Yasin Aktay ve hilafet özlemi

Bir iki meczubun Atatürk heykellerine taş atmasının ciddiye alınacak, dert edilecek bir yanı yoktu. Ama Yasin Aktay gibi İslamcı-hilafet yanlısı siyasetçilerin iktidar partisinde sorumlu mevkilerde bulunmaya devam etmeleri görmezlikten gelinemez.

3 Mart Devrim Yasalarının kabulünün yıldönümünde, sayıları az da olsa, demokratik kitle örgütleri, etkin düzenledi. Bu yıl, Devrim Yasalarının kabulünün 100. yılı olması nedeniyle anlamlı, önemliydi kutlamalar. Devrim Yasalarının en önemlisi “Hilafetin kaldırılışı” idi. Belki de bütün dünyada, İslam dünyasının genelinde, kutlanması gereken bir gündü ama o tartışmaya girmeyelim.

Ne var ki, o günde üzülenler de oldu. Yeni Şafak yazarlarından, Yasin Aktay bunlardan biri. Yasin Aktay sosyoloji profesörü imiş, doktorasını ODTÜ’de tamamlamış. Daha da önemlisi, iktidar partisi AK Parti’nin bir dönem Dış İlişkilerden Sorumlu Başkan Yardımcılığını üstlenmiş; şimdilerde AK Parti’nin İnsan Haklarından Sorumlu Yöneticisi imiş.

Yasin Aktay, Devrim Yasalarının 100. yılında dertlenmiş, içini döküyor okurlara. (“İslam Dünyasının En Uzun Yüzyılı” Yeni Şafak 6.03.2024)

KENDİN ÇAL KENDİN OYNA

“İlga edilişinin 100. yılında” diye başlayan yazısında millete “hilafet üzerinde düşünmeye devam edelim” çağrısını iletiyor. Yasin Bey’e göre “Hilafet Türkiye’de ilga edildi ama bunun bütün dünyayı etkileyen sonuçları oldu.” Doğru ama Yasin Bey’in derdi başka. Yasin Bey’i okuyanlar dünyada Müslümanların hop oturup hop kalktığını sanacak. Tam da kendin çal, kendin oyna sahnesi. İslam dünyasında hilafeti hatırlayan kaç kişi kaldı acaba?

Yasin Aktay yazısının bir bölümünde hilafet makamının İslam dünyasını birleştirme görevini yerine getiremediğini itiraf ediyor, kurumun zaaflarını bir güzel sıralıyor. “Büyük İslam âlimleri” olarak nitelediği Said’i Nursi’den, Elmalılı Hamdi Yazır’a, Mehmet Akif’ten İskilipli Atıf’a kadar birçok şahsiyetin hilafetin aksaklıklarını eleştirdiğini ama “Hazır olmadıkları hilafetin kaldırılmasının ardından” şaşkınlığa sürüklendiklerini iddia ediyor. Aktardığı bilgiler gerçeği kısmen yansıtıyor olabilir ama tümünü yansıtmıyor. İslam’ın yaşadığı bütün sıkıntıları, sorunları “hilafetin kaldırılması”na bağlamak olsa olsa büyük bir kolaycılıktır, diğer bir deyişle gerçeklerden kaçmaktır.

TBMM, 3 Mart 1924’te halifeliği kaldırdı. Abdülmecid Efendi aynı gece on bir kişilik ailesiyle beraber yurt dışına çıkarıldı.

NE DEMELİ?

Yasin Aktay’a göre “hilafetin kaldırılması İslam fıkhının uygulanmasını muhal kılan bir boşluk” meydana getirmiş. “İslam fıkhının teşekkül döneminden bu yana Müslüman liderlik kurumunun dünya üzerinde olmadığı bir ortamda, İslam’ın nasıl uygulanacağına hatta Müslümanca bir varoluşun nasıl mümkün olabileceğine dair bir tanım getirmiş değil”miş. Bu satırları okuyan, işin iç yüzünü bilmeyen de hilafet makamının yüzyıllar boyunca sabah akşam İslam fıkhının uygulanmasına yönelik bir çalışma içinde olduğunu sanır.

Yasin Aktay devam ediyor: “Halifesizleştirme süreci genelde dünyanın birçok yerindeki Müslümanlar için, özelde de Türk Müslümanları için ciddi bir bilinç travmasıyla başladı” Yasin Aktay Bey’in “ilgasının 100. yılında hilafet üzerinde düşünmeye devam edelim” sözleri ile başlayan yazısı “Müslümanların bilinç travması” sözleri ile bitiyor. Bilimin esası gerçeği olgularda aramaktır. Yasin Bey, Müslümanları aklınca teselli ediyor.

Yasin Aktay yazının sonuna eklediği notta “yazının 1997 yılında ODTÜ’de tamamladığı ‘Text, Identity: Islamist Discourses of Authenticy in Modern Turkey’” başlıklı doktora tezinden özetlendiğini belirtiyor. Bu demek oluyor ki Yasin Bey siyasette (AK Parti) kendine göre başarı merdivenlerini tırmandığı son 25 yılda bu konuda yeni bir şey üretememiş. Ne demeli?

8 Mart 1924 tarihli Resimli Gazete'de Hilafetin Kaldırılması

SONUÇ

İslam tarihinde, Hz. Peygamberin ölümünden hemen sonra ortaya çıkan iktidar boşluğunu doldurmak için bulunan bir siyasal çözüm yolu olan hilafet miadını çoktan doldurdu. Bir güzel tarihe gömüldü. Hilafeti, kendi siyasal ikballeri için isteyen bir avuç insan kaldı.

Yasin Aktay gibiler dövünüp durabilir. Ancak düşündürücü olan, Yasin Aktay gibilerin iktidar partisinde, iktidar organlarında önemli yerler işgal etmeye devam etmesidir. Türk milleti açısından sorun şudur: Bir iki meczubun Atatürk heykellerine taş atmasının ciddiye alınacak, dert edilecek bir yanı yoktu. Ama Yasin Aktay gibi İslamcı-hilafet yanlısı siyasetçilerin iktidar partisinde sorumlu mevkilerde bulunmaya devam etmeleri görmezlikten gelinemez.

Sonraki Haber