Prof. Dr. Nurdan İnan: Darwin’e esin veren İslam alimleridir

Ebu Reyhan Muhammed Bin Ahmed El- Biruni, Darwin’den 800 yıl önce ‘doğal seçilim’i ortaya koydu. 1332- 1406 yıllarında yaşayan İbn-i Haldun, canlılar arasındaki benzerlikleri inceledi.

Prof. Dr. Nurdan İnan, İslam bilginlerinin Darwin’den yüzyıllar önce evrim düşüncesinin temellerini atan tezler geliştirdiklerini söyledi. İnan, Avrupa henüz aydınlanma (Rönesans) dönemini yaşamamışken İslam alimlerinin öngörülerinin şaşırtıcı şekilde dönemlerinin çok ilerisinde olduğunu anlattı. İnan, şöyle konuştu: “Bu öngörüler, uzun yıllar sonra Darwinizme esin vermişler. Yani, Darwin teoriyi kurarken görüşlerinin çatısı, çoğu İslam alimlerinden gelmek üzere zaten kurulu durumdaymış.”

Mersin Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği bölümünden 2020' de emekli olan, bugün popüler bilim yazılarıyla çalışmalarını sürdüren İnan, Aydınlık’a konuştu:

ORGANİK EVRİMİ BELİRLEYEN EN TEMEL GÖRÜŞLER

  • Evrimin müfredattan çıkarılmasını savunanlar İslam’a ters düştüğü görüşünü savunuyorlar. Siz, Bilim ve Ütopya dergisinin Nisan 2024 sayısındaki yazınızda İslam bilginlerinin Darwin’den yüzyıllar önce evrim düşüncesinin temellerini atan tezler geliştirdiklerini uzun uzun anlatıyorsunuz. Birkaç çarpıcı örnek verir misiniz?

-Çarpıcı örnek çok. Özellikle organik evrimi belirleyen en temel görüşler İslam alimlerinden gelmiş. Avrupa henüz aydınlanma (Rönesans) dönemini yaşamamış ve Ortaçağ’ın en karanlık günlerini yaşarken, İslam alimlerinin öngörüleri şaşırtıcı şekilde dönemlerinin çok ilerisinde. Bu öngörüler, uzun yıllar sonra Darwinizm’e esin vermişler. Yani, Darwin teoriyi kurarken görüşlerinin çatısı, çoğu İslam alimlerinden gelmek üzere zaten kurulu durumdaymış. Özellikle; 973-1051 yıllarında yaşamış olan Ebu Reyhan Muhammed Bin Ahmed El- Biruni’nin kendinden neredeyse 800 yıl sonra, Darwin’e de ilham veren Thomas Robert Malthus’un “Nüfus İlkesi Üzerine Bir Deneme” adlı eserinde belirttiği, doğanın bir iktisat gücü olduğunu “Tabiat Ekonomisi” tabiriyle ve doğal seçilimi de ifade ederek zaten ortaya koymuş olması, 945-1000 yıllarında 52 kitap yazan Ihvan-ı Safa Topluluğu’ nun ortaya koyduğu, varlık basamaklarının belli bir düzende, bir diziye göre bir öncekinden doğması fikri, neredeyse bing-bang’i, atom ve atom altı parçacıkları, kozmik öz’ü çağrıştıran öngörüleri, 1106-1186 yıllarında yaşamış olan Abdul Malik İbn Muhammed İbn Tufeyl ‘in kendiliğinden ortaya çıkışı ifade etmesi, 1332- 1406 yıllarında yaşamış olan İbn-i Haldun’un canlılar arasındaki benzerlikleri belirttiği çalışmasını, Sistematik biliminin (Filogenetik) kurucusu sayılan Linne’den 400 yıl önce yapmış olması ve insana en yakın hayvan olan şebek ile insanın benzerliklerini belirleyerek bunların akraba olduklarını ileri sürecek kadar cesur olması, 1703- 1772 yıllarında yaşamış olan Hasankaleli (Erzurum) İsmail Hakkı’nın da, canlıları sınıflama çalışmasında daha da ileri giderek insanların farklı canlı türlerinden köken aldığını belirtmiş olması, 1000- 1750 yıllarında yaşamış İslam filozoflarının daha sonraki yıllarda Avrupa’daki pek çok ilerlemiş düşünceye temel alındıklarını ve ne kadar cesur olabildiklerini göstermeleri bakımından önemli örnekler. Evrim düşüncesine katkı veren İslam alimleri içinde Ebu Osman AmrBin Bahr El Cahız (776-869), İbn Miskeveyh (940-1030) ve Kınalızade Ali Efendi (1516-1571)’yi de unutmayalım.

