İranlı uzman Moskova’nın Tahran’a desteğini değerlendiriyor: Fırsatlar ile nükleer ve askeri işbirlikleri

Jeopolitik analizler ve uzman görüşleri sunan United World International'a (UWI) konuşan İranlı uzman Dr. Modabber'e göre Moskova, ister savaş sırasında ister nükleer meselelerde, her zaman Tahran’a destek verdi. Uzman Rusya’nın Suriye’deki varlığının, İran’a önemli faydalar sağlayacağını söylüyor.

İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan ve Rus mevkidaşı Putin

Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından İran ve Rusya, yeni bir ilişki dinamiği geliştirerek uluslararası arenada önemli birer aktör haline geldi. Bu ilişkiler, Boris Yeltsin, Vladimir Putin ve Dmitriy Medvedev dönemlerinde farklı evreler geçirdi. Özellikle Vladimir Putin döneminde, iki ülkenin tek kutuplu dünyaya karşı verdikleri mücadele, Moskova ve Tahran arasındaki bağı güçlendirdi. Geçen yıl imzalanan 20 yıllık stratejik işbirliği anlaşması, bu derinliğin en somut göstergesi olarak öne çıkıyor.

Rusya uzmanı Dr. Ruhullah Modabber ile yaptığımız röportajda, bu anlaşmanın ayrıntılarını, Suriye krizinin etkilerini ve iki ülke arasındaki siyasi, askeri ve ekonomik işbirliği perspektifini ele aldık.

Aşağıdaki yazıda İranlı uzman ile yaptığımız röportajı okuyabilirsiniz:

REİSİ İLE DEĞİŞEN ŞARTLAR

Tek taraflılığa karşı koymak, Tahran ve Moskova’nın ilişkilerini geliştiren en önemli etkenlerden biri olarak kabul ediliyor. Ayrıca, Çin de bu cephede yer alıyor. Sizce İran ve Rusya arasındaki 20 yıllık stratejik işbirliği anlaşmasının imzalanması yalnızca bu politika doğrultusunda mı gerçekleşiyor? Bu anlaşma, siyasi, askeri ve ekonomik açıdan nasıl bir işbirliği yapısı sunuyor?

Tahran ve Moskova arasındaki ilişkiler karmaşık ve çok boyutludur. İran İslam Cumhuriyeti ve onu yöneten çeşitli hükümetler, Rusya ile ilişkilerde farklılıklar göstermiştir. Batı yanlısı bir düşünceye sahip bazı siyasetçilerin zaman zaman İran’da iktidarı ele geçirmesi, Tahran, Moskova ve Pekin arasındaki ilişkilerde zorluklar yaratmıştır. Bu tür hükümetler, Rusya ile ilişkileri önceliklendirmemiştir; oysa Devrim Lideri Ayetullah Hamaney, Rusya ile ilişkileri derinleştirmenin önemini her zaman vurgulamıştır. Ancak, Hatemi, Ahmedinejad ve özellikle Ruhani hükümetleri döneminde Tahran-Moskova ilişkileri büyük ölçüde zayıflamış ve yalnızca sembolik düzeyde kalmıştır.

Şehit Reisi döneminde ise bu durum tersine dönmüştür. Merhum Reisi, Rusya ile stratejik bir anlaşma imzalamak için önemli adımlar atmıştır. Rusya ve Çin ile ilişkileri derinleştirmenin temel amacı, yüzeysel olarak Amerikan tek taraflılığına karşı koymaktı. Ancak bu 20 yıllık stratejik anlaşmanın asıl hedefi, Tahran’ın Rusya ile işbirliğini hükümet değişikliklerinden bağımsız hale getirmek ve Moskova ile stratejik derinliğe ulaşmaktı. Kısacası, bu anlaşma ilişkilerin kopmaz bir bağ ile güçlendirilmesi amacıyla imzalanmıştır.

