Doğu Perinçek'ten, Numan Kurtulmuş'a istifa çağrısı

Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un 'Yeni Anayasa' planı konusunda basın toplantısı düzenledi. Perinçek, 'Bölücü Anayasa girişimine karşı devleti harekete geçirmesini Sayın Cumhurbaşkanımıza arz ederim' diyerek Kurtulmuş'u istifaya davet etti.

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, dün İstanbul İl Merkezinde, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un Yeni Anayasa planı konusunda bir basın toplantısı yaptı ve TBMM Başkanını istifaya davet etti. Perinçek, özetle şunları söyledi: TBMM Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş, 25 Mart 2024 günü Göztepe’deki TBMM Filizi Köşk Sosyal Tesisi'nde medya kuruluşlarının genel yayın yönetmenleriyle iftar programında bir araya geldi. Sayın TBMM Başkanının iftarda yaptığı açıklamalar basın kuruluşlarına dün resmî olarak bildirildi. Bu resmî açıklamaya göre, “Geçmişte yapılan çalışmalarda 64 madde üzerinde partilerin uzlaştığı bir metnin bulunduğunu” dile getiren Kurtulmuş, “Bugün tahmin ediyorum çok daha fazla maddede partilerin uzlaşmaları mümkündür.” ifadelerine yer verdi.

Böylece Sayın TBMM Başkanı, 2012 yılındaki Bölücü Anayasa girişiminde AK Parti, CHP, MHP ve BDP’nin uzlaştıkları 64 maddeyi mezardan çıkartarak Türkiye’nin gündemine dayattı.

2011 EYLÜL AYINDA KURULAN ANAYASA UZLAŞMA KOMİSYONU

Sayın Kurtulmuş’un bugün ısıtıp yeniden Türkiye’nin önüne getirdiği, 64 maddenin hikâyesi şöyle: 2011 yılı sonbaharında TBMM’de Sayın Cemil Çiçek Başkanlığında bir Anayasa Uzlaşma Komisyonu kuruldu. Komisyon ilk toplantısını 19 Eylül 2011 günü yaptı ve 26 ay çalıştı. Bu çalışmalarda üzerinde uzlaşılan Anayasa Maddelerini, Taylan Barın’ın SETA Yayınları tarafından yayınlanan Analiz Dergisinin Ocak 2016 tarihli 147. sayısında bulduk.

“Anayasa Uzlaşma Komisyonu Tecrübesi Uzlaşılan Maddeler ve Anayasa” başlıklı yazıda yer alan uzlaşılmış maddelere göre:

  • Türk vatandaşı kavramı anayasadan çıkartılıyor, yerine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kavramı konuyordu. Böylece Türk kavramı Anayasa dışına sürülüyordu.

  • Kişinin dokunulmazlığı maddî ve manevî varlığı kapsamında, AK Parti, CHP ve BDP tarafından “kültürel kimlik hakkı” kabul ediliyordu. MHP, bu uzlaşmanın dışında kalmıştı.

  • Mülkiyet hakkının millî güvenlik nedeniyle sınırlanması, yalnız yabancılar içindi. Türk vatandaşlarının hakkı millî güvenlik nedeniyle bile olsa sınırlanamayacaktı. 1982 Anayasasında bu kapsamda yer alan millî güvenlik gerekçesi kaldırılıyordu.

  • Milletlerarası antlaşmalar, kanunun üstüne, hatta Anayasanın üstüne çıkartılıyordu. Milletlerarası antlaşmaların Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvuru yolu kapatılıyordu.

  • Değişikliği uzlaşmaya açılan maddelere baktığımız zaman, Anayasamızın devletin birliği, milletin birliği, vatanın bütünlüğü gibi en temel maddeleri uzlaşma gündemine getiriliyordu.

