Taşkent: Gelsin ‘mihman’lar çalsın ‘karnay’lar

İpek Yolu’nun kültürel zenginliğini bin yıllardır taşıyan topraklar üzerinde kurulu Özbekistan, 22-27 Ağustos 2019 tarihlerinde Taşkent, Termez, Buhara ve Semerkant’ta dünyanın dört yanından ‘mihmanlar’ın davet edildiği etkinliklere ev sahipliği yaptı. Yazıda Taşkent’teki etkinliği konu alacağız.

Özbekler’i nasıl bilirsiniz? Annenize veya çocuğunuza bakan yardımcı olarak mı? Su damacananızı evinize getiren veya kafede çayınızı servis eden görevli olarak mı? Özbekistan’da çalışan mühendis komşunuzun veya işadamı akrabanızın anlattığı kadarıyla mı? Mantısıyla mı, pilavıyla mı, dansıyla mı?

Sizlere bu yazı dizisinde kadim İpek Yolu’nun hakimi Soğudlar’ın mirasçısı Özbekler’i, Timur’un saraylarına komşu yaşayan Özbekler’i, Türk dilinin ilk şairi Ali Şir Nevai’nin şiirlerini okuyan Özbekler’i, Uluğ Bey’in gözünden göklere bakan, Biruni’yle hesaplar yapan, İbni Sina’yla sağaltan, İmam Buhari’ye kitaplar okuyan Özbekler’i, bir müzik sesi mi duydum diyerek 7’den 70’e, kadınlı-erkekli oyuna kalkan Özbekler’i, dünyanın en güzel üzümlerini yetiştiren, 40 dakikada ahşap sahne kuran, atlas dokuyan, doppi takan, “özlerinin beyi”, yani kendi kendilerinin efendisi gururlu ve keyifli Özbekler’i anlatacağız... Sizleri bugün Taşkent’e, yarın Termez, Buhara ve Semerkant’a, son gün ise Kokand’a davet ediyoruz... Buyurun reyhan kokularına, buyurun gece bile öten kuşları dinlemeye...

Ağustos ve Eylül aylarında Özbekistan, kültürel miraslarını öne çıkaran çeşitli uluslararası etkinliklere sahne oldu. Şevket Mirziyoyev cumhurbaşkanı olduktan sonra Özbekistan’da kültürel varlıkların korunması, tanıtılması ve belgelenmesi için görülür biçimde bir çaba söz konusu. İpek Yolu’nun kültürel zenginliğini binyıllardır taşıyan topraklar üzerinde kurulu Özbekistan’ın bu çabayı çoktan hak ettiğini söylememiz gerekiyor. Dünyanın dört bir yanından “mihmanlar”ın davet edildiği bu etkinliklerden ilki, 22-27 Ağustos tarihleri arasında “Özbekistan, Büyük yolların ve medeniyetlerin kesiştiği yer Özbekistan: İmparatorluklar, dinler, kültürler” başlığı altında Taşkent, Termez, Buhara ve Semerkant’ta gerçekleştirilen Özbekistan Kültürel Miras Haftası. Diğer etkinlik ise, 11-15 Eylül tarihleri arasında Kokand’da gerçekleştirilen Birinci Uluslararası Elsanatları Festivali.

Organizasyonlarda ufak bir aksamanın bile olmadığı her iki etkinlik de, güçlü bilimsel konferanslarla beslenerek birçok ülkeden önde gelen bilim insanı ve uzmanın bilgi ve deneyim paylaşımına sahne oldu. Her iki konferansın sonunda tüm katılımcılara açık toplantılar yapılarak, bilim komitesinin hazırladığı raporlar okundu, eleştiri ve öneriler toplandıktan sonra metnin son hali oylanarak cumhurbaşkanına sunulmak üzere mektup haline getirildi. Günlerce konuşulanlardan tek tek bireylerin kendileri için öğrendiklerinin dışında kolektif bir verim elde etmeye ve bu verimi kurumsal bir fayda olarak somutlaştırmaya dönük bu gelenek, Sovyetler Birliği’nden kalma olsa gerek... Biz de aynı bilinçle, bu iki gezide gördüklerimizi, dinlediklerimizi ve öğrendiklerimizi bireysel yararın ötesinde Türkiye kamuoyuyla paylaşmak için kollarımızı sıvadık...