Tahran’ın aleyhine işleyen sorunlardan biri, Batı yanlısı bazı siyasetçilerin varlığı nedeniyle Rusya ile ilişkileri derinleştirme fırsatlarını değerlendirememesidir. Örneğin, Rusya Devlet Başkanı’nın 2000 yılında Tahran’a sunduğu Kuzey-Güney Koridoru önerisi, İran’daki Batı yanlısı hükümetlerin politikaları yüzünden zaman zaman sekteye uğramıştır. Bu 20 yıllık stratejik anlaşmanın tasarlanmasının temel amacı, iki ülke arasında ekonomik, siyasi, askeri ve savunma alanlarında kapsamlı bir iş birliği için sağlam bir yapı oluşturmaktı.

KARŞILIKLI SAVUNMADAN VAZGEÇME HATASI

Ancak merhum Cumhurbaşkanı Şehit Reisi’nin vefatı ve ülkenin siyasi yapısındaki ani değişiklik, Tahran ve Moskova arasındaki stratejik anlaşmanın imzalanmasını erteledi. Pezeşkiyan’ın iktidara gelmesinde önemli rol oynayan Batı yanlısı isimlerden biri olan Zarif’in de yer aldığı yeni İran hükümeti, bu anlaşmayı 10 aydan fazla bir süre erteledi. Pezeşkiyan’ı ilk tebrik eden Rusya Devlet Başkanı olurken, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Bakan Abbas Erakçi’yi Moskova’ya davet etti; ancak Erakçi, yedi aydan fazla bir süre Moskova’ya gitmedi ve seyahatlerini Avrupa ülkeleriyle sınırlı tuttu. Oysa merhum Reisi’nin yaptığı ilk yurt dışı ziyareti Moskova’ya olmuştu ve bu, Tahran ve Moskova arasında yeni bir iş birliği döneminin başlangıcını simgeliyordu. Bu durum, İran’ın Şanghay İşbirliği Örgütü ve BRICS’e katılması için fırsatlar sağladı.

Yeni İran hükümeti ise Avrupalılarla görüşmeyi tercih ederek, Rusya ve Çin’in katılımı olmadan Avrupa üçlüsüyle müzakerelere devam etti. Rusya Federasyonu hükümeti, yedi ay boyunca stratejik bir anlaşma imzalamaya hazır olduğunu sık sık dile getirdi ve Pezeşkiyan’ı Moskova’ya davet etti. Son olarak, Pezeşkiyan Moskova’ya giderek stratejik anlaşmayı imzaladı; ancak mevcut atmosfer, hükümetin eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin politikalarını izlediğini gösteriyordu. Bu sırada, karşılıklı savunma maddesinin anlaşmadan çıkarılması, en büyük stratejik hata olarak değerlendirildi. Pezeşkiyan hükümetindeki bazı yetkililer, bu maddenin çıkarılmasının İran’ın gelecekteki savaşlarda Rus desteğine ihtiyaç duymayacağına inandığını belirtti.

SOMUT VE PRATİK ADIMLAR ATILMADI

Ancak İran’da dış politikanın büyük bir kısmının Ayetullah Hamaney tarafından yönetildiği göz önüne alındığında, bu anlaşmanın yapısının korunmuş olduğu söylenebilir. Şunu da belirtmek gerekir ki İran hükümeti henüz bu anlaşmanın uygulanmasına yönelik somut ve pratik adımlar atmamıştır. Örneğin, İran’ın Moskova Büyükelçisi’nin sık sık kapsamlı röportajlar vermesi ve çeşitli düzeylerdeki İranlı yetkililerin Rusya’ya yaptığı ziyaretler, çoğunlukla gösteriş amaçlıdır. Tahran ve Moskova arasındaki ekonomik işbirliğinin durumu oldukça zayıftır. Rusya’nın İran’ı BRICS, Şanghay ve Avrasya Ekonomik Birliği’ne üye olarak kabul ettiği ve Tahran’ın 7 bin üründe gümrük vergisinden muaf tutulduğu bir ortamda, İran’ın Rusya’ya yaptığı maksimum ihracat 2 milyar doların altında kalmaktadır. Bu durum, İran’ın Rusya büyükelçisi ve diğer yetkililerin, özellikle de üst düzey yetkililerin ve ticaret heyetlerinin ziyaretlerinin çoğunlukla verimli olmadığını göstermektedir.

