Sungur Savran’ın son kitabının anlattıkları-1: Ulusal Kurtuluş ve devrimleri imkânsız kılmanın teorisi

Savran’a göre; Ulusal Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Devrimleri ‘kendiliğinden’ olmuş! Atatürk, İstanbul’da oyalanmış, milli mücadeleye Sovyetler Birliği ikna etmiş, mücadele ederken de Kürtleri aşağılamış. Gerçekler böyle mi inceleyelim.

Emperyalizmin işbirlikçisi PKK, bölücü örgütler, irticacılar 19 Mayıs’a ateş püskürür. Savran da aynı safta.

Devrimci İşçi Partisi (DİP) Genel Başkanı Troçkist fikirleriyle bilinen Sungur Savran’ın Yordam Kitap arasında 432 sayfalık “Bir İhtilal Olarak Milli Mücadele” kitabı piyasaya çıktı.

2007 yılında kurulan DİP’in Gerçek ve Devrimci Marksizm isimli iki yayın organı bulunmaktadır. Flaması ise kırmızı zemin üzerine sarı renkli orak çekiç ve sağ üst köşede yıldız içinde 4 rakamı bulunmaktadır. 4 rakamı Lev Troçki’nin önderliğinde 1938’de kurulan 4. Enternasyonali simgelemektedir.

ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞI DEĞİLMİŞ

Sayın Sungur kitaba “Anadolu’da koskoca Türk-Yunan Savaşı” (s.12) diye başlıyor. Sivil toplumcu ideolojinin ilklerinden İdris Küçükömer’i hatırlamadan edemedik! İbrahim Kaypakkaya dâhil pek çok solumsu oluşumun fikir babası olan Küçükömer Milli Kurtuluş Savaşı’nı “Türk-Yunan Savaşı” olarak değerlendirmişti. Benzerlik şaşırtıcı değildir. Çünkü aynı kaynaklardan besleniyorlar.

“Milli Mücadele bir önder olarak Mustafa Kemal’le özdeşleştirilemez. Şu anlamda: Milli Mücadele Rus devriminde Lenin’in ya da Küba devriminde Castro’nun olduğu gibi tek bir önderin sıkı kontrolü altında bir hareket değildir.” diyen Sungur bir de kalkmış “Marksist metot” kullanmamızı öneriyor. Lenin, Stalin, Komintern Atatürk önderliğindeki Kurtuluş Savaşımızı desteklemiş ve örnek göstermiştir. Milli Mücadele, İstiklal Harbi, Milli Kurtuluş Savaşı, Ulusal Kurtuluş Savaşı birbirinden ayrı anlamları içermez. Hepsi aynı kapıya çıkar.

PERİNÇEK’İN YILLAR ÖNCE ORTAYA ÇIKARDIĞI GERÇEKLER

Sungur Savran’ın en dikkat çeken cümlesi ise, “Milli Mücadele olarak anılan süreç hiçbir şekilde bir ulusal kurtuluş savaşı olarak nitelenemez” değerlendirmesidir. Nedeni neymiş okuyalım: “Anti kolonyal ya da sömürgecilik karşıtı ulusal kurtuluş savaşları en ince sosyal, ekonomik ve kültürel kılcal damarlarına kadar istila edilmiş sömürge halkların özgürleşme savaşlarıdır.” Dönemin Sovyet liderleri Lenin ve Stalin'in (gerçi kendileri Stalin düşmanıdır) yazı ve konuşmaları ülkemizde bilinmektedir. Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in derlediği ve Kaynak Yayınları arasında çıkan “Komintern Belgelerinde Türkiye” kapsamlı kitap Savran’a yeterince yanıtla dolu. Lenin Sovyet Büyükelçisi Aralov’u Türkiye’ye gönderirken şunları söylemiştir: Türkler milli kurtuluşları için savaşıyorlar…” (D. Perinçek, Kemalist Devrim-1, Teorik Çerçeve. S. 38). Bir parantez açalım, Birinci Enternasyonal (1864) ve İkinci Enternasyonal (1889) esas olarak Avrupa’daki partilerden oluşuyordu ve olumlu anlamda Avrupa Merkezliydi. Mart 1919’da Lenin’in önderliğinde kurulan 3. Enternasyonal (Komintern) ise Asya rüzgârını arkasına almış Avrasyalıydı ve daha yaygındı. Ayrıca 1917 Büyük Ekim Devriminin ardından kurulması da özel bir anlam kazandırıyor.

Sungur Savran ise milli kelimesi üzerinde oynuyor. TDK sözlüğünde millinin karşılığı şöyledir: “(Arapça) Milletle ilgili, ulusal”. Ayrıca ulus kelimesi 1934 yılından itibaren kullanılmaya başlandı. Peki, o zaman milli, ulusalın karşılığı değil ise ulusalın karşılığı neydi? Karşımızda tipik Troçkist anlayış var.

