Komisyon üyelerine eleştirileri sorduk ‘Sabırlı olalım, gündeme hakimiz’
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu çalışmalarına yönelik eleştirileri CHP’den Oğuz Kaan Salıcı, DEM Parti’den Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Yeni Yol Grubu’ndan Bülent Kaya’ya sorduk.
‘Terörsüz Türkiye’ adıyla anılan terör örgütü PKK’nın fesih ve silah bırakma süreci Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) merkezli olarak devam ederken bir yandan da Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’nde hukuki altyapıyı oluşturmak amacıyla Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu çalışmaları yürütülüyor.
On birinci toplantısını gerçekleştirecek olan komisyona yönelik kamuoyunda çok sayıda eleştiri dile getiriliyor. ‘Kısır mesai yapıldığı’, ‘aşırılıkçı taleplere zemin hazırlandığı’; ‘gündeme odaklanamadığı’ ve ‘somut adımlarla ilerleyemediği’ öne sürülüyor. Komisyondaki muhalefet temsilcilerine eleştirileri sorduk.
‘BU TÜR SÜREÇLER SABIR İSTER’
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’nden Oğuz Kaan Salıcı, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti)’nden Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Yeni Yol Grubu’ndan Bülent Kaya, Aydınlık’ın sorularını yanıtladı. Üç üye de komisyonun önemine ve sürecin hassasiyetine dikkat çekti.
Koçyiğit, komisyonun Abdullah Öcalan’la görüşme ve ve sürecin hukuki zeminini netleştirme noktasında hızlanması gerektiğine değindi. Kaya, komisyonun işine hakim olduğunu ileri sürdü. Somut adımlar için önce iktidar cephesinden öneriler gelmesini beklediklerini bildirdi. Salıcı da, “Bu tür süreçler sabır ister, sebat ister. Yarın öbür gün hükümet değişir ki biz onun için mücadele ediyoruz. Hükümet değiştiğinde hiç kimse ‘PKK silahsızlanmasın, Türkiye demokratikleşmesin’ demeyecektir.” yorumunu yaptı.
‘HIZLI ADIMLARA İHTİYAÇ VAR’
DEM Parti’nin komisyondaki üyelerinden Meclis Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, çalışmaları ‘verimsiz’ olarak nitelemenin yanlış olacağını kaydetti. “Negatif lanse etmeyi ve komisyonu tartıştırmayı doğru bulmuyoruz. Çünkü komisyon tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya.” diye konuştu. Komisyonun PKK lideri Abdullah Öcalan’la görüşme ve sürecin hukuki zeminini yaratma konularında hızlanması gerektiğini savundu.
“Bizim beklentimiz şu: Biraz daha elini çabuk tutması gerekiyor. Özellikle İmralı Adası’na gidiş ve yasal çerçeve konusunda biraz daha hızlı adım atılmasına ihtiyaç var. 1 Ekim olmadan bazı pratik adımları atmak gerekiyor.” değerlendirmesinde bulundu.
‘ÖCALAN’A GİDİŞ VE YASAL ÇERÇEVE’
Koçyiğit şunları söyledi:
“Komisyon çalışmalarını verimsiz olarak nitelemeyi yanlış buluruz. Ama eksiklikler elbette vardır. Biz de o eksiklikler giderilsin diye öneriler yapıyoruz. Bu kapsamda hem Meclis Başkanımızla hem de diğer partilerden temsilcilerle de temas halindeyiz. Varsa bir eksiklik bu hepimizin kolektif sorumluluğu. İlerletecek öneriler yapmak gerekiyor. Negatif lanse etmeyi ve komisyonu tartıştırmayı doğru bulmuyoruz. Çünkü tarihi bir komisyon. Tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya. Bunu da yerine getirebilmesi için herkesin emek ve katkı sunması gerekiyor. Bizim beklentimiz şu: Biraz daha elini çabuk tutması gerekiyor. Özellikle İmralı Adası’na gidiş ve yasal çerçeve konusunda biraz daha hızlı adım atılmasına ihtiyaç var. 1 Ekim olmadan bazı pratik adımları atmak gerekiyor.”
