. Sıradan bir aileye mensupken, çalışkanlığı ve azmi sayesinde dünyanın saygı duyduğu birisi olmuştur. Fraklin'e göre, uyulması zorunlu olan erdemler 13 tanedir: (...)
Bu büyük zat, duvarcılık, tornacılık, matbaacılık, yazarlık, edebiyatçılık, diplomatlık kademelerinden sırayla geçmiştir. Vashington en sevdiği dostu idi. (...)
Hazreti Ebubekir'in halife olduğu, Hicri 11'nci yılda meydana gelen olaylar: (...)” (Age, s.43-45.)
Genç Yüzbaşı Mustafa Kemal Bey'in defterindeki notlarından anlıyoruz ki, bu dönemde çıkan Rus-Japon Savaşı nedeniyle Japonya, Çin ve Kore hakkında ansiklopedik bilgiler edinmiş ve bunları defterine kaydetmiş. Ayrıca Lübnan ve Suriye'de bölgeyi tanımak amacıyla gezilere de çıkmış…
Yine 1906 yılında Şam'da iken bir notunda şunları yazar: “Şam'a bu defa gelişimde okuduğum kitaplar: “Romeo et Julliette-Şekspir. Mecmu'ayı Ebuziya'nın 4'ncü cildi
38 ile 48'nci cüz, Tarih murat Bey 5'nci cilt
La Vie Americainne 27 Ekim 1906
L'Education et La Societe
Paul de Raussier
De I'inegalite pami ies hommes
J-J Rousseau
9 Aralık 1906” (Atatürk'ün Not Defterleri-5, Genelkurmay ATASE Yayınları, Ankara, 2005, s.45-56.)

TRABLUSGARP'TA, 'DERGİYE ABONE OLUN'

Mustafa Kemal, Kurmay Binbaşı rütbesiyle 1911-1912 tarihleri arasında İtalya'nın işgali üzerine Trablusgarp'a (bugünkü Libya) gider ve burada yaklaşık bir yıl görev yapar. Derne Komutanı olarak görev yaparken yine fırsat buldukça kitap okur. Buradaki notlarında ilginç bir bilgi de o dönem İttihatçı yönetim tarafından yayımlanan Ordu ve Donanma mecmuası ile Askeri Gazete'nin subay arkadaşları arasında okunmasını ve bunlara abone olunmasını istenir. Buna ilişkin de şu notu düşer:
14 Temmuz 1912: “Ayda bir çıkan ve fiyatı, altı ayda 20; seneliği 36 kuruş olan Ordu ve Donanma dergisi tavsiye edilmeye değerdir. Ayrıca satın alma şartları aşağıdaki gibi olan ve haftada bir çıkan Askeri Gazete de tavsiye edilir. Satın alma şartları: Parlak kâğıt üzerine basılmış nüshaların seneliği 1 Osmanlı lirası, altı aylığı 60 kuruş, üç aylığı 35 kuruş.
En kaliteli kâğıt üzerine basılmış nüshaların seneliği seksen kuruş, altı aylığı kırk beş, üç aylığı yirmi beş kuruştur.
Bu gazeteler askeri personel arasında aktif bir düşünce ortamı meydana getirmek, Osmanlı ordusunun çalışmalarını, kahramanlığını dünyaya tanıtmak maksadıyla genç ve aydın Osmanlı subayları tarafından pek büyük gayret ve hevesle çıkarılmakta ve devamlılığa gayret edilmektedir. Adı geçen gazetelere abone olmak iki açıdan önemlidir. Birincisi bu gazeteleri yaşatmak, ikincisi bu gazeteleri okuyup askeri gelişmeleri anlamak ve takip etmektir. Bu iki sebepten başka diğer bir sebep de şudur ki bu gazetelere abone olmakla, Derne Osmanlı Ordugâhındaki subay heyetinin, bazı kötü niyetlilerin söylemiş oldukları gibi, derme çatma kimselerden ibaret olmayıp askerlik sanatı, bilgi ve beceri bakımından donanımlı, bu alanda meydana gelen gelişmeleri takdir eden, seven, alkışlayan aydın bir askeri heyetten oluştuğunu dünyaya ilan ve ispat etmektir. Bu açıdan, zaten abone fiyatları çok düşük olan bu iki gazeteye, bütün arkadaşların abone olmasını tavsiye ederim. Abone olacaklar bu defterde açılan sayfaya abone olacağı süreyi işaret ederek isimlerini yazmalıdırlar.” (Atatürk'ün Not Nefterleri-10, s.91-92.)

