İzmitliler saatini SEKA’ya göre ayarlardı

Mehmed Ali Kağıtçı’nın SEKA Kağıt Fabrikası’nın kuruluşunda büyük emekleri oldu. Kimyager kimliğini gizleyerek yurtdışındaki kağıt fabrikalarında işçilik yaptı, birincilikle okul bitirerek ‘Yüksek Kağıt Mühendisi’ oldu. Kendisine gelen teklifleri ‘Yurdumda sanayi için çalışacağım’ diyerek reddetti.

Vardiyalar: 06:00-14:00, 14:00-22:00, 22:00-06:00. Mesai başlangıç-bitiş ve yemek paydosu saatleri: 08:30, 12:00, 13:00, 17:30, vb.
Ve SEKA borusu çalmakta... İzmitlilerin gözleri saatlerinde.
Saat ayarları, TRT saati ile değil; SEKA borusu ile yapılırdı İzmit’te!
Genç Cumhuriyetin sanayi hamlesinde, ilk kağıt tesislerinin kurulduğu; ilk milli kağıdın üretildiği ve ülke düzeyinde değişik tesislerin planlanarak üretime geçildiği kağıdın başkenti İzmit’in gözbebeğiydi SEKA!..
Ve, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin “Milli Sanayi” atağının en önemli ve özel örneklerinden biriydi SEKA!..
YAŞAMINI KAĞIDA ADAYAN ADAM: MEHMED ALİ KAĞITÇI
“Darülfünun’da sınai ve hayati kimya müderris muavini idim. Okuttuğumuz ders icabı memleketimizin sınai durumunu tetkik ediyordum. Yurdumuzda fabrika çok azdı ve o zamanlar Teşviki Sanayi Kanunu’ndan faydalanan fabrikaların çoğu iptidai idi. Sınai Kimya Enstitüsü’nde, bütün servet kaynaklarımızı etüd ederken şöyle düşünüyordum; Güzel yurdumuzun refahı için mutlaka sanayileşmemiz lazımdı. Hammadde bakımından yurdumuz çok zengindi. Hayvani, nebati ve madeni hammaddelerin hepsi de vardı memleketimizde. Oysa, bunların üçünün de beraber bulunduğu memleket azdı. Mevcut hammaddelerimizi işleyecek kuvvetten yana da zengindik. Kömür ve su kuvvetleri gibi.
“1923’te sanayileşme hareketine nereden başlamalıydık ki, o başlangıç olsun. Araştırmalarım beni selüloza götürdü. Selüloz sanayi için gerekli her şey mevcuttu ve bu sanayi şubesi, diğer sanayi kolları için bir başlangıç olacaktı. Selülozun hammaddesini de kimseye el açmadan yurdumuzdan sağlayacaktık.” (SEKA POSTASI GAZETESİ, 15 Nisan 1961, Sayı 108)
Yukarıdaki düşüncelerinden hareketle, beyni ve yüreği ülkesine hizmet ideali ile dolu olan Darülfünun’un genç sınai ve hayati kimya müderrisi Mehmed Ali Kağıtçı, o günlerin heyecanını böyle dile getiriyordu anılarında...