Yaklaşık 2 milyar dolarlık ihracat rakamı oldukça düşüktür; örneğin, Belarus’un Rusya’ya 35 milyar dolardan fazla, Özbekistan’ın ise 12 milyar dolardan fazla ihracatı bulunmaktadır. Dolayısıyla, Tahran, Rusya ile çeşitli boyutlarda ciddi bir işbirliği yapma kararlılığına sahip olmadığı sürece, önemli fırsatları kaçıracaktır. Bu durum, nihayetinde İran’daki Batı yanlısı akımların karmaşık yapısına ve yaygın nüfuzuna dayanmaktadır ve tüm meselelerin çözüm yolunun Amerika ve Batı ile diyalog ve işbirliğine bağlı olduğu düşünülmektedir.

İRAN-İSRAİL SAVAŞI SIRASINDA RUSYA

12 Günlük savaş sırasında bazı medya kuruluşlarında, Rusya’nın İran’a Batı’ya karşı ciddi destek vermediğine dair haberler ve analizler yer aldı. Hatta bazı uzmanlar, bunun İran’ın Rusya’nın stratejik politikasında, özellikle de yeni dünya düzeninde ayrıcalıklı bir konumda olmadığını gösterdiğine inanıyordu. Ancak, Rusya’nın nükleer meselede Batı’ya karşı İran’a verdiği desteği her zaman gözlemledik. Moskova’nın 12 Gün Savaşı sırasındaki politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Rusya Devlet Başkanı Putin, St. Petersburg Ekonomik Forumu’nda bir gazetecinin NATO ve İsrail’in İran’a yönelik doğrudan saldırıları karşısında Moskova’nın sessizliği hakkındaki sorusuna yanıt verirken, “İran’ın yanında durmamamız imkansız” dedi. Ayrıca, Moskova’nın defalarca S-400 savunma sisteminin satın alınması için tekliflerde bulunduğunu, ancak İran tarafının bu teklifleri kabul etmediğini vurguladı. Putin, Rusya’nın İran’a her türlü silahı satmaya her zaman hazır olduğunu da ekledi. Bu açıklamalar, İranlı askeri yetkililerin Rusya’dan S-400 sistemi talep etmediklerini ifade eden tutumlarını doğruluyor.

Önceki sorunuzda belirttiğim gibi, bazı Batı yanlısı akımlar İran-Rusya ilişkilerini olumsuz etkiliyor. Bu gruplar, Tahran’ın talep etmediği halde Rusya’nın İran’a savunma sistemleri ve desteği sağlamadığına dair yalan iddialarda bulunuyor. Ayrıca, bazı Batı yanlısı medya kuruluşları, stratejik anlaşmadan karşılıklı savunma maddesinin çıkarılmasından bahsetmiyor. İran toplumundaki bu yaygın propaganda atmosferi, kamuoyunun dikkatini ABD’nin İran’a yönelik saldırılardaki rolünden uzaklaştırıyor. Ancak, daha önce de belirttiğim gibi, Moskova’nın Tahran ile ilişkileri hükümet değişikliklerine bağlı olmadığı için, özellikle 12 Gün Savaşı sırasında İran’a destek ve işbirliği konusunda son derece ciddi bir tutum sergiledi.

Örneğin, Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Vasiliy Nebenzya, İran’ı destekleme konusunda güçlü bir duruş sergiledi. Rusya Dışişleri Bakanlığı bu alanda özel bir iş bölümü yaparak, Rusya Devlet Başkanı İsrail, ABD ve Fransa ile sık sık temaslarda bulundu. Moskova, bu konuda oldukça aktifti ve savaş sonrası İran’ın savunma ağını güçlendirmek için hızla kapsamlı bir işbirliği sürecine girdi. Savaş sırasında, Rusya Savunma Bakanı, İran tarafıyla birkaç kez doğrudan iletişim kurdu.

Tüm bunlar, Moskova’nın İran politikasında özel ve ayrıcalıklı bir konuma sahip olduğunu ve bunu dış politikasında açıkça dile getirdiğini göstermektedir.

