Türklerle Cermenler akraba mı?

Cermenler ile Türkler arasında önemli ortak özellikler içinde ilk önce her ikisinin de tükenmeyen bir enerji ile kavimsel-toplumsal mücadeleler yaptıklarını, kavimler-devletler olarak hep savaşlar içinde olduklarını fark ederiz

Prof. Dr. Wilhelm Koppers, “Devlet kurucu aktörleri İndocermenler ve Türkler olarak belirlenmiştir.” der.

Almanlar ile Türkler arasında, Cermenler ile Orta Asyalılar arasında bir akrabalık ve köken ortaklığı var mıdır? Olabilir mi? Bunun aranması bilimler arasında bir geniş çalışmayla yapılabilir. Gene de bazı ipuçları şimdiden bulunmaktadır. Örneğin, M.Ö. 2600-2400 yılları arasındaki güney Sibirya’dan batı yönündeki üçüncü dalga göçün Cermen kavimlerin arasına girdiği bilindiği için Orta Asyalılarla Cermenler arasında bir genetik alışveriş olabileceği ve olduğu ileri sürülüyor.(1)

Kaldı ki, Alman (ve Avrupa) “tarih yazımı” Cermenlerin (ve “Avrupalıların”) Asya’daki kökenlerini 19. yüzyılda keşfetmişti! Aryanizm gibi ırkçı sonuçların üretildiği bu keşifle Cermenler (ve “Avrupalılar”) sınıf atlamıştı.(2) Ancak Asya kökeni olan “ataları” Aryanlar, Doğulu sayılmazlardı, Doğulu değillerdi (hele hele hiç Türk olamazlardı!). (3)

31 Ekim Salı akşamı Ulusal Kanal’ın “Nuh’un Gemisi” tarih programında akademisyen Çağıl Çayır, Runik yazılar üzerinden kavimler arasında ilişkiler sorununu ele alınca Türkler-Cermenler “konusu” yeni bir boyut kazandı. Çayır’ın araştırmalarını temellendirdiği Almanca yazılmış kitabını şimdi Kaynak Yayınları Türkçe olarak yayınlamış. Dr. Doğu Perinçek’in tarih, dil, köken, devlet ve uygarlık konularına merakı ve araştırmaları, bu ilginç ve yararlı söyleşinin nedeni.

Programdan yeni şeyler öğrendik ve bir an önce Çayır’ın “Cermen Runik Yazısının Türk Kökeni” başlıklı kitabına ulaşıp okuma isteği duyduk.

FARKLI KAVİMLERDE ORTAK ÖZELLİKLER

Akrabalıklar ve ilişkiler olmaksızın bile birbirinden uzak ve farklı toplumlarda ortak noktalar, benzer özellikler bulunur. Ancak Cermenler ile Türkler arasındaki benzer çağrışımları sadece rastlantılarla açıklamaya çalışmak da doğru olmayacaktır. Irksal bağlantılar aramak ve köken etkenlerine rastlamaya odaklanmak yerine tarihsel değerlendirmeler üzerinde durmak gerekir. Zaten bunları düşünmeden önce, bu toplumların coğrafyayla tarihin onlara yüklediği görevler ve özelliklerle, bulundukları şartlarla, siyasetlerle ve toplumsal yapı benzerlikleriyle ilgili olabileceğini akla getirmek gerekir.

Varlığını uzun bir zaman parçası içinde sürdürmüş her toplum belli aşamalardan geçer. Bunlardan biri, vahşet ve barbarlık dönemlerinden geçmiş her topluluğun “kahramanlık çağı”nın da mutlaka yaşanmış olmasıdır. Cermenler ile Orta Asyalılar arasında bu ortak dönemin yaşanmışlığı da vardır. Ancak bu, iki toplumun birlikte ve eşzamanlı yaşamış olduğu anlamına gelmez. Bu yüzden ortak özellikler bakımından büyük bir anlam taşımayacaktır. Buna rağmen bu çağı geride bırakmak ve daha sonraki hedeflere benzer şekillerde devam etmek şeklinde ortaklıklardan söz edilebilir. Bilinir, tarihte toplumlar arasında herkes aynı şeyi yaşamamaktadır, tarihten silinenler ve tarihte kaybolanlar yaşayanlardan çok fazladır.

İlişkiler başladıktan sonrasına ait olumlu ya da olumsuz özellikler her yerde kaçınılmaz olarak karşımıza çıkacaktır. “Dost” komşular olduğu gibi, “düşmanlaşmış” komşular da vardır. Yardımlaşan ve birbirine destek olan toplumların yanı sıra, hasım hale gelmiş, sürekli sürtüşen toplumlara da her bölgede rastlanmıştır, rastlanır.

M.Ö. 2600-2400 yılları arasındaki güney Sibirya’dan batı yönündeki üçüncü dalga göçün Cermen kavimlerin arasına girdiği bilindiği için Orta Asyalılarla Cermenler arasında bir genetik alışveriş olabileceği ve olduğu ileri sürülüyor.

