Hedef okullar

Kaos GL, 'LGBTİ öğrencileri, aile ve okul kıskacına karşı nasıl korunmalı?' başlığıyla bir kılavuz yayımladı. Başlıktan da anlayacağımız üzere niyetleri, çocukların cinsiyet tercihlerinin olabileceği safsatasıyla onları öğretmenlerden ve ailelerinden uzaklaştırmak.

Kılavuzun giriş bölümünde devletin, çocukları 'yarının büyükleri' olarak görmesinden duyulan rahatsızlıktan bahsediliyor.

Emperyalizm, toplumsal cinsiyet ideolojisiyle çocuklarımız üzerinden devlet, okul ve aile düşmanlığı yaratarak, “kabukları kırmanın” ancak bu otoritelere uymamakla mümkün olabileceğini yayıyor. BM ve Soros kurumlarında yetişen aktivistlerin talepleri, AB projeleri adı altında aldıkları kaynaklarla ve Soros’ un sahibi olduğu Açık Toplum Vakfının desteğiyle yapılıyor. Gerek komisyonlar kurarak gerek bildiriler ve kılavuzlar yayınlayarak okullarımızın içine kadar girebiliyorlar. Bu ideolojik saldırı eğitim alanında büyük tehlikeler barındırıyor. Bütün bu safsataların müfredatlarda, eğitim dilinde, çocuk kitaplarında işlenmesi taleplerini her fırsatta dile getiriyorlar. Bu ilkelere dayanarak Kaos GL, “LGBTİ öğrencileri, aile ve okul kıskacına karşı nasıl korunmalı?” başlığıyla bir kılavuz yayımladı. Başlıktan da anlayacağımız üzere niyetleri, çocukların cinsiyet tercihlerinin olabileceği safsatasıyla onları öğretmenlerden ve ailelerinden uzaklaştırmak. Kılavuzun giriş bölümünde devletin, çocukları “yarının büyükleri” olarak görmesinden duyulan rahatsızlıktan bahsediliyor. Onlara “yarının büyükleri” demenin çocuklara bir yaşam biçimi sunmak, devlet ve aile tarafından onlara kimlikler biçmek, aile ve okul tarafından onlara sorumluluklar yüklemek olduğu belirtiliyor ve devam ediyor: “Ailenin, okulun, toplumun, devletin ‘norma uyan’ ve ‘itaat eden’ çocukları sevdiğini(!) söylemek yanlış olmaz. Okul temelli eğitimin yanı sıra aile içindeki eğitim de aynı amaca hizmet eder. Hem ailede hem okulda verilen eğitimden beklenen; toplumsal düzenin devamlılığını sağlayacak şekilde, ‘düzenle uyumlu’ bireyler yetiştirilmesidir. Bu nedenle aile, eğitim sistemi ve siyasi iktidar kavramlarını birlikte düşünmek önemlidir. Bu toplumda çocuklar; aile kurumuna, ebeveyne/bakım verene, eğitim sistemine ve devlete ait birer ‘eşya/mülk’ gibi görülmekte, kalıplara sığdırılmaya çalışılmakta, tek tipleştirilmekte, ötekileştirilmekte, ‘terbiye’ ya da ‘eğitim’ adı altında baskı, tahakküm ve şiddete maruz bırakılmaktadırlar. Toplum ve devlet tarafından hakları en çok ihlal edilen grupların başında çocuklar gelir. Yetişkinler tarafından kurgulanan bu sistemin içinde çocukların tümünün insan hakları yok sayılırken, daha da ötekileştirilen bazı çocuklar (LGBTİ+ çocuklar, kız çocukları, özel gereksinimi olan çocuklar, mülteci çocuklar, göçmen çocuklar, yoksul çocuklar, Roman çocuklar, Kürt çocuklar vd.) daha fazla hak ihlali yaşarlar.”

Kaos GL, bu kılavuzla müfredatımızın toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde değiştirilmesini, öğretmenlerin bu bakış açısıyla şekillendirilmesini ve velilerin de bu çerçevede bilgilendirilmelerini amaçlıyor. Okullarda, evde aile içinde çocuklara kızım, oğlum denmesinin sakıncalı olduğunu, ergen eğitimlerinde “ileride karşı cinse ilgi duyacaksınız, anne baba olacaksınız” cümlelerinin kaldırılması gerektiğini savunuyor.

Bu kitapta süslenmeyi ve elbise giymeyi çok seven küçük bir erkek çocuğunun hayatı anlatılıyor.

