İsveç, Norveç, Finlandiya ve Rusya arasında kalan Kuzeyin üvey evlatları

İsveç’in kuzeyi, Norveç ve Finlandiya’nın kuzeyi, Rusya’nın kuzey batısı, bu bölgelerin en eski yerleşimcileri Samelerin vatanı. Laponya dediğimiz bu alan yaklaşık 388. 350 km2 büyüklüğünde.

Kuzey ülkelerinde Same, bizde Lapon veya Sami olarak bilinen bu halk grubu hem üzerinde yaşadıkları toprakları hem de bu topraklarda yaşayan kendilerini Sápmi olarak adlandırıyor. Sápmi onların vatanlarının ve benliklerinin adı.

KOTA, SAMELERİN YAŞADIĞI ÇADIRLAR

Same halkının geleneksel evleri “kota” denilen koni şeklindeki çadırları. Bir tür “yurt”. Yüzyıllarca bu çadırlarda yaşamışlar. Çadırlar yüksek ve tepesinde havalanmayı sağlayan bir deliği var. Ren geyiği derileri oturma, örtünme ihtiyaçları için kullanılıyor. Çadırın ortasında ateş yakılıyor, ateşin üzerinde de yemekler pişiriliyor. Çadırın ortası ortak oturma alanı. Yataklar çadırın dış kenarlarına yakın yerlerde. Bir de Samelerin dondurucu soğuklarda kalmak üzere toprağı kazarak yer altına yaptıkları kulübeleri var. Yerin altındaki bu kulübeler sadece bir boy yüksekliğinde. Yeme, yatma, barınma ihtiyacının karşılandığı kulübenin ortasında bir ateş yakılıyor ve duman bacayla dışarıya veriliyor. Bu yer altındaki evlerden sadece avlanmak için dışarı çıkarak soğuğa karşı direnebilmişler. Bir de kilerleri var, yazlık ya da kışlık kiler. Kışlıkları toprağa gömülmüş bir oda. Yazlıkları ise 10 basamakla çıkılan, 2-3 metre yüksekliğinde bir ağaç gövdesinin tepesine oturtulmuş büyük kuş yuvası görünümünde ve çok daha havadar bir oda. Yaz aylarında uyumak için de kullanılıyor. Zaten böyle bir açık hava müzesini Jokkmokk’ta ziyaret etmek mümkün.

KOLT, SAMELERİN GİYSİLERİ

Sameler kolt adı verilen özel bir kıyafet giyiyorlar. Mavi, kırmızı, sarı ve yeşil renklerden oluşan giysiler Samelerin hangi bölgeden olduğunu da açıklıyor. Özel günlerde, panayırlarda mutlaka kolt giyiliyor. Çizmeleri ren derisinden yapılmış. Zaten günlük hayatları ren geyikleriyle iç içe. Geyiğin her şeyi kullanılıyor. İsraf yok! Ren geyiklerinin derisi ve boynuzları kullanılarak yapılan geleneksel Same el işleri gibi, gümüş ve kurşun tellerle yapılan Same takıları da sade ve zarif. Şaman davullarına benzeyen davullarının üzerinde geleneksel motiflerini kullanmaya devam ediyorlar. Ağaç oymacılığı da yaygın, ahşap kullanımı da. Mobilyaları, su kupaları, çeşitli mutfak aletleri mis gibi doğa kokusunu duyacağınız ahşap.

TOPRAKLAR TANRININ VE KRALIMIZ GUSTAV’IN

Kuzeyde avcı toplayıcı toplumdan kalma özelliklerini yaşatıp, geyikleri, avları ve balıklarıyla doğaya uyumlu bir yaşam süren Same topraklarının uçsuz bucaksız büyüklüğü İsveç kralı Gustav Vasa’nın da dikkatini çekince 1523 yılında önce bölgeyi vergiye bağlamış. 1542 yılında da “yerleşilmemiş topraklar tanrıya, bize ve İsveç kraliyetine aittir, başka kimseye değil” diyerek Same topraklarına el koyuvermiş. Bu, Samelerin tarihinde bir dönüm noktası olmuş.

