Saime Cantürk Aydınlık'a konuştu – 1: ‘Memleketime, kültürüme sevdalıyım!’

Ben Türkmen’im. Kökümüz Oğuz boylarına kadar dayanır. Oğuz Hanın oğlu, Gökhan’ın boyu Çepni kızıyım. Çepnilerin tarihine bakarsanız mücadelecidirler. Ben de mücadeleci yönümle, Çepni ruhunu tam taşıyorum

Bu hafta, TRT sanatçımız İbrahim Can ile birlikte, İzmir Radyosu’nun belki de en mücadeleci, günlük yaşamında da “Cumhuriyet kadını” olan değerli Saime Cantürk’ün Söke Belediye binasındaki odasında, konuğu olduk. Sanatçımız haksızlıklara karşı yılmadan verdiği mücadelelerle, kendini ve başkalarını ezdirmeyen Oğuz boylarından Çepnilerin ruhunu taşıyor. Türkülerimizi hikayeleriyle ele alıp, halk biliminin kurallarına göre değerlendiren, tahrifat ve eksikliklerini tespit edip, düzeltilene kadar takibi bırakmayan bir halkbilimcimiz. Hayatı boyunca nesi varsa paylaşmış… En çok da insanlığa sevdalı, memleketine sevdalı, kültürüne sevdalı. Sanatçılığının yanında Söke Belediyesi Meclis üyeliği de yapıyor. Sanatçımızın sohbetinden zaman zaman duygulandık ve çok büyük bir keyif aldık. Buyurun değerli sanatçımızı birlikte dinleyelim…

1959 yılında Aydın'ın Söke Sofular Köyü’nde doğdum. Babam, Rüştü Serbes, Annem Mukaddes Serbes. Kardeşlerim büyükten küçüğe Mutlu, Ali Ekber ve en küçük kız kardeşim Sefa.

Bizim köyümüz üç mahalle idi. Terziler, Helvacılar, Sofular. Ben Helvacılar mahallesinde doğdum. Beşparmak dağlarının eteklerinde... Doğayla iç içe, çok güzel bir köydür. Köyümü çok seviyorum. Onun için İzmir'i bırakıp Söke'ye geldim. Dağlarda yaşamak çok zordur. Elektrik yok, su yok. Gaz lambası ve gemici fenerleri ışığında ders çalışarak ilkokulu bitirdim.

Yalın ayak, doğru dürüst ayakkabı bulamazdık. Üç kilometre yaya okula giderdik. Evin en büyüğü olduğum için de kardeşlerimin annesi gibiydim.

Bizim oralarda doğar doğmaz her şeyi öğreniyorsun. Ben ilkokula giderken kuru fasulye pişirmesini biliyordum.

Babanız Söke’ye nereden gelmişti?

Orta Asya'dan bu yana dedemin babası döneminde, Çepni toplumu Gaziantep üzerinden çocukken buraya gelmişler ve burada evlenmişler. Babamın anneannesi, babaannesi Sünni ve Yörük. Buraya yerleşmişler. Ben Türkmen’im. Kökümüz Oğuz boylarına kadar dayanır. Oğuz Hanın oğlu, Gökhan’ın boyu Çepni kızıyım. Çepnilerin tarihine bakarsanız mücadelecidirler. Ben de mücadeleci yönümle, Çepni ruhunu tam taşıyorum. En çok da memleketime sevdalıyım, insanlığa sevdalıyım, kültürüme sevdalıyım. Bu kültürün yok olmasına izin verilmemeli, çocuklarımıza, geleceğimize taşımalıyız.

Ailede müzik ile ilgilenen var mıydı?

Annem Türk Sanat Müziğini şahane okur. Bir gün, annemin sesini, emekli TRT sanatçısı Selim Öztaş arkadaşımıza dinlettim. Keşke sen gireceğine annen girseymiş sınava dedi. Anne tarafım, dedem, bütün dayılarım keman, ut çalarlardı rahmetli oldular şimdi.

BEŞ ALTI YAŞLARINDA TÜRKÜ SÖYLEMEYE BAŞLADIM.

İlk türkü söylemeye ne zaman başladınız?

O dönem televizyon yoktu. Siyah beyaz televizyonlar sonradan çıktı. Radyodan türküler dinlerdim. Mikrofonu hayatımda hiç bilmedim, görmedim. Amcam Almanya'dan yuvarlak bir saç fırçası getirmişti. Evde yalnız kaldığımda, o saç fırçasını görmediğim mikrofon yapar, aynanın karşısında türkü söylerdim. Ve böylece beş altı yaşlarında, türkü söylemeye başladım. İlk söylediğim türkü de “Suya düştü gülümüz, ötmüyor bülbülümüz.”

İlkokulda türkü söylemeye devam ettiniz mi?

İlkokul bire başladım. Matematik derslerini çok sevmezdim, sıkıldığımda parmak kaldırır, “Öğretmenim ben bir türkü söyleyebilir miyim?” derdim. Dersi kaynatacağız ya… Ondan sonra öğretmenim bana ev ödevi vermeye başladı. Saime haftaya yeni türkü öğrenip geleceksin diye. İlkokul yaşamım da böyle türkülerle geçti.