ADINI ÜNİVERSİTEYE VERİYOR AMA ‘MUKADDİME’Yİ BİLMİYOR

Dolayısıyla, “İslam’a ters düşmek” diye bir şey söz konusu değil. Sorun, Başakşehir’de (İstanbul) bir üniversiteye adını verdiğimiz İbn-i Haldun’un büyük eseri “Mukaddime” de ne dediğini bilmediğimizden kaynaklanıyor olabilir mi acaba?

  • İslam alimleri, inançlarıyla evrim tezlerini nasıl bağdaştırdılar?

-Evrim düşüncesinin bilim tarihindeki gelişimine baktığımızda, bu konuda çalışan alimlerin çoğunun din eğitimi (teoloji) aldığını görüyoruz. Bu nedenle gözlemlerle inançları, inançlarla gözlemleri denkleştirme gayreti hep var olmuş.

ÇOK TARTIŞILAN, EN HIZLI GELİŞEN

  • Evrim neden tartışılıyor?

-Evrim kuramı; ortaya atıldığından bu yana en çok tartışılan, aynı zamanda da teknolojik (aletsel) gelişmeye paralel olarak en hızlı gelişen bilim. Darwin’in “Türlerin Kökeni” kitabının yayınlanmasından hemen sonra başlayan tartışmalar özellikle insan cinsine ilişkin sonuçları nedeniyle yaşanıyor ve Darwin, deyim yerindeyse yerden yere vuruluyor. Kitap yayınlandıktan 7 ay sonra, 30 Haziran 1860’da Oxford Piskoposu Samuel Wılberforce tarafından temsil edilen dini otorite ile Thomas Henry Huxley ve Sır Joseph Hooker gibi bilim adamlarınca temsil edilen “Akılcı Bilim” topluluğu arasında meşhur bir tartışma yaşanıyor. 2014 yılında Papa Francesko, tek tanrılı dinlerdeki yaratılış inancıyla evrim teorisinin çelişmediğini, aksine birbirini tamamladığını söylese de teori bu kadar kanıt ve ilerlemeye rağmen halen de bazı kesimlerce dinsel- teolojik tartışmaların odağında tutulmaya devam ediliyor.

EVRİM ANAHTARININ AÇACAĞI DAHA ÇOK KAPI VAR

  • Evrim bilimsel gelişmenin anahtarı mıdır?

-Anorganik evrim; fizik, kimya, jeoloji ve astronomi bilimlerinden, organik evrim; biyoloji, moleküler biyoloji, genetik, paleontoloji ve paleoantropoloji bilimlerinden, sosyal evrimse; sosyoloji, arkeoloji, antropoloji, paleoantropoloji, tarih ve iktisat bilimlerinden hem besleniyor hem de onları besliyor. Bu açıdan bakıldığında evrim, tüm bilimlerin ortak bileşeni ve yaşamın tüm alanlarına uygulanabilir metodolojisi, felsefi ilkeleriyle bir temel düşünme biçimi yani Diyalektik. Dolayısıyla da, evet evrim bilimsel gelişmenin anahtarıdır.

  • Evrim anahtarının açacağı daha çok kapı var mı?

-Doğanın işleyiş mekanizmasını açıklayabilmek ancak değişimin nasıl olduğu, bu süreçte hangi etkenlerin, hangi oranda rol oynadığını araştırmakla, yani evrim metodolojisini kullanmakla mümkün olabileceğinden evet, evrim anahtarının açacağı daha çok kapı var. Terim ve kavramlarla dövüşmeden, özgürce evrim ve devrim diyerek; felsefe düşünceyle, din inançla, bilim evrimle cevap aramaya devam edecek…

  • Çok teşekkür ederiz.

‘DOĞANIN İŞLEYİŞ MEKANİZMASINI AÇIKLIYOR’

  • Evrim nedir ?

