Veteriner yok aşıyı köylü yapıyor!
Hayvanlara yılda iki kez şap aşısı yapılması, devletin yükümlülüğü. Ancak Bakanlığın yeterli örgütlenmesi olmadığı için aşılama yetersiz kalıyor. Veteriner Hekim Mustafa Daban, bazı köylülerin aşıyı kendisinin uygulamak zorunda kaldığını belirtti, şapa karşı yapılması gerekenleri anlattı
Şap hastalığının batı illerine de yayılması, et arzında beklenen düşüş Meclis’e kadar taşındı. 40 yıldır veteriner hekimlik yapan Mustafa Daban, bu yıl baş edilemeyen bir salgın görünümü veren hastalıkla ilgili durumu ve çözüm önerilerini Aydınlık’a anlattı.
Grip gibi viral bir hastalık olan şapa karşı esas çözümün aşı olduğunu belirten Veteriner Hekim Mustafa Daban, aşıyla ilgili sorunların çözülmesini ilk sırada saydı. Gerekli aşıların virüse uygun ve yeterli miktarda üretilmesi için aşı üretim merkezi sayılarının artırılması ikinci önemli önlem. Daban, bu iki önlemin, devletin her köye elinin değmesiyle çözüm getireceğini vurguladı: Bakanlığın ülke çapında örgütlü bir ağ kurup yeterli veteriner istihdam etmesi şart. Mustafa Daban, “Fakültelerden başlayarak genç veterinerlerin gereği gibi eğitilip sahada, pratik içinde yetiştirilmeleri de önemli.” dedi.
TEK ÇARESİ AŞI
- Şap her yıl görülen, beklenen, grip gibi bir hastalıksa bu yıl neden önlenemez duruma geldi?
Virüsün yayılması, virüsün ortamda bulunmasına bağlı. Evet, grip gibi. Tek çaresi aşı. Zamanında aşı yapılmalı. Virüsün varyantını belirleyip o varyanta göre aşı hazırlamak, buna göre aşılama periyodu oluşturmak gerekiyor. Devlet kontrolünde yılda iki defa şap aşısı yapılma mecburiyeti var. Devlet aşı uygulamasını serbest veteriner hekimlere yaptırılabiliyor. Ama çok küçük bir ücret biçtikleri için bizim buralarda alan veteriner olmadı.
AŞI KESİNLİKLE SATILAMAZ
- Sizin çevrenizde köylü aşı yaptırabildi mi?
Köylü aşıyı kendisi yapıyor. Bazı devlet memurlarını da görüyoruz. Ama aşı yapmanın kuralları var. Aşı, en yüksek 4 derece, en düşük 2 derece sıcaklıkta muhafaza edilmesi gerekir. Aksi halde aşı, aşı özelliğini kaybediyor, faydasız bir şeyi enjekte edip hayvana işkence yapmış oluyorsun.
- Köylü kimden alıyor aşıyı?
Serbest veteriner hekimlerden de alıyor aşıyı, devlet veterinerlerinin verdiklerini de görüyoruz ama sorduğun zaman biz vermiyoruz, diyorlar.
Normalde aşı hiçbir şekilde satılamaz, kesinlikle yasaktır. Aşıyı veteriner hekimin veya veteriner hekimin kontrolünde hayvan sağlık teknisyeninin yapma zorunluluğu var. Kurallara uyulmadığı için aşı bağışıklık oluşturmuyor.
YA AŞIDA YA YAPANDA HATA VAR
Bu yıl ülkemizde şap hastalığı SAT 1 ve SAT 2 olarak devam ediyor. Bunların da alt varyantları var. Varyantlara uygun yeterli aşı oluşturulamadığından aşılar da çalışmıyor. Hayvana bir ayda iki defa aşı yapılmış, o hayvanın da şapa yakalandığını görüyoruz. Şap kontrol altına alınamıyorsa, aşı bağışıklık oluşturamadı demektir. Ya virüs çok dirençli bir virüs ya da aşının yapılmasında bir hata var. Ya aşıda ya da yapan kişilerde hata var.
- Daha önce Türkiye’de görülen virüs SAT 1’di, bu yıl SAT 2 eklendi ona. Ama SAT 2’nin aşısı mı üretilemiyor?
Aşı üretmek zor değil: hayvanın ağzından sürüntü alıyorsun, ondan aşı üretiyorsun. Ama Türkiye’de aşırı laboratuvarlarının çoğu kapatıldı. Artık ihtiyaç yok dendi, Avrupa Birliği’ne giriyoruz dendi… Şimdi yeniden bütün aşıları üretmeye çalışıyoruz.
BÜTÜN BATIDA YAYGIN
- Bölgenizde durum nasıl?