YAPTIRIM REJİMİ VE MOSKOVA

12 günlük savaşın ardından, İran Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi Sekreteri Ali Laricani’nin Ayetullah Hamaney’in mesajını iletmek amacıyla yaptığı ziyarete tanık olduk. Sayın Laricani, yakın zamanda Putin ile görüşmek ve Dini Lider’in mesajını iletmek için Kremlin’deydi. Bazı analistlere göre, Rusya’nın “yaptırım” mekanizmasının yeniden canlandırılması konusundaki İran’ı destekleme tutumu dikkate alındığında, bu ziyaretin önemi daha da belirginleşiyor. Kremlin, Güvenlik Konseyi’nin İran’a yönelik yaptırımlarının yeniden uygulanmasını açıkça tanımıyor. Geçenlerde, 2231 sayılı Karar’ın sona ermesi dolayısıyla resmi bir açıklama yaparak, İran’ın nükleer programıyla ilgili kısıtlama ve prosedürlerin artık yasal geçerliliğinin olmadığını belirtti. Siz, İranlı güvenlik yetkilisinin Rusya ziyaretini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Savaştan sonra İranlı yetkililerin Rusya’ya yaptığı çeşitli ziyaretlerin yanı sıra Sayın Laricani, Moskova’ya giderek Devrim Lideri’nin mesajını Rusya Devlet Başkanı’na iletti. Bu seyahat sırasında, İran ve Rus tarafları arasında çeşitli boyutlarda özel bir işbirliği yapıldı.

Savaştan sonra Avrupa’nın yıllardır hazırladığı yaptırım mekanizmasını devreye sokma yolunu seçtiğini hatırlatmak gerekir. Yaklaşık 10 yıl önce Rusya, İran müzakere heyetini bu mekanizmaya dikkat etmeleri konusunda uyarmıştı; ancak o dönemde İran müzakere heyeti bu uyarıları dikkate almamıştı. Buna rağmen Ruslar, bu 10 yıl boyunca her zaman İran’ın yanında yer almış ve Avrupa’nın İran’a yönelik düşmanca politikalarını defalarca protesto etmiştir. Bu durum, Rusların Tahran ile stratejik ilişkiler kurmak için 10 yıldan fazla bir süre belirlediğini ve bu süre zarfında ciddi bir aksama yaşanmadığını göstermektedir.

BM'DE İRAN DOSTLARI KOALİSYONU

Avrupa tarafı tetik mekanizmasını harekete geçirmeye doğru ilerlerken, Ruslar da sıra dışı ve benzersiz bir girişim başlattı. Bunu benzersiz bir girişim olarak yorumlamak mümkündür. Ruslar, Güvenlik Konseyi ve Birleşmiş Milletler bünyesinde “İran Dostları Koalisyonu” adında bir koalisyon kurdu. Rusya liderliğindeki bu koalisyon, 2231 sayılı Karar’ı resmen ilan etmek için bir grup egemen devleti bir araya getirerek önemli bir açıklama yaptı ve tetikleyici mekanizmayı ile İran’a yönelik yaptırımların yeniden uygulanmasını desteklemeyeceklerini belirtti. Bu, Birleşmiş Milletler tarihinde nadir görülen bir olaydır ve daha önce böyle bir koalisyon görülmemiştir. Bu durum, ABD’nin tek kutuplu dünyasındaki bölünmenin açık bir örneği ve Kremlin’in İran’ın yanında olduğunun göstergesi olarak değerlendirilmektedir.

İran hükümetinden gelen sayısız olumsuz sinyale rağmen Rusya, İran devleti ile işbirliği yapmak için bu yaklaşımını sürdürmektedir. İran dostlarından oluşan bu koalisyon, İran’a yönelik yaptırımları kabul etmiyor ve günümüzde Tahran ile işbirliği yapıyor. “Düşman Cephesi Koalisyonu” ise İran ile çatışma yolunu kararlılıkla izlemekte ve yaptırımları yeniden uygulamaya koymaktadır.

Sayın Laricani’nin Moskova ziyareti yalnızca 2231 sayılı Karar ile ilgili değil; aynı zamanda Suriye ve Kafkasya’daki önemli gelişmeler, açık denizlerdeki yeni ABD hareketleri ve yeni bir İsrail saldırısı olasılığıyla da bağlantılıdır. Bu gelişmeler, Tahran ve Moskova arasındaki temasların en üst düzeyde sürdüğünü göstermektedir.

