Pentagon'un sesi: 'Türkiye NATO'ya tehdit'

Pentagon’a bağlı RAND Corporation, Rusya’dan silah ithali yapan ülkelere yönelik ABD yaptırımları ile ilgili yeni bir rapor yayımladı.

Raporda Türkiye’nin NATO’ya ‘ciddi tehdit’ oluşturduğu ve Rusya’dan S400 alması ise ‘ittifak içerisinde eşi görülmemiş ihlal’ olarak yorumlanıyor. ‘Türklerin ABD’ye öfkesi, Türkiye’nin NATO üyeleriyle ilişkilerinde ciddi uçurum yaratıyor’ ifadeleri dikkat çekiyor.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yıllardır askeri işgal, darbeler ve suikastlar ile yaptığını, günümüzde gittikçe artırdığı umutsuz yaptırım kararlarıyla yapmaya çalışıyor. Bazı tarihçiler, ABD’nin 1807’de “Ambargo Yasası” ile başlattığı yaptırım uygulamalarını, 20. yüzyılda yer yer ABD’nin kendine boyun eğmeyen ülkelere karşı uyguladığı “resmi dış politikası”na dönüştüğünü belirtiyor.

Bugün de Türkiye, Rusya, Çin, Küba, Venezuela, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (KDHC), Suriye ve İran başta olmak üzere 30’dan fazla ülke, 100’lerce kurum ve kuruluş ABD’nin yaptırımlarının hedefinde.(1) Birçok uzman, ABD’nin yaptırımlarını “çöken hegemonyasına karşı geliştirdiği umutsuzca bir strateji”, “ABD en nihayetinde kendisine yaptırım uyguluyor” olarak nitelendiriyor.

Pentagon’a bağlı RAND’ın son raporu(2) ise genelde ABD yaptırımlarının efektif olası sonuçlarına, özelde ise Rusya ile silah anlaşması yapan ülkelere yönelik. Raporun adı “ABD ve müttefiklerinin yaptırım uygulamasının Rus silah satışına etkisi”. Girişte amaç olarak şunlar ifade ediliyor:

“Bu raporda yazarlar, Rusya’nın silah ihracatını ve üçüncü ülke alımlarını engellemek; diğer devletlerdeki gelecekteki Rus silah satışıyla oluşacak müdahalesinin maliyetini yükseltmek için tasarlanan yaptırımların etkisini inceliyorlar.”

RAND’ın raporunda yaptırımların politika aracı olarak kullanılmasındaki amaç ise “Biden yönetimi, Rusya’ya yaklaşımını şekillendirirken, yaptırımların kullanılması, ikili ilişkilerin doğasını etkilemesi gereken bir politika aracıdır.” şeklinde açıklanıyor.

‘TÜRKİYE İLE NATO ARASINDA UÇURUM’

53 sayfalık raporda tam 100 kez Türkiye’nin ismi geçiyor, Rusya’dan füze savunma sistemi alan Türkiye ve Hindistan örnekleri temel konu olarak ele alınıyor. Türkiye’nin Rusya’dan S400 alması ise “eşi görülmemiş bir ihlal” ve “NATO’ya tehdit” olarak nitelendiriliyor:

“Türkiye ve Hindistan, ABD’nin üçüncü taraf yaptırımlarının uygulanmasıyla karşı karşıya kaldığı politika ikilemlerini gösteren iki ülke örneğidir. (…) Türkiye’nin resmi bir müttefik olarak Rusya’dan S400 alması hem NATO’nun yeteneklerine yönelik bir tehdit hem de ittifak içerisinde eşi görülmemiş bir ihlaldir.

“Erdoğan hükümetinin 2016 darbe girişimine verdiği tepki, Suriye ihtilafı konusundaki farklılıklar ve Türkiye’nin insan hakları politikalarına yönelik eleştiriler (…) ve ABD’ye duyulan öfke, Türkiye ile NATO üyelerinin ilişkilerinde bir uçurum yaratıyor.

“Rusya, silah ihracatını ilerletmek için çeşitli yaklaşımlar benimsedi. Birincisi, Rusya ya Batılı uluslarla yakın zamanda siyasi bir anlaşmazlığı olan ya da büyük güçlerin her birinden silah ithal ederek bağımsızlıklarını savunmak isteyen ülkelere odaklandı. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD-Türkiye ilişkilerindeki bazı gelişmelerden duyduğu hayal kırıklığı ve Rusya ile artan ekonomik bağlar (örneğin doğalgaz alımı, turizm, inşaat), onun Moskova ile daha iyi bir ilişki kurmasına yol açtı.

