MEDYANIN HALLERİ... İklim Kanunu’nu savunmak Cem Küçük’e yakışmadı... Emperyalist merkezlerin sözcülüğünü yapmayın

Türkiye yazarı Cem Küçük, bugünkü yazısında İklim Kanunu’nu cansiperane savunuyor. Yok o öyle değil, bu böyle değil… Emperyalist dayatmaların sözcülüğü, basın emekçilerimize yakışmaz. Üreten Türkiye için kalem oynatalım.

İklim Kanunu gündemde. Geri çekildi. Aslında iptal edilmedi. Dediler ki, “Halkımız bunu pek istemiyor, biz bir kamuoyunu ikna çabasına girişelim… İki ay sonra ikna eder geçiririz.”

İklim Kanunu’nda işin aslı şu. Türkiye’nin en büyük ihracatı Avrupa Birliği’ne. AB’de eğer benim şartlarıma uymazsan, senden mal almam diyor. Yeni dünya kurulurken, gelişen ülkelerde büyük pazar imkanları olmasına rağmen bunu değerlendirmeyen hükûmetimiz, bunu geçirmeye mecbur kalıyor. AB’ci muhalefet ise, bunun arkasında. İtirazları ve eleştirileri, az bulmaları…

Türkiye yazarı Cem Küçük, bugünkü yazısında İklim Kanunu’nu cansiperane savunuyor. Yok o öyle değil, bu böyle değil…

Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Serdar Üsküplü, 24 Şubat’ta yaptığı açıklamada kamuoyunu aydınlatmıştı. Üsküplü, 'Net sıfır emisyon' hedefi ve 'Emisyon Ticaret Sistemi', 'Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması', 'Karbon fiyatlandırması' ve 'gönüllü karbon piyasaları', 'Karbon yutağı', Ulusal Katkı Beyanı' ve 'net sıfır emisyon' hedefleri gibi araçların üreticinin aleyhine olduğunu tane tane anlatmıştı. Üsküplü, “Küresel merkezlerin dayatması olan bu yasa derhal geri çekilmeli, Türkiye’nin üretim kapasitesini esas alan, bağımsızlık odaklı bir çevre politikası benimsenmelidir.” sözleriyle çözümü açıklamıştı.

Bu konuda Türk basınına büyük sorumluluk düşüyor.

Emperyalist dayatmaların sözcülüğü, basın emekçilerimize yakışmaz.

Dünyaya Türkiye’den bakalım. Üreticimizin, emekçimizin emeğini esas alalım. Üreten Türkiye için kalem oynatalım.

Anketlerden ne çıkıyor?

Biz medyamızın ve köşe yazarlarımızın bir anket fetişizmi vardır.

Genelde siyasette tansiyonun yükseldiği dönemlerde anketler havada uçuşur.

AK Parti düşüşte, CHP’nin oyu patladı, Hayali İhracat Partisi yüzde beşe dayandı…

Elbette anketler haksızdır, kötüdür, tamamen yanlış ve asılsızdır demiyoruz. İşini iyi yapan insanlar da var, paraya göre oran dağıtanlar da… Ama genelde her seçim sonucu anketçiler patlar… Özellikle son yıllar böyle… Sayısal loto gibi, atan atana, tutturan pek yok…

Şimdi yine köşelerde AK Parti-CHP oylarını ölçen anketler var. Ama bir de oralarda işin gerçekleri var… Örneğin kararsızların yüzde 40 oranlarına ilerlemesi. Türkiye’de ABD’yi düşman görenlerin oyunun yüzde 90’lara çıkması… Türk milletinin esas olarak Rusya ve Çin dostluğuna inanması…

Anketler bir şeyler söyler, köşe yazarları günlerce bunu tartışır ama anketten çözüm çıkmaz.

-ABD ve İsrail’in Doğu Akdeniz’e odaklanma siyaseti ve İkinci İsrail girişimleri o anketlerde yok.

-Sıcak para ekonomisinin Türkiye’de açtığı zaaflar ve Üreten Türkiye politikaları o anketlerde yok. Bol kese partilerinin atmasyonları var.