‘Vatan Partisi 2002 yılından bu yana AK Parti’nin Yeni Anayasa girişimini cepheden göğüslüyor. Türk Ordusu ve güvenlik güçleri FETÖ’nün denetiminde olmayan ve PKK'yı temizleyen büyük mücadele verdi. Türk Milletinin güçleri, Bölücü ve Gerici Anayasa girişimine geçit vermedi’

AK PARTİ'NİN 2000’Lİ YILLARDAKİ YENİ ANAYASA GİRİŞİMİ

AK Parti’nin CHP ve PKK güdümlü BDP ile 64 maddede uzlaşma girişimi, 2007 yılında başladı. AK Parti’nin kurduğu Prof. Dr. Ergun Özbudun başkanlığındaki komisyon, 8 Haziran 2007 günü AK Parti Anayasa taslağını hazırladı. Ancak o girişim başarısızlığa uğradı.

AK Parti ABD’nin dayattığı Yeni Anayasa’dan vazgeçmedi. Bu kez 2012 yılında TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na teslim ettiği "Yeni Anayasa" taslağı da, Cumhuriyetin temelini oluşturan millet bütünlüğünü, vatan bütünlüğünü, Çağdaş Cumhuriyet toplumunun yaşamını ve geleneksel hükümet sistemini tehdit ediyordu.

AK Parti’nin o zamanki Anayasa planını dört maddede özetleyebiliriz:

Birincisi: Vatandaşlık tanımından Türk milleti çıkarılıyordu. O zaman CHP'nin de desteklediği vatandaşlık maddesini değiştirme girişimi, Türk milletine savaş açan ABD ve PKK'nın taleplerinin kabulü anlamına geliyordu.

İkincisi, AKP, CHP ve HDP özerklikte birleşmişlerdi. Bu çabanın Avrupa Özerklik Şartı'nın arkasına saklanması bir şey değiştirmiyordu. Özerklik, ülke topraklarının bir bölümünde ayrı bir siyasal rejimin uygulanması demekti. Ve o ayrı rejimin uygulandığı özerk bölgenin halkı da plana göre Türk milleti dışında bir kavim olarak tanımlanacaktı. O zaman hem ülkenin bütünlüğü hem de milletin bütünlüğü anayasal düzlemde ortadan kaldırılmış olacaktı. Böylece ABD ve İsrail'in "İkinci İsrail" girişiminin sınırları çiziliyordu. Özerklik, Güneydoğu'da yaşayan yurttaşlarımızı ve Kürt kökenli yurttaşlarımızı "öteki" haline getirmekti. Özerklik kabul edildiği zaman, Kürt yurttaşlarımıza anayasa düzleminde "Siz bizden değilsiniz" denmiş olacaktı. Böylece Türk milletinin ayrılmaz parçası olan Kürtlerimiz Türkiye'nin her yerinde ikinci sınıf konumuna hapsedilecekti. Özerkliğin "Bütün Türkiye’de yerel yönetimleri güçlendirme" tatlandırıcısıyla sunulması, milleti kandırmaktan başka bir anlam taşımıyordu.

Üçüncüsü, "Yaşam tarzlarına güvence" adı altında cemaat ve tarikatlar anayasal kurumlara dönüştürülüyordu. Böylece Cumhuriyetin dayandığı toplumsal temel tasfiye edilecekti. Cumhuriyet, iktidarın babadan oğula geçmesini ortadan kaldırmıştı. Devrim Kanunları, beyleri, ağaları, şeyhleri ve cemaat liderlerini yasadışı ilan etmişti. Bilindiği gibi, 1925 yılı sonunda önce 2413 Sayılı Hükümet Kararnamesiyle ve arkasından 30 Kasım 1925 günü kabul edilen ve 13 Aralık 1925 günü yürürlüğe giren kanunla tekkeler, zaviyeler ve türbeler kapatılmıştı. 2 Eylül 1925 günü Gazi Mustafa Kemal Paşa başkanlığında toplanan Hükümet, tekke ve zaviyelerden elverişli olanlarını okul haline getirme kararını almıştı. Cemaat ve tarikatları yasallaştırma konusunda AKP, CHP ve HDP görüş birliği içindeydiler. "Yaşam tarzlarına güvence", AKP'nin ve cemaatlerin yıllardan beri laikliği toplum katında tasfiye etmek için savunduğu formüldü. "Yaşam tarzlarına tanınan özgürlük", bireyin inanç özgürlüğü değildir, devleti ve toplumu din temelleri üzerinde kurma ve parçalama özgürlüğüdür. Böylece Ortaçağdan kalma cemaat ve tarikat gibi toplulukların kendi cemaatlerini istedikleri gibi düzenlemelerine güvence sağlanacaktı. Toplum bölünecek, Cumhuriyetin hukuk sistemi parçalanacaktı. Dördüncüsü, başkanlık rejimi getirilecekti.

