MEDYANIN HALLERİ... 12 Şubat'ın öne çıkan köşe yazıları

Basının bugün gündemi hem içerideki sıcak gelişmeler hem de ABD'nin Gazze planları... Öne çıkan yazılardan bazılarını derledik.

Ya İstanbul’u da devralmak isterlerse!

SALİH TUNA-SABAH

İstanbul'da beklenen deprem maazallah en korkunç şekilde gerçekleşse ve "bu şehr-i İstanbul" Gazze'den beter hâle gelse, "yabancılaştırma efekti" mesabesinde söyleyecek olursak, Ekrem Bey'in İETT otobüslerinin dışında İstanbul'da çalışan hiçbir şey kalmasa, depremden sağ kurtulan ahali de başını sokacak bir yer bulmak için Anadolu yollarına düşse...

Yetmezmiş gibi...

Yunanistan da vaziyeti istismar etmek için Kıbrıs'ta hazmedilemeyecek provokasyonlara girişse, karşılığını alınca da Biden döneminde kurulan Dedeağaç'taki ABD üslerinden aldığı güç ve destekle İstanbul'a bombalar yağdırsa, gitgide sağcılaşan Avrupa'nın Haçlı damarı da iyice kabarıp Yunanistan'a sınırsız sponsorluk sağlasa, hülasa, zaten depremin vurduğu İstanbul'da taş üstünde taş kalmasa...

En sonunda Trump "barış elçisi" gibi araya girip savaşı durdursa. Çok geçmeden de İstanbul'a övgüler düzse. Mesela, "Harika şehir, deniz, boğaz, rakı kebap nefis!" gibi lakırdılar eşliğinde İstanbul'u yeniden inşa edeceklerini, "Ortadoğu'nun Rivierası" haline getireceklerini vaat etse...

Fakat Anadolu'ya göç edenlerin tekrar İstanbul'a dönmemeleri gerektiğini söylese!..

"Gazzelilere reva gördüğünü şimdi de İstanbullulara mı reva görüyorsun?" şeklindeki suallerle "İstanbullulara başka ülkelere gitsinler mi dedik, Anadolu onların vatanları değil mi?" yollu dalga geçse... Bilumum "sömürge aydınlarımızın" da İstanbul turizm cenneti ve finans merkezi olacak hayaliyle gözleri parlasa... Trump da "Dünya şehri yapacağımız İstanbul, dünya vatandaşlarının başkenti olacak. Doğu Roma'ya da bu yakışırdı zaten..." diye kaptırıp gitse.

Efendim?

Aşırı distopik mi buldunuz?

Amerika’nın uluslararası sistemden kopuşu

KADİR ÜSTÜN-YENİ ŞAFAK

Biden’ın uluslararası sistemin liderliğine geri dönmek adına Ukrayna’ya yaptığı yardımlar ve İsrail’e verdiği sınırsız destek, halk nezdinde Amerika’nın kendi sorunlarından uzaklaşmak şeklinde okundu. Milyonlarca mülteci ülkeye akın ederken ve enflasyon durdurulamazken ‘başkalarının savaşlarına’ milyarlarca dolar harcamak, seçmenin gözünde liberallerin yanlış önceliklerinin en son örneği olmuştu. Trump’ın kendi sınırlarımızı koruyamazken başkalarının sınırlarını neden koruyoruz sorusunun seçmende karşılığı olduğu görüldü. İktidara geldiğinden beri Amerika’nın dış yardımlarını kesmeye ve uluslararası sorumluluklarını sona erdirmeye çalışan Trump’ın seçmene ‘Önce Amerika’ vaadini yerine getirmek adına Amerika’nın küresel liderliği iddiasından hızla vazgeçtiğini görüyoruz.

Bu bağlamda sorulan önemli soruların başında uluslararası sistemin ikinci Trump döneminden sağ salim çıkıp çıkamayacağı geliyor. İlk döneminde hem içeride ciddi bir direnişle karşılaşan hem de uluslararası arenada dört yıllığına ‘idare edilen’ Trump’ın ikinci döneminde çok daha hızlı ve etkin biçimde yol alabileceği kesin. Bir sonraki başkanın Biden gibi sisteme dönmek iddiasında olup olmayacağı ise bilinmiyor. Bu durumda Amerika’nın son yetmiş yıldır liderliğini yaptığı uluslararası sistemle ilişkisini tamamen koparmasa da büyük ölçüde yeniden şekillendireceğini söyleyebiliriz. Bu yeni ilişkinin nasıl şekilleneceği ve uluslararası sistemde ne gibi fırsatlar ve tehditler yaratacağı da pek belli değil. Ancak Kanada, Panama, Grönland ve Gazze konusundaki söylemlerine bakıldığında, Trump’ın dış politika anlayışında kaba kuvvet, ilhak, satın alma ve etnik temizlik üzerinden Amerika’nın topraklarını genişletmesi de var. Bu tür bir retoriğin eyleme dönüşmesi ise Amerika’nın kuruluşunda ve liderliğinde büyük pay sahibi olduğu uluslararası sistemin sonunu getirmeye kararlı olduğu anlamına gelecek.

Kaybettiğini o da biliyor aslında…

ÖZAY ŞENDİR-MİLLİYET

İsrail Başbakanı Netanyahu, ABD’den dönüşünde Kanada hava sahasını kullanamadı.

Bunun sebebi uluslararası mahkemenin verdiği tutuklama kararına uyacağını söyleyen Kanada’nın savaş uçakları tarafından yere indirilip tutuklanma korkusu yaşamasıydı.

Durmadan kazandığını söyleyen Netanyahu aslında kaybettiğini biliyor.

Trump’ın otururken koltuğunu çekmesine çok sevindi İsrail Başbakanı, yüzündeki mutluluk ifadesi gayet açıktı.

Diğer yandan koltuğun sahibinin Trump olduğunu da biliyor Netanyahu, bugün oturtan yarın kaldırabilir de...

ABD Başkanı’nın Gazze fantezisi ya da iki devletli çözümü kabul etmemesi Netanyahu için olsa olsa bir muharebeyi kazanmak olur.

Oysa İsrail’in yaptığı katliamların ardından Filistin devletinin tanınırlığı arttı, son eklenenlerle birlikte Filistin’i tanıyan ülke sayısı 146 oldu.

Netanyahu zafer kazanmış gözükebilir ama o asıl kaybeden.

Gelecek sene bugünlerde mahkemesi bitip de yüz kızartıcı suçlardan hapishaneye giderken yüzünün alacağı şekli biliyor ve hep beraber o günü bekliyoruz...

Sonraki Haber