Şam’dan davet: Rus askeri Suriye’ye dönsün
Suriye Hükûmeti’nin, İsrail’in saldırıları altındaki güney vilayetlerde görev yapması için Rus güçlerini yeniden ülkeye davet ettiği öğrenildi. Bu durumun İsrail müdahalesini sınırlayacağı ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumada destek sağlayacağı değerlendiriliyor.
Rusya’nın köklü gazetelerinden Kommersant, “Suriye Rus Askerlerini Özledi” başlığıyla yayınladığı haberde, Şam yönetiminin Rus askerlerini Suriye sınırlarını korumak için yeniden bölgeye çağırdığını yazdı. Habere göre Şam, Rus askeri devriyelerinin Aralık 2024’teki rejim değişimine kadar yaptığı gibi Suriye’nin güney vilayetlerinde görev yapmasını talep etti. Kaynaklar, bu adımın İsrail’in Aralık 2024’ten bu yana güney bölgelerde yürüttüğü askeri faaliyetleri sınırlayabileceğini belirtiyor. Rejim değişikliğinden sonra Rusya, kuzeydoğudaki Kamışlı çevresi ve sahil üslerinde varlığını sürdürüyordu.
Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şaybani’nin 31 Temmuz–1 Ağustos tarihleri arasındaki Moskova ziyareti sonrası, Rus devriyelerinin yeniden bölgeye dönebileceği konuşuluyor. Esad yönetimi devrilirken İsrail, Golan Tepeleri’ni işgal etmiş, güneyde üsler ve karakollar kurmuştu.
Son aylarda İsrail ordusu, Suriye sınırları içinde operasyonlar düzenleyip, Suriyeli vatandaşları hukuksuz şekilde tutukladı. Ayrıca SDG ile işbirliği içinde Süveyda’da ayrılıkçı Dürzi gruplara destek vererek Suriye ordusunun bölgedeki müdahalesini engelledi ve Şam’a gözdağı vermek için sivillerin yoğun olduğu Emevi Meydanı’ndaki Genelkurmay binasını vurdu.
‘KAYNAKLAR DOĞRULADI’
Bu çerçevede Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara liderliğindeki geçiş hükûmeti, Rus askerlerinin güney sınırında devriye yapmasını istiyor. İddiayı Suriye tarafındaki kaynaklarımıza da sorduk. Bölgedeki kaynaklar iddiaları doğruladı.
Önceki dönemde de Ruslar, Esad ile Dürziler arasında köprü kurarak bölgedeki gerilimi düşürmüştü. Kaynaklar, Rusya’nın eski konumuna dönmesinin İsrail’in müdahalesini sınırlayabileceğini vurguluyor.
Rus askerleri sadece güneyde değil, SDG kontrolündeki bölgelerde de isteniyor. Şarkul Avsat’ın haberine göre, Moskova ziyareti sonrasında Kamışlı çevresinde Rus askeri devriyeleri görüldü. Haberde Rus askeri konvoyunun SDG’nin katılımı olmadan iki helikopter eşliğinde doğuya ilerlediği belirtildi. Kamışlı, Türkiye sınırına yakın ve PYD/SDG’nin işgali altında bulunuyor. Aralık 2024’ten sonra Rus askerleri Tartus’taki donanma lojistik üssü ve Lazkiye’deki Hmeymim hava üssündeki varlığını korudu. Al-Arabi al-Jadid’e göre Rus Hava Kuvvetleri, Kamışlı’daki askeri havaalanını da kullanmaya devam ediyor.