-Evrim, canlı ve cansız varlıklarda zaman içinde meydana gelen değişikliklerin tümünü inceliyor. Kelime anlamı “değişim”. Değişimin nasıl olduğu, bu süreçte hangi etkenlerin, hangi oranda rol oynadığını araştırmak evrimin ana konusu. Amaç, bütünüyle doğanın işleyiş mekanizmasını açıklayabilmek. Bu anlamda evrim; anorganik evrim, organik evrim ve sosyal evrim olarak üç farklı kavramı birden içeriyor. Anorganik evrim, cansız maddelerin değişimini inceliyor. Bu, evrenin oluşumundan-canlıların temel yapı taşlarını oluşturan cansız maddelerin ortaya çıkışına kadar gelişen tüm olayları içeriyor. Organik evrim canlıların değişimini inceliyor. Sosyal evrimse, toplumların değişimini inceliyor.

‘KOVİD SALGIN DÖNEMİNDE HIZLI MUTASYONLARI YAŞADIK’

Anadoluviusturkae'deki buluntular.
  • Evrim teorisi Darwin’den sonra ne yönde gelişti?

-Canlılar arasındaki benzerlik ve farklılıkların nasıl ortaya çıktığı bilimsel gözlem metodlarıyla ilk kez Charles Darwin tarafından bir kuram olarak açıklanmış olduğu için evrim kuramı, Darwin’in ismiyle özdeşleştirilerek “Darwinizm” adıyla anılıyor. Darwin’in organik evrim görüşünde evrim, uzun süreler boyunca, nesillerde yavaş, yavaş fakat devamlı olarak meydana gelen değişikliklerin tümünü kapsıyor. Bu değişikliklere mutasyon deniyor. Küçük mutasyonlar biriktirilerek, canlı topluluklarının genetik yapılarını değiştiriyor ve böylece, bir türden- farklı başka bir tür meydana geliyor.

Darwin’in, türlerde uzun zaman içinde ve yavaş yavaş gerçekleştiğini savunduğu değişikliklerinden kaynaklanan farklılaşmalar daha sonra Hugo de Vries (1848-1935) ’in ortaya koyduğu “Mutasyon teorisi”nde, birdenbire ortaya çıkan ani değişiklikler olarak da gösteriliyor. Biz bunu 2020 yılında yaşadığımız ve halen de içinde bulunduğumuz Covid salgın döneminde hızlı mutasyonlar olarak gördük, yaşadık ve halen de yaşıyoruz.

‘DARWİN’İN ÖNGÖRÜLERİYLE GÜNÜMÜZ KURAMI ÇOK FARKLI’

Darwin’in henüz kalıtımın temel unsurlarını bilmediği 1830-1850 yıllarındaki öngörüleriyle, günümüzde geçerli olan evrim kuramı arasında çok büyük farklar var zaten. Evrimin, Darwin’le birlikte anılması; genel bir yanılgı olarak sadece organik evrimi kapsadığının zannedilmesine de neden oluyor. Oysa Darwin, evrimin sadece organik evrim kısmıyla ve felsefesiyle ilgili.

‘BİR TEMEL DİYALEKTİK HALİNİ ALDI’

2000’li yıllardan itibaren evrim sadece biyoloji bilimiyle sınırlı kalmayıp; fizik, kimya, tıp, astronomi, jeoloji, paleontoloji, paleoantropoloji, antropoloji, tarih, arkeoloji, sosyoloji, iktisat bilimlerinin de ilgi alanları içine giren bir temel diyalektik halini aldı. Evrimsel analiz yöntemleri ve kanıtları hızla çoğaldı. Örneğin, ara (geçiş) formlar olarak fosil verilerin sayısı arttı. Ülkemizde Çorakyerler (Çankırı) Omurgalı Fosil Yatağı’ndan bulunan Anadoluviusturkae de böyle bir örnek. Bu buluntuyla, insanlık tarihinde köklerin başlangıç noktası olarak Çorakyerler gösterildi.

Günümüzde hızla ilerleyen teknolojiye koşut olarak gelişen evrimsel biyoloji, moleküler biyoloji, genetik bilimleriyle, evrimsel tıp ve biyomedikal çalışmaları da evrim çalışmalarına kesin ve tartışmasız kanıtlar sunuyorlar.

‘ÜLKEMİZİ ORTAÇAĞ AVRUPASINA GÖTÜRMEK Mİ AMAÇLANIYOR!’