-İklim Kanunu, eğitimdeki sorunlar, kültürel çürüme o anketlerde yok.

-Dahası çözüm üreten Vatan Partisi gibi partiler o anketlerde yok.

Köşe yazarlarının allayıp pulladığı anketlere çok takılmayalım.

Anketler bugün halkı kandırmanın ve havuzlamanın bir aracı. Kamuoyunu sisteme yönlendirmenin tuzağı.

Bu yazı halkımıza yazıldı.

Anket aldatmacasına kanmayalım.

Türkiye’nin sorunlarına ve bu sorunlara çözüm üretenlere gözümüzü dikelim.

Bernstein’lara özenen
emperyalizme eklemlenir

Nefes yazarı sayın Soner Yalçın, tarihsel atıflarıyla dolu yazılarıyla bilinir.

Son yazısı üzerine biz de bir tarihel atıf yapmak istiyoruz.

20. yüzyıllın başı. Eduard Bernstein, Almanya Sosyal Demokrat Partisi üyesi önemli bir politikacıdır.

Bernstein’in ünlü bir sözü vardır: “Benim için nihai amaç hiçbir şey, hareket her şeydir.”

Rosa Lüksemburg gibi isimler, Bernstein’a şiddetle karşı çıkarlar. Lüksemburg, “Biz devrimciler ve proleter partisi için nihai amaçtan daha pratik bir sorun olamaz.” der.

Birinci Dünya Savaşı sırasında Bernstein’le birlikte SPD’nin resmi kuramcısı ve “sosyalizmin papası” Karl Kautsky emperyalist savaşı destekliyordu. Bernstein sınıf savaşını reddediyor, sosyalizme barışçıl geçiş öneriyordu. Kautsky ve Bernstein’ın fikirleri, nihayetinde mahkûm oldu. “Hareket her şeydir” diyenler, emperyalist siyasetlerle bütünleşti ve nihayetinde “dönek” ilan edildi.

Amaçsız eylem yapanların tarihsel sonu buydu.

Sayın Yalçın, bugünkü yazısında şöyle diyor:

“Öğrencilerin okul bahçesine veya sokağa, meydanlara neden çıktıklarından çok, eylem yapmalarını çok önemsedim.

Düşünebiliyor musunuz; 'ekran bağımlısı' sanılan lise öğrencilerinin talebi, cep telefonu taşıma, iPad kullanma veya sosyal medyaya getirilen kısıtlamalar vs. değildi.

Öğretmenlerini istemeye odaklanmışlardı, az şey mi bu?

Ülkemizin dört yanında, dikkatleri çalınmamış çocuklarımız vardı demek ki? Yarına nasıl olumlu-umutlu bakmayız?

Heyhat! İktidara yakın bazı gazeteler 'lise öğrencilerini CHP’nin kışkırttığını' manşetlerine taşıdı. Kaba, kısır, yüzeysel siyasi bakıştan kendilerini niye kurtaramıyorlar? Nasıl bu kadar dar bakarlar çocukların eylemlerine? Oysa:

Her yetişkinin liseliler ile gurur duyması gerek. Temelde çocuklarımız Hari ailesinin çocuğu Adam gibi olmayı reddediyor, anlamıyor musunuz?

Kaybetmemişiz çocuklarımızı; yaptıkları dikkat isyanıdır.”

Bu yazıyı yazarak nedensiz meydana çıkmayı öneren, eylem güzellemeleri yapan sayın Soner Yalçın’a tarihsel bir hakikati anlatmak istedik. Sayın Yalçın’a doğru eylem nediri hatırlatacak değiliz ama en azından okurumuzu bilgilendirebiliriz:

Eylem haklı zeminde olur. Faydası olur. Güç toplamaya hizmet eder. Sınırları iyi belirlenmiş olmalıdır.

Aksi halde “nerede hareket orada bereket” mantığı felakete sürükler.

O çocuklarımıza da faydadan çok zarar getirir.

Sonraki Haber