Hüseyin Macit Yusuf: Türk tarafı yalpalamadan KKTC'yi tanıtma kampanyasına başlamalıdır

Rauf Denktaş'ın Gezici Büyükelçisi Hüseyin Macit Yusuf, "Tatar'ın Maraş açılımı Rumların elindeki en önemli propaganda unsurlarından, Türkiye'nin adada 'işgalci' olduğu ve KKTC'nin 'yasa dışı devlet' olduğu palavrasını gündemden düşürmüştür" dedi. KKTCyi tanıtma gerekliliğinden bahsetti.

Rauf Denktaş'ın Gezici Büyükelçisi Hüseyin Macit Yusuf, bugünkü köşe yazısında "Tatar'ın Maraş açılımı Rumların elindeki en önemli propaganda unsurlarından, Türkiye'nin adada 'işgalci' olduğu ve KKTC'nin 'yasa dışı devlet' olduğu palavrasını gündemden düşürmüştür" diyerek KKTCyi tanıtma gerekliliğinden bahsetti. Yusuf, "Diğer taraftan Güney Kıbrıs'taki ana muhalefet AKEL, Anastasiadis'i yürüttüğü Kıbrıs siyaseti nedeniyle eleştirmekte ve kalıcı bölünmeye neden olduğu için de suçlamaktadır. Anastasiadis yabancılara Kıbrıs Cumhuriyeti/AB pasaportu dağıttığı, karşılığında maddi menfaat elde ettiği için de suçlanmaktadır. Avrupa Birliği, Anastasiadis'i uyarırken bu konudaki yargı süreci de sürmektedir." dedi. "Anastasiadis, Kıbrıs Türkünü yok sayan, adadaki varlığına ve egemen eşitliğine tahammül edemeyen duruşuyla var olan gerginliği daha da artıracak eylem ve söylemlere başvurmaktadır." diyen Yusuf, " Anastasiadis yanlış yolda ilerlerken, siyaseti çökmüş iken, Türk tarafı doğru kararları alabilmeli ve hiç yalpalamadan, zikzak çizmeden tanınma kampanyasını başlatmalıdır" ifadelerine yer verdi.

Rauf Denktaş'ın Gezici Büyükelçisi Hüseyin Macit Yusuf'un "Rum-Yunan siyaseti çöktü tanınmanın tam zamanıdır" adlı yazısı şöyle:

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı faşist EOKA'cı Anastasiadis siyasi hayatının en kötü günlerini yaşamaktadır. Kıbrıs siyaseti iflas etmiştir. Cumhurbaşkanı Tatar'ın egemen eşitlik temelinde iki devletli çözüm modeli iki asırlık Rum-Yunan planlarını, adayı Yunan yapma hedefini alt üst etmiş; yine Tatar'ın Maraş açılımı Rumların elindeki en önemli propaganda unsurlarından, Türkiye'nin adada 'işgalci' olduğu ve KKTC'nin 'yasa dışı devlet' olduğu palavrasını gündemden düşürmüştür. Maraş'ın uluslararası hukuk çerçevesinde açılacak olması ve eski Maraş sakinlerinin haklarını arayabilecekleri Taşınmaz Mal Komitesi'ne (TMK) başvurabileceklerinin açıklanması Anastasiadis'i köşeye sıkıştırmıştır. (Maraş'ın Türk vakıflarına ait olduğunu ve TMK'nın adil kararlar vermeyerek Türk vakıf mallarını Rumlara peşkeş çekme tehlikesinin ihtimal dahilinde olduğu görüşümü burada bir kez daha kayıt altına almak isterim.- HMY) Maraş sakinleri ayaklanmış, 47 yıldır kendilerine yalan söylendiği için de Anastasiadis'e kazan kaldırmıştır. Diğer taraftan Güney Kıbrıs'taki ana muhalefet AKEL, Anastasiadis'i yürüttüğü Kıbrıs siyaseti nedeniyle eleştirmekte ve kalıcı bölünmeye neden olduğu için de suçlamaktadır. Anastasiadis yabancılara Kıbrıs Cumhuriyeti/AB pasaportu dağıttığı, karşılığında maddi menfaat elde ettiği için de suçlanmaktadır. Avrupa Birliği, Anastasiadis'i uyarırken bu konudaki yargı süreci de sürmektedir.

ANASTASİADİS, KIBRIS TÜRKÜNÜ YOK SAYAN EYLEM VE SÖYLEMLERE BAŞVURMAKTADIR

Rum ırkçıların amacı KKTC'nin tanınmasını önlemek, Kıbrıs Türküne destek verenleri yıldırmak, korkutmak, gözdağı vermek, desteklerini geri çekmelerini sağlamak ve kendi propagandaları çerçevesinde adanın tamamını ele geçirmektir. Rumlar bu hedeflerine ulaşamayacaktır diyen Yusuf şu ifadelere yer verdi:

Bu durumda tüm eleştiri toplarının hedefi haline gelen Anastasiadis'in asabı ve kimyası bozulmuş, dengesiz şekilde acz içerisinde Türk tarafı ile tüm köprüleri atacak her zamankinden daha saldırgan bir psikoloji içerisine girmiştir. Anastasiadis, Kıbrıs Türkünü yok sayan, adadaki varlığına ve egemen eşitliğine tahammül edemeyen duruşuyla var olan gerginliği daha da artıracak eylem ve söylemlere başvurmaktadır.