“(…)Bir Rus hava savunma sistemi satın almak NATO müttefiki için alışılmadık bir adımdır. Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, birçok konuda ABD ve NATO ile çelişen bir dış politika benimsiyor. Türkiye’nin İran, Suriye ve Irak’a yaklaşımı, Rusya ile iş birliği, Karadeniz politikası ve Akdeniz’deki yeni-Osmanlı iddiaları, ABD-Türkiye ilişkilerini zorlaştıran dış politika hamleleridir.”

TÜRKİYE İLE HİNDİSTAN NEDEN FARKLI?

Raporda bu ifadelerin hemen akabinde Hindistan’ın Rusya ile artan silah ticareti ve Rusya’dan S400 alması, Türkiye’nin tutumu ile karşılaştırılıyor. ABD’nin Japonya, Hindistan ve Avustralya ile tekrardan canlandırdığı Dörtlü İttifak (QUAD) içerisinde Hindistan’ın kritik konumunun, ABD’nin bu ülkeye olası Amerika’nın Düşmanlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası (CAATSA) yaptırımı ile Hindistan’ın “kaybedileceği” anlamına çıkan vurgular özellikle belirtiliyor. Ayrıca Hindistan ve Çin arasında 2020 yazında küçük çaplı askeri çatışma abartılarak ve bir “Çin düşmanı” yaratılarak ele alınıyor. “Hindistan istese bile Rusya’dan silah alımını iptal edemez” ifadesi ile durumun Türkiye’den farklı olduğu ifade ediliyor.

Raporun bu kısmını okuyunca “Hindistan, Rusya’dan silah alsa bile QUAD içinde birlikte olduğumuz, Atlantik müttefiki bir ülke. Türkiye ise NATO ile ciddi sorunları olan ve NATO’yu tehdit eden davranışlara yönelen ‘eski müttefik’” sonucu çıkıyor dersek yanılmış olmayız. Bu bölümde öne çıkan değerlendirmeler şu paragrafta daha iyi anlaşılıyor:

“ABD’nin Hint-Pasifik bölgesindeki ülkelerle olan ilişkileriyle ilgili olarak, bu bölgede Rusya’nın silah ihracatından elde ettiği geliri azaltma hedefi ‘daha esnek bir şekilde takip edilmelidir’. Bu ülkelere yaptırım uygulamak önünde sonunda ters tepebilir çünkü bu ülkeler ‘Çin baskısına karşı koyma, Çin saldırganlığını caydırma’ yeteneklerini geliştirecek nitelikte Rus teçhizatı edinmektedirler.”

“Bu nedenle, Hindistan’ın Sovyetler Birliği ve daha sonra Rusya ile uzun süredir devam eden silah ticareti ilişkisinden vazgeçirmek için, ABD’nin zaman içinde Rusya dışındaki silah kaynaklarına çeşitlendirmeyi sağlayan stratejik bir yaklaşım geliştirmesini gerektiriyor. Rus silah satışlarında Hindistan’ın güçlü bir ABD-Hindistan ikili ilişkisi kurması için istisnalar yapmak, her iki ülkenin uzun vadeli güvenlik çıkarlarını daha da ileriye götürebileceği için ciddi bir değerlendirmeyi garanti eden bir uzlaşmadır.”

‘DEVLETLERİN BAĞIMSIZLIK İSTEĞİ’

Raporun son kısmında ise Türkiye ve Hindistan dışında Mısır, Suudi Arabistan, Cezayir, Vietnam, Katar, Irak ve Filipinler gibi ülkelerin neden ABD’den değil de Rusya’dan silah almaya yöneldikleri ile ilgili iki temel üzerinde duruluyor. Bunlardan birincisi olarak “devletlerin gittikçe artan bağımsızlık isteği”, ikinci olarak ise “artan milliyetçilik” sebep olarak sunuluyor.

RAND uzmanları sonuç olarak, ABD’nin CAATSA ile yürüttüğü “yaptırım diplomasisi”nin işe yarayacağını iddia ediyor. ABD’nin 14 Aralık 2020’de Türkiye’nin Savunma Sanayi Başkanlığına yönelik yaptırımların Türkiye’nin askeri kabiliyetine tehdit oluşturacağı ve Türkiye ya da diğer ülkelerin bu sayede ABD dışı “seçeneklere” yönelme noktasında eskisinden daha tereddütlü hale geleceği, raporu yazanların en büyük “umudu.”

Dipnotlar

(1) https://home.treasury.gov/policy-issues/financial-sanctions/sanctions-programs-and-country-information

(2) https://www.rand.org/pubs/research_reports/RRA1341-1.html

Sonraki Haber