CHP’NİN MUTABAKATI

CHP, 17 Ocak 2016 günü 35. Genel Kurultayı sonunda ilan ettiği 21 maddelik bildiriyle, AK Parti'nin Anayasa önerisinin suç ortağı oldu. AKP'nin Yeni Anayasa tasarımında ne varsa, CHP Kurultay Bildirisinde de aynı maddeler oybirliğiyle karara bağlandı. AKP Anayasası'nın yolundaki mayınlar temizleniyordu. CHP, bir tek başkanlık rejiminde AK Parti'den ayrılıyordu. CHP Genel Kurultayı'nın bildirisinde AK Parti Anayasa Tasarımından kopyalanan tehlikeli maddeler şunlardı:

  • Özerklik,

  • Eşit vatandaşlık adı altında Türk Milletinin anayasadan çıkartılması

  • Yaşam tarzlarına güvence. AK Parti, HDP ve CHP, Vatansız, Türksüz ve Cumhuriyetsiz Anayasada birleşmişlerdi. Vatanı bölen, milleti Anayasa dışına süren, laik toplumun temelini dinamitleyen maddeler, her üç parti tarafından kabul edilmişti.

2013 YILI KASIM AYINDA BÖLÜCÜ ANAYASA ÜZERİNDE UZLAŞMA MASASINI DAĞITTIK

AK Parti, CHP ve HDP oyları Türk kavramının vatandaşlık tanımından çıkartılmasını, özerkliği ve yaşam tarzlarının özgürleştirilmesini içeren bir Anayasa değişikliği için yeterli olduğu halde bunu başaramadılar. "Darbe hukukunu temizleme" adı altında Millî Devletin temellerini yıkma konusunda el ele vermişlerdi. Ne var ki "Uzlaşma Masaları"nı Türk Milleti Vatan Partisi önderliğinde devirdi. Türk milletinin Parlamentoya hapsedilemeyen gücü kendisini gösterdi. Parlamentodaki dört parti, sistem tarafından ele geçirilmişti. Ama güçleri yetmedi. Vatan Partisi'nin 2002 yılından bu yana AK Parti’nin Yeni Anayasa girişimini cepheden göğüsleyen kararlı mücadelesi vardı. Vatan Partisi önderliğinde kurulan Millî Anayasa Hareketi (MAH) vardı. Türk Ordusunun ve güvenlik güçlerinin FETÖ’nün denetiminde olmayan ve PKK'yı temizleyen büyük mücadelesi vardı. Anayasa Komisyonundaki bazı milletvekillerinin çabaları vardı. Tüürk Milletinin güçleri, Bölücü ve Gerici Anayasa girişimine geçit vermedi. Meclis, kendi meşruluğunun kaynağını oluşturan Anayasayı ortadan kaldırıp yenisini yapamazdı. Bu mücadeleler, bütün partilerin tabanını oluşturan milletin kararlı duruşunu yansıtıyordu. Türkiye'nin temelleriyle oynamak öyle kolay değildi. Emperyalizme karşı silahla kurulan Türkiye'yi yine silahla yıkabilirlerdi. ABD silahlı kuvvetleri, bu girişim sürecinde geldi komşumuz oldu. Önce Irak'ın kuzeyine, sonra Suriye'nin kuzeyine yerleşti. Üzerimize silahlandırdığı PKK'yı sürdü ve kaleyi içerden yıkmak için de FETÖ'yü AK Parti'nin iktidar ortağı yaptı. Arkasından CHP'yi avcuna aldı ve en son PKK'yı da Meclise soktu. Aslında Yeni Anayasa, Türkiye'ye Körfez Savaşı'nın başladığı 1991 başından beri ABD silahlarıyla dayatılıyordu. Yeni Anayasa girişimi, aslında yeni bir devlet, daha doğrusu yeni bir devletçik kurma girişimiydi. Bölücü Terör Örgütü TürkOrdusu ve Polisi tarafından hendeklere gömülürken, "Yeni Anayasa" da hendeklere gömülüyordu. Vatan Partisi'nin, Millî Anayasa Hareketi'nin (MAH) ve diğer millî güçlerin mücadelesi, Vatansız, Türksüz ve Cumhuriyetsiz Anayasa girişimine izin vermedi. Bu tecrübe de gösterdi ki, Türkiye'nin temelleriyle oynayabilmek için Meclisteki parmak sayısı yetmiyor.