Geçtiğimiz günlerde KKTC'ye gelerek Turizm ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu'nu makamında ziyaret eden ve görüşmesini sosyal medya hesabında paylaşan Hollandalı parlamenter Liane den Haan'a, Rum Yönetimi'nin organize ettiği Türk düşmanı fanatik Rumlar linç kampanyası başlattı. Güney Kıbrıs propaganda mekanizması tarafından yönlendirilmiş ırkçı faşist Rum fanatikler Haan'a hakaretler yağdırırken, 'tanınmamış ve işgal' altında bir ülkeye gittiği iddiasıyla da insanlık dışı saldırılarda bulundular..

İlk anda Hollandalı parlamentere sahip çıkmayan KKTC makamları daha sonra olayın ciddiyetini kavramış, ülkemizi ziyaret eden misafirimize vefa örneği göstererek sahip çıkmış ve yerinde açıklamalarla Rum Yönetime ağır eleştiri getirmiştir. Haan'a organize bir şekilde saldıran Rum Yönetimine, ırkçı Rumlara KKTC Cumhurbaşkanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Turizm Bakanı gereken tepkiyi göstermiştir.

KKTC'nin egemen eşitlik temelinde iki devlete dayalı siyasetinin ileriye götürülerek tanınma isteneceği hassas bir dönemde, Kıbrıs Türkünün haklı davasına ve taleplerine sahip çıkacak dostların sayısının çoğaltılması, lobicilik faaliyetlerinin artırılması ve sosyal medyanın doğru kullanılması oldukça önem arz etmektedir. Rum ırkçıların amacı KKTC'nin tanınmasını önlemek, Kıbrıs Türküne destek verenleri yıldırmak, korkutmak, gözdağı vermek, desteklerini geri çekmelerini sağlamak ve kendi propagandaları çerçevesinde adanın tamamını ele geçirmektir. Rumlar bu hedeflerine ulaşamayacaktır.

KKTC TANINACAK DİYE ÖDLERİ PATLIYOR

KKTC'nin tanınmasına yönelik kampanya başlatılmalıdır diyen Yusuf şöyle devam etti:

Bu olayın hemen ertesinde Rum basınına yansıyan bir haberde BM Barış Gücü Komutanı Tümgeneral Ingrid Gjerde'nin Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı'na (GKK) 5 Temmuz 2021 tarihinde gerçekleştirdiği ziyaret ve ziyaret esnasında Türkiye ve KKTC bayrakları önünde çektirdiği fotoğrafa Rum hükümetinin tepki gösterdiği ve protestoda bulunduğu ortaya çıktı.

Rumların, yabancıların KKTC'yi ziyaret etmelerine, KKTC makamları ile temas kurmalarına, bayraklarımıza ve devletimizi temsil eden sembollere dayanamadıkları ve KKTC tanınacak diye korkudan ödleri patladığı tartışma götürmez bir gerçektir.

Bu iki olayın hemen ertesinde 23 Ağustos'ta toplanan Rum Bakanlar Kurulu başta Cumhurbaşkanı Tatar olmak üzere bazı kabine üyeleri ve Maraş Komitesi'nin 4 üyesinin sözde Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportlarını iptal kararı almıştır. Pasaportların iptali, 1960'ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'nin iki eşit egemen kurucu ortağı olarak Kıbrıs Türk halkının elde ettiği kazanımları, 1963'ten beri gasp edilen haklarımızı tamamen ortadan kaldırmaya yönelik sinsi bir planın parçasıdır. Son dönemde yaşanan olaylar, BM Güvenlik Konseyi'nin 4 Mart 1964'te aldığı, Rum Yönetiminin adanın tek meşru idaresi olduğu algısı yaratan 186 nolu kararının ne kadar haksız ve adaletsiz olduğunu da ortaya koymaktadır. Anastasiadis'in egemen eşitlik siyasetimizin ileriye taşınarak KKTC'nin tanınmasını engellemeye yönelik çabaları boştur; Rum tarafı yakın zamanda yaptığı siyasi hataların bedelini ağır bir şekilde ödeyecektir. Anastasiadis yanlış yolda ilerlerken, siyaseti çökmüş iken, Türk tarafı doğru kararları alabilmeli ve hiç yalpalamadan, zikzak çizmeden tanınma kampanyasını başlatmalıdır...

Sonraki Haber