BATI YANLISI DİRENİŞ VE RUSYA'NIN POZİSYONU

Laricani’nin ziyareti ile eş zamanlı olarak, yaklaşımı sıklıkla açıkça Rusya karşıtı olan eski İran Dışişleri Bakanı Zarif, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’a karşı tamamen Rusya karşıtı bir konuşma yaparak asılsız suçlamalarda bulundu. Zarif’in açıklamalarının amaçlarından biri, Laricani’nin ziyaretini önemsizleştirmek, İran-Rusya ilişkilerinde kriz yaratmak ve Moskova’ya caydırıcı bir mesaj göndermektir. Ancak Rus tarafı bu konuları görmezden gelmektedir.

İran tarafının stratejik anlaşmanın 33. maddesini defalarca ihlal ettiğini belirtmekte fayda var. Bu maddenin, iki ülke arasındaki ilişkileri hedef alan terör ve propaganda hareketleriyle mücadele edilmesi gerektiğini vurguladığı bilinmektedir. Ancak, İran’daki Batı yanlısı medya ve siyasi hareketlerin, İran ve Rusya arasındaki ilişkileri çeşitli yollarla bozmaya çalıştığına defalarca tanık olunmuştur.

Bu durum, Rus tarafının İran’ın barışçıl nükleer zenginleştirme faaliyetlerine devam etmesinin gerekliliğine vurgu yapmasıyla da ortaya çıkmaktadır. Enerji Haftası dolayısıyla Moskova’da yapılan görüşmede Putin, Grossi (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkanı) ile özel bir görüşme yaparak İran nükleer meselesindeki gerginliğin yatıştırılması gerektiğini vurgulamıştır. Aynı zamanda Moskova, Tahran ile birkaç yeni nükleer santral kurmak, Buşehr Nükleer Santrali’nin ikinci ve üçüncü fazlarını tamamlamak ve yeni modern santraller inşa etmek için sözleşmeler imzalamıştır. Bu, ABD ve Batı’ya Moskova’nın İran’a karşı herhangi bir yaptırımı ve İran’ın nükleer haklarının ihlalini kabul etmeyeceği yönünde açık bir mesajdır. Moskova, ayrıca İran’ın barışçıl nükleer teknolojiye sahip olması gerektiğine inanmaktadır.

Bu tutumlar, artık İran’ın yüzde sıfır zenginleştirilmesine bile inanmayan Avrupa ve Amerikan üçlüsünün politikalarıyla tamamen çelişmektedir. Bu, Moskova’nın Tahran ile iş birliğini ve faaliyetlerini stratejik bir ilişki olarak gördüğünü göstermektedir. İran devleti de bu konunun farkındadır. Laricani’nin ziyaretinin özel yönlerinden biri, güvenlik alanında yakınlaşma ve fikir birliği sağlanmasıdır.

SURİYE EKSENİNDE İŞBİRLİĞİ

İran ve Rusya arasındaki bölgesel işbirliğine yol açan faktörlerden biri, Beşar Esad dönemindeki Suriye kriziydi. Ancak geçen hafta Moskova’nın Suriye lideri Şara'yı ağırlamasına tanık olduk. Bu ziyaretin medyaya yansıması, çoğunlukla Suriye’deki Rus üslerinin kaderiyle ilgiliydi. Şara ve Putin arasındaki görüşmenin ardından, Rusya Devlet Başkanı’nın Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentiev Tahran’a giderek İranlı yetkililerle görüştü. Bu durum, Moskova’nın Şam meselesinde Tahran’ın düşüncelerine verdiği önemi gösteriyor. Bu gelişmelere bakıldığında, sizce Tahran ve Moskova yeni Suriye’ye yönelik politikalarını gözden mi geçirmek istiyor?

Evet, doğru; Tahran ve Moskova’nın bölgesel alanda ortak işbirliği noktalarından biri Suriye olmuştur. Rusya’nın Suriye’deki varlığının devam etmesinin İran’ın çıkarına olduğunu defalarca vurguladım. Dikkat çekici bir durum, Colani’nin (Şara) Suriye’de görevlendirildiği sırada Rus varlığını durdurma sözü vermiş olmasıdır. Dönemin Almanya Dışişleri Bakanı ve şu anda BM Genel Kurulu Başkanı olan Annalena Baerbock, Şam’a yaptığı ilk ziyarette Colani’yi Rusların Suriye’den ayrılması gerektiği konusunda uyarmıştır. Ancak bir süre sonra, Batılı güçlerle tam bir koordinasyon içinde olan Colani, varlığını sürdürebilmek için Ruslarla işbirliği yapması ve yakınlaşması gerektiği sonucuna vardı. Artık Rusya, yeni düzenin önemli ve vazgeçilmez bir ayağı haline gelmiştir.

