Türk basını bu dili kullanmamalı

İşte günün öne çıkan köşe yazıları...

Bugün 8 Mart. Göğün yarısı olan kadınlarımızın gününü kutluyoruz.

Fakat haberler iç açıcı değil.

Dünkü Hürriyet gazetesinin manşetinin hemen yanındaki bir haber dikkatimizi çekti. “Biyoenerji uzmanı Gökhan A. (53) evlerine misafirliğe gelen 17 yaşındaki baldızı H.K.’ya üç kez tecavüz etti.” Bu istismarı “Hayat enerjin düşük, enerji terapisi yapacağım” sözleriyle yapmış.

Yakın zamanda bir haber daha düşmüştü. Spiritüel Danışman Tuğçe Işınsu, “Evli biriyle birlikte olanlar aslında o evliliği kurtarır” sözleriyle gündeme geldi.

İnternette bir haber daha… Elipshaber’den Ateş Çatıkkaş imzalı: “İnci Taneleri dizisinden sonra pavyonda çalışmak isteyen kadın sayısı çoğaldı.” Ateş Hanım bir konsomatris ile konuşmuş. A.Y. “Dilber karakterindeki gibi olan kadınların çoğu alkolün ya da maddenin etkisiyle oynuyor. Mutlu ve kendi isteği ile oynayan o performansı gösteren birini göremezsiniz.” diyor.

Olayların iki yönü var. Birinci yön, Kadın cinayetleri, taciz, tecavüz… Çürüyen sistem kadını pavyona meze yapılmaya çalışıyor. Artık güçlü bir siyasî iradeyle kadınlarımızı üretimin ve hayatın içine sokan, ekonomik koşullarını düzelten, öncü rolleriyle öne çıkartan, bilime, sanata, kültüre daha çok yönlendiren bir düzen gerekiyor. Bu, basına düşen taciz, şiddet, tecavüz haberini azaltacak tek yön.

İkinci yön, basının dili. Biyoenerji uzmanı, spiritüel danışman, yaşam koçu vs… Hiçbirinin “cinci hoca” facialarından farkı yok. Safsata her yanımızı sararken, basınımız da bu isimleri bu lakaplarla sunarak, onların saçma açıklamalarını sunarak aslında o düzenin ekmeğine yağ sürüyor.

Basının da safsataya karşı bir bilim hareketi başlatması gerekiyor. Bu tür haberleri yapmanın çok farklı yolları var. Örneğin: ““Biyoenerji uzmanı Gökhan A.” İle ““Biyoenerji uzmanlığı yaptığını ileri süren Gökhan A.” arasında bir fark var. “Spiritüel Danışman Tuğçe Işınsu” yerine “Spiritüel Danışmanlık yaptığını iddia eden Tuğçe Işınsu”… Ama yok. Maalesef basınımız bu safsataları kabul etmiş. Bu dil değişmeli. Bir slogan öneriyoruz: Türk basınına üfürükçüler giremez.

8 MART MEDYANIN HALLERİ

ANNELİKLE İZAH EDİLECEK BİR ŞEY DEĞİL Kİ BU

AHMET HAKAN - HÜRRİYET

Yazar Eylem Tok’un 17 yaşındaki oğlu, arabayla bir insanı ezip öldürdü. (…) Oğlunun arabayla bir insanı ezip öldürdüğünü gören bir annenin yapacağı ilk şey, çocuğunu kaptığı gibi ilk uçakla Mısır’a kaçırmak olabilir mi? Ve bu vicdansız plan, “annelik içgüdüsü” ile izah edilebilir mi? Bu korkunç durum karşısında kaskatı kesilmeyi anlarım. Ne yapacağını bilemez hale gelmeyi anlarım. Büyük bir şok yaşamayı anlarım. Bir tek şunu anlamam: Anında plan yapıp çocuğu Mısır’a kaçırmak. (…) Allah hepimizi çocuklarını böyle yetiştirmiş anne babaların yol açacağı tehlikelerden korusun. Allah hepimizi böyle yetiştirilmiş çocukların şerrinden korusun.

NÜKLEER CAYDIRICILIK ŞART

SALİH TUNA - SABAH

Esas sorun şu: Seçimler doğası itibarıyla popülizme neden olunca, temel meseleler ötelenmiş oluyor. Halbuki, bölgedeki koşullar nükleer caydırıcılık seviyesine behemehâl ulaşmamız gerektiğini icbar ediyor. Bu konuda Rusya'nın her türlü desteği vereceği muhakkak. Yeter ki bedel ödemeyi göze alalım. Bu bedel, İran'ın maruz kaldığından çok fazla olabilir. Ambargo yüzünden ilaç dâhil birçok temel ihtiyaç maddesine ulaşmakta çok büyük zorluklara göğüs germek zorunda kalabiliriz. Ayrıca NATO'dan da ihraç edilebiliriz. (İyi de olur, bahsi diğer.)

ABD’DE ‘EJDERHA’ ALARMI

BERCAN TUTAR - SABAH

Zira Çin sadece ekonomik alanda değil askeri teknolojide de ABD'yi yakalayıp geride bırakmış durumda. Hipersonik füzeler, hayalet savaş uçakları, insansız hava araçları, uçak gemilerindeki gelişmiş fırlatma sistemleri ve donanma gemileri inşa etme kapasitesinde öne geçen Pekin, Amerikan askeri üstünlüğünü etkisiz hale getirmek için donanım ve yazılım alanında da ezber bozan adımlar atıyor. Kuşku yok ki Çin'i askeri ve ekonomik anlamda bir tehdit olarak konumlandırmak ABD'nin çıkarlarına hizmet ediyor. Bu yolla birçok ülke ABD güvenlik korumasının müşterisi haline geliyor. Çünkü ABD'nin dünya çapında 800'den fazla askeri üssü bulunuyor. Ve bunların varlıklarının devam etmesi için de gerekçelere ihtiyacı var. Suudi Arabistan ve İran'ı barıştıran Çin yönetimi ise 150 ülke ile Kuşak Yol Girişimi'ni kurdu. Afrika'daki Cibuti tedarik üssü dışında Pekin'in deniz aşırı askeri bir üssü yok. Oysa dünya çapındaki üsleriyle ABD küresel güvenliği sağlamaktan çok küresel kaosa yol açıyor, istikrar yerine kriz üretiyor. Bu nedenle ABD her alanda cazibesini ve gücünü kaybediyor. Kızıldeniz'de Husilere karşı bile çaresiz durumda. Solomon Adaları'ndan sonra küçük ada ülkesi Nauru da Çin ile stratejik ilişki kurma kararı aldı. ABD'nin milyar dolarlık rüşvetlerine ve siyasi tehditlerine aldırmayan Güney Pasifik'teki ülkeler birer birer Çin ile diplomatik ilişkilerini güçlendiriyor. Çünkü Beyaz Adam'a güvenilemeyeceğini iyi biliyorlar. (…) 10 Şubat 2024'te Ejderha Yılı'na giren Çin'in çok kutuplu dünyadaki yükselişi giderek hızlanırken ABD'nin maruz kaldığı askeri, siyasi, ekonomik, teknolojik ve stratejik erozyon ise daha da derinleşiyor. Bütün bu verileri yorumlayan Asia Times'tan Amerikalı stratejist ve ekonomist David Goldman, "Çin'in yükselişini durduramayız ama daha hızlı yükselebiliriz" sonucuna varıyor. Yani olmayacak duaya 'amen' diyor.

Sonraki Haber