BÖLÜNMÜŞ TOPRAKLAR, HALKLAR VE DİLLERİ

Toplam nüfusu 60-80 bin dolayında olan Sameler, ulus devletlerin ortaya çıkmasıyla dört ülkeye bölünmekten kurtulamamışlar. Toprakları Norveç, İsveç, Finlandiya ve Rusya arasında bölünen Samelerin, konuştuğu dilin de dört lehçesi var. Ayrıca kıyılarda yaşayan Sameler deniz Sameleri, ormanlarda yaşayanlar orman Sameleri ve dağlarda yaşayanlar dağ Sameleri diye biliniyor. Yani toprakları gibi dilleri ve kendileri de bölünmüş. Bugün Samelerin yaklaşık 40 bini Norveç’te, 20 bini İsveç’te, 6-7 bini Finlandiya’da ve 2 bini Rusya’da yaşıyor.
Sameler Birleşmiş Milletler Yerli Halklar Komisyonu (WGIP) tarafından yaşadıkları bölgenin yerli halkı olarak tescil edilmişler. Binlerce yıllık yaşam alanları işgal edilmeden, sömürgeleştirilmeden ve şimdiki ulus devlet sınırları belirlenmeden önce de belli bir coğrafi bölgede yaşayan; sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal özelliklerinin bir kısmını korumuş; bu özellikleri korumak, geliştirmek ve etnik kimliklerini gelecek nesillere taşımak isteyen insan topluluklarına yerli halk deniliyor. BM Yerli Halklar Komisyonu, Sameleri yerli halk olarak kabul etmiş, İsveç Parlamentosu da bu kararı 1977’de onaylamış.
Ortak bir bayrakları olan Samelerin üç kuzey ülkesinde farklı işlevleri olan üç de parlamentosu var. Finlandiya’da 1972 açılan Same parlamentosu, Norveç’te 1989, İsveç’te ise 1993 yılında açıldı. Sametinget olarak bilinen Same Parlamentosu için her dört yılda bir yapılan parlamento seçimlerine birçok parti katılıyor ve toplam 31 üye seçiliyor. Ancak Same parlamentosu İsveç parlamentosunda temsil edilmiyor, temsilcisi yok! İsveç’te 2000 yılında, Same dili tüm lehçeleriyle birlikte azınlık dili olarak kabul edildi ve yöresel iki dillilik uygulamasına geçildi. Bu, Samelerin yoğun yaşadığı Arjeplog, Gällivare, Jokkmokk ve Kiruna gibi şehirlerde bütün resmi kurumlar ve mahkemelerde Samelerin kendi dillerini kullanabilmesi anlamına geliyor.
Aslında Sameler konusunda anlatacak çok şey var. Kimlik mücadeleleri, bölündükleri ülkelerde karşılaştıkları zorluklar, onlara sağlanan kolaylıklar, yaşadıkları topluma ne kadar uyum sağladıkları ve ne kadar kabul gördükleri, yerli halk olmanın ne demek olduğu tartışılabilir ama tartışılmıyor. Başka ülkelerin etnik grupları ya da azınlıkları için duyarlı olan İsveç devleti Sameler konusunda duyarsız. Örneğin Sameler İsveç’te başka bir şehre taşındıklarında Same olduklarını söylemiyor, devlet güvencesine rağmen çocuklarına Same dilini öğretecek öğretmen bulamıyorlar. Sayıca az olmaları gibi onları sömüren ülkelerin zengin, güçlü ve sosyal refah devleti olması, tarihi acılarla dolu Samelerin mücadelelerini güçsüz kılıyor.

HAİN Mİ KAHRAMAN MI?

Same topraklarındaki doğal zenginliklerin, madenlerin İsveçlilerce keşfi Samelerin sömürgeleştirilmesine ve topraklarının yeni yerleşimcilere açılmasına yol açınca Samelerin tarihinde yeni bir kırılma yaşanmış. Üstelik bu madenlerin yerini İsveçlilere gösterenler de Sameler olmuş. O günden sonra da toprakları, zenginlikleri birer birer ellerinden alınmış. 1634 yılında önce Nasafjällen denilen dağlık bir bölgedeki gümüş madeni, sonra da 1673 yılında Luossajärvi gölü civarındaki Luossavaara isimli bir dağdaki demir madeninin yeri bir Same tarafından İsveçli yetkililere gösterilmiş. Luossavaara dağının hemen karşısındaki Kiirunavaara’da da zengin bir demir madeni olduğu ortaya çıkınca kraliyet adına madenlere el konulmuş. 15 yıl vergi muafiyeti tanınarak bölgeye İsveçli yerleşimciler getirilmiş. Yeni yerleşimciler Samelerin tek gelir kaynağı olan balıkçılık, avlanma, ren geyiği yetiştiriciliğine de ortak edilmişler. Madenlerde ücretli işler İsveçlilere verilmiş. Sameler ise un, tuz, tütün ve içki karşılığında çıkarılan madenlerin taşınması gibi ağır işlerde kullanılmışlar. Yük taşıma hayvanı olmayan ren geyikleri ağır demir cevherlerinin altında ezilip kırılmışlar. Yol kenarları ren geyiği kadavralarıyla dolmuş. Bu ağır şartları kabul etmeyen Samelerin payına işkence ve hapis cezaları düşmüş. Bir kısmı alkol bağımlısı olmuş, bir kısmı ren geyiklerini alıp Norveç’e kaçmış. Yüzyıllar içerisinde ormanlarını, ırmaklarını, göllerini kaybetmişler. Üstelik 20.yy başlarında ırk çalışmalarının bayraktarlığını yapan İsveç’te “değersiz ırk” olarak nitelenmişler. Değersiz bir ırkın zenginliklere sahip olması kabul edilebilir mi? Bütün dünyada sömürü ve yağmanın arttığı bir ortamda İsveç’te de Samelere ait yer altı ve yer üstü zenginliklere el konulmuş.