Suriye Hükûmeti’nin yeniden Rusya ile temasını ve Rus askerlerinin bölgeye dönüşünü Vatan Partisi Rusya Temsilcisi Doç. Dr. Mehmet Perinçek’e sorduk. Perinçek, Aydınlık’a şunları anlattı:
‘BİRLİĞİN YOLU ASTANA’DAN GEÇİYOR’
“Dünyaya baktığımızda, kamplaşmanın belirgin şekilde sürdüğünü görüyoruz. Bir tarafta ABD, İsrail ve Atlantik bloğu yer alıyor. Bu blok, Avrasya’daki ülkeleri önünde engel olarak görüyor ve parçalamak için çeşitli adımlar atıyor; son gelişmeler de bunu doğruluyor. Hedefteki ülkeler, kendi toprak bütünlüklerini ve milli çıkarlarını yalnızca kendi güçleriyle koruyamayacaklarını biliyor. Karşılarındaki düşman gücü düşünüldüğünde, bunu ancak uluslararası ittifaklar içinde başarabilirler. Suriye’de de benzer bir durum söz konusu. Şara iktidara geldikten sonra İran’a karşı düşmanlığı sürdürürken, Rusya’yı doğrudan karşısına almamaya özen gösterdi. Daha önce Rusya’ya karşı mesafeli bir tutum vardı; üsler tamamen çekilmemiş, bekleme süreci işletilmişti. Şara Hükûmeti, Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumanın, karşısındaki düşmana eş değer bir güç yaratmakla mümkün olduğunu görmüş olmalı.
“Bir taraftan İsrail, Suriye’ye yönelik işgalini genişletmeye devam ediyor. Hükûmet değişikliğinin ardından sınırlarını genişletti, hava üslerini, cephanelikleri ve Şam’daki Genelkurmay Karargâhı ile Başkanlık Sarayı çevresini hedef alarak Şara Hükûmeti’ne açık bir mesaj gönderdi. Bu nedenle, Suriye’nin kendi güçleriyle tek başına denge yaratması mümkün değil; ülke, İsrail’in işgali sırasında neredeyse hiç direnemedi.
“PYD/SDG/YPG güçlerinin Şam’a bağlı olmadığını da görüyoruz. Başlangıçta sözde bir teslimiyet havası vardı; silahlar bırakılıyor ve merkezi hükûmete katılım sağlanıyordu. Ancak Öcalan’ın talimatlarına uymadıkları ve bağımsız hareket ettikleri netleşti. İsrail ve ABD’nin varlığı, bu örgütlerin Suriye’nin toprak bütünlüğüne dahil olmamasına yol açıyor ve Şara Hükûmeti’ni yeni ittifak arayışına yönlendiriyor. Eğer Şara Hükûmeti gerçekten ülkenin toprak bütünlüğünü istiyorsa, eninde sonunda Astana sürecine dönmek zorunda. Alternatif bir seçenek yok; başka bir güç havadan inmeyecek ve İsrail ile ABD planlarından vazgeçmeyecek. Bu nedenle Türkiye, Rusya ve İran gibi güçlerle ortak hareket etmek kaçınılmaz. İran’a karşı düşmanlık da toprak bütünlüğü hedefleniyorsa sınırlı bir şekilde sürdürülebilir.
‘TÜRKİYE ÖNCÜ ROL OYNAMALI’
“Burada Şara ile Putin’in yan yana tokalaşması değil, stratejik işbirliği ön plana çıkmalı. Bunun için Türkiye’nin öncü rol oynaması gerekiyor. Ancak niyet etmek yeterli değil; uygulanabilir ve bütüncül bir strateji şart.
“Güney Kafkasya’da ABD ve Trump yoluna izin vererek Suriye’nin toprak bütünlüğü korunamaz. Bu durum, Rusya, İran ve Çin’le karşı karşıya gelmeye, Amerika’nın güçlenmesine ve Suriye’nin parçalanmasının zeminine yol açar. Türkiye, ABD’nin Suriye üzerinden geliştirdiği planlara, Trump yolu ile İsrail ve Netanyahu projelerine karşı dikkatli durmalı; Rusya ve İran ile sıkı iş birliği geliştirmeli ve Şam Hükûmeti’ni sürece dahil etmelidir. Aksi takdirde Türkiye hem güven kaybedecek hem de Suriye’de gerekli önlemleri almak zorlaşacaktır.”