Bu kılavuz ne yazık ki bazı özel okullarda eğitim sendikaları, öğretmen ve aktivistler aracılığıyla çocuklarımıza ve velilerimize aktarılıyor. Amacı eğitim emekçilerinin özlük haklarını savunmak, çocuklarımızın bilimsel, laik bir eğitim almaları için mücadele olması gereken Eğitim Sen de bu planın uygulayıcılarından. Eğitim Sen Genel Merkezi toplumsal cinsiyet eşitliğine yer verilmeyen 2019-2020 Rehberlik Programından rahatsız olarak yürütmeyi durdurma istemli dava açmıştı. Aynı konuda daha önceki yıllarda birçok basın açıklaması ve etkinlik yapan bu sendikanın, 2010 yılındaki kurultay kararlarında bile toplumsal cinsiyet eşitliğini savunduğunu görmek mümkün. Eğitim Sen, kurduğu LGBTİ komisyonlarıyla, Kaos GL ile birlikte ortak çalışma kararı aldı ve “LGBTİ çocuklar için ne yapmalı?” başlıklı ortak bültenleri bile var. Bu sendika, sapkın beyinlerin çocuklarımızı cinsel meta olarak gördüğü, istismar görüntülerine tanık olduğumuz yürüyüşlerden bildiğimiz, Onur Haftasını kutlayarak desteğini sürdürüyor. Toplumsal cinsiyet ideolojisini yaymaya çalışanlar bu kadarla bitmiyor. Türk Tabipler Birliği, “Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisinin” bir sayısında “sendikal hareket içinde cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılıkla mücadele politikaları ve stratejileri üzerine” başlığı altında Eğitim Sen Genel Merkezi Kadın Sekreteri, Eğitim Sen LGBTİ Komisyonu, KESK Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Genel Merkez Kadın Sekreteri, Bağımsız Ev İşçileri Dayanışma Sendikası (Evid-Sen) Genel Başkanı, Türk-İş Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Kadın ve LGBTİ Komisyonu Üyesi, DİSK Basın-İş Genel Sekreteri, Kaos GL Sendika Çalışma Grubu üyesi ve Kaos GL Eğitim Grubu üyesinden oluşan sendika ve dernek temsilcilerinin ortak görüşlerine yer vererek desteğini sunuyor. Geçen Haziran ayında, Soros’a ait Açık Toplum Vakfı’nın Türkiye Temsilciliğini yürüten Osman Kavala’ nın mütevelli heyetinde olduğu Tarih Vakfı, Onur Haftasında cinsel kimlik ve cinsel yönelimler üzerine “Toplumsal Cinsiyet Politika Belgesi” açıklıyor. Bu bilgiye de yine Açık Toplum Vakfı tarafından desteklenen LGBTİ örgütlerinin internet sitesinden ulaşıyoruz. İçeriğinde toplumsal cinsiyeti, “kimliklerin tarihsel, toplumsal ve kültürel olarak kurulduğunu anlatan analitik bir kategori olduğu kadar iktidar ilişkilerine ve eşitsizliğin kaynağına işaret eden politik bir tanımlama” olarak açıklıyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesinin “iktidar ilişkilerini bütünlüklü olarak kavramakla, iktidarı oluşturan ekonomik, politik ve düşünsel kaynakları dönüştürmekle ve özneler arası yeni ilişkiler inşa etmekle mümkün” olabileceğini bildiriyor. Bunun için tüm kurumların sorumluluk almasını, yapısal, işlevsel ve kültürel araçların toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama taahhüt ve iradesiyle düzenlemesi kritik önemde” olduğu vurgusunu yapıyor.

Kaos GL'nin kılavuzunda okullarda, evde aile içinde çocuklara kızım, oğlum denmesinin sakıncalı olduğunu, ergen eğitimlerinde “ileride karşı cinse ilgi duyacaksınız, anne baba olacaksınız” cümlelerinin kaldırılması gerektiği savunuluyor.

ÇOCUK KİTAPLARI DENETLENMELİ

Emperyalist Batı ve fonladıkları örgütler, çocuklarımızı okullarından ve ailelerinden uzaklaştırırken sadece müfredat değişikliği talebinde bulunmuyor. Çocuk kitapları adı altında piyasaya sürdükleri zehirlerle evlerimize kadar girerek cinsiyetsizleştirme ve kimliksizleştirme projelerini sürdürüyor. Batı ülkelerinde yaygın olarak basımı yapılan bu kitapların çevirilerini basan birçok yayınevi ülkemizde de mevcut.