TAŞKENT’E VARIŞ

Özbekler “mihman”larını, yani misafirlerini “karnay” çalarak karşılıyorlar. Ses ve biçim olarak bizim zurnaya benzeyen bu üç metrelik geleneksel müzik aletinin tarihi oldukça eski. Elbette önceleri Timur’un ordusunun zaferlerini haber veriyormuş; günümüzde başta düğünler ve nevruz olmak üzere her türlü kutlama ve şenlikte kulakların baş köşesinde...

Özbekistan Kültürel Miras Haftası’na katılmak üzere Taşkent Havaalanı’na indiğimizde yolun iki tarafına toplanmış “karnay”cılar ve ellerindeki tepside “nan” (ekmek) ve “halva” (sütten yapılan helva) sunan geleneksel kıyafetli Özbek kızları karşıladı bizleri... Bu karşılama töreni nedeniyle yanımızdaki Japon katılımcı şaşkınlığını gizleyemedi: “Çok şaşırıyorum, artık böyle karşılama ve misafirperverlik kaldı mı?”

Özbekistan coğrafyası, kadim İpek Yolu’nun Semerkant, Buhara,Taşkent ve Hiva gibi çok önemli merkezlerine sahip. Aynı zamanda, Emir Timur’un yani Timur İmparatorluğu’nun başkenti Semerkant, döneminin kültür başkenti olmuş. Böylesine zengin tarihsel birikimi korumak ve geliştirmeye dönük projeler en üst düzeyde destekleniyor. Cumhurbaşkanının himayesinde yapılan etkinliklerde UNESCO Genel Başkanı Audrey Azulay, ABD Yabancı Politikalar Konseyi Orta Asya ve Kafkasya Enstitüsü Başkanı, Orta Asya tarihçisi, S. Frederick Starr, Hermitage, Louvres ve British Museum gibi müzelerden yetkililer ve çok sayıda kültür ve bilim insanı ile uzman katıldı. Türkiye’den de bu projeye katkı sunan kurum ve isimler de var elbette. Öncelikli olarak albümlerin basımı Hasan Konda’nın başında olduğu Mega Basım tarafından yapılıyor. Müzelerimizden de çeşitli eserler proje kapsamında yer alıyor. Örneğin sanat tarihçi Dr. Lale Uluç, “İstanbul kütüphanelerindeki Nevai elyazmaları”nı kapsayan 18. cildin yazarı. Türkiye’den davetliler arasında IRCICA (İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi) Müdürü Prof. Dr. Halit Eren, Türk İslam Eserleri Müzesi Müdürü Seracettin Şahin gibi yetkili ve uzmanlarımız da yer aldı.

