Tatar Rus basınına konuştu: AB, sorunun parçası, dürüst bir aracı değil

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Batı’nın Kıbrıs meselesindeki iki yüzlü tavrına dikkat çekti. Egemen bir devlet olarak tanınma ilkesinden taviz vermeyeceklerini belirtti. Müzakereler, Pile Yolu ve Rusya ile ilişkiler konusunda önemli mesajlar verdi.

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar Rus basınına konuştu: AB dürüst bir aracı olamaz!

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Rusya’nın resmi haber ajansı TASS’a röportaj verdi. Kıbrıs meselesiyle ilgili son dönemde öne çıkan noktaları değerlendiren Tatar, AB’nin tarafsızlığını yitirdiğini net olarak ortaya koydu.

Ajans muhabiri Andrei Surzhansky'nin sorularını yanıtlayan Tatar, yeniden bir müzakere için şartlarının “iki taraf için de eşit egemenlik ve eşit uluslararası statü temelinde yeni bir resmi müzakere süreci” olduğunu vurguladı.

Pile - Yiğitler yolu projesinin haklılığını anlatan Tatar, “Oradaki Türkler için can simididir” ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı, “KKTC’de yaşayan Rusların burada mülk edinmelerinin de doğal hakları" olduğunu kaydetti. Rusya’nın, ülkesinde konsolosluk faaliyetlerine başlamasından memnuniyetini dile getirdi.

KKTC’nin tanınmasına yönelik umutlu konuşan Ersin Tatar, “KKTC'nin geleceği parlaktır ve her geçen gün tanınmaktayız.” dedi.

TASS’ın yaptığı röportaj şöyle:

'AB, SORUNUN PARÇASI, DÜRÜST BİR ARACI DEĞİL'

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar

Andrei Surzhansky: Kıbrıslı Rum lider Nikos Hristodulidis iktidara geldikten sonra Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik bir dizi girişim başlattı. Bu girişimlerin merkezinde AB'nin bölünmüş ada sorununun çözümüne daha aktif katılımı yer alıyordu. Öte yandan siz AB'nin müdahil olmasına karşı çıktınız. Temel itirazlarınız nelerdir?

Ersin Tatar: 2004 yılında AB, Kıbrıs Rum tarafını, asıl eşit Kıbrıs Türk tarafının rızası olmaksızın tüm ada adına yasadışı bir şekilde üyeliğe kabul ederek kendi üyelik kriterlerini [örgütün] ve uluslararası hukuku ihlal etmiştir. Kıbrıs Rum tarafının [AB'ye] üyeliği, adayla ilgili tüm uluslararası anlaşmalara aykırıdır. Kıbrıslı Rumların yasadışı ve tek taraflı kabulü AB'nin temel ilkelerine de aykırıdır. Dolayısıyla AB sadece bir taraf değil aynı zamanda sorunun bir parçası haline gelmiştir. Bu nedenle AB, Kıbrıs sorununun çözümünde dürüst bir aracı ya da tarafsız bir katılımcı olamaz. Olası herhangi bir çözüm süreci BM Genel Sekreteri'nin himayesi altında gerçekleşmelidir.

KIBRIS MESELESİ ASLA BİR PAZARLIK KOZU OLAMAZ

A.S: Sayın Hristodulidis kamuoyuna yaptığı konuşmalarda AB'nin Türkiye'ye Kıbrıs konusundaki tutumunu değiştirmesi için sunabileceği bazı teşviklerden bahsetti. Söz konusu teşviklerden haberdar mısınız? Ve meselenin bu şekilde formüle edilmesine karşı tutumunuz nedir?

E.T: Kıbrıs bizim için ve anavatanımız Türkiye için milli bir meseledir. Kıbrıs meselesi asla bir pazarlık kozu olmayacak biz de devredilemez haklarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Türkiye ile mükemmel bir diyalog ve koordinasyona sahibiz ve böyle bir yaklaşım hiçbir sonuç getirmeyecektir.

KIRBIS SORUNU NASIL ÇÖZÜLECEK?

A.S: Askıya alınan müzakere sürecinin ancak KKTC'nin eşit egemenliği ve eşit uluslararası statüsünün teyit edilmesi halinde yeniden başlayabileceğini defalarca söylediniz. Herhangi bir şey bu pozisyonu değiştirebilir mi ve sorunun çözümü için başka formüller düşünülüyor mu?