AYAKLARIM ÜZERİNDE DURMAYI ÖĞRENDİM

Ortaokul ve lise de türkü konusunda aktif oldunuz mu?

İlk okuldan sonra babama okumaya devam etmek istediğimi söyledim. Amcalarım Söke'nin içinde oturuyordu. Kimsenin evinde kalmak istemediğim için babama ayrı ev tutalım dedim. O da paralı bir yurt buldu ve beni yerleştirdi. Babam çok zor şartlarda, hayvanlarını satarak, sırtına ceket almayarak beni okuttu. Ortaokulu ve liseyi yurtta kalarak bitirdim. Bana çok faydası oldu. Ne gibi faydası oldu? Ayaklarımın üzerine dimdik durabilmeyi ve kendi başıma mücadele edebilmeyi öğrendim. Anne yok, baba yok, kardeş yok. Kendi başına bir sorumluluğum vardı.

LİSEDEYKEN DERLEMEYE BAŞLADIM

Lisede türkü adına neler yaptınız?

Lisede okulun solistiydim. Hatta sanatçı arkadaşlarımızdan Hüseyin Yaltırık lisede, benden iki sınıf üstteydi. O saz çalardı, ben okurdum. Onunla okuduğum türküler arasında, “Dam üstüne çul serer” ve “Zahidem” türküsü de vardı.

Bu arada köyde kimler türkü söylüyor diye araştırmaya da başladım. Bir yandan büyüklerden türküler öğreniyorum. “Aydın içinde Kapalıçarşı” türküsünü ve “Koca meşe dediğimiz” Ege oturak havasını halamın eşinden, eniştemden öğrendim.

Babamdan, daha çocukluğumda “Gitme Turnam gitme, dağlar salında” Sivas semahını öğrendim.

OKUL BİTTİ İŞ BULMA TELAŞI BAŞLADI

Lise sonrası müzik eğitimi alabildiniz mi?

Lise bittikten sonra bana iş aranmaya başlandı. Babam İş Bankası’na sokmaya çalışıyor, “masa başında oturamam” deyip, istemiyorum. Yine polislik sınavlarına soktular, Aydın'dan birinci olarak kazandım. O zaman Türkiye çapında seksen polis alınacaktı, onu da istemedim. Hemşirelik sınavlarına götürdüler, kazandım ama “ben insanları iyilik için bile olsa iğne yapamam” deyip onu da istemedim.

O arada, çevre, amcalarım, evin büyük kızı olduğum için anneme, babama bu kızı bir an önce evlendirelim diye baskı yapıyorlar. Sonunda Allah rahmet eylesin ziraat mühendisi eşim Mustafa Cantürk ile beni nişanladılar.

HZ. ALİ GEÇEN TÜRKÜLER DENETİMDEN GEÇMİYORDU

“Gitme Turnam Gitme” türküsünü kimden derlediniz?

Babamdan, daha çocukluğumda “Gitme Turnam gitme, dağlar salında” Sivas semahını öğrendim. Bir dönem türkülerde “şah” demek yasaktı. Hazreti Ali geçmesi yasaktı. Yasaklayan bir madde yoktu ama denetimden geçmiyordu. Mesela ben korkumdan,

“Aman durnam aman Ali misin sen

Gitme durnam gitme dağlar salında”

bu türküyü sınavda okuyamadım. O zaman kimse bilmiyordu bu türküyü.

Gitme durnam gitme dağlar salında

Hakkın kelamını kesme dilende

Sevdiceğim galmış Kenan elinde

Bağlantı:

Durnalar o şahı görmediniz mi

Aman durnam aman aman Ali misin sen

Yoksa hünkar Hacı Bektaş Veli misin sen

Ali sevilmez mi deli misin sen

Gitme durnam gitme dağlar dumandır

Bizim güttüğümüz hey dost ikrar imandır

Dosttan (yardan) ayrı düştüm halim yamandır

Bağlantı

Şahatayim gurban binlerce yaşa

Daha neler gelir gelir sağ olan başa

Bizden selam olsun gavim gardaşa

Kenan ili: Yakup'un memleketi, bugünkü

Filistin'i içine alan bölge

Durna (Turna): Tarih boyunca sadakat, gurur, sevgi, barış, umut, mutluluk sembolü olmuş, yaklaşık 100 yıl yaşadıkları söylenen, tek eşli yaşayan ve eşleri ölünce bir daha eşleşmeyen, çiftler halinde yaşasalar da büyük katarlar

halinde uçan, Alevi-Bektaşi inancında kutsal

sayılan bir kuştur.

Yöresi: Sivas

Kaynak Kişi:

Rüştü Serbes

Derleyen ve notaya alan:

Saime Cantürk

Makamsal Dizi:

Gülizar

Konusu-Türü : Deyiş

Ses Genişliği: 6 Ses

Gelecek hafta türkümüz "Goca Dağın Başında Bir Ulu Meşe"

Sonraki Haber