‘Geçiş sürecinde, ilk dört madde, 42 ve 66 tartışma konusu olamaz’

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, PKK’nın silah bırakma ve fesih süreciyle ilgili yürütülecek tüm çalışmaların anayasal çerçeve içinde kalması gerektiğini vurgulayarak, ‘Anayasa’nın ilk dört maddesi, 42. ve 66. maddeleri tartışma konusu olamaz.’ dedi.

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, Türkiye Basın Federasyonu tarafından düzenlenen “Anadolu Sohbetleri” programı kapsamında gazetecilerle bir araya geldi. Programda özellikle “Terörsüz Türkiye’ye geçiş süreci”, “hukuki düzenlemeler” ve “demokratikleşme” başlıklarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Uçum, ardından soruları yanıtladı.

Toplantıda devletin terörle mücadelede kararlılığını vurgulayan Uçum, sürecin başlamasının üzerinden 13 ay geçtiğini ve bu dönemde Türkiye’nin tarihi bir aşamaya ulaştığını söyledi. Uçum, “1 Ekim 2024’te başlayan bu süreçte, 50 yılı aşkın geçmişi olan bir terör örgütü kendini feshetti. Silah bırakma kararı aldı. Örgütün kurucusu Abdullah Öcalan da 27 Şubat Deklarasyonuyla Türkiye açısından bağımsızlık, özerklik veya kültürel hesap iddiası olmayacağını açıkladı.” dedi.

Bu gelişmelerle birlikte Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde güvenlik ortamının köklü biçimde değiştiğini vurgulayan Uçum, sistematik terörün sona erdiğini ve insanların artık geleceğe daha umutla baktığını söyledi.

‘GEÇİŞ SÜRECİ HUKUK DÜZENLEMESİYLE YÜRÜTÜLMELİ’

Sürecin en önemli sonuçlarından birinin de toplumsal ve siyasal birikimin güçlenmesi olduğunu söyleyen Uçum, “Artık daha önce konuşulamayan konular tartışılabiliyor. Bu, Türkiye’nin fikri ve siyasal olgunluğunu gösterir. Sürecin zaafa uğradığı yönündeki değerlendirmeler isabetli değil. Türkiye, terörsüz bir geleceğe adım atıyor.” diye konuştu.

Uçum, terör örgütünün kendini feshetmesiyle başlayan sürecin “Terörsüz Türkiye’ye geçiş süreci” olarak adlandırıldığını belirterek, bunun yalnızca terörün tasfiyesi ve örgüt mensuplarının topluma entegrasyonuna odaklı olduğunu vurguladı. Uçum, “Bu süreç ne bir af sürecidir ne de genel infaz hukuku düzenlemesidir. Türkiye’de genel af veya infaz indirimi gündemde değildir. Yapılması gereken, yalnızca bu farklı duruma özgü, geçici bir özel kanun çıkarmaktır.” ifadelerini kullandı.

Bu kanunun Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olmayacağını, aynı durumda olmayanlara farklı kuralların uygulanabileceğini ifade eden Uçum, “Kendini feshetmiş bir örgütle ilgili özel bir durum söz konusudur. Bu da özel bir düzenleme gerektirir. Ancak bu düzenleme tamamen anayasal çerçeve içinde yapılmalıdır.” değerlendirmesinde bulundu.

Uçum, çıkarılacak olası kanunun “geçicilik” esasına dayanması gerektiğini de belirterek, “Belirli bir süre içinde başvuranlar bu kanunun sağladığı imkânlardan yararlanır. Süre bittikten sonra normal hukuk süreçleri işler. Bu, adalet ve eşitlik ilkelerine uygun bir yöntemdir.” dedi.

‘KOMİSYONUN RAPORU SON DERECE ÖNEMLİ’

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun, sürecin hukuki çerçevesini belirlemek üzere çalışmalar yürüttüğünü hatırlatan Uçum, bu komisyonun hazırlayacağı raporun son derece önemli olacağını söyledi.

Komisyonun, üç temel başlıkta çalıştığına dikkat çeken Uçum, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dinleme faaliyetleri, geçiş dönemine ilişkin hukuk raporu ve demokratikleşme perspektifi. Bu rapor, Meclis açısından güçlü bir referans olacaktır. Belki de Meclis’in bugüne kadar çıkardığı en kapsamlı düzenlemelerden biri olacak.”

Uçum, geçiş süreciyle ilgili yürütülecek tüm çalışmaların mevcut anayasal çerçeve içinde kalması gerektiğini vurgulayarak, “Anayasa’nın ilk dört maddesi, 42. ve 66. maddeleri tartışma konusu olamaz. Vatandaşlık tanımı veya anadille ilgili düzenlemeler bu sürecin parçası değildir. Geçiş süreci hukuku, yalnızca ceza, entegrasyon, ekonomik ve sosyal boyutları kapsar.” dedi.

‘FİKSRİ SABOTAJLARA KARŞI DİKKATLİ OLUNMALI’

Bu noktada kamuoyunda yapılan yanlış yorumlara da dikkat çeken Uçum, “fikri sabotajlara karşı dikkatli olunması gerektiğini” söyledi. Uçum, “Bazen bilinçli, bazen de farkında olmadan yapılan dezenformasyonlarla süreç saptırılmaya çalışılıyor. Oysa bu süreç, Türkiye’yi terörden tamamen kurtarmayı amaçlayan sınırlı ve kontrollü bir politikadır.” diye konuştu.

Uçum, sürecin niteliğine ilişkin kamuoyunda dile getirilen bazı “maksimalist taleplerin” geçiş süreciyle ilişkilendirilmesinin doğru olmadığını belirterek sözlerine şöyle devam etti:

“Bu süreç, Kürt sorununun çözümü için değil, terörsüz Türkiye’ye geçiş için yürütülüyor. Terör örgütü veya onun lideri, bütün Kürtlerin temsilcisi değildir. Bu nedenle sürecin aktörleri sınırlıdır. Demokratikleşme ya da yeni anayasa tartışmaları bu sürecin dışında yürütülmelidir.”

‘DEMOKRATİK ALAN GENİŞLEYECEK’

Uçum, ‘Terörsüz Türkiye’ hedefinin yalnızca güvenlik açısından değil, demokratikleşme açısından da kritik önemde olduğunu söyledi. “Terörle mücadele döneminde zorunlu olarak alınan bazı tedbirler, terör riski ortadan kalktığında zaten ortadan kalkacaktır. Kayyum uygulamaları gibi bazı tedbirler buna örnektir. Bu da doğal olarak demokratik alanı genişletecektir.” diyen Uçum, geçiş sürecinin başarıyla tamamlanmasının Türkiye’nin “daha sivil, daha özgürlükçü ve daha güvenli bir demokrasiye geçişini” sağlayacağını ifade etti.

Ayrıca Uçum, ‘Terörsüz Türkiye’ hedefinin yalnızca güvenlik politikası değil, devlet-toplum bütünleşmesini güçlendiren bir vizyon olduğunu belirterek, “Bu süreçte yaşanan her tartışma, her adım Türkiye’nin bir kazanımıdır. Komplikasyonlar olsa bile bu birikim kalıcıdır. Türkiye artık terör vesayetinden kurtulmuş, geleceğe güvenle bakan bir ülke haline gelmiştir.” değerlendirmesinde bulundu.

Sonraki Haber