BENZERLİKLER, ORTAK ÖZELLİKLER VE 'ZAMAN' FARKI

Cermenler ile Türkler arasında kimi olumlu ortak yanlar, kimi benzerlikler olduğu ortada. Bunları ele alacak olursak, Cermenler ile Türkler arasında önemli ortak özellikler içinde ilk önce her ikisinin de tükenmeyen bir enerji ile kavimsel-toplumsal mücadeleler yaptıklarını, kavimler-devletler olarak hep savaşlar içinde olduklarını fark ederiz. Bunlar eşzamanlı değildir, ancak tarih sahnesinde ve tarihin gözünde, Orta Asyalılardan daha sonra yer alacak olan Cermenler, var olma çabası ve yılmazlık bakımlarından Türklerle neredeyse aynı şekilde görünürler. Her iki toplum geleneğinde de çözülmek ve mücadele etmemek yoktur. Cermenler, savaşçılıkta Türklerle aynı özelliklerdedirler. Yenilmek bilmezler. Başarısız olduklarında yeniden başlarlar.

Gene tarihsel eşzamanlılık ve düzey benzerliği olmamakla birlikte devletlerle örgütlenme isteği ve çabası ortaktır. Türkler ve Cermenlerde devletleşme enerjisi, her ikisinde de güçlüdür, tükenmez gibidir. Türkler tarihe kurdukları devletlerle geçmişlerdir ve devletin tarihi bu bakımdan Türklerle sımsıkı ilişkilidir. Zaman olarak iki bin yılın çok öncesine gitmektedir. Cermenlerin ise devlete merakı ve devlet kurmaktaki azimli mücadeleleri iki bin yıldan az bir zaman önce başlamış, üstelik zor gelişerek ilerlemiştir. Ancak Cermen devletleşmeleri, en üst düzeyleri amaçlayarak gerçekleşmiştir.

Bu konuda dikkate değer bir örnek olarak Atatürk döneminde yapılmış olan II. Türk Tarih Kongresi’nde (20-25 Eylül 1937, İstanbul) Avusturyalı tarihçi Prof. Dr. Wilhelm Koppers’in bildirisindeki ifadelerden söz edilebilir. Bilimci, “fatihlerin adını koyduğu” sunumunda “devlet kurucu aktörleri İndocermenler ve Türkler olarak belirlenmiştir.” demiştir.(4)

Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılışından sonra kabile toplumundan, ön-devletlerden, kabile-krallıklardan devlete geçmeye çalışan Cermenler, Avrupa tarihinde birincil derecede etkilidir.(5) Büyük Roma İmparatorluğu’na özenme, belirli bir dönemde sadece gülünç olmayı değil, sonuç almayı da sağlamıştır. Türklerden farklı olarak Cermenlerde devletleşme geleneğinin eksikliği gözden kaçmayacak kadar belirgindir.(6)

Avrupa’yı ortaya çıkaran soylar-boylar arasında Cermenler en öndedir. Avrupa ve yakın çevrede devletleşme, Cermenlerin her gittikleri yerde nüfusça azınlıkta olmalarına rağmen devlet kuruculuğunda öncü ve insiyatifli olduklarını göstermektedir. Kavimler Göçü sonrasında Batı Avrupa (örneğin, Fransa ve İspanya’da) ve Kuzey Afrika’da ortaya çıkan devletlerin kurucuları ve egemenleri oldular (Franklar, Gotlar, Vandallar).

Asya’da nasıl Türkler baskınsa, Avrupa coğrafyasında Cermenlerden aynı şekilde söz edilebilir. Yakın Çağda Avrupa’nın en büyük devletleri hep Cermen devletleridir (Almanya, Avusturya, Fransa, İngiltere). “Franklar, Roma’nın siyasal ve idari mirasını benimseme çabalarına karşı devletin anlamını bilmiyorlardı. Frank kralları, krallığı tıpkı kendi arazileri, hazineleri gibi özel mülkleri olarak görüyorlardı.

Frank kralları kendilerine ait bu krallığı mirasçıları arasında bölüştürürler.”(7) ”Eski Cermenler gibi eski Türkler de devleti hükümdar ailesinin ortak mülkü gibi görüyorlardı.”(8) Bu ifadelere rastladığımızda bu iki toplumun zamandaş olmamakla birlikte aynı sosyolojik çizgi üzerinde ilerledikleri gerçeğini görüyoruz. Miras yüzünden devletler oğullar arasında paylaştırılıyor, paylaşılıyordu; bu yüzden devlet bütünlükleri ve büyüklükleri her zaman her iki tarafta da korunamıyordu.