YAKUTLARDAN İSKANDİNAVYA’YA

Same halkı Kuzey İskandinavya’da ve Kola yarımadasında buzul çağından bu yana, yani yaklaşık 9000 yıldır yaşıyor. Kaya resimleriyle (petroglif) o kadar anlamlı bir biçimde buradaki varlıklarını, yaşamlarını anlatmışlar ki görmeye değer. Üstelik kullandıkları motiflerin ve dillerinin izi giderek Ural’dan daha da doğuya doğru, Yakutlara, Lena ve Baykal Gölü çevresine doğru izlenebiliyor.
Vahşi rengeyiklerini ve diğer hayvanları avlayarak, balık tutarak, ot ve orman meyveleri toplayarak yaşadığı tespit edilen bu topluluğun çok eski dönemlerde de ren geyiği derilerini un, tuz ve tereyağı ile değiştirerek ticaret yaptıkları ortaya çıkarılmış. Hansa şehirleriyle de güçlü ticaret bağları varmış.
Biz daha çok İsveç’teki Samelerle konuştuk. Samelerin çoğu tarihlerini anlatmaktan, bu toprakların gerçek sahipleri olduklarını vurgulamaktan hoşlanıyor. Aynı zamanda halen bir sosyal refah devleti olan İsveç’in sağladığı imkanlar yaşamlarını kolaylaştırdığı için de mutlular.

ŞAMANİZM’DEN HIRİSTİYANLIĞA

Topraklarının işgal edilmesiyle Samelerin dini de sorun olmuş. Sameler 900 yıllarından itibaren dinlerini terk etmeye ve kiliseye gitmeye zorlanmışlar. 17.yy sonlarında da çok tanrılı Şamanizm yasaklanarak Hıristiyanlığı kabul etmeyenlere ölüm cezası dahil cezalar verilmiş. Son derece muhafazakâr bir tarikat olan Laestadian tarikatı Samelerin Hıristiyanlaştırılmasında önemli rol oynamış. Ama Sameler Şaman davullarını, takılarını kendi tanrılarıyla süslemeye devam ediyorlar.