Caner Karavit / Kiraz Perinçek Karavit

ÖZBEKİSTAN KÜLTÜREL MİRASLARI ÜÇÜNCÜ ULUSLARARASI KONGRESİ

22-27 Ağustos 2019 tarihleri arasında Taşkent,Termez, Buhara ve Semerkant’ta gerçekleştirilen ‘Özbekistan Kültürel Miras Haftası’ etkinliklerin birinci ayağı idi. Amacı ve hedefi UNESCO’nun kültürel varlıkları koruma ilkeleri doğrultusunda, Özbekistan’ın maddi ve maddi olmayan kültürel miraslarını korumak, tanıtmak, yaymak, bir araya getirerek sergilemek ve yayımlamak olan bu etkinlikler, kültürel varlıkların yayın projesi, bilimsel konferanslar, kültürel alanların ziyareti ve Özbekistan kültürünün tanıtım etkinliklerinden oluştu. 23-24 Ağustos 2019 tarihlerinde Taşkent’te ‘Özbekistan Kültür Haftası’ kapsamında yapılan ilk etkinlik ‘Dünya Koleksiyonlarında Özbekistan’ın Kültürel Hazineleri’ albümü projesinin tanıtımı idi. Bu albüm projesinin ilk bölümü 33 ciltten oluşuyor. Bu projede Özbekistan’ın bugünkü sınırları içinde kalan topraklardan çıkartılan ve dünyanın çeşitli yerlerindeki müze ve koleksiyonlarda yer alan el yazmaları, resimler, heykeller, süs eşyaları, mimari elemanlar vb. yer alıyor. Projenin mimarı, kamu ve özel sektörde birçok üst düzey görevlerde bulunmuş olan, Özbekistan’ın önde gelen basın-yayın şirketlerinin sahibi gazeteci Firdavs Abdukhalikov. 2015 baharında temelleri atılan proje, uluslararası bir bilim konseyi tarafından yürütülüyor. Özbekistan Kültürel Mirasının İncelenmesi, Korunması ve Popülerleştirilmesi İçin Dünya Bilimsel Topluluğu Bilimsel Konseyi’nin başkanı ise Özbekistan Bilimler Akademisi üyesi, arkeolog Prof. Dr. Edvard Rtveladze. Rtveladze, Çehov’un “Kısa tutmak, yetenek göstergesidir” sözüne atıfta bulunarak, akademik de dahil tüm toplantılarda sorun haline gelen süre kısıtlamasına sadık kalan dinamik ve esprili bir bilim insanı. Tüm aralarda mutlaka bir sigara yakan Rtveladze’nin, sigarayı bırakarak bu konuda da örnek olmasını ve bilim dünyasında daha sağlıklı ve uzun süreli yer almasını bekliyoruz.

Büyük emek verilmiş albümlerin basım işi, 20 yıldır Özbekistan’da iş yaparak kendini kanıtlamış, Türkiye’den bir yayıncıya verilmiş: Hasan Kondu. Pırıl pırıl baskı kalitesiyle ve şıklığıyla bizler için de gurur kaynağı oldu Mega Basım.

ÖNCELERİ EKŞİ SONRALARI BALDAN TATLI

Taşkent’teki kongre, sırasıyla Özbek Meclisi temsilcisi, Başbakan yardımcısı, UNESCO temsilcisi, Biimler Akademisi Başkanı’ndan sonra IRCICA Başkanı Prof. Dr. Halit Eren hocamızın “hoşgeldiniz” konuşmalarıyla başladı. Ardından Kazak Bilimler Akademisi Başkanı’nı takiben Kongre Bilim Konseyi üyesi S. Frederick Starr katılımcılara seslendi. Başta Kayıp Aydınlanma, Arap fetihlerinden Timur’a Orta Asya’nın altın çağı olmak üzere Türkçe’de eserleri basılan Orta Asya tarihçisi Starr’ın bilimsel araştırmanın zorluğu ve hazzı konusunda verdiği örnek, insanlığın merakını dindirmek için yüzyıllardır harcadığı çabayı çok iyi betimliyordu. Semerkant’ta toprak altından çıkartılmış 10. yüzyıla ait metal bir kap üzerinde şu yazıyordu: “Öğrenmek ilk başlarda ekşidir, sonraları baldan bile tatlı hale gelir”.

Bu proje, Türkiye’nin kültürel miraslarıyla ilgili birçok yayın olmasına karşılık, hâlâ eksik ve önemsenmemiş kültür hazinelerimizle ilgili kapsamlı bir çalışmanın yapılması gerekliliğini aklımıza getiriyor. Örneğin, dünyanın çeşitli müze ve koleksiyonlarında bulunan (kaçırılmış veya çeşitli yollarla götürülmüş) Anadolu’nun zengin mirasının tamamının kapsamlı bir çalışmayla bir albümler dizisine dönüştürülmesi, Türk devletlerince basılan, ilk Türk parasından günümüze dünyadaki örneklerin hepsini içerecek bir nümizmatik albümü projesi ilk akla gelenlerden...