6 Ok, Yeni Osmanlılar, İttihat ve Terakki ve Milli Kurtuluş Savaşı mücadelesinin içinde gelişmiş ve olgunlaşmıştır.

ATATÜRK'E BAKIŞTAKİ SAKATLIKLAR

Kitap içeriğinde Mustafa Kemal Atatürk neredeyse yok! Enver Paşa’nın, Çerkez Ethem’in Yunan Komünist Partisi’nin (KKE) daha fazla konu edildiği kitap, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı Troçkist mevziden ateş altına alıyor. Savran’a göre; Ulusal Kurtuluş Savaşımızı ve Cumhuriyet Devrimlerimizi Atatürk dışındaki Sovyetler Birliği, ilk TKP, Enver Paşa, Çerkez Ethem, düzenli ordu dışındaki çeteler ile KKE el ele vererek yapmış! Savran, Atatürk’ü silmek için her yola başvuruyor! Şu tarihi bir gerçektir ve tartışma götürmez, 1919’dan itibaren büyüyen mücadele Atatürk’ün önderliğinde yürüdü ve başarıya ulaştı. Kuvayı Milliye ve diğer direniş içinde yer alan çetelerin inkâr edilemez sınırlı eylemliliklerinin Savran’ın iddia ettiği gibi yalnız başına başarıya ulaşmaları imkânsızdı. Zaten hayat bunu doğrulamıştır. Zorlama tarih yazımıyla bu gerçek değişmez. Kendisinin de kaynak olarak başvurduğu ve bizimde altını çizerek okuduğumuz, Cem Yayınevi tarafından 1973’de basılan Sebahattin Selek’in Anadolu İhtilali kitabı bile yalnız başına Savran’ın teorisinin yanlış olduğunu kanıtlamaya yeter de artar bile. Eğer o kitabı önyargısız, Troçkist anlayışın dışında kalarak okumuş olsaydı bu kadar yanlışı bir araya getirmezdi!

1921 yılına kadar pasif pozisyonda olduğunu söyleyen ve İstanbul’daki 6 ayı değerlendiren Savran’a göre Atatürk, “İngiliz emperyalistlerinin güvenini kazanmak ve Mustafa Kemal’in yaveri sıfatını haiz olduğu Sultan Vahdettin’den bir hükümet pozisyonu elde etmekle sınırlı hayat sürmüştür. Yine, “Mustafa Kemal, Yani İngiliz emperyalizminin ve onun sözünden çıkmayan padişahın hâkimiyetini kabul edip o sınırlar içinde elden geldiğince daha iyi bir sonuç elde etmek.” istiyormuş! Kendisine Kaynak Yayınları arasında çıkan Atatürk’ün Bütün Eserleri’ni (ATABE) öneriyoruz. O zaman rahatlıkla Atatürk’ün İstanbul’da oyalanmadığını, gün tüketmediğini görecektir. ATABE’nin 2. ile 12. ciltlerinde (1919-1921) Atatürk’ün hangi çalışmalar ve fikriyata sahip olduğu görülecektir.

Savran'a Kaynak Yayınları arasında çıkan Atatürk’ün Bütün Eserleri’ni (ATABE) öneriyoruz. O zaman rahatlıkla Atatürk’ün İstanbul’da oyalanmadığını, gün tüketmediğini görecektir.

SOVYETLER İKNA ETMİŞ!

Savran’a göre, Atatürk’ün milli mücadeleye ikna olması başta olmak üzere her şey onun iradesi dışında olmaktadır. Sovyetler Birliği’nin desteğine vurgu yapmak doğrudur ama Atatürk’ü inisiyatifsiz milli mücadeleye ikna edenin Sovyetler Birliği olduğunu yazmak tarihi çarpıtmaktır! “Mücadeleye Sovyet desteğiyle ikna olmuş demektir.” sözünün gerçekle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Bir ulusal devrimci liderin ilerici akımlardan etkilenmesinden daha doğal bir şey olamaz. Atatürk’ün de hem 1789 Fransız İhtilalinden ve hem de 1917 Büyük Ekim Devrimi’nden etkilenmesi gayet normaldir. Normal olmayan bunu kendine göre yontmak ve niyetine göre keyfi olarak yorumlamaktır!

6 OK PRATİKTEN ÇIKTI

Meseleye dar görüş açısıyla yaklaşan ve 19. yüzyıla çakılıp kalarak analizler yapan Sungur, son derece eklektik bir yaklaşım içindedir. Meseleyi işine geldiği gibi eğip bükmektedir. Troçkizmin müzmin hastalıklarından olan saf işçici, tek ülkede sosyalizmi reddeden, her şeyi iç savaşa bağlayan, dünya devrimi diyerek devrimi imkânsızlaştıran bakışıyla kendine ancak tarihin kenarlarında yer bulabilir! Bilimsel sosyalistler (komünistler) ilk önce gerçeğin ışığında tahlillere girişirler. Ben söyledim oldu gibi bir yaklaşım benmerkezciliğin dik alasıdır! Savran ampirizmin girdabında teorik çıkarsamalar ile uğraşarak yol göstereceğini zannediyor!