‘KOMİSYON GÜNDEMİNE HAKİM’
Saadet Partisi, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi’nin Meclis’te oluşturduğu Yeni Yol Partisi’nin Grup Başkanı Bülent Kaya farklı düşünceleri dinlemenin sürecin doğasında ve komisyonun görevleri arasında olduğunu aktardı. “Elbette bunu uzatmak ve sürekli komisyonu sadece dinlemeler yapan bir duruma düşürmemek lazım ama zaten komisyon da kendi gündemine hakim.” cümlelerini kurdu.
Bugüne kadar olumlu ve yapıcı bir iklimde gelindiğini bildirerek gecikme olmadığını anlattı. Komisyonun yapılan çalışmaları topluma anlatmak diye bir görevi daha olacağını belirtti. “Sonra da bu sürecin gerektirdiği yasal ve idari düzenlemeler ile Türkiye'nin demokrasi, hukuk ve özgürlük alanındaki durumunu raporlaştırmak üzere yine ayrı bir gündem daha olacak.” dedi.
‘İHTİYAÇLARI ÖNCE HÜKÜMET KOYMALI’
Kaya şunları paylaştı:
“Komisyona tanınan süre ve planlama açısından gecikmiş bir şey yok. İlk on toplantı, alışık olduğumuz meclis çalışma düzeninden farklı olarak istişare, diyalog, karşılıklı birbirini anlama kültürünün hakim olduğu seviyeli ve güzel bir şekilde geçti. Her parti buraya olumlu katkı sunmaya özen gösteriyor.
“Eleştirilere saygı duyuyoruz. Taleplerin gündeme gelmesi ve onun üzerinden bir müzakere yapılması sağlıklı olan. Hükümet bir süreç yürüttüğüne göre o sürecin gereği olarak ne tür ihtiyaçlar olduğunu da önce onlar ortaya koymalı. Ki biz de o ihtiyaçları anayasa, kanunlar ve devlet emirleri çerçevesinde nasıl yerine getirebileceğimizi konuşmuş olalım.”
‘ŞEFFAF VE KAPSAYICI İLERLİYOR’
Komisyonun CHP’li üyesi İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı ise sürecin sabır istediğini vurguladı. Meselenin bir devlet politikası olduğunun altını çizen Salıcı, “Hukukçu arkadaşlarımız hem dünyadaki örnekleri hem de bize özgü modeli çalışıp bu işin olurunu masaya koyarlar, biz de toplum vicdanını sızlatmadan oturur konuşuruz.” dedi. “Nasıl yaparız?” sorusuna yoğunlaşmak gerektiğini belirten Salıcı, “Komisyonun ismine ‘Demokrasi’ kelimesinin eklenmesiyle beraber, komisyondan beklentilerin arttığının farkındayım.” diye ekledi.
Salıcı şöyle başladı: “Komisyon; şeffaf, kapsayıcı ve kararlı bir şekilde ilerliyor. Biz ülkemizin güvenliği ve toplumsal barışımız için sorumluluk aldık. Hesap vermekten kaçmadan, titiz bir şekilde, Türkiye’yi önceleyerek hareket ediyoruz.”
‘NASIL YAPARIZ’A YOĞUNLAŞALIM’
Sürecin Suriye ve Irak’ı da ilgilendirdiğine dikkat çeken Salıcı şöyle devam etti:
“Komisyonun ismine ‘Demokrasi’ kelimesinin eklenmesiyle beraber, komisyondan beklentilerin arttığının farkındayım. Ben sürecin en başından itibaren ‘Hem barış hem demokrasi’ diyorum. Keza Türkiye’de silahlı bir örgüt var diye demokratik kuralların askıya alınması da bir seçenek olmamalıdır.
