Kadınların yüzde 43,9’u maruz kalıyor! Psikolojik şiddet göz ardı edilmesin!
Aşağılama, suçlama, aşırı eleştirme, tehdit, hakaret etme, utandırma gibi psikolojik şiddet davranışlarının da ciddi sonuçları var. Psikolog Nilsu Yavuzer, psikolojik şiddete maruz kalma süresi uzadıkça kişinin özsaygısını yitirmeye başladığını, giderek yaşamdan izole olduğunu anlattı…
Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nün ulusal düzeyde yaptığı araştırma raporuna göre, ülkemizde kadınların yüzde 43,9’u psikolojik şiddete maruz kalıyor. Klinik Psikolog Nilsu Yavuzer, “Bu sonuç bizlere psikolojik şiddetin en az diğerleri kadar dikkate alınması gerektiğini gösteriyor. Annenin yaşadığı psikolojik şiddet çocuğunu, kadının yaşadığı psikolojik şiddet kültürel normları, sosyal hayatı, aile ilişkilerini ve hatta ekonomik üretkenliği etkileyerek hayata dair tüm süreçleri sekteye uğratıyor.” dedi.
Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü ve Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü işbirliğiyle, Türkiye’de kadına yönelik aile içi şiddete ilişkin 2008 ve 2014 yıllarında araştırmalar yapıldı. Araştırmaların karşılaştırmalı bir özeti 2021 yılında TBMM Kadına Yönelik Araştırma Komisyonu’na sunuldu. Her iki araştırmada da duygusal şiddetin, yüzde 44 ile fiziksel şiddetin 2 ila 6 puan üzerinde çıktığı saptanmış. Erken yaşta evlenenler, hem fiziksel hem duygusal yönden daha fazla şiddete maruz kalıyor. Hem kadınlarda hem erkeklerde, annesi şiddet görenler yetişkinliklerinde daha çok şiddet görüyor.
2014 araştırmasına göre 10 kadından birinin çalışması, 10 kadından üçünün eğitimi engellenmiş. Araştırmaya katılan dört kadından biri aile içi şiddet sonucu yaralanmış, 10 kadından biri intihar girişiminde bulunmuş, yine 10 kadından üçü intiharı düşünmüş.
TOPLUMDAN İZOLE EDİYOR
Psikolog Nilsu Yavuzer, toplumda şiddetin, genel olarak ‘adli vaka’ olarak anıldığı sürece gündem olduğuna, özellikle ‘kadınlara psikolojik şiddet’ konusunun görünür olmadığına dikkat çekti ve şöyle konuştu: “Psikolojik şiddet, bir kişinin diğerine duygusal ve zihinsel olarak zarar vermek amacıyla kullandığı, manipülatif, aşağılayıcı veya baskıcı davranışları içerir. Aşağılama, suçlama, aşırı eleştirme, tehdit, hakaret etme, utandırma gibi durumlar psikolojik şiddetin sinyalleridir. Şiddet denildiğinde ilk olarak fiziksel şiddet düşünülebilir ancak psikolojik şiddet gizli olduğu için fark edilmesi zordur ve kişinin hayatında ciddi olumsuz etkiler bırakır.
Bu duruma maruz kalma süresi uzadıkça kişi özsaygısını yitirmeye başlar, aile ve sosyal ilişkilerinde bozulmalar meydana gelir ve gittikçe yaşamdan izole olan bir döneme girer. Psikolojik şiddet sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir sorun olarak da karşımıza çıkar. Uzun vadede bakıldığında kültürel normları, sosyal ilişkileri ve ekonomik üretkenliği derinden etkileyebilir. Kadınlara uygulanan psikolojik şiddet, zamanla onları toplumdan izole ederek birçok alanda rol almalarını engeller ve bu da cinsiyet eşitsizliğinin daha belirgin olmasına zemin hazırlar.”
Psikolog Yavuzer, kadınların psikolojik şiddete erkeklerden daha fazla maruz kaldığını, toplumsal rollerin ve cinsiyet normlarının, ekonomik bağımlılığın, kadın erkek ilişkilerindeki güç dinamiklerinin bu durumu belirlediğini, psikolojik şiddetin görünmez olduğunu ve normalleştirildiğini ifade etti.