  • Evrimi ders müfredatından çıkarmak mümkün mü?

-“Hayatın Başlangıcı ve Evrim” ünitesi, 2016’ da Biyoloji dersi müfredatından kaldırılmış ve böylece mümkün olmuş zaten. Üstelik, Milli Eğitim Bakanlığı’nın planladığı ve 2024-2025 eğitim öğretim yılından başlamak üzere 8 yıl boyunca geçerli olacak yeni müfredat taslağında da Biyoloji dersi müfredatında artık "Yaratılış Teorisi"nin temel alınacağı belirtiliyor.

TEORİ DEĞİL DOGMA

Sözlük anlamıyla teori; bir olgunun sürekli olarak doğrulanmış gözlem ve deneyler temel alınarak yapılan açıklamalarını kapsıyor. Bu anlamda; yine sözlük anlamıyla; “evren, dünya ve yaşamın, doğaüstü ilahi gücün eylemi olarak 6 günde yaratıldığını, canlılığın 6-8 bin yıllık bir geçmişi olduğunu” savunan “Yaratılış Teorisi” de teori değil, “dogma” statüsünde. Sözlük anlamıyla dogma; doğruluğu deneyden geçirilmeden kabul edilen, doğru diye öne sürülen öğretiyi kapsıyor. Teori değil, dogma olan “Yaratılış teorisi” ilk kez; ABD merkezli tarikatlar (evanjelist) tarafından ortaya atılmış. Bunun merkezinde “yeni yaratılışçılık” olarak da bilinen “akıllı tasarım” görüşü var. Akıllı tasarımda; organizmaların yapısı, evrenin düzeni ve yaşam, bir üstün varlığa veya tasarımcıya atfediliyor.

SÖZDE BİR DERNEK PROTOKOLÜYLE OKULLARDA SEMİNERLER VERDİLER

Ülkemizde bu görüşü savunan bir cemaat yapılanmasının 2006 yılında büyük şehirlerin merkezlerinde, yollarda “Yaratılış Atlası” dağıttığını, öğretmen ve akademisyenlere bunları postaladığını, büyük alışveriş merkezlerinde stantlar açtığını ve adresinde gözükmeyen, sözde bir dernekle yapılmış bir protokol yoluyla okullarda seminerler vermiş olduğunu not ettikten sonra, Biyoloji dersi müfredatına böylesi bilimden uzak, tasarıda belirtildiği şekliyle “…Özel Amaçları” eklemekle, ülkemizi aletsel teknolojinin ve bilgi birikiminin olmadığı, din adamlarının feodal baskısında olan ve evrim tartışmalarının kıyasıya yaşandığı Ortaçağ Avrupasına götürmek mi amaçlanmaktadır diye sormak gerekiyor.

Umalım ki taslak kesinleşmemiş olsun!

Bu ne yaman çelişki diye sormazlar mı, bir yanda dünyanın en saygın akademisyenlerinin bulunduğu Jeoloji, Biyoloji, Antropoloji, Genetik ve Moleküler Biyoloji bölümleriniz var, diğer yandan müfredatınızda evrim yok!

‘HEDEFİM AYDINLANMAYA KATKI SAĞLAMAK’

Prof. Dr. Nurdan İnan, müzelerde fosil sergileri açmış, köy okullarından fen liselerine kadar pek çok okula laboratuvar (fosil), okul müzeleri ve kitap desteği vermiş bir isim. Yayımlanmış çok sayıda ders kitabı, sözlük, TÜBİTAK yayınlarından çıkan Fosil Atlası’nın yanı sıra ODTÜ Yayıncılık’tan çıkan, çocuklara yönelik ‘Amatör Bilimci’ kitaplarının yazarı.

Üniversitedeki öğretim üyeliğinden emekli olduktan sonra ise İnan, derleme yazılar yoluyla yoğun bir ‘popüler bilim’ çalışmasına yöneldi. “Böylece doğa ve yerbilimleri disiplininin yaygın kitlelerce içselleştirilmesini ve aydınlanmaya katlı sağlamayı” hedeflediğini söylüyor. Prof. Dr. Nurdan İnan, 2010 yılından beri Bilim ve Ütopya dergisinde düzenli olarak her ay ‘doğa Tarihinden Notlar’ köşesinde yazılar yazıyor.

Sonraki Haber