'HARP GÜNLÜĞÜNÜZÜ TUTUN'

Mustafa Kemal, 4 Ağustos 1912 tarihinde yayımladığı bir emirle, herkesten Trablusgarp Harekâtı'na ilişkin düşüncelerini gün gün bir not defterine kaydetmesini ister:
1) Osmanlı-İtalya Seferi'nin tarihine esas olacak bilgiler, bu sefere katılanların bilgi ve düşünceleri olacaktır. Bu sebeple: a) Tarih, gün, b) İçinde bulunulan şartlar, c) gerek kuvvet, d) Üst komutanların tertibat ve emirleri (Aynen mevcut değilse, sözlü olarak), e) Gerçekten yapılan işler, f) Sonuçlar, g) Her zaman görülen gerçek ruh hali (ikiyüzlülük değil), göz önüne alınarak bütün subaylar ve askeri personel, savaşa dahil oldukları günden bugüne kadar gördükleri ve bildiklerine dair, kısa ve somut esaslara dayanan birer not defteri hazırlayacaklardır.
2) Bu not defterlerinde, gerçeğe sadık kalınarak insanlık ve gerçekçilikten uzaklaşılmayacağı doğaldır. 3) Bu not defterleri bir aya kadar tamamlanacaktır.” (Age, s.103-104.)

ÇANAKKALE CEPHESİ'NDE

Ağustos 1915: Madam Corinne'e mektup: “Aziz Madam, bana göndermek lütfunda bulunduğunuz kitapları ve hediyeleri aldım. Bunun beni ne kadar sevindirdiğini tasavvur edemezsiniz. Şükranlarımı ifade için yeter derecede kelime bulamıyorum.” (Atatürk'ün Bütün Eserleri, c.1, 4. Basım, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2009, s.258.)

GÜNEY CEPHESİ'NDE OKUNAN KİTAPLAR

Çanakkale Cephesi'nden sonra Diyarbakır'da bulunan 16. Kolordu Komutanlığına 10 Mart 1916 günü atanan Mustafa Kemal Paşa, Diyarbakır-Bitlis hattında Rus ordusuyla savaşır. Onun ilerlemesini durdurur. İşte bu ağır kış günlerinde Hatıra Defteri'ne günlük faaliyetlerini yazmaktan geri durmaz. Bu cephede de bol bol kitap okur. Onlara ilişkin şu notları düşer:
1 Aralık 1916: “Allahı İnkâr Mümkün müdür? adlı eseri okuyorum.” (Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi'nin 1911/12 basılmış eseri.) (Atatürk'ün Bütün Eserleri, c.2, 5. Basım, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2014, s.69.)
3 Aralık 1916: “Allahı İnkâr Mümkün müdür? adlı eseri bitirdim. Bütün feylosofların çeşitli dinlere mensup naturalistleri, akılcıları, materyalistleri, hukukçuları, düşünürleri, tasavvufçuları ruhun varlığı ve yokluğunu, ruhun ve cismin bir veya ayrı olup olmadığını, ruhun kalıcı olup olmadığını inceliyor.
Bu incelemede, ilim ve fenne dayananlar makbul. İmam Gazali, İbn-i Sina, İbn-i Rüşd gibi önde gelen Müslüman din adamlarının açıklamaları da sıradan açıklamalardan büsbütün başkadır; yalnız ifadelerinde çok rumuz var. Dindar düşünürler; kuralları, ilim, fen ve felsefeyi, şeriatın açıklamalarını yorumlamak için evirip çevirmeye gayret etmişler.
Arıburnu raporlarını yazmaya başladım.” (Age, s.69.)
4 Aralık 1916: “Kitap okumakla vakit geçirdim.” (Age, s.69.)
6 Aralık 1916: “Mebadi-i Felsefe adında bir eseri okumaya başladım. (Age, s.70.)
7 Aralık 1916: “Evde öğleye kadar kitap okudum.” (Age, s.70.)
10 Aralık 1916: “Sabah pek ziyade bir nezleye yakalanmış kalktım. Kemal Bey'in Makalât-ı Siyasiye ve Edebiye'sini okudum. İkinci kitabı sonunda idim, bitti. Arıburnu raporunu okudum. (...) Kemal Bey'in “Tarih-i Osmani”sini takibe başladım.
Yemekten evvel Emin Bey'in Türkçe Şiirleri'yle Fikret'in Rubabı Şikeste'sinden aynı zeminde bazı parçalarını okuyarak bir karşılaştırma yapmak istedim. İkisi de başka başka güzel. Ancak Türkçe olanda da diğerinde de aynı derecede Arapça, Farsça kelimeler var. Fakat biri, parmak hesabı, diğeri değil!” (Age, s.71.)