SOĞUDLAR, EMİR TİMUR VE ALİ ŞİR NEVAİ

23-24 Ağustos tarihlerinde Taşkent İslam Araştırmalar Merkezi’nde gerçekleştirilen “Maddi Ve Maddi Olmayan Kültürel Mirasların Korunması: Zorluklar ve Stratejiler” başlıklı uluslararası konferansa, bölgeye ait kültürel tarihi eserler, eski elyazmaları korunması konusunda dünya çapında uzmanlığa sahip kültür insanları katıldı. Bildiriler, 40 ülkeden 330’dan fazla bilim insanı ve uzman tarafından sunuldu. Konferansın kapsamı, projedeki yeni gelişmeler ve son bir sene içinde basılan 21 ila 33. ciltlerde yer alan kültürel miraslar üzerineydi. Konuşmacılar tarafından, özellikle Timur dönemine atfedilen, dünya ve İslam kültürünün gelişiminde önemli rol oynayan ve ‘Doğu Rönesansı’ olarak tanımlanan bir aydınlanmaya vurgu yapıldı. Bu etkinliklerde, Özbekistan’ın üzerine önemle titrediği iki tarihi şahsiyet öne çıkarılıyor; Emir Timur ve Türkçe’nin ilk şairi Ali Şir Nevai. İpek Yolu araştırmalarının gelişmesiyle yeni yeni üzerinde durulan bir başka alan ise Soğudlar. İpek Yolu ticaretinin 500 ila 1000’li yıllar arasında hakimi olmuş bu İrani kavim, kadim Türkler’e de akıl hocalığı yapmış. Bir yandan Bizans’a elçi, diğer yandan Çinli’ye tercüman olmuşlar. Pencikent, Semerkant, Buhara gibi şehir devletler halinde örgütlenen Soğudlar’ın yaşadığı toprakların büyük bir bölümü bugün Özbekistan sınırları içinde yer alıyor. Dolayısıyla gündemde olan üç önemli projeden biri, Bilim Kurulu üyesi Frederick Starr tarafından sunulan “Sogdiana: İpek Yolu’nun memleketi” adını taşıyor. Konferans sırasında tanıtılan diğer iki proje ise, “Özbekistan’daki 114 Kuran” ve “Özbekistan’daki Arkeolojik Sitelerin Haritalandırılması”.

KUŞAN HAZİNELERİ SERGİSİ

24 Ağustos 2019 tarihinde dünyada nadir görebileceğimiz çapta ve zenginlikte bir serginin açılışı Özbekistan Güzel Sanatlar Galerisi’nde yapıldı: Eski çağlarda bu bölgede yaşamış Kuşan İmparatorluğu’na ait (MÖ.1-MS.3. yy) birçok tarihi eserin ilk kez bir arada gösterime sunulduğu “Kuşan Hazineleri” sergisi. Büyük İskender’in buralara kadar gelip bıraktığı kültürel miraslardan etkilenerek Budist sanatı ilk yorumlamış olan Kuşan İmparatorluğu’nun, kültürel olarak Orta Asya coğrafyasında oldukça önemli yeri var.

EN ESKİ NÜSHALARDAN: UTHMAN KURANI

Özbekistan’ın sahip olduğu bir başka miras, dünyanın en eski Kuran elyazmalarından olan ve Halife Uthman ibn Affan (6-7. yüzyıl) tarafından yazdırılmış olan Uthman Kuranı. Halife Hz. Ebu Bekir zamanında bir araya getirilen Kuran’ın Halife Uthman ibn Affan tarafından kopyaları yaptırılıyor. En erken tarihli olan bu kopyalardan birisi Taşkent Hast İmam Kütüphanesi’nde. Bu nadir elyazması testlerden de geçirilerek 7. yüzyıla ait olduğu Unesco tarafından belgelenmiş. Timur’un Bağdat’tan getirdiği tahmin ediliyor.