“Şeflerin krallaşma”, “kabilenin krallığa geçme” dönemlerinde devletçilik alanında Cermenler, aynı Türkler gibi, başarılıdır. Kuruculuk olmadığında başka bir kuruluş veya devlette önemli olma, etkileme, yönetime gelme, bunlar gene ortak bir özelliktir. Türklerden örnek vermiyoruz, gereğinden fazla bilinir; Cermenlere gelince, papa da olmuşlardır, devletlerde ve kuruluşlarda etkili ve etkin de olmuşlardır. Ayrıca Cermen soyu, Avrupa’nın neredeyse bütün hanedanlarında yer de almıştır.(9)

Nitelikçe benzer belirlemeler çeşitli alanlarda bu iki toplumun karşılaştırılmasında karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, törelere değer vermeleri ortak nitelik olarak dikkat çekicidir. Türkler ve Cermenlerin birbirlerinin savaşçılıklarına ve yılmazlıklarına hayranlık duymaları, savaşçılığın onlar için ne kadar önemli olduğunun kanıtıdır. Örneğin, Cermenler Haçlı Seferlerinde Türklere, Türkler 19. yüzyılda Almanlara hayrandır. İkisinde de ortak taraf, mücadeleciliklerde ve savaşçılık-şövalyeliklerde aynılıktır. Alman yazınında olumlu olarak Türklere rastlanırken, Türkler arasında Almanlara duyulan güven dikkat çeker. “Geleneksel Türk-Alman Dostluğu” sözünün temelsizliği ortadayken iki toplum içinde de, iki toplum tarafından da bu söylemin benimsenmiş ve tekrarlanan bir söylem olması bunların sonucudur.

DİPNOTLAR:

Alman yazınında olumlu olarak Türklere rastlanırken, Türkler arasında Almanlara duyulan güven dikkat çeker.

(1) Ege Üniversitesi’nden Prof.Dr. Osman Karatay’ın, Türklerin Kökeni adlı çalışmasında ve Balkanlar ile Doğu Avrupalıların Türklerle ilişkileri hakkındaki kitaplarında konuyla ilgili değinmeleri bulunuyor.

(2) Cermenlerin Asya kökenli oldukları yolundaki sözünü ettiğimiz bu teori (Aryanizm), Avrupalıların bir dilbilim kurgusuna dayanmaktadır ve biz bunu bilimsel bir tez olarak görmüyoruz. (3) Bu konuda geniş bilgi için “Batı’nın ‘Üstünlüğü’ ve Uygarlık” başlıklı çalışmamıza bkz. “Merkezcilik, Sömürgecilik, Oryantalizm, Irkçılık” ve “Tarih Tezinde Türkler, Avrupalılara Göre Türkler ve Emperyalizm”, Teori, sayı 370, Kasım 2020 (s. 50-63) ve sayı 371, Aralık 2020 (33-48). (4) Akt. Prof.Dr. Birgül Ayman Güler, “Göçebe Devleti ‘Tarih’e Yerleştirmek”, Teori, sayı 399, Nisan 2023, s. 50 (çalışmanın tamamı s. 45-56). Ayrıca yazar, konuyu çok-yönlü olarak işlediği kitabında Avusturyalı tarihçiden alıntılar da yapmıştır (Prof. Wilhelm Koppers, “Etnolojiye Dayanan Cihan Tarihinin Işığı Altında İlk Türklük ve İlk Indo-Germenlik”, Belleten, sayı 20, Ekim 1941, cilt 5, s. 439-480), bkz. Birgül Ayman Güler, Devlet Bilimi / Göçebe ve Yerleşik Devlet, İmge Kitabevi, Ankara 2023, s. 217-220.

(5) Bununla birlikte “devlet inşa etme yeteneği” ifadesiyle Cermen devletlerinden söz edildiğinde bunun gerçekçi ve nesnel olmadığı yolunda görüşlere rastlanıyor. Ve bu “yeteneğin” modern Alman ırkçılığının bir söylemi sayılabileceği belirtiliyor. Bu konuda bkz. Rudolf Rocker, Milliyetçilik ve Kültür, Kaos Yayınları, İstanbul 2019, s. 393-94. (6) Cermenlerin kökleri ile ilgili teori çerçevesinde Asya’daki Ön-Cermenlerin Ön-Türklerle karşılaştırılmasını ve ortak yanlarını konu alan çalışmalarının Almancası için bkz. Prof. Wilhelm Koppers, “Urtürkentum und Urindogermanentum im Lichte der Volkerkundlichen Universalgeschichte”; Belleten, sayı 20, Ekim 1941, cilt 5, s. 481-525 (bkz. https://belleten.gov.tr/sayi/67). Koppers’in vardığı sonuçlardan biri, “Germenlerin sosyolojisi[nin], bütün mühim noktalarda Altay kavimlerinin sosyolojisine uymakta” olduğudur; s. 464. (Ancak bu arada belirtilmelidir ki, Prof. Koppers, yukarıda belirtilen makalesinde tarihsel önceliği Cermenlere tanıyarak ve onlara başka kayırdığı özellikler de atfederek fatihler arasındaki derecelendirmesinde “ilk sıra Türklerin değil, İndocermenlerindir” demektedir; s. 471.) (7) Jacques Le Goff, Ortaçağ Batı Uygarlığı, Doğu Batı Yayınları, Ankara 2017, s 57. (8) “Büyük Selçuklular” maddesi, Ana Britannica, cilt 7, s. 127. (9) Bilgi için bkz. Die groβen Dynastien, Verlag Karl Müller, Erlangen 1986.

Sonraki Haber