ÇOCUKTA GÜVENSİZLİĞE KAYGIYA YOL AÇABİLİR
Yavuzer, psikolojik şiddetin, kadınların çocuklarıyla kurdukları bağı ve ebeveyn tutumlarını da derinden etkilediğini belirtti, bu durumun giderek çocukta güvensizliğe ve kaygıya yol açacağına dikkat çekti: “Psikolojik şiddet gören bir anne, stres, kaygı, depresyon, öfke patlamaları gibi sorunlar yaşayabilir ve bunlarla mücadele ederken çocuklarıyla sağlıklı bir bağ kurması zorlaşır. Ev ortamında sürekli güvensiz ve gergin bir havanın hâkim olması yanında annenin psikolojik şiddete maruz kalması, bitkin ve tükenmiş hissetmesine neden olur. Bu durum annenin, çocuğuna karşı duygusal olarak mesafeli olması, sürekli olarak kaygı halinde olması gibi sonuçları da beraberinde getirir.
“Çocuk tarafından bakıldığında ise annelerinin mutsuzluklarından dolayı özellikle küçük yaşlarda kendilerini sorumlu hissedebilirler. Aynı zamanda anne çocuğun ilk rol modeli olduğu için annenin yaşadığı olumsuz durumlar, çocuğun ileriki yaşlarda benzer davranışlar ve duygular yaşamasına sebep olabilir. İkili ilişkilerinde sağlıksız ve güvensiz bağlar geliştirebilir, sürekli kendini güvensiz ve kaygılı hissedebilirler.”
Şiddet ortamında büyüyen daha çok maruz kalıyor
Hacettepe Nüfus Etütleri Merkezi’nin 2014 araştırma sonuçlarına göre, annesi fiziksel şiddete maruz kalmış olan hem kadınlar hem erkekler, erişkinliklerinde diğerlerine göre daha çok şiddet görüyor. Özellikle kırsal kesimde annenin konumunun yol açtığı fark dikkat çekici: Annesi fiziksel şiddete maruz kalmış kadınlar arasında fiziksel şiddete maruz kalma oranı yüzde 72 iken, annesi fiziksel şiddete maruz kalmamış kadınlar arasında bu oran yüzde 58. Erkeklerde ise annenin konumu kentlerde daha belirgin: Annesi fiziksel şiddete maruz kalmış erkekler arasında fiziksel şiddete maruz kalma oranı yüzde 41 iken, annesi fiziksel şiddete maruz kalmamış erkekler arasında bu oran yüzde 28.
Kurumlara güven ve aile desteği
2014 araştırmasına göre kadınların yüzde 44’ü şiddet konusunda daha önce kimseyle konuşmamış, yüzde 89’u hiçbir resmi kuruma başvurmamış. Bugün bu durumun bir ölçüde değiştiğini söylemek yanlış olmaz elbette. Ancak araştırmacıların düştüğü not anlamlı: Kurumlar hakkında bilgi eksikliği, kurumların koşullarına ve kurumlara yönelik önyargılar, kadınları kurumsal başvurudan alıkoyuyor. Şiddetin sıklığının ve düzeyinin artmasıyla dayanamayacak noktaya gelmenin yanı sıra kadının ailesinin desteği, kurumsal başvuru kararında etkili oluyor.
Araştırmaya göre evlilik ve temel haklara ilişkin kanunlardan haberdar olma oranı, bir ikisi dışında yüzde 80’ler, 90’lar düzeyinde, yüksek.
Cinsiyet eşitliği ve yaşam pratiklerine ilişkin tutumlarla ilgili çarpıcı veriler var. Toplumun yüzde 44’ü “Kadın, herhangi bir konuda eşiyle aynı fikirde değilse tartışmamalı ve susmalıdır” görüşünü savunuyor. “Bir kadının tavır ve davranışlarından ailenin erkekleri sorumludur” diyenlerin oranı da yüzde 42.
Fiziksel şiddet konusunda “hiçbir gerekçeyle şiddeti kabul etmeyenlerin” oranı sadece yüzde 58.