DAVUTOĞLU’NUN 2015 YILI SONUNDA BÖLÜCÜ ANAYASAYI HORTLATMA GİRİŞİMİ

Zamanın AK Parti Hükümetinin Başbakanı Davutoğlu, 30 Aralık 2015 günü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret etti. Bu ziyarette AK Parti ve CHP, bölücü Anayasa girişimini mezardan çıkartma konusunda mutabakata vardılar (Hürriyet, Sabah, Cumhuriyet, HaberTürk ve bütün gazeteler, 31 Aralık 2015).

SAYIN NUMAN KURTULMUŞ ABD PLANLARINDA CHP VE DEM PARTİ İLE EL ELE VERİYOR

Bölücü Anayasa uzlaşmasının hendeklere gömülmesinden dokuz yıl sonra yeniden Türkiye gündemine getirilmesi, AK Parti’yi CHP ve DEM Parti ile aynı safa sürükleyen bir girişimdir.

AK PARTİ VE MHP’NİN SORUMLULUĞU

Bu girişime karşı AK Parti bünyesinde ve MHP’de toplanan vatanseverliğin sorumluluk ve görevi vardır.

Bölücü Anayasayı Türkiye’nin gündemine dayatma girişiminde bulunan Sayın Numan Kurtulmuş’u TBMM Başkanlığından istifaya davet ediyorum.

Üzerinde CHP ve PKK’nın partisiyle uzlaşmaya varılan Anayasa girişimini yeniden Türkiye gündemine dayatan Sayın Numan Kurtulmuş TBMM Başkanlık kürsüsünde oturamaz.

BÖLÜCÜ ANAYASA GİRİŞİMİNE KARŞI DEVLETİ BİRLEŞTİRMESİNİ SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZA ARZ EDERİM

Numan Kurtulmuş’un Türk kavramını Anayasadan dışarı sürme girişimini hortlatması, Cumhurbaşkanımızın bilgisi içinde midir, şu anda bilemiyoruz. Ancak Cumhurbaşkanı yemininde belirlenmiş sorumlulukların bu girişime izin veremeyeceğini bütün millet bilmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın konuya eğilmesini ve bu girişime karşı devleti birleştirmesini arz ederim.

ATLANTİK PARTİLERİ TÜRK KAVRAMINA KARŞI BİRLEŞSE DAHİ TÜRK MİLLETİ VE VATAN PARTİSİ HEPSİNDEN GÜÇLÜDÜR

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un 2012 sürecinde üzerinde uzlaştıkları 64 madde, bölücü Anayasa girişimi olarak tarihe gömülmüştür. Bütün Atlantik partileri Numan Kurtulmuş’un davetini kabul etseler dahi, o 64 maddeyi mezardan çıkartamayacaklardır.

