İpek Yolu’nda teknoloji devrimi! ‘Buzun babası’na ziyaret

Uçsuz bucaksız bozkırlar, göz kamaştıran çöller, devasa rüzgâr türbinlerinin gölgesinde bir yer düşünün. Antik İpek Yolu’nun izleri hâlâ canlıyken, dev fuarlar, yapay zekâ laboratuvarları kurulsun…

22- 26 Haziran tarihlerini Çin’in Sinciang Uygur Özerk Bölgesi’nde geçirdim. Urumçi’den Turfan’a, Changji’den geniş rüzgâr tarlalarına kadar uzanan bir yolculuktu bu.

Sinciang: bir yanda binlerce rüzgâr türbiniyle yenilenebilir enerjinin devasa boyutları; öte yanda asırlık bağlarda kurutulan üzümler, elleri nasırlı köylüler, halk dansları… Ama tüm bunların ötesinde Sinciang, modern Çin’in hem gücünü hem de çeşitliliğe verdiği önemi gösteriyor.

Bu yazı dizimizde şunları göreceksiniz:

- Devasa tohum şirketlerinden robotların dans ettiği fuarlara…

- Modern zamanın ötesindeki Urumçi’den, kadim şehir Turfan’a...

- Sokaklardaki Uygur kültürü izlerinden, yapay zeka destekli seralara...

Ve bu yolculukta hepimizin tanıdığı sürpriz bir simaya da rastlayacağız.

Sinciang eski ile yeninin, yerel ile küreselin, tarihle teknolojinin birbirine sarıldığı çok katmanlı bir dünya. Bu dizide size yalnızca bir gezi hikâyesi anlatmayacağım. Çin’in gözünü Avrasya’ya çevirdiği bu büyük dönüşümün nabzını tutacağız. Ve soracağız: Geleceğin dünyasında Sinciang’ın yeri ne olacak?

Yolculuğumuz başlıyor:

Çin Haber Ajansı’nın davetiyle katıldığımız “Orta Asya ve Türkiye Basın Turu”nun durağı, birçoğumuzun adını haberlerden duyduğu ama gerçekte nasıl bir yer olduğunu pek az bildiği Sinciang’dı.

Turumuza, Sinciang’ın başkenti Urumçi’de, adı biraz fantastik bir masal kahramanını andıran Glacier Father (Buzun Babası) adlı bioteknoloji şirketiyle başladık. Urumçi Yüksek Teknoloji Bölgesi’nde yer alan şirketin laboratuvarlarında dolaştık. Burası sadece su üreten bir tesis değil; adeta suyun moleküllerine inen, onu “sağlık iksiri”ne dönüştürmeyi hedefleyen bir merkez.

Yetkililerin bize anlattığına göre, şirketin en büyük imkânı Sinciang’ın eşsiz su kaynakları. Muztagh Ata Dağı’nın zirvesinden eriyen jeotermal buzul suları, düşük döteryum oranı ve küçük moleküler yapısıyla “dünyanın en sağlıklı suları” arasında gösteriliyormuş. Fabrika turumuzda paslanmaz çelik tanklarda, 6 derece soğukta muhafaza edilen bu suların plastiğe hiç temas etmeden tüketiciye ulaştırılması, ilgimizi en çok çeken detaylardan biri oldu. Sadece içme suyu değil, burun yıkama sıvısı, cilt bakım ürünleri gibi ondan fazla farklı üründe bu suyu kullanıyorlar. Anlatılanları dinlerken, suyun bile teknolojiyle bambaşka bir boyuta taşınabileceğine şahit olduk.

KUŞAK VE YOL’UN STRATEJİK MERKEZİ

‘Buzun Babası’ndan çıkıp soluğu, Çin için çok daha stratejik bir yerde, Urumçi Uluslararası Karayolu Limanı’nda aldık. Devasa konteyner sahaları, rayların üstünde bekleyen trenler, her biri farklı ülkelere gidecek kargolar… Burası, Kuşak ve Yol Girişimi’nin kalbinin attığı yer. Çinli yetkililer anlatımlarını bilimsel verilerle aktarmayı seviyorlardı. Yerleşkeyi bize anlatan yetkili, söz konusu limanın, şu anda 21 farklı Çin-Avrupa (Orta Asya) tren rotasına sahip olduğunu, 19 ülke ve 26 şehre yük taşıdığını anlattı. Sadece bu yılın ilk dört ayında 380 trenin buradan hareket etmiş olması, Sinciang’ın artık sadece sınır bölgesi değil, Çin’in batıya açılan kapısı haline geldiğini gösteriyor.

Trenler, buradan iki günde Kazakistan’a, sekiz günde Rusya’ya, 16 günde Hollanda’ya varıyormuş. Yiwu ve Guangzhou gibi büyük şehirlerden gelen mallar burada toplanıyor, gümrükten tek seferde geçip Avrupa’ya doğru yola çıkıyor. Böylece sınır kapılarında zaman kaybı ve ek masraflar ortadan kalkıyor. Lojistik merkezinde yürürken konteynerlerin üzerinde hem Çince hem Kiril alfabesiyle yazılmış etiketler görmek bile bölgenin ne kadar uluslararası bir kavşak haline geldiğini anlamaya yetiyor.

Yetkililer, Sinciang’ın artık sadece “koridor” değil, doğrudan ticaret ve sanayi merkezi haline gelmesi için planlar yapıldığını vurguladı. Duvarlardaki ticaret rotalarının afişlerini görünce, kafamda tek bir cümle dolaşıyordu:

“Bir zamanlar İpek Yolu’nun tozlu kervan yolları olan bu topraklar, şimdi çelik raylarla Avrupa’ya bağlanıyor.”