Şara’ya Esad benzetmesi tekrar gündemde
Heyet Tahrir Şam liderliğinde Beşar Esad’ı deviren Ahmed Şara’nın Suriye Cumhurbaşkanı olarak kurduğu yeni kabine, ABD, İsrail ve PYD/SDG çevrelerinde eleştirilmişti. Şara hem Esad’a hem de eski Baas sistemine benzetilmişti. Mart ayı başında ilan edilen Anayasal Bildirge’ye uygun kabineyi açıklayan Şam yönetimine, Pentagon’un psikolojik savaş uzmanı Michael Rubin, “Suriye'nin yeni cumhurbaşkanının reform hakkındaki iddialarına inanmayın.” diyerek, Şara için “Sadece İslamcı bir Beşar Esad” ifadesini kullandı. Ayrıca, Esad dönemi muhaliflerinden Şeyh Abdullah Tamimi de Ahmed Şara’yı Esad’a benzeterek, her ikisinin de Suriye’de federal bir sisteme karşı olduklarını vurguladı. Ağustos başında SDG elebaşı Mazlum Abdi de Şara yönetimindeki yönetimi, Baas dönemini hatırlatarak “merkezi ve totaliter” olarak nitelendirdi. Abdi, Suriye’deki sorunun sistemden kaynaklandığını ileri sürerek ülkenin resmi adının değişmesi gerektiğini şu sözlerle savundu:
“Suriye’nin adı, Baas döneminden bu yana Suriye Arap Cumhuriyeti’dir. Bu ad, ülkenin gerçekliğini yansıtmıyor. ‘Arap’ kelimesi kaldırılmalı; Suriye yalnızca Araplara ait değil, tüm gruplara aittir. Ülkede köklü değişiklikler yapılmalı.”
Geçen mayıs ayında da PYD lider kadrosundan İlham Ahmed, Suriye’de “Baas rejimiyle çözüm olmayacağını, çözümün özerk bir yönetim sistemine geçmekle mümkün olacağını” ifade etmişti.
Trump yolu Suriye için de tehdit
Mehmet Perinçek, Bakü ile Erivan arasında Beyaz Saray’da imzalanan ön protokole göre Zengezur’a yapılması planlanan “Trump Rotası” projesini de değerlendirdi. Perinçek, bu yolun ABD ve İsrail’in bölgedeki planlarıyla bağlantılı olduğunu vurgulayarak, Suriye’nin de tehdit altında olduğunu belirtti ve şunları söyledi:
“Sadece Suriye’nin toprak bütünlüğünü istemek yeterli değil; bunu sağlamak için uygulanabilir ve bütüncül bir strateji hayata geçirilmelidir. Güney Kafkasya’da Trump yolunu açarak veya bu projeye dahil olarak Suriye’nin toprak bütünlüğünü tam anlamıyla koruyamazsınız. Çünkü Amerikan projesine izin verdiğinizde Rusya, İran ve Çin ile karşı karşıya gelirsiniz, Amerika’yı güçlendirir ve Suriye’nin parçalanmasının zeminini yaratmış olursunuz.
“Benzer şekilde, Ukrayna meselesi veya Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve KKTC gibi karşı karşıya olduğu diğer konularda da Atlantik planlarına karşı topyekûn bir uluslararası ittifak oluşturulmazsa, Suriye’deki durum zayıf kalacaktır. Mesele sadece Şara ile Putin’in el sıkışması değil; Türk hükûmetinin ABD ile uyumlu çizgisinden çıkarak kendi stratejisini belirlemesi gerekiyor. ABD’nin Türkiye’ye Suriye’de dayattığı ‘Türkiye himayesinde Kürdistan’ veya ‘Türkiye himayesinde Suriye’ gibi planlardan vazgeçilmelidir.
“Trump yolu dediğimiz yol, aynı zamanda Netanyahu ve İsrail yoludur. Bu yola izin verildiğinde, İsrail Güney Kafkasya’ya sızar, gücünü artırır ve stratejisini pekiştirir. Bu durumda Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmak sadece lafta kalır. Bu nedenle Türk hükûmeti, ABD’nin sunduğu ‘havuçları’ elinin tersiyle itmeli; Rusya ve İran ile sıkı bir işbirliği geliştirmeli ve sürece Şam Hükûmeti’ni de dahil etmelidir. Aksi takdirde Türkiye, Amerikan planlarına uyduğu takdirde Rusya, İran, Hindistan ve Çin ile karşı karşıya gelecek, onların güvenini kaybedecek ve Suriye’de gerekli önlemleri almak zorlaşacaktır.”