Vatan Partisi, 2012 sürecinde olduğu gibi Türk Milletini seferber ederek bu girişimi yine mezara gömecektir. Çünkü Vatan Partisi’nin arkasında ‘Türk’ var, ‘Türk milleti’ var.

‘TÜRKSÜZ ANAYASA SÖMÜRGELEŞTİRMENİN KRİTİK HAMLESİ’

<dİv class="MCENONEDİTABLE RELATED-NEWS" data-İd="463145"> </dİv>Perinçek, Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel’in “Batı’dan uzun süredir ekonomik toparlanma için hukuki reform gerekiyor mesajları geliyor. Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan’ın da eleştirileri bu yönde oluyordu. Hükümetin bu maddeleri yeniden gündeme getirerek ekonomiyi toparlama beklentisi mi var?” sorusunu da şöyle yanıtladı:

“Bu Tanzimat’tan beri yaşadığımız beladır. Abdülmecit zamanında İngilizlerle Baltalimanı Antlaşması yapıldı. Böylece Batının kapitalist sömürgecilerinin Türkiye’de cirit atacağı hukuki düzen oluşturuldu. Sen kendi ekonomini, sanayicini, tüccarını korumayacaksın öyle bir düzen getireceksin ki, İngiliz tüccarı, Alman sanayicisi, gelecek Türkiye’deki sanayiyi kırıp dökecek. Türkiye’nin Osmanlı devleti tarafından kurulmuş, gelişmiş bir sanayisi vardı, o sanayiyi çiğnediler. Şimdi de aynı senaryo. ‘Hukuk yapın’, hangi ‘hukuku yapalım’. ‘Anayasa’dan Türk’ü silin’. Türk’ü sildiğin zaman ABD ve İsrail’i yerine koyarsın. Bir de Türkiye üzerindeki tahakkümü sağlayacak büyük finans kuruluşları New York, Londra, İsviçre bankalarını koyarsın. Dünyanın finans tekellerine Türkiye’nin kapılarını kırın, gümrüklerini kaldırın, kamu iktisadi teşebbüslerini tasfiye edin, köylüye destek akçalarını kaldırın. Getirilmek istenen hukuk Milli devleti tasfiye hukuku… Türk’ü Anayasa’dan çıkartmak, Türkiye’yi sömürgeleştirmenin hayati, kritik hamlesidir. Türksüz kalırsan sömürge olur, ayak altında kalırsın.”

VATAN PARTİSİ 2011 YILINDA DA UYARDI

<dİv class="MCENONEDİTABLE RELATED-NEWS" data-İd="463145"> “2011 yılında Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurulduğunda Sayın Cemil Çiçek imzasıyla Vatan Partisi’nden de görüş istendi. TBMM başkanlığına kendi anayasa girişimimizi ve AK Parti’nin 2007’den itibaren Türkiye’nin gündemine getirdiği bölücü gerici anayasa girişimlerine ilişkin görüşlerimizi sunduk. Burada ayrıca CHP’nin AK Parti’nin bölücü gerici anayasa girişimine desteği, MHP’nin de bazı noktalarda çekimsek olmakla birlikte ‘Türk vatandaşlığı’ konusundaki desteğini ki bu bizi hem üzüntüye hem hayrete sevk etti, eleştiren 300’ü aşkın sayfadan oluşan metni sunduk. Daha sonra da kitap olarak ‘Türkiye’nin Anayasa Girişimi’ başlığı altında yayınladık.” </dİv>

‘SİYASİ PARTİLER KURTULMUŞ’A SORSUNLAR’

“Sayın Numan Kurtulmuş hendeklerden ve mezardan bir ceset çıkardı. Onu diriltmesi mümkün değildir, diriltemeyeceklerdir. Partiler kapılarını Anayasa için gelip çaldığı zaman Sayın Numan Kurtulmuş’a bu 64 maddeyi sorsunlar. ‘Siz hangi 64 maddeden söz ediyorsunuz? Anayasa’da Türkiye’yi bölme girişimini yeniden bizim önümüze mi getiriyorsunuz?’ diye sorsunlar.”

Sonraki Haber