KAĞIT FABRİKASI İLK BEŞ YILLIK PLANDA
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra her alanda olduğu gibi sanayi alanında da büyük hamlelere girişilmiş, sanayileşmenin gerçekleştirilmesi amacıyla, ülkemizin bütün iktisadi kaynakları göz önünde tutularak 1933 yılına doğru son şeklini alan “Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı” hazırlanmıştı. Bu planla, gelişmede en önemli rolü oynayan kağıdın ülkemizde kurulacak modern kağıt ve karton fabrikalarının da yapılması öngörülmüştü. Plana göre önce kağıt fabrikası kurulması, bundan sonra ikinci kağıt fabrikası ile selüloz fabrikasının tesisine gidilmesi hedeflenmişti. Sümerbank’ta, kağıt sanayini kurmak üzere Mehmed Ali Kağıtçı görevlendirildi.
İzmit’te, 14 Ağustos 1934 tarihinde temeli atılan, Cumhuriyetin ilk Kağıt Fabrikası’nda, 18 Nisan 1936 günü, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk deneme kağıdı üretildi. İlk Milli Kağıt Fabrikasın resmi açılışı da 6 Kasım 1936 yılında yapıldı.
KOLAY GELİNMEDİ, 18 NİSAN 1936’YA...
Cumhuriyet gazetesinin, 21 Nisan 1936 tarihli sayısındaki yazısında, “Ah, o ilk kağıt parçasını öpüp başıma koymak için 18 Nisan günü orada bulunmayı ne kadar isterdim” der Peyami Safa.
Oysa, hiç kolay gelinmemiştir o günlere...
“Darülfünun’dan izin alarak Almanya’ya gittim. Profesör muavini olduğumu, kimyager olduğumu söylemeden Alfeld Gronau ve Waldhof şehirlerinde selüloz, kağıt ve karton fabrikalarında işçi olarak çalıştım. Hannover Teknik Üniversitesi’nde, ünlü selüloz mütehassısı H. Ost’un enstitüsünde ayrıca ameli ve ilmi ihtisas yaptım. Yurda, Darülfünun’a döndüm.
Bilahare, Fransa’ya gittim. Lancey ve Voirin şehirlerindeki selüloz, kağıt ve karton fabrikalarında işçi olarak çalıştım. Bu kadarı da yetmezdi. Grenoble Üniversitesi Yüksek Kağıt Mühendisliği bölümü giriş imtihanlarını kazandım ve burada okuyarak yirmi iki beynelminel talebe arasında okulu birincilikle bitirerek ‘Yüksek Kağıt Mühendisliği’ diplomasını aldım. La Cellulose Fenni Araştırmalar Enstitüsü’nde araştırmalar yaptım. Bu çalışmalarım ilgi uyandırdı. Papeteires de, France Umum Müdürü beni davet etti ve müessesede vazife kabul etmemi teklif etti. Özür diledim. Çalışmalarım, kendi yurdumda bu sanayi şubesini kurmak içindi.” (SEKA POSTASI Gazetesi, 15 Nisan 1961, Sayı 108)
Ve, Mehmed Ali Kağıtçı bu ideal ateşiyle ülkesine döner. Türk Ocağı’nda ve üniversitede konferanslar vermekte, gazetelere yazılar yazmakta, devrin yöneticilerine bu sanayi kolunun önemini ve Türkiye’de, Türk parası ve Türk işçisiyle kurulabilineceğini anlatmaya, onları inandırmaya çalışmaktadır. Bu arada içeriden ve dışarıdan, yabancı firma ve ülkelerden gelen çok cazip teklifleri de kabul etmez.
TARİHÇİ-YAZAR CEMAL KUTAY ANLATIYOR
“Kağıt ve Selüloz Sanayinin kuruluşunu, diğer herhangi bir fabrikaya benzetmek hatadır. Emperyalizm, bir ülkede, fikri ve dili ebedileştiren kağıdı ‘ithal maddesi’ olarak bıraktıkça, onun istiklalinin, ordusunun silahsız bırakılmasından farksız olduğunu elbet biliyordu. Bu sebepledir ki, selüloz ve kağıt sanayinden mahrum bir çağ Türkiye’sini düşünenler, gerçek istiklalin tarif ve iman mahrumları idiler.” (SEKA DERGİSİ, Temmuz-Ağustos 1991, Sayı 37)
ATATÜRK DEVREDE
“Türkiye’de, milli kağıt sanayinin kurulması asla kolay olmamıştır. Bilinenlerin yanında, bilinmeyen engellerinde hatırlatılması gerekir... İnhisarlar (Tekel) İdaresi’nin sadece on bin ton karton kapasiteli basit bir fabrika (imalathane) kurulması kararlaştırılmış, ihalenin yapılacağı gün, Maliye Vekaleti’nden gelen telgraf emriyle ihale durdurulmuş; Konu, 1932’de İş Bankası’nın mevzuu ele almasına kadar gündeme getirilmemiş, 1933’de hazırlanan ilk sanayileşme planında, bizzat Atatürk’ün direktifi ile plana alınmasına kadar uyutulmuştur. Atatürk’ün, Hasan Cemil Çamlıbel’e Almanca’dan çevirttiği ‘Kağıt Tarihindeki Türk Hakikatleri’nin ilhamıyla konuyu şahsen ele almasında, 1928 senesinde yayınlanan, ‘Kağıt Mühendisi, Kimyager Mehmed Ali’ imzasını taşıyan ‘SELÜLOZ ve KAĞIT’ başlıklı araştırma kitabı büyük etken olmuştur. Rahmetli Celal Bayar anlatır ki; Atatürk, mevzunun ele alındığı Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık ederken, elinde bu kitap varmış. Kitabın ilk sayfalarının ara başlığı şudur: Selülöz sanayiinde müstehlik (yoğaltan - tüketen) değil, müstahsil (üreten) olmalıyız. Ve anlaşılmıştır ki, milli kağıt gerçek istiklalin, fikir hürriyetinin, kültür haysiyetinin olduğunca milli savunmanın da temel varlıklarından birisidir.” (SEKA DERGİSİ, Temmuz-Ağustos 1990, Sayı 31)

Sonraki Haber