Tıbbiyeli vicdanının kurduğu İttihat Terakki

Cemiyet’in bir numaralı kurucusu olan İbrahim Temo her vakit birbirleriyle dertleştiklerini, fakat bu tehlikenin giderilmesi için bir çare bulamadıklarından bahseder ve cemiyet kurarak faaliyete geçmek gerektiğini arkadaşlarına belirtir

“Sarayburnu’nda, şimdi İmarat-ı Askeriye’ye tahsis olunan Gülhane Mektebi adını alan Mektebi Tıbbiye-i Askeriye’de bir teneffüsvakti… Elimdeki tapla dolaşırken İshak Sukûti yanıma sokuldu, yeni bir şeyler olup olmadığını sordu. Ben, aziz vatanın bugünkü durumu ve idare tarzıyla yok olup gideceğini ve bu tehlikenin giderilmesi için bir çare düşünüp faaliyete geçmek, bir cemiyet halinde çalışmak gerektiğinden bahsettim.” (1)

Cemiyetin 1 numaralı üyesi İbrahim Temo cemiyetin kuruluş amacını bu sözlerle anlatmaktadır. Peki İttihad-ı Osmani Cemiyeti’nin Tıbbiye’de kurulması bir tesadüf müydü?

FRANSIZ DEVRİMİNİN 100. YILINDA KURULDU

Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasıyla birlikte Sultan II. Mahmut tarafından kurulan “Asakir-i Mansure-i Muhammediye” (Muhammed’in Muzaffer Askerleri) modern Osmanlı ordusunun hekim ihtiyaçlarını karşılamak üzere Tıbbiye, daha doğrusu Askeri Tıbbiye 14 Mart 1827 tarihinde İstanbul’da açıldı.

Medrese düzeninde açılan bu okulun ilk adı “Tıbhane-i Amire”dir. Bunun yanında, bir de, cerrah yetiştirmek üzere “Cerrahhane” adıyla bir okul daha açılmıştır. Bu iki okul 1836’da “Mekteb-i Tıbbiye” adıyla birleştirilmiştir. Tıbbiye ve Tıbbiyeli kavramları birleşmeden sonra kullanıma girmiştir. (2)

Savaştaki asker kaybını önlemek için kurulan Tıbbiye’de aynı zamanda Harbiye dersleri de verilmekteydi. Bu sebeple Osmanlı’nın Batı’daki fikir akımlarına dönük olan yüzünden etkilenilmiştir.

Tıbbiye eğitimi tıpkı Harbiye ve Mülkiye’deki gibi Batı tarzında ve modern bir anlayışta olduğu için, yeniliklere açık ve ufku geniş öğrencilerin yetişmesini sağladı. Avrupa’da Fransız İhtilali ile ortaya çıkan hürriyet, adalet, milliyetçilik gibi kavramların tartışıldığı ve Osmanlı’daki karşılıklarıyla kıyaslandıkları bir yerdi Tıbbiye. Cemiyetin kuruluş tarihinin, Fransız Devrimi’nin 100. yılına rastlaması da kuşkusuz bir tesadüf değildi.

EVRAK-I MUZZIRA

Cemiyet üyesi askeri tıbbiye öğrencileri Kadir Gecesi’nde Ayasofya Camisi’nden çıkışta “zararlı evrak” (bugün kü dille yasak bildiri) dağıtmışlar ve bu yüzden tutuklanmışlardır. Tutuklamalardan sonra Tıbbiye’den, Kahire ve Cenevre olmak üzere yurt dışına kaçışlar başlamıştır.(3) Tıbbiyelilerde bulunan “evrak-ımuzzıra”, Attila İlhan’ın bir şiirinde şöyle yer almıştır:

Kim kaldı ittihat ve terakki’den

o jön türkler ki – `hariçten

evrak-ı muzırra celbederlerdi’ –

o fedailer ki barut öksürürler

sakal tıraşları mavi

kırmızı bıyıkları biber

Osmanlı İmparatorluğu’nda egemenlik padişaha aitti. Bende “kul” demektir. Herkes padişahın bendesi yani kuludur. Devlet yöneticileri attıkları belgelerde isimlerinin üstüne “bende” yazıyorlardı. Konuşurken çoğu zaman kullanılan “bendeniz” ifadesi o zamanlardan kalmaktadır.