Manisa, Uşak, Kütahya, Balıkesir … Ege’nin bütün illerinde şap hastalığı var. Bizim bulunduğumuz ilçede de şu an dört köyde şap hastalığı var. Komşu ilçede de var. Batı ilerinde aşırı derecede şap var.
Hava sıcaklığı 20 derece seviyesinde seyrediyor buralarda. Baharda doğu illerinde hava sıcaklıkları 20 derece civarındaydı, şap hastalığı oralarda çıktı. Bu sıcaklıklar, virüsün en hızlı ürediği sıcaklıklar. Sıcaklıklar biraz daha düştüğü zaman azalacaktır.
Köylüye eğitimin de örgütlenmesi lazım
- Virüsün yayılması önlenemez mi?
Onun yolu da aşılama. Virüs kuşla da taşınır, havayla da. Köylü, şaplı ineği getiriyor, köy çeşmesinde suluyor, o suya virüsü bulaştırıyor. Oradan su içen bütün hayvanlar artık hastalığı almış oluyor. Köye gidiyoruz, hayvanların ayağının altına kireç dökmüşler. Kireç falan şapa çözüm değil. Tam tersine hayvanın tırnaklarını delik deşik eder, şapın bulaşması daha kolay olur.
Sosyal medyada ‘hayvana domates verdik iyi geldi’ gibi iddialar görüyoruz, vatandaşlarımız dikkate almasın.
- 60’lı 70’li yıllarda Verem Savaş Dispanserleri tarafından köylerde, DDT gibi tarım ilaçlarının nasıl kullanılması gerektiği konularında eğitim verildi...
Çok önemli. Eskiden derelerimizde balık olurdu, balık tutar yerdik. Şimdi kurbağa bile kalmadı. Neden? Adam tarım ilacını atıyor, kutusunu dereye fırlatıyor. Balık, canlı ne varsa hepsini yok ediyor. Köylüyü eğitmek lazım. Tarım il müdürlükleri toplar köylüyü bir kahvede, köylüyü bilinçlendirir.
Limon tuzuyla lezyonlar iki üç günde iyileşir
- ŞAP’ta kesin bir tedavi yok mu?
ŞAP’ın tedavisi hayvana iyi bakmak, iyi beslemek. Bizim Tarantula dediğimiz ilaçlar var. ŞAP’a yakalanmış hayvana bundan yaparak bağışıklık sistemini güçlendiririz. Lezyonları azaltan bir grup ilaç kullanıyoruz.
Dünyanın en kaliteli dezenfektanı tendürdiyottur, sulandırıp hayvanın ağzına serpebilirler. Veya iyotlu gliserini ağızlarına, yara bölgelerine sürebilirler. En iyisi limon tuzu. 1 litre suya 200 gram limon tuzu koyup içine de bir miktar alkolle sulandırılmış iyot koyarak karıştırıyorsunuz, hayvanın ağzına püskürterek sürüyorsunuz, hastalığı 2-3 günde atlatıyorsunuz.
VİRÜSE AYAK UYDURMANIZ LAZIM
- Eti sütü verimsiz hale gelmekten de kurtuluyor mu o zaman?
Tabii muhakkak.
SAT 1, hayvanların ilk önce memelerinde belirti gösteriyor. Eskiden olduğu gibi sadece ağızda ve ayakta değil. Memede lezyonlar, sulu yaralar oluşuyor. Her tarafına yayılıyor. Ağzından salya gibi su atıyor. Genç veterinerlerimiz çiçek sanıyor ama şap. Virüs sürekli olarak kendini yeniliyor. Ona ayak uydurmanız lazım. Hayvanın nefes borusunda, yemek borusunda, tüysüz yerlerinde yaralar oluşturuyor. Genç hayvanlarda, özellikle kuzu, buzağı, oğlak gibi hayvanların akciğer ve kalp zarında lezyonlar oluşturuyor. Bu lezyonlar da hayvanın kısa sürede ölümüne neden oluyor. Değişime uğrayan virüsün yola açtığı şeyler bunlar.
- Eskiden ölüm olmazdı değil mi?
Virüs, sürekli olarak kendini yeniliyor, ilaçlara karşı da kendini dirençli hale getiriyor, hastalığın tedavisi zorlaşıyor. Viral hastalıkların ilaçla tedavisi yok. Hayvanın konforunu artırarak, lezyonları zayıflatarak hastalığı geçirmeye çalışıyoruz.
Aşı üreteceksin veterinerliği örgütleyeceksin
- Bakanlık ne yapmalı ya da ülke çapında ne yapılmalı?