“Yeni devletin oluşumunun mantığı, Mustafa Kemal’in kafasından çıkmamıştır. Günün ihtiyaçları karşısında pratik içinde toplumun kendi içinden geliştirdiği biçimlerin ulaştığı daha yüksek bir doruktan başka bir şey değildir.” Siz şu söylenenlerden bir şey anladınız mı? “Kafasından çıkmak” ile başlayan cümledeki kendiliğindenciliğin ve evrimciliğin ipuçlarını görüyoruz. Burjuva devlet teorisinin kenarından az buçuk geçenler bile böylesi bir cümle kurmaz! “Mustafa Kemal İstanbul’da oyalanırken” diyen Bay Sungur Atatürk’ü tüm gelişmelerin dışında tutar. Oysa o, hayatın içinde, mücadele ederek, savaşarak yani pratik içinde yeni devletin oluşum sürecini başlatmıştır. 6 Ok bir programdır ve bu Atatürk’e vahiy yoluyla gelmemiştir. Kuruluşuna önderlik ettiği Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın içindeyken inşasına başlanmış ve geliştirilmiştir. Pek çok deneyim ve edinilen birikim sonrası devletin temelleri adım adım kurulmuştur.

SAVRAN'IN GERİCİLERLE BİRLEŞTİĞİ NOKTALAR

19 Mayıs 1919’a saldıran Sungur Savran günün kutlanmasını ve çocukları katılımını alaya alarak iyi bir şey yaptığını zannediyor! Emperyalizmin işbirlikçisi PKK, bölücü örgütler, irticacılar 19 Mayıs’a ateş püskürür. Savran’ın da aynı safa düşmesi şaşırtıcı değildir!

KÜRTLERİ AŞAĞILADI YALANI

“Kürt halkının aşağılanması Batı uygarlığı biçimlerinin halka zorla dayatılmasına kadar birçok konuda Atatürk’ün politikaları ciddi sorunlar içeriyor.” sözleriyle yanlışı doğru diye sunmaya çalışıyor. Birincisi Atatürk iç isyanlar hariç hiçbir şekilde Kürtleri aşağılamamıştır. İkincisi “tek dişi kalmış canavar” olan emperyalist Batı’ya Savran’ın iddia ettiği gibi sonradan yeniden biat etmemiştir. 1934 yılında çıkarılan kanunla Kıyafet İnkılabı uygulanmıştır ve esas olarak gönüllülüğe dayanan ve gericiliği püskürten bir rol oynamıştır. Neden eleştirildiğini ise anlamakta güçlük çekiyoruz!

MİLLİ MÜCADELE KENDİLİĞİNDEN BAŞLAMIŞ

“Türkiye devrimi kendiliğinden başlayan bir devrimdir” diyerek tarihte bireylerin rolünü, devrimlerin kendiliğinden başlamayacağı ve önderliğin zorunlu olduğu gerçeğini bir kenara itiyor. Kendiliğinden başlayan devrim, kendiliğinden başlayan milli mücadele! O zaman sizlere ne ihtiyaç var? Her şey kendiliğinden oluveriyor! Pes doğrusu!

GERİCİ YOBAZ TAKIMLA AYNI SAFTA

Emperyalizmin beslemesi gerici güruhların Çanakkale Direnişini yok saymaları anlaşılır! Çünkü onlar ilericiliğin, devrimciliğin düşmanlarıdır. Ama “Çanakkale Geçildi” ara başlığında Savran şunları söylemesi gerçekten itici ve ürkütücü: “Cihan Harbi’nin ‘vatan savunması’ olduğuna dair gerçeklere bütünüyle aykırı iddiadır. Bu efsane beraberinde, Çanakkale’de verilen savaşın emperyalizme karşı vatanın korunması olduğunu, kazanılan zaferin ise Ekim devriminin gerçekleşmesine katkıda bulunduğu iddia edilecek kadar ileri gider.” “Çanakkale vatan savunması değildir.” Bay Sungur hangi taraftasınız? Yedi Düvelin mi yoksa Çanakkale Geçilmez diyen direnişçiler ve başındaki Mustafa Kemal’in mi? Başka bir alternatif olmadığına göre Savran’ın safı belli!

“Milli Mücadele’yi Mustafa Kemal ile özdeşleştirmenin hiç anlamı yoktur.” diyen Sungur Savran’ın “Milli Mücadele” kitabı Ulusal Kurtuluş Savaşımız dışındaki her konuya uzun uzadıya yer vererek okuru yoruyor.

DEVAM EDECEK

Sonraki Haber