Benzer durum birliklerde, askeri törenlerde ve okul açılışlarında da yaşanır. Mekteb-i Tıbbiye’de de öğrenciler, subaylar tarafından adları okunduktan sonra topluca “Padişahım çok yaşa” şeklinde bağırmak zorundaydılar. Tıbbiyeli öğrenciler bu sözün söylenmesine karşı çıkmışlardır. “Padişahım çok yaşa” diyen bir çok okulun aksine bazı öğrenciler `Milletim çok yaşa”, “Padişahım başaşağı” der, bazıları ise hiç sesini çıkarmazlardı.(4)

Cenevre’de faaliyet gösteren Jön Türkler grubu. Soldan sağa ayaktakiler: İshak Sükûti, Serâceddin Bey, Tunalı Hilmi, kil Muhtar, Mithat Şükrü, Emin Bey. Oturanlar: Eski Berlin Konsolosu Lutfi Bey, Doktor Şefik Bey, Nûri Ahmed, Doktor Reşîd, Münif Bey.

KURULUŞ ANI

Cemiyetin bir numaralı kurucusu olan İbrahim Temo her vakit birbirleriyle dertleştiklerini, fakat bu tehlikenin giderilmesi için bir çare bulamadıklarından bahseder ve cemiyet kurarak faaliyete geçmek gerektiğini arkadaşlarına belirtir. Bu gücü kendilerinde bulamayan arkadaşlarına ise Türkiye’nin başına musallat olan “Etnik-i Eterya”yı üç Rum çırağının kurduğundan bahsederek arkadaşlarını kalpleri vatan sevgisiyle çarpan, namuslu dört Tıbbiyelinin bu işin altından kalkacağına ikna eder.

1889 senesi dört el sıkışır ve yeminler edilir. İttihat ve Terakki Cemiyeti artık kurulmuştur. Cemiyet ilk toplantılarına başlar, görevlendirmeler yapılır. “İnciraltı” ismini verdikleri yerde toplanırlar, ülkenin gidişatı hakkında değerlendirmelerde bulunurlar, önlerine görevler koyarlar. Tıbbiye sıralarında dertleşen vatanseverler, bu cemiyete sarılarak kendilerini ve hayallerini gerçekleştirmeye koyulurlar.

“İnciraltı Toplantısı” veya “On İkiler Toplantısı” dedikleri toplantılarla cemiyet gittikçe büyür. Cemiyetin İtalyan Karbonari Mason Teşkilatı’nı örnek alarak hücreler halinde yapılanması, her üyeye bir sıra numarası verilmesi bu toplantıda kararlaştırılır ve birinci hücrenin birinci üyesi İbrahim Temo olur. Cemiyet hürriyet fikri etrafında özellikle Osmanlı topraklarında yaşamış ve Balkanlar’da ilerici hareketlerin etkisinde kalan Arnavut, Türk, Romen, Boşnak aydınlarının Türkçülük çatısında birleşmesiyle gittikçe yayılır.

İlerleyen yıllarda Osmanlı devletini de yönetecek olan İttihatçı ekipte başta Dr. Nazım, Dr. Bahattin Şakir, Dr. Rusuhi, Dr. Esat Paşa (Işık), Dr. Tevfik Rüştü (Aras), Dr. Abdülhak Adnan (Adıvar), Dr. İbrahim Tali (Öngören) gibi birçok Tıbbiye mezunu önemli görevlerde yeralır.

23 Temmuz 1908 Hürriyet Devrimine önderlik eden öncü partinin temellerini oluşturan Tıbbiyeli kadro, askeri ve mülkiye kanatlarıyla kaynaşarak ilerleyen yıllarda Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin kuruluşunda da önemli görevler üstlendi.

Ülkemizin ilk milli bayramı olan “İyd-i Milli” kutlu olsun.

Bizlere böylesi miraslar bırakan İttihat Terakki Cemiyeti ve önderlerine minnettarız!

Kaynakça:
(1) İbrahim Temo, İttihat Terakki ve Anılarım, Alfa Yayınları, İstanbul, 2013, s.26-27.
(2) Prof. Dr. M. Tahir Hatipoğlu, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Toplumsal ‘İlerleme’nin ve Türkçe Eğitimin Öncüsü Tıbbiye, Hatiboğlu Yayınları, 2. Basım, Ankara, 2011, s.17.
(3) Prof. Dr. M. Tahir Hatipoğlu, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Toplumsal ‘İlerleme’nin ve Türkçe Eğitimin Öncüsü Tıbbiye, Hatiboğlu Yayınları, 2. Baskı, 2011, Ankara, s.96.
(4) Ord. Prof. Dr. Tevfik Sağlam, Nasıl Okudum, İşaret Yayınları, 5. Baskı, İstanbul, 2010, s.59.
Sonraki Haber