E.T: Müzakerelerin yeniden başlamasından bahsetmiyoruz. Her iki taraf için de eşit egemenlik ve eşit uluslararası statü temelinde yeni bir resmi müzakere sürecinden bahsediyoruz. Biz yeni bir şey istemiyoruz. Kıbrıs Rum tarafınca gasp edilmiş olan devredilemez haklarımızın yeniden teyit edilmesini istiyoruz. Ortak Kıbrıs Cumhuriyeti 1960 yılında Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar tarafından iki kurucu üye olarak kurulmuştur. Kıbrıs Rum tarafının bugün Kıbrıs Cumhuriyeti olarak adlandırdığı şey 1960'taki ortak cumhuriyet değil, ele geçirilmiş ve yasadışı bir Kıbrıs Rum devletine dönüştürülmüş bir yapıdır. Kıbrıs Rum tarafı tarafından Aralık 1963'te yıkılan bu devlet (ortak cumhuriyet - TASS notu) sadece üç yıl sürmüştür. Oysa bugün uluslararası arenada sadece Kıbrıslı Rumlardan oluşan ve otoritesi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırındaki kontrol noktalarında sona eren esir bir devlet var. Her iki taraf da egemenliğinin, gücünün ve yargı yetkisinin nerede başlayıp nerede bittiğini bilmektedir. Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıslı Türkler, KKTC ya da ara bölge üzerinde hiçbir yetkisi ya da hükmü yoktur.

Kıbrıslı Türkler de en az Kıbrıslı Rumlar kadar egemendir ve Kıbrıs Türk devleti de en az Kıbrıs Rum devleti kadar egemendir.

KKTC, tam anlamıyla işleyen, demokratik yollarla seçilmiş hükümeti, parlamentosu ve yargısıyla modern bir devletin tüm niteliklerine sahiptir. Uluslararası toplumun sahadaki bu gerçekleri tanımayı ısrarla reddetmesi kabul edilemez ve savunulamazdır. Kıbrıs Rum liderliği, uluslararası hukuku ihlal ederek, adanın bütününü temsil etme yetkisine sahipmiş gibi davranmaya devam etmektedir. Bu yanılsama "Kıbrıs sorununu" yaratmış ve varlığını sürdürmesini sağlamıştır. Dolayısıyla, Nisan 2021'de Cenevre'de BM Genel Sekreteri'nin himayesinde düzenlenen gayrı resmi "beş artı BM" toplantısında (adanın toplum liderleri, Kıbrıs'ın güvenliğinin garantör güçlerinin dışişleri bakanları ve BM Genel Sekreteri'nin katıldığı bir zirve - TASS notu) sunduğum öneri, adada adil ve sürdürülebilir bir çözümün yolunu açacak gerçekçi bir çerçevedir. İki eşit taraf arasındaki siyasi dengenin yeniden tesis edilmesine yardımcı olacak ve adamızdaki 60 yıllık anlaşmazlığın çözümü için gerekli koşulların hazırlanmasına katkıda bulunacaktır.

BM'NİN PİLE-YİĞİTLER YOLUNA MÜDAHALESİ

A.S: Pile bölgesindeki ara bölgede yaşanan son olay iki toplum arasındaki müzakerelerin yenilenmesi ihtimalini etkileyebilir mi? Bu kadar yerel bir çatışma bu kadar güçlü bir tepki yarattıysa, daha karmaşık konuları nasıl müzakere edeceksiniz?

E.T: Her şeyden önce Kıbrıs adasında iki farklı kimlik, iki halk ve iki devlet olduğu unutulmamalıdır. 1974'teki olaylardan önce var olan ve bugün de varlığını sürdüren Pile - Yiğitler (Arsos) yolunun iyileştirilmesi projesi, Pile'de yaşayan Türk nüfusun sağlık, eğitim, ticaret ve diğer sosyal içerikli hizmetler gibi çeşitli insani ihtiyaçlarının karşılanması açısından büyük önem taşımaktadır. Ayrıca KKTC'nin diğer bölgelerine ulaşımı büyük ölçüde kolaylaştırarak ekonomik kalkınmaya da katkıda bulunacaktır. Ara bölgede Kıbrıslı Türk ve Rumların yaşadığı tek karma köy olan Pile'deki Kıbrıslı Türkler, KKTC'nin geri kalanına ulaşabilmek için köyde bulunan İngiliz askeri üslerindeki gümrük kontrolünden geçmektedir.