Dolayısıyla, Suriye’deki yeni güçlerin Ruslarla iletişimi ve işbirliği, İran’ın çıkarına olup Tahran’ın Suriye’deki çıkarlarının korunmasına yardımcı olmaktadır. Ancak İran’ın denklemlerde özel bir rolü bulunmaktadır ve bugün, Rus gücünün artmasıyla birlikte, Tahran’ın Suriye’deki çıkarları da gözetilecektir.

Rusya Devlet Başkanı’nın Suriye Özel Temsilcisi’nin Tahran’daki varlığı, yalnızca Şam meselesini ele almak için işbirliği ve yakınlaşma bağlamında değil, aynı zamanda Orta Doğu’daki çeşitli güvenlik alanlarında görüş alışverişi yoluyla da değerlendirilmektedir. Tahran ve Moskova arasındaki Suriye ekseninde yakın işbirliği, çeşitli krizlerin çözümüne yardımcı olabilir. Rusya’nın Suriye’deki nüfuzunun artırılmasının İran’a fayda sağlayacağını vurgulamak önemlidir. Bu, Moskova’nın İran’a bir ortak olarak baktığının ve stratejik ilişki ile işbirliğinin genişlediğinin bir başka göstergesidir.

TAHRAN FIRSATLARDAN YARARLANMALI

Sonuç olarak, tüm deliller Moskova’nın İran’la yakınlaşmaya yönelik özel planlar yaptığını göstermektedir. Tahran, bu yakınlaşma için gerekli altyapıyı geliştirirse bu fırsatı iyi bir şekilde değerlendirebilir.

Ayrıca, Sayın Putin’in defalarca bahsettiği Avrasya Güvenlik Modeli adlı özel bir Rus girişimi de bulunmaktadır. Bu, Rusların Bağımsız Devletler Topluluğu ile imzaladığı Kolektif Güvenlik Anlaşması’nın ötesine geçen yeni bir güvenlik paktıdır. Bu pakt, hem ekonomik hem de siyasi boyutları dikkate alan çok boyutlu bir yapıya sahiptir.

Uygulamada, İran henüz bu anlaşmanın bir parçası olmasa da, Rusların Tahran’a ekonomik, siyasi ve güvenlik desteği sağladığına tanık olmaktayız. Bana göre Tahran, Moskova ile karşılıklı savunma anlaşması imzalamalı ve güvenlik ile istihbarat işbirliğini önemli ölçüde derinleştirmelidir. Bu, gelecekteki tehditlerle başa çıkmaya yardımcı olacaktır. Batı yanlısı bazı siyasetçiler, Tahran ve Moskova arasındaki ilişkilerin bozulmasında özel bir rol oynuyor ve İran devleti, bunların etkisini ortadan kaldırarak İran-Rusya ilişkilerindeki bozulmaları operasyonel olarak önlemelidir.

Rusya’nın Moskova ve çeşitli şehirlerde İran bankaları kurarak İran’a sağladığı fırsatlar, özellikle yaptırımların kaldırılmasında faydalı olacaktır. Tahran, siyasi ve diplomatik atmosferde özel değişiklikler yaparak, özellikle Rusya’daki İran büyükelçiliğinde önemli adımlar atmalıdır. İran’ın Rusya’daki mevcut siyasi, diplomatik ve elçilik durumu büyük ölçüde gösterişten ibaret kalmaktadır.

Bana göre Tahran, Rusya ile ilişkilerinde güvenlik, siyasi ve ekonomik bir yaklaşımla yeni bir sayfa açmak için Moskova’ya bir askeri büyükelçi atamalı ve bir askeri güvenlik generali göndermelidir. Bu, Tahran’ın hassas durumlarda ve özel tehditlerde Rusya ile ilişkilerindeki fırsatları en iyi şekilde değerlendirmesine yardımcı olabilir.

Sonraki Haber