Yine bir başka değerli elyazması olan .... yüzyıldan kalma Katalangar Kuranı’yla birlikte sergilenen bu elyazması, neredeyse Hazreti Muhammed döneminden kalmış olması dolayısıyla elbette çok kutsal. Bir de işin şu yönü var: 1400 yıldan fazla bir süredir dünya üzerinde kağıt olarak yaşayan bir elyazması gözünüzün önünde abide gibi duruyor. Kutsal bir metin olmanın yanında, ağaç ataları gibi yüzyıllardır dünyaya kök salmış kağıdın direnç ve sağlamlığı ayrı bir saygı uyandırıyor. Mesela hiç mi yağmur yemedi bu sayfalar veya hiç mi deveden düşüp toza toprağa karışmadı, nemli raflarda kurtlara yem olmadı... Kimi tarihçiler İpek Yolu’nun ipek yolu değil kağıt yolu olduğunu savunuyor. Haklılık payı var diye düşünüyoruz...

Frederick Starr / Kiraz Perinçek Karavit

FREDERICK STARR: TARİH VE MÜZİK ZİYAFETİ

Taşkent Belediyesi tarafından Japon Bahçesi’nde katılımcılara verilen yemek davetinde bir de sürprizle karşılaştık. Davetin ilerleyen saatlerinde, Aziz Abdullaley orkestrası sahnede müziklerini çalarken, tarihçi Frederick Starr’ın sahneye doğru yavaş yavaş ilerlediğini gördük. Starr, sahneye yaklaşarak saksafon çalan Özbek gence hararetli bir şeyler söylemeye başladı. 80 yaşına merdiven dayamış Starr’ın nasıl bu kadar dinamik ve genç kaldığını bundan sonraki hamlesiyle anlamış olduk: Gündüz konferansta cankulağı kabarttığımız hocanın, şimdi de Özbek gençten devraldığı saksafonla yaptığı müziği dinliyorduk... Biz şaşkınlıkla olayı izlerken, Orta Asya tarihçiliğiyle çok iyi tanıdığımız bu ismin, aslında müzik konusunda da ne kadar yetenekli olduğuna şahit olduk. Konferans sırasında kendisiyle tanışmaya gittiğimizde, Türkiye’den olduğumuzu duyunca hemen mesleğe başladığı yerin “Gordion” olduğunu, o günkü heyecanıyla anlattı. Özbekistan kültürel miras çalışmasının bilim kurulunun onursal başkanı olan Starr, konferansın açılışını Semerkant’ta bulunan 10 yüzyıla ait bir parça üzerinde yazan şu sözlerle yapmıştı: “Öğrenmek en başta ekşidir, daha sonraları baldan tatlı gelir.” İşte Starr, hem bilimin hem de sanatın kovanından derlediklerini tatlı tatlı paylaşıyor. Zaman zaman solo saksafon dinletisi sunan, zaman zaman da orkestradaki diğer müzisyenlerle atışan Starr, yaklaşık yarım saatlik müzik gösterisi yaptıktan sonra alkışlar arasında sahneyi terketti. Bizim için unutulmaz bir geceydi. Ayrıca kendisine Kayıp Aydınlanma kitabının Türkçe baskısını gösterince çok mutlu oldu. Meğerse, kitabının Türkçe baskısından haberi yokmuş. Kendisine iki tane göndereceğimize söz veriyoruz ve kitabı imzalatıyoruz. Sohbetimizde bizlere, Kaşgarlı Mahmut ve Yusuf Has Hacip hakkında çalışma yapmamız konusunda tavsiyelerde bulunuyor; kitabında üzerinde durduğu bu iki ismin ve eserlerinin enine boyuna, daha ayrıntılı incelenmesi gerektiğini düşünüyor.

YARIN: Termez, Buhara, Semerkant; Antik kentler, reyhan kokuları, uykusuz kuşlar...

  • Kiraz Perinçek Karavit: Boğaziçi Üniversitesi Asya Çalışmaları Merkezi
  • Caner Karavit: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Sonraki Haber