Öte yandan, Pile'de yaşayan Kıbrıslı Rumlar herhangi bir sınır veya gümrük kontrolü olmaksızın Güney Kıbrıs'a gidip gelmekte serbesttirler. Dahası, BM [bir zamanlar] Kıbrıs Rum tarafına ara bölgeden geçen iki ana yol inşa etme yetkisi vermiştir ve bu yollar inşa edilmiştir. Dolayısıyla Pile - Yiğitler yolu projesi tamamen insani mülahazalar ve ihtiyaçlar temelinde tasarlanmıştır. Her geçen gün sosyo-ekonomik baskılar ve nüfus azalması ile karşı karşıya kalan Pile'de yaşayan Türk vatandaşları için bir can simidi görevi görmektedir. Ancak bu gerçeklere rağmen UNFICYP birlikleri yolun yapımını engellemiştir. Sonuç olarak, her iki tarafın da kabul edebileceği bir çözüm için çalışıyoruz ve umuyorum ki kısa süre içerisinde bu sorunu çözüme kavuşturacağız.

KIBRISLI RUSLAR KKTC'NİN BİR PARÇASIDIR

A.S: Kıbrıs'ın kuzeyinde Rusça konuşan oldukça büyük bir topluluk var. Bu topluluğun adanın gelişimine katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

E.T: Sizin de belirttiğiniz gibi KKTC'de büyük bir Rus topluluğu var ve Ruslar ile Kıbrıslı Türkler arasında çok sayıda karma evlilik gerçekleşiyor. Gördüğüm kadarıyla bu insanlar KKTC'nin sosyal yaşamına başarılı bir şekilde uyum sağlamışlar ve birçoğu Türk dilini ve kültürünü öğrenmiş ve öğrenmekte. Bu nedenle KKTC'nin bir parçası olmaları ve adanın yaşamın her alanında gelişmesine katkıda bulunmaları gayet normaldir.

RUSYA'NIN KONSOLOSLUK ADIMI

A.S: Rusya Büyükelçiliği kısa bir süre önce Kıbrıs'ın kuzeyinde konsolosluk hizmetleri vermeye başladı. Bu adımı nasıl değerlendiriyorsunuz?

E.T: Bazı tahminlere göre KKTC'de binlerce Rus vatandaşı ve Rusça konuşan toplumun temsilcileri yaşamaktadır ve doğal olarak bu kişilerin konsolosluk hizmetlerine ihtiyacı vardır. Dolayısıyla, insani açıdan bakıldığında, bu karar çok gecikmiş bir karardır. Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, İtalya, Almanya ve Avustralya gibi ülkeler de uzun yıllardır KKTC'de konsolosluk hizmeti vermektedir. Dolayısıyla bu, KKTC'de yaşayan Rus vatandaşları için gerekli ve faydalı bir adımdı.

RUSYA YAPTIRIMLARI VE KKTC'NİN ALTIN FIRSATI

A.S: Ukrayna'daki özel askeri operasyon nedeniyle GKRY, AB'nin Rusya karşıtı yaptırımlarına katıldı ve hava sahasını Rus uçaklarına kapattı. Kıbrıs'a tatile gitmeye alışkın olan ancak doğrudan uçuşlara katılamayan Rus turistleri KKTC'ye çekmek için herhangi bir potansiyel görüyor musunuz? Yakın zamanda yılda 10 milyon yolcuya hizmet verebilecek modernize edilmiş bir Ercan havalimanı açtığınız göz önünde bulundurulduğunda lojistik üzerinde çalışılıyor mu?