Türkiye’deki aşı üretim tesisleri tekrar açılmalı. O yetişmiş elemanları geri döndürebilirlerse onlar burada eleman yetiştirerek hızlı bir şekilde aşıların üretilmesini sağlar. Bütün aşıları ithal etmeye başladık. Üretirsek, Asya’ya da satarız, Afrika’ya da Türk devletlerine de. Yeter ki elinde aşı olsun. Eskiden birçok ülkeye çiçek aşısı satmışız. Vebada birçok ülkeye yardım etmişiz.
Veteriner istihdamının ücra köylere ulaşması için örgütlenme lazım. En güzel şey örgütlenmedir. ‘Bir elin nesi vardı, iki elin sesi var’! Örgütlenmek budur. Örgütlü bir toplumun önünde hiçbir engel durmaz. Yeterli bir örgütlenmemiz yok. Kağıt üzerinde bakarsan her şey var.
Türkiye’de ve Avrupa’da dahi verem hortladı. Günümüzde on hayvandan birinde verem var. İnsanlarda da türedi. Çünkü aşılama ve takip sistemi yetersiz. Eskiden hastalanan insanlar düzenli olarak takip edilirdi, ilaçları verilirdi. Zoonotik hastalıktır; insandan hayvana ve hayvandan insana bulaşan 200 civarında hastalık var, biri de verem.
Veterinerlik hizmetinin örgütlenmesi giderek önem kazanıyor. Veteriner hekim dediğin zaman sadece hayvan tedavi etmez. Veteriner hekim, sahada koruyucu hekimdir. Hayvanları koruyarak insanları korur, toplumu korur.
- Şanlıurfa’ya çevre illerden veteriner görevlendirilmiş şap nedeniyle. Bir ilde nasıl veterinerlik hizmeti olmaz?
Gerçekten içler acısı. Devlet bir şekilde götürecek oraya veterineri, yerleştirecek. Biz konuştuğumuz zaman arıyorlar, halkı niye paniğe sevk ediyorsun, diyorlar. Devlet, olanı gizleme, saklama, görmezden gelme derdinde olmamalı, sorun çözmeli.
Hatalı uygulamalar var. Diyelim ki bir ilçede şap çıktı, o ilçede hastalığın olduğu yer merkeze konulup, dairesel olarak en uç köylerden aşılamaya başlanır, dairenin merkezindeki hastalık bölgesine gelinirdi. Şimdi hastalığın çıktığı bölgeden başlıyorlar, çevresini daire olarak tarıyorlar. Yanlış bir sistem.
Veteriner hekim arkadaşlar da yetersiz kalıyorlar. Aşı yaparken dikkat etmiyorlar, kurallara uymuyorlar. Eline bir otomatik enjektör alıyor, hayvanı neresine denk gelirse batırıp geçiriyor.
VETERİNERLİK FAKÜLTELERİNİ BAŞTAN KURALIM
- Eskiden nasıl oluyordu?
Türkiye’de bizim zamanımızda beş tane veteriner fakültesi vardı. 30 öğrenci alırdı, adam gibi yetiştirirdi. Yılda 100 kişi kadar mezun verirdi. Diplomanı ya cumhurbaşkanı verirdi ya da başbakan. Şimdi 40 tane veteriner fakültesi açmışsın, her biri 200 tane öğrenci alıyor. Bazı arkadaşlar var, bir tek enjektör batırmadan veteriner diploması almış. Sözüm tabii hepsine değil ama onda da diploma var, işini iyi yapanda da.
Bir yere fakülte açmak için önce öğretim görevlisini, alt yapısını, çiftliğini, laboratuvarını kuracaksın. Bu sorun sadece bizim meslekte değil başka dallarda da var. Antalya’ya gidiyorsun, Alanya’da hukuk fakültesi var, merkezde de hukuk fakültesi var. Muğla’da merkezde veteriner fakültesi var, Milas’ta da veteriner fakültesi var.
Pratikte sahada gördüğünü değerlendirip ona göre uygulamayı değiştirmek de lazım. Fakültede bize mesleğin temel bilgileri öğretilir. Sahada öğrenmeyi sürdürmek lazım, ben veterinerim diplomam var dememek lazım. Meslekte pişmek, olgunlaşmak gerekiyor. Olgunlaşmadan klinik açıyor veya bir devlet dairesine kendini atıyor, sonuç vahim oluyor.
Ayrıca, ihtiyar köylüler, Yörükler, doğada olan her şeyi çok iyi bilirler. Doğayı çok iyi tanırlar. Onlarla sohbet ederim, öğrenirim. İnsana dönük olarak şunu da söyleyeyim: Herkesin evinde tuz bulunur. Dünyada tuz bilinen en eski antiseptik. Hiçbir şey yapamıyorsanız tuzlu suyla gargara yapın. Yaranın üzerine, lezyonların üstüne püskürtün. Vatandaşa bunu demiş bu bunu demiş demem.