Güldünya Yayınları’nın “Küçük Feministin El Kitabı” küçüklere feminizm kitabı olarak üst üste birkaç baskı yaptı. Aynı yayınevi bu yıl Christine Baldacchino adlı yazarın “Morris Micklewhite ve Turuncu Elbise” isimli bir kitabını yayımladı. Kitapta süslenmeyi ve elbise giymeyi çok seven küçük bir erkek çocuğunun hayatı anlatılıyor. Yazar, kitabı hakkında “kızlar ve oğlanlar istediği gibi olsun diye yazdım” açıklamasında bulunuyor. “Asi Kızlara Uykudan Önce Hikâyeler” adlı başka bir kitapta çeşitli alanlarda başarı yakalamış güçlü kadın isimlerine yer verilirken bir de bir ilkokul öğrencisinin hayatı ekleniyor. Coy Mathis adındaki bu öğrenci ailesine “ne zaman doktora gidip beni kız yapacağız?” diye soran bir erkek çocuğu. Doktor, Coy’un bir erkek bedenine sahip olmasına rağmen içinde bir kız çocuğunun yaşadığını söyleyerek, onun transseksüel olduğunu aileye açıklar. Okulun kızlar tuvaletini kullanmak isteyen Coy, çeşitli sorunlar yaşar ve mahkemeye taşınan konu Coy’un lehine sonuçlanır. Evde ailecek yapılan kutlamada pembe pasta yenir. Bir başarı hikâyesi olarak Coy’un yaşamı bu kitapta kendine yer bulur. Yapı Kredi Yayınları’nın “Kız Çocuk Hakları Bildirgesi” ve “Erkek Çocuk Hakları Bildirgesi” isimli kitaplarında da kız ve erkek olmanın hiçbir kalıba sokulmaması gerektiği, isteyenin istediği hayatı yaşayabileceği, zevklerin ve yaşamın tartışmaya kapalı olduğu gibi mesajlar yer alıyor. Yine “Asi Çocuklara Hikayeler” adlı kitapta yer alan Bebek X adlı hikâye, cinsiyet rollerini sorgulamak için yazılan çocuk öyküsü olarak tanıtılıyor ve cinsiyet kalıplarını kırma adı altında otoriteye itaat etmemeyi, iktidarın çocuklara sundukları yaşam şeklini kabul etmemeleri gerektiği, cinsiyet ve cinsiyet rollerine karşı gelişin ailenin ve devletin kurduğu düzene karşı gelmekle mümkün olacağı işleniyor. Ayrıca Baby X animasyonunun Türkçe altyazılı sürümü internetten izlenebilir durumda. Son örnekte de gördüğümüz gibi çocuk kitaplarındaki tehlike sadece cinsiyetsizleştirme değil. Örnekleri çoğaltmamız mümkün fakat acı olan bu kitapları denetimsiz bir şekilde çocuklarımızın ellerinde görüyor olmamız.

SONUÇ

Toplumsal cinsiyet kavramı Batı’nın çocuklarımızı kimliksizleştirme, aileyi yok etme, devletsizleştirme ve milleti parçalama programıdır. İstanbul sözleşmesi işte bu ideolojik saldırının sadece el kitabıydı. Sözleşmeden çıkmış olmamız önümüzde duran tehlikelerin yok olduğu anlamını taşımıyor. Cinsiyetsizleştirme ve uyuşturucuya özendirme hala yok etmediğimiz bir saldırı alanı ve mücadele etmemiz gereken bir mevzi olarak duruyor. Uyuşturucuyu özendiren, cinsiyetsiz olmayı çağdaşlık ve özgürlük olarak gösteren örgütlü ve beslenen bir kuvvetle karşı karşıyayız. Ailenin güçlendirilmesi, çocukların geleceği ile ilgili üretilen her türlü politika, her türlü yatırım, o devletin kendi geleceğine yaptığı yatırım olması nedeniyle hayati bir öneme sahip. Kadınımızı ve gençlerimizi üretimin içine sokacak çözümler üretmeliyiz. Bu nedenle en büyük sorumluluk devlete, ilgili bakanlıklara aittir. Çocuklarımız için uzun vadeli gelecek imkanları yaratma, geleceklerini güvence altına alma, gelişimleri için yeterli ortamı yaratma, eğitim, sağlık, beslenme gibi temel ihtiyaçları için uzun erimli politikalar üretilmelidir. Eğitim politikaları, sosyal medya, TV kanalları hatta müzik yayınları emperyalizmin çocuklarımıza yönelttiği saldırılara karşı düzenlenmelidir. MEB’in izni ve onayı olmadan, uzman denetiminden geçmemiş hiçbir çocuk kitabı basılmamalıdır. Okullarda bu konularda aileleri bilinçlendirme eğitimleri düzenlenmeli, her dernek, vakıf elini kolunu sallayarak okullarımıza girip, seminerler vermemelidir.

BİTTİ

YAZI DİZİSİNİN DİĞER YAZILARI İÇİN TIKLAYIN;

İLK YAZI: 'Cinsel yönelim özgürlüğü altında aile ve devlet düşmanlığı'

İKİNCİ YAZI: Gelir kaynağı yapılan çocuklar

Sonraki Haber