“Bu tür süreçler sabır ister, sebat ister. Yarın öbür gün hükümet değişir ki biz onun için mücadele ediyoruz. Hükümet değiştiğinde hiç kimse ‘PKK silahsızlanmasın, Türkiye demokratikleşmesin’ demeyecektir...
“Biz burada siyaset kurumunun üstüne düşen sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyoruz. Bu tür meselelere, ‘Nasıl olmaz?’ diye yaklaşmamak gerekir. Bu bir devlet politikasıdır, siyasi bir karardır ve ‘Nasıl olur?’ diye kafa yormamız gerekir. Sürecin teknik detayları konusunda önce hukukçu arkadaşlarımıza kulak vermeliyiz. Hukukçu arkadaşlarımız hem dünyadaki örnekleri hem de bize özgü modeli çalışıp bu işin olurunu masaya koyarlar, biz de toplum vicdanını sızlatmadan oturur konuşuruz.”
‘Atatürk, Koçgiri isyancılarını affetti, neden’
Öte yandan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu onuncu toplantısını tamamladı. Onuncu toplantıda çatışma çözümleri üzerine çalışan uluslararası ilişkiler uzmanları dinlendi. Toplantıda Prof. Dr. Havva Kök Arslan’ın “Bu süreç milletleşmenin son aşaması.” ve “Atatürk, Koçgiri isyancılarını affetti, neden?” sözleri dikkat çekti.
Prof. Dr. Sevtap Yokuş Veznedaroğlu da sürece üçüncü bir tarafın müdahil olmasının faydalı olabileceğini önerdi.
‘SÜREÇ MİLLETLEŞMENİN SON AŞAMASI’
Havva Kök Arslan’ın sunumunda şunlar öne çıktı:
“Bu süreç şimdi, milletleşmenin son aşaması. Şöyle ki ülkemizin 1876 ve 1908'de başlayan devleti güçlendirme süreci, 1920'de Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliği ve vizyonuyla güçlü bir devletin kuruluşuna dönüştü. Bugün de Orta Doğu dediğimiz bölgede en güçlü devletin Türkiye olması, Atatürk'ün vizyonunun ne kadar doğru olduğunu gösteriyor. Ancak, güçlü bir devlet kurduk ama 1920'de, -tabii daha öncesi var bunun- güçlü bir ulus inşası kuramadık çünkü sanayileşmiş bir ülke değildik. Dolayısıyla 21. yüzyılda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ve hepimizin, ulus olarak bütün hepimizin -sadece Meclisin değil, ulus olarak hepimizingörevi bu yarım kalan yani 1920'den günümüze kadar kalan o ulus inşa etme sürecini başarıyla tamamlamaktır.”
‘ATATÜRK GİBİ DÜŞÜNMEK ZORUNDAYIZ’
“Yani Atatürk Sakarya Savaşı'nda Koçgiri İsyanı'ndakileri affetti ve savaşa devam etti. Neden? Onu küçük bir sorun olarak gördü çünkü devlet kurmak zorundaydı. Şimdi, Atatürk gibi düşünmek zorundayız. O sebeple, bunu aşıp biz yüz yıl sonra nasıl bir millet, elli yıl sonra nasıl bir bölge, nasıl bir ulus hayal ediyorsak, hayal kurma... Yani hayal gücümüzü kullanmamız lazım. O söylediğim, birlik temelli dediğim şeyde olgun büyükler gibi davranalım yani çocuklar gibi güvenlik ihtiyaçları içinde yani devlet korkuyla davranıyor sürekli, parçalanacak, bölünecek korkusu; öbür tarafta, aidiyet ve kimlik şeyiyle rekabetçi ve ergen çocuk gibi davranıyor yani iki olgunlaşmamış kişilik çatışıyor ve buradan bir şey çıkmaz. Bunu aşalım, büyüyelim artık, gerçekten büyüyelim artık.”
Toplantıda içlerinde MİT Akademisi Başkanı Talha Köse’nin de olduğu yedi akademisyen daha sunum yaptı.