E.T: Sözlerime başlarken, Rusya Federasyonu ile Ukrayna arasındaki krizin bir an evvel çözüme kavuşturulması ve bu üzücü krizin yol açtığı insani acılara son verilmesi yönündeki temennimi ifade etmek isterim. KKTC, Kıbrıs Rum liderliğinin engelleyici politikaları nedeniyle ekonomik potansiyelini hayata geçirememiştir. Ekonomimiz ağırlıklı olarak yükseköğretime, yerel üretime ve tabii ki turizme dayanmaktadır. Dünyanın dört bir yanından gelen turistleri ağırlıyoruz ve turizm sektörümüz de dünyanın dört bir yanından gelen turistleri çok kaliteli tatil köylerimizde ağırlamaya hazır. Halihazırda her yıl dünyanın dört bir yanından yaklaşık bir milyon turist ağırlıyoruz.

Turizm altyapımız daha fazlası için hazırdır ve sizin de belirttiğiniz gibi modernize edilen Ercan Havalimanı yılda 10 milyon yolcuya hizmet verebilecek kapasitededir. Bu bağlamda, dünyanın dört bir yanından gelen pek çok turist gibi Rus turistler de güzel ülkemizi ziyaret etmektedir.

RUSLARIN KKTC'DE MÜLK SATIN ALMASI

ABD Büyükelçisi Julie Fisher

A.S: Lefkoşa'da düzenlenen Dünya Kıbrıs Diasporası Konferansı'nda konuşan ABD Büyükelçisi Julie Fisher, Rusların KKTC'de mülk satın almalarından duyduğu endişeyi dile getirdi. Bununla ilgili bir sorununuz var mı? Sizce Kıbrıs'ın kuzeyinde yaşamak ya da zamanlarının bir bölümünü geçirmek isteyen Rusların burada mülk satın almaları normal mi?

E.T: Dünyadaki diğer tüm ülkeler gibi biz de devletimizi anayasamızda ve ilgili diğer kanunlarda yer alan yasa ve yönetmeliklerle yönetiyoruz. Bu durum taşınmaz mallar için de geçerlidir. Bu anlamda gerekli kriterleri yerine getiren herkes taşınmaz mal edinebilir. Mevzuatın bu bölümünde herhangi bir ayrımcılık veya gizli madde bulunmamaktadır.

KKTC'NİN ULUSLARARASI TANINMA SÜRECİ

A.S: KKTC'nin uluslararası alanda tanınmasının an meselesi olduğunu düşünüyor musunuz ve adanın kuzeyindeki düzenlemeyi diyelim ki 10 yıl sonra nasıl görüyorsunuz?

E.T: Daha önce de ifade ettiğim üzere, Kıbrıs meselesinin çözümü için tek gerçekçi formül, Kıbrıslı Türklerin egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün yeniden teyit edilmesi temelinde yatmaktadır. Kimse bizden arkamıza yaslanıp Kıbrıslı Rumların bir anlaşmaya varması için bir 50 yıl daha beklememizi bekleyemez. Halkım hala bu yüzyılda yeri olmaması gereken insanlık dışı tecrit ve ambargolar altında.

Ne yazık ki bu politika Kıbrıs Rum liderliği tarafından ısrarla sürdürülmekle birlikte Rusya Federasyonu da dahil olmak üzere uluslararası toplum tarafından da desteklenmektedir. Bu adaletsizlik sona ermelidir. Her zaman diplomasi ve diyaloğa inandım ancak bu, halkımı statüsüz ve doğal haklarından mahrum bir şekilde yaşamaya devam etmeye terk edeceğim anlamına gelmiyor. Kıbrıs sorununa adil ve sürdürülebilir bir çözüm bulunmasını istiyoruz ancak devletimin geleceğini Kıbrıs Rum liderliğinin insafına bırakmayacağım. Zaman durağan değildir, dinamik bir dünyada yaşıyoruz. KKTC'nin geleceği parlaktır ve her geçen gün tanınmaktayız.

Artık Türk Devletleri Teşkilatı'nın gözlemcisiyiz. Ve kurumlarımız teker teker örgütün ilgili organlarına katılıyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genel Kurul'un 77. oturumunda yaptığı tarihi konuşmada, uluslararası topluma KKTC'yi resmen tanıma ve insanlık dışı izolasyonlara son verme çağrısında bulundu. Bu dönüm noktası niteliğindeki gelişmeler, Devletimin geleceğine ve bölgedeki istikrara olumlu katkıda bulunacaktır. Şu anda statükoyu korumak için hareket edenlerin çok yakında sahadaki gerçeklerin farkına varacaklarına inanıyorum.

Sonraki Haber