ANTİK EKOLOJİK PARKI

Sinciang’da turumuzun sonraki durağı, “Sinciang Antik Ekolojik Parkı”.

Kocaman taş kapılardan geçerken, parkı inşa eden Sinciang Yema Kültür Geliştirme Ltd. Şti. adına dev bir tabela karşıladı bizi. İçeride, devasa heykeller, fosil ağaç gövdeleri ve etrafı çevreleyen geniş padoklar… Sanki tarih, doğa ve kültür bir arada nefes alıyor gibiydi.

Burası yalnızca bir park değil; eski ekolojik türleri, nadir bitkileri ve özellikle efsanevi Ahal-Teke atları ile tanınıyor. Yetkililer anlattı: Park, tam 13 hektarlık bir alana yayılıyor ve ekolojik koruma, kültürel sergiler, bilim eğitimi ve turizmi aynı potada eritiyor. Özellikle parkın “Yaşayan İpek Yolu Müzesi” olarak anılması boşuna değil. Her yıl milyonlarca ziyaretçiyi çekiyormuş. En etkileyici bölümlerden biri, yaklaşık bin adet örnekten oluşan antik ağaç fosili koleksiyonu. Devasa kütükler üst üste dizili… Kimi 40 metreyi buluyor, üstelik 150-300 milyon yıl öncesine tarihleniyor. O fosil ağaçların yanından yürürken, insan kendini yeryüzü tarihinin sayfaları arasında dolaşıyor gibi hissediyor. Taşlaşmış ağaç gövdelerine dokunurken, milyonlarca yılın dokusunu avuçlarımda hissettim.

Parkın belki de en büyük cazibesi, Ahal-Teke atları. Çin’in en büyük Ahal-Teke at yetiştirme merkezi burada kurulmuş. Tam 18 farklı at ırkı barınıyor. Dört büyük yarış pisti, eğitim alanları, hatta bir at yüzme havuzu bile var. Atların zarif gövdeleri, metalik parlayan tüyleriyle adeta heykel gibiydi. Görevli binicilerin Çoğu Uygur ya da Kırgız Türküydü. Parkın ortasında düzenlenen binicilik gösterisi ise seyirlik bir şölene dönüştü. Hele küçük Çinli çocukların, atları sevinçle izlemeleri, ortamı tam bir aile festivaline çevirmişti.

Parkın bağlı olduğu şirketin başkanı Chen Zhifeng, kendisini “at bakıcısı” olarak tanıtıyormuş. Özellikle soyu tükenme tehlikesi altındaki Ahal-Teke atları için büyük bir tutku besleyen birisiymiş ve onun inancına göre, atlar Orta Asya’dan Avrasya’ya, hatta tüm dünyaya kültürel köprüler kuran sembollermiş.

‘ÇÖLE İNAT YEŞEREN UMUT’

Parkın içindeki Vahşi At Sanat Galerisi de bambaşka bir dünya. İpek Yolu, doğal ekoloji ve etnik azınlık kültürlerini konu alan yerel ressamların yağlı boya tabloları, heykelleri sergileniyor. Galeri de gezerken, Marx, Engels, Lenin, Stalin tabloları ve Mao Zedong heykeli ile de karşılaşıyorsunuz. Bir an için tarih, sanat ve ideolojinin iç içe geçtiği bir zaman tünelindeymiş gibi hissediyorsunuz.

Şirket ayrıca çöl ekosistemlerini yeniden canlandırmak için Çin’de “Populus Euphratica” olarak bilinen, bizde Fırat kavağı diye geçen ağaçları yeniden dikiyormuş. Bu ağaçlar, çöle inat yeşeren bir umut gibi kum fırtınalarına karşı set oluşturuyormuş.

ÇİN HABER AJANSI ZİYARETİ

Parktaki büyülü atmosferden sonra rotamız, Çin Haber Ajansı’nın (CNS) Sinciang Şubesi. Burada bizi Şube Müdürü Mr. Wang karşıladı. Bizi ağırlarken yaptığı konuşma, Sinciang’ın sadece coğrafi değil, siyasi ve kültürel olarak da Çin için ne kadar stratejik olduğunu hatırlattı:

“Yakın zamanda sona eren 2. Çin-Orta Asya Zirvesi'nde Çin ile beş Orta Asya ülkesi, kapsamlı medya işbirliği de dâhil olmak üzere bir dizi işbirliği mutabakatına vardı. Zirve ruhunu hayata geçirmek üzere Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan ve Türkiye'den değerli medya temsilcilerini Çin'in Sinciang bölgesine ve Çin Haber Ajansı (CNS) Sinciang Şubesi'ne davet etmekten onur duyuyoruz. Hepinizi en içten dileklerimizle karşılıyoruz…”

Mr. Wang konuşmasını sürdürürken, “Avrasya Medya Çemberi” adlı yeni bir platform kuracaklarını açıkladı. Amaç, Orta Asya ve Türkiye’den medya mensuplarını bir araya getirerek ortak haberleşme ağı oluşturmakmış. Çin ile Orta Asya arasındaki dostluk köprüsünde, medyanın rolüne özel önem verdiklerini vurguladı.

Konuşmanın ardından, turumuza katılan tüm medya kuruluşlarının logolarını CNS’nin koridorundaki panoya astık. Logolarımız, Çin’den Orta Asya’ya uzanan bu yeni medya ağının küçük bir nişanesi gibiydi.

Yarın: Sizlerle yapay zeka destekli seralara ve kadim şehir Turfan’a bir gezinti yapacağız...
Sonraki Haber