Hekime şiddet, sınıf çatışmasının ürünüdür

Cezalar suçu ve şiddeti engellemez. Tek şans içeriden müdahale. Toplumsal uzlaşı… Uzun vadede ise örgütlenme… Örgütlenerek hakkını arama... Hekim de bir emekçidir. Bir emekçi gibi örgütlenerek hakkını aramalıdır

Sağlıkta şiddet, hekime şiddet dalga dalga yayılıyor. Neredeyse her gün bir şiddet haberi medyaya ve sosyal medyaya düşüyor. Tüm sağlık çalışanları dehşet içerisinde… Herkes aynı soruyu soruyor: “Nereye gidiyoruz?” Türk Tabipler Birliği (TTB) ve Hekim Sendikaları her şiddet olayı sonrasında, olayı kınıyorlar ve hükûmetin gerekli önlemleri almasını istiyorlar. Hatta Beyaz KOD uygulaması başladı.

İşte bu noktada yazıma şu mesajla başlamak isterim:

Bırakın Beyaz kodu, kapıya polis değil, ordu bile dikseniz doktora şiddeti durduramazsınız. Neden mi? Çünkü hekime şiddetin en önemli nedeni sınıf çatışmasıdır. Sadece hekimler değil, aynı zamanda tüm beyaz yakalılar yeni orta sınıftır. Mills’e göre bu sınıf, zengin ve fakir arasındaki tampon sınıftır. Adam Smith “devlet, zenginleri fakirlerin öfkesinde korumalıdır.” der ya… İşte bu yeni orta sınıfın görevi, zengin ile fakir arasında tampon olup, zengini korumaktır. Üzülerek yazıyorum ki, zenginin Mercedes’i ile fakirin Murat’ı çarpıştığında ilk olarak aradaki tampon ezilir.

Bu orta sınıfın en önemli özelliği ise konformisttir (Mills). İşte bu nedenle hekimler, örgütlenme özürlüdür. Özüne, emeğine, kendisine yabancılaştıklarından, emekçi olduklarını da unutmuşlardır.

HEKİM KUTSALDI SOYLU VE ELİT OLDU

Bilindiği gibi, dünyada kapitalizm yükselirken, Meritokrasi de yükselmiştir. Yani, ‘yeteneğe dayalı kariyer sistemi’… Bu sistemde alt sınıfın zeki ve yetenekli çocukları yükseltilmiş, bu insanlara unvanlar, apoletler verilmiştir. Modern semtler ve lüks tüketim koşulları sunulmuştur. Sistem, tüm bunları onların hakkı olarak göstermiştir. (Sennett)

Peki ya diğer çocuklar? Yeterince yetenekli ve zeki olmayanlar ya da imkanı olmayanlar… Yeteneksiz ve başaramamış olmanın utancı ile köylerinde, gecekondularında kalmışlardır. Bu durum geride kalanlarda çok derin yaralar açmış, onların öfkesini ve çaresizliğini artırmıştır.

İşte bu gün hekime saldıranların kimler olduğunu zannediyorsunuz? Yeteneğe dayalı eşitsizliğin yaraladığı kitleler (Sennett)… Geride bırakılan kalabalıklar…

Peki sizlere sormak isterim: Bu alt sınıf kitleler hekimleri nerede görüyorlar? Yanıt… Sadece hastanede. Semtlerinde yaşayan doktor yok. Doktorun ailesi yok. Çarşıda, pazarda, sokakta ve caddede doktor göremiyorlar. Selam verip, alamıyorlar, çay bile ikram edemiyorlar. Yani, halkın arasında doktorun karşılığı yok. Diyorum ya, doktoru sadece hastanede görüyorlar. Bunu yanı sıra, doktorun kendilerinden olmadığını gösteren işaretler de var. Örneğin her şehrin seçkinlerinin oturduğu bir doktorlar caddesinin olması.

Hatta bazı doktorlar, doçent ve profesör unvanını alarak gerçek soylu olmuşlardır. Ders anlatma unvanı, Türkiye’de ömür boyu apolet gibi taşınmaktadır. Bu da akademik soyluların (Bauman) ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Bir de ülkemizde Hacettepeliler (İhsan Doğramacı ve benzerleri) ile başlayan ve 12 Eylül darbesinden sonra Anadolu’ya yayılan hekimlik anlayışı vardır ki; hekimler, bu dönemden sonra liberal elit olarak toplumda yerlerini almışlardır. Hekimler halkın gözünde kutsal iken, neoliberalizm ile birlikte soylu ve elite dönüşmüşlerdir. Bilindiği gibi, Türk toplumu kutsala el uzatmaz. Ki, geçmişte hekim kutsaldı ve şiddet yoktu. Ama Türk halkı zengini, soyluyu ve eliti sevmez. O sınıfa karşı kinini asla unutmaz.

Unutmayın ki, kutsala bakan, kendisini görür. Ama Hacettepeli liberal elitlerden sonra halk, hekime baktığında kendisini görememiştir. Bu soylu, elit hekim sınıfı ile halk arasında çatışmanın ortaya çıkması kaçınılmaz hale gelmiştir. Çünkü artık vasattan uzaklaşan, üst sınıf yaşantısına özenen, kendisini halkın üzerinde görme kibri olan bir hekim anlayışı ortaya çıkmıştır. Halk ise bu sınıfa saldırmaya başlamıştır.

HEKİM ZANNATKAR OLDUĞUNU UNUTTU

Hekimlik bir zanaattır. Ulaşacağı en üst mertebe ise ustalıktır. Ama kapitalizm sonrası bu usta, pazara ürün olarak sunulmuştur. Vatandaş ise parası kadar hizmet almaya başlamıştır. Ayrıca ‘ben doçentim… ben profesörüm’ diyerek 5-10 kat ücret talep edenler hekimler ortaya çıkmıştır.

Yani, ders anlatma unvanı, halkı soyma unvanına dönüşmüştür. Yani, vatandaş, hekime gittiğinde parası kadar saygı gördüğünü, hatta para verenlerin daha fazla saygı gördüğünü görmüştür. Çünkü hekim alınan satılan bir mal (ürün) haline gelmiştir. Zaten bu gün hekime saldıran kitleler, bu saygınlığı satın alma gücü olmayan sınıftır. Devlet hastanelerinde de tepkilerini göstermeye başlamışlardır.

ÇÖZÜM

Cezalar suçu ve şiddeti engellemez. En ağır cezaların olduğu ülke, Amerika. Bunu rağmen şiddet artmaktadır. Çünkü şiddet, Testosteron rekabetinin sonucudur. Cezalar ise, dışarıdan müdahaledir ve şiddeti çözdüğü görülmemiştir. Tek şans içeriden müdahale. Toplumsal uzlaşı…
Örnek, Chicago örneği ve bizde namus cinayetleri...
Toplumun içerisine girilerek, bölgenin ileri gelenleri ve vatandaş ile el ele vererek toplumsal uzlaşıyı sağlayacak müdahale…
Çözüm Oksitozin…
Uzun vadede ise örgütlenme…
Örgütlenerek hakkını arama...
Hekim de bir emekçidir. Bir emekçi gibi örgütlenerek hakkını aramalıdır. Ayrıca hekimlerle halkı yeniden kaynaştıracak bir sisteme geçilmesi ise elzemdir. Ki, kapitalizmde bu mümkün değildir. Şu unutulmamalıdır ki; hekiminin zekası, o toplumun kolektif zekasının bir parçasıdır. İçinden çıktığı toplumun özüdür ve toplumun ortak refahına katkıda bulunmalıdır (Marx).

Sonraki Haber