ISSIZ VE SESSİZ TOPRAKLAR

Avrupa’nın insan eli değmemiş son doğal topraklarına sahip olan Kuzey İskandinavya derece sessiz, dinlendirici ve ıssız bir doğaya sahip. Ormanlarla başlayan doğa, kuzeye doru yol aldıkça kuzey kutbundan esen sert rüzgarların şekil verdiği törpülenmiş kayalıklara, taş tarlalarına, step ve makiliklere dönüşüyor. Bu etkileyici doğaya ait ren geyikleri, mus veya sığın geyiği olarak bilinen bir cins dev geyik dışında samurlar, vahşi kediler gibi pek çok hayvanla burada doğal ortamında karşılaşmak heyecan verici. Somon balıklarının ırmaklarda havaya zıpladığına tanık olmak, marmelatları yapılan çeşitli yabani yemiş türlerini ormanlarda, çalılıklarda toplayabilmek çok keyifli. Laponya olarak bildiğimiz bu topraklardaki en yüksek dağın adı Kebnekaise ve denizden yüksekliği 2102 m. Kuzey İsveç, irili ufaklı 2000 kadar dağları, buz gibi sularıyla akan ırmakları ve coşkun şelaleleriyle müthiş etkileyici bir doğaya sahip. Bu bakir coğrafyada yaklaşık 1-3 hafta süren dağ yürüyüşleri düzenleniyor. Büyük şehirlerin koşturmalı iş hayatından yorulan İsveçliler ruhlarını dinlendirecek huzurlu ortamı burada bulurken bedenlerini de çalıştırıyorlar. İsteyenler açıkta sırt çantalarında taşıdıkları çadırlarda gecelerken, isteyenler de yol boyunca belli mesafelere yerleştirilmiş kulübelerde uyuyabiliyor. Yaz aylarında gece yarısı güneşi olarak da adlandırılan batmayan güneş en güzel buradan izleniyor. Güneşin gözlerinizin önünde hiç batmadan gökyüzünde ilerleyişini büyülenmişçesine izlemek mümkün. Ama büyüyü bozan dev sivrisineklere karşı önlem almak şart. Zira bu bölgenin sinekleri bir ısırdı mı pir ısırıyor. Bu nedenle Jokkmokk şehrinde küçük bir lokanta girişine “sivrisinekler giremez” tabelası asılmış. “Kuzey Işığı” olarak bilinen gökyüzündeki yeşil ışık ve renk yansımaları da en güzel Laponya’dan izleniyor. Bilim adamlarının nedenini araştırdığı bu ışıklar da bölgenin büyüleyici güzelliğine cömertçe katkıda bulunuyor. Bu bölgeye çok yakın bir alanda bulunan “Kara Buz” buzulu ise küresel ısınma nedeniyle maalesef her yıl fark edilir biçimde hızla küçülüyor. Yaz ve kış aylarında hava ısısındaki farklılığın +30 ve -40 derece arasında oynaması da bölgeye özel bir durum. Biz de bir yaz mevsiminde İsveç, Finlandiya ve Norveç’in kuzeyinde dolaşırken güneşte yandık, yağmurda sırılsıklam olduk, fırtınada donduk. Aniden çöken yoğun siste kayalıklardan yuvarlanmamaya çalıştık. Kuzeyin en uç noktası Nordkapp’ta 1907 yılında o zamanki Siam (bugünkü Tayland) kralı Chulalongkorn’un Buz Denizi’nden sandalından çıkarak tırmandığı kayalığı ve denizi bile hayal meyal seçebildik. Eşsiz Kuzey Buz Denizi manzarasını ancak küçük müzede görebildik. Bu bölgelerde yaz aylarında 2 ay batmayan ama sadece havanın güzel olduğu günlerde izlenebilen güneş, kış aylarında ise neredeyse iki ay hiç yüzünü göstermiyor.

Bugün İsveç’in kuzeyinde Samelerin yoğun olarak yaşadığı alanlar, İsveç’in toplam alanının %25’ini, nüfusun %3,5 ‘nu kapsar. Bu bölgeden İsveç demir cevheri ihracatının %90’ ı, İsveç elektrik üretiminin %38’ini, orman gelirlerinin %15’i elde edilir. İsveç’in toplam ihracat gelirlerinin %12’si de buradan sağlanır.

Samelerin özerklik hakkı

İsveç’te Samelere özerklik hakkı tanınmıştır. Sameler yoğun yaşadıkları bölgelerde dil, çocukların eğitimi, yaşlılarının bakımı, ren geyiği ticareti, avcılık ve balıkçılık gibi konularda kendi kararlarını alabiliyorlar. Ancak Samelerin özerklik haklarını ne kadar kullanabildikleri konusunda Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve İsveç hükümeti arasında bir anlaşmazlık olduğunu da belirtmek gerekir.

İsveç ekonomisi için büyük önem taşıyan demir madenleri devlete ait. 1890 yılında madenleri işletmek üzere kurulan LKAB şirketinin tek sahibi devlet. Bir Same şehri olan Kiruna’da daha uzun yıllar tükenmeyeceği hesaplanmış demir cevheri artık yerin 1365 metre derinliğinden çıkarılıyor ve dünyadaki en temiz cevher. Şirket demir cevherini taşımak üzere kurulan özel demiryolundaki aksamalara rağmen 2024 yılında yaklaşık 1 milyar dolar kâr etmiş durumda. Madenlerde çalışacak işçiler için kurulan Kiruna şehrinin altı, maden galerileri yüzünden delik deşik olmuş durumda. Bu yüzden Kiruna şehrinin tümüyle taşınıyor.

Gelecek hafta demir cevheri uğruna taşınan bir şehrin hikayesinde buluşmak üzere sağlıkla kalın.

Sonraki Haber