KARLSBAD GÜNLERİ

Mustafa Kemal Paşa, Veliaht Sultan Vahdettin'le Almanya seyahatinden sonra böbrek rahatsızlığı nedeniyle 27 Mayıs 1918 tarihinde Avusturya'nın kaplıcalarıyla meşhur Karlsbad şehrine gider ve burada 27 Temmuz 1918 tarihine kadar Cottage Sanataryomu'nda tedavi görür. 2 Ağustos günü de İstanbul'a döner. Bu döneme ait notlarında onun temaslarını ve o günlerde yaptığı faaliyetleri öğreniyoruz. Burada da yine boş durmaz ve vakit buldukça kitaplar alır ve okur. İşte o notlar:
1 Temmuz 1918: “Yalnız olarak eve geldim. Saat 11'e kadar Revolte adında, Andre Beaumier'in sanatoryumda başladığım romanını okudum. Bugünü yarın yazacağım. Şimdi birkaç saat daha okuduktan sonra yatmak istiyorum. Saat 11.15'tir.” (Age, s.178.)
4 Temmuz 1918: “Saat 11.30'a doğruydu, hafifçe kapıyı vurduktan sonra Vermer beni salona şezlongun üzerinde kitap okurken buldu.” (Age, s.184.)
7 Temmuz 1918: “Yatağa girdikten sonra uyku getirsin diye tabl de nui üzerinde küçük elektrik lambasının hafif ışığının yardımıyla kitap okuyorum.” (Age, s.196.)
27 Temmuz 1918: “Tren tam saat 10'da hareket etti. Yalnız bir kompartımanda bulunuyordum. Büyük bir yalnızlık hissediyordum. Saat bire kadar kitap okudum. Sonra yemek yedim ve yattım.” (Age, s.203.)
28 Temmuz 1918: Viyana'da otel Bristol'de geçen dün gece yeni aldığım Fransızca kitaplardan birine başlamak istedim. Hemen hepsinin başından birkaç sayfa okudum, fakat devam için hiçbiri üzerinde karar veremedim. Le Baron de Batz'in “Vers I'echafand”, Francois chal Raux'un “Les origine de I'egpedition d'Egypte”, J. Patouillet'nin “Ostrovski” hakkındaki kitabı. Hep gözden geçirdim.” (Age, s.204.)

BÜYÜK TAARRUZ'DA 'ÇALIKUŞU'NU OKUDU

Mustafa Kemal Paşa, 26 Ağustos 1922 başlayan Büyük Taarruz hazırlıkları içinde bile Batı Cephesi'nde karargâhında kitap okur. Karargâhta İsmet Paşa, Fevzi Paşa ve Fahrettin Paşa da vardır. Biraz sonra Mustafa Kemal geliyor. Herkes konuşmanın yine taarruz plânıyla başlayacağını beklerken, Mustafa Kemal: "Gece Reşat Nuri Bey’in Çalıkuşu romanını okumaya başladım. Çok beğendim. İhmal edilmiş Anadolu’yu ve genç bir hanım öğretmenin yaşadığı zorlukları ne güzel anlatmış. Bitirince, size de vereceğim." (Turgut Özakman, Şu Çılgın Türkler, s.600.)
Siirt Milletvekili Mahmut Bey o sırada cephede... Ve günlüğüne şu notu düşüyor.
“21 Ağustos 1922: Akşehir. Düşmanda bir hassasiyet var. Bizim tarafta fevkalâde bir hareket olduğunu hissetmiş gibiler... Temenni edelim ki, asıl hedefi keşfetmemiş olsunlar. Paşa iki gündür Çalıkuşu'nu okuyor. Öyle beğendi ve sevdi ki...
22 Ağustos 1922: Bugün de Akşehir'deyiz. Paşa daireden çıkmadı. Akşama kadar Çalıkuşu'nu okudu. “
Çalıkuşu, Reşat Nuri Güntekin tarafından ilk önce Vakit gazetesinde 1921 yılında tefrika olarak yayınlandıktan sonra 1922 yılında yazılmış; İstanbul ve Anadolu’da geçen ve arka plânda Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Osmanlı’nın son yıllarını anlatan bir romandır. Ana karakter olan Feride, sevdiği gençten talihsiz bir şekilde ayrıldıktan sonra, Anadolu’da öğretmen olarak yaşamını sürdürür. Öğretmenliği süresince de halkın yaşamı, eğitim sisteminde yöneticilerden başlamak üzere var olan bozuk düzen, cehaletin esir aldığı düşünce yapılarıyla mücadele eder.

Sonraki Haber