Zelenskiy'i yakından tanıyan Ukraynalı yönetmenle konuştuk: Batı'nın anlattığının tam tersi

Oliver Stone’un yapımcılığını üstlendiği belgesellerin yönetmeni İgor Lopatonok, 'Zelenskiy barış tanrısı gibi gösteriliyor. Oysa oligark Kolomoiski sayesinde isim yapıp başkanlık koltuğuna oturdu.  'Pilot koltuğunda aslında pilot falan olmayan ama pilotluk rolünü iyi yapan bir aktör oturmakta' dedİ

Oliver Stone’un yapımcılığını üstlendiği, Ukrayna’daki gerçekleri anlatan belgesellerin yönetmeni İgor Lopatonok, ülkenin bugünlere nasıl getirildiğini anlattı. Devlet Başkanı Volodimir Zelensky’yi yakından tanıdığını belirten Lopatonok, Zelensky’nin gerçek bir devlet adamı olmadığını söyledi. Belgeselleri çektikleri süreçte baskı altında kaldıklarını ve kendilerine “Rus ajanı” dendiğini belirten yönetmen İgor Lopatonok, Batı medyası tarafından “barış tanrısı” gibi gösterilen Zelensky’nin ülkeyi Nazilere teslim ettiğini vurguladı.

İgor Lopatonok’un yönetmenliğini yaptığı “Ukrayna’daki Yangın”, “Ukrayna İfşa Ediliyor” ve “Ukrayna: 30 Yıllık Bağımlılık” belgeselleri, Türkçe altyazılı biçimde Ulusal Kanal’da yayınlanmıştı. Belgesellerin çok yakında Türkçe dublajlı olarak da yayınlanacağı bildirildi. Lopatonok ile yaptığımız söyleşi de Çarşamba akşamı saat 20:00’de Ulusal Kanal’da izleyiciyle buluşacak. İki bölüm halinde yayımlayacağımız söyleşinin ilk bölümünü sunuyoruz:

  • Sayın İgor Lopatonok, sizin yönettiğiniz üç belgeseli Ulusal Kanal yayınladı. İzleyicilerimizden çok büyük bir ilgi gördü filmleriniz. Bize kendinizi tanıtabilir misiniz?

Ben Sovyetler Birliği günlerinde, Ukrayna’da doğdum. Moskova’da iki yıl yaşadım. 2008’de de ABD’ye, Los Angeles kentine taşındım. Orada film yönetmeni ve yapımcısı olarak uzun yıllar çalıştım. 2013’te Oliver Stone ile beraber çalışmaya başladık. Son 8 yılda onunla birlikte 4 film ve 3 belgesel yaptık. Bunlar sizin yayınladığınız “Ukrayna’da Yangın”, “Ukrayna İfşa Ediliyor” ve daha gösterime girmemiş olan “Kazak” adlı bir film. Kazak lideri Nursultan Nazarbayev’i konu alan bu belgeseli Kazakistan’da iki yılda tamamladık. Ayrıca Oliver Stone ile birlikte “Putin Röportajları” adlı uzun belgesel hazırladık. Oliver burada yapımcı ve röportajcı olarak görev aldı. Bu filmde Putin’in yanı sıra Yanukovich ve Nursultan Nazarbayev ile de görüşmelerimiz oldu. Oliver Stone adının bu filmlerde yer alması bizim için inanırlılık unsuru oluyor. Oliver Stone’in filmlerinin hepsi “her zaman taze olmak” felsefesi üzerine çekiliyor. Bu filmler sadece geçmişte ne olduğunu anlatmaz. Geleceğe dair tahminler ve yönlendirmeler de yapar. “Ukrayna Yanıyor” filmine biz 2013’te başlamıştık. Olaylar yavaşça gelişip 2014’te Turuncu Devrim halini alınca, biz de filmi hemen tamamlayıp 2016’da gösterime sokmak zorunda kaldık. Çünkü olaylar hızla ilerlemekteydi. Ve bir noktada elimizde olan kadarı ile filmi sunmak zorundaydık. Ama şimdi 2022 ve olanlara bakınca o filmin hala geçerli olduğunu görürsünüz.

‘UKRAYNA’NIN BÖYLE SONUÇLANACAĞINI DAHA 2016’DA GÖRMÜŞTÜK’

Çünkü 2016’ya kadar yaptığımız çalışmalarda Ukrayna’daki krizin çok daha derinleşeceğini görmüştük. Nitekim bakın şimdi bu korkunç olaylar olmakta. Hepimiz büyük bir üzüntü içindeyiz. Ama elimizden ne gelir ve ne yapabiliriz ki?

Biz bu filmi çekerken çok büyük baskı altındaydık. Bizlere sürekli olarak Rus ajanı, Rus propogandası yapıyorsunuz dediler. Halbuki biz o film ile bugün olan kötülüklerin olmaması için var gücümüzle çalıştık. Maalesef, bu konuda başarılı da olamadık. Ama bu noktada durup olanları da seyretmeyeceğiz. Biz hâlâ barış için çalışmak zorundayız. Çünkü insanlık için hâlâ zaman olduğunu düşünüyoruz.

‘ZELENSKİY’İ YAKINDAN TANIYORUM’

  • Benim Oliver Stone filmleri ile ilk tanışmam onun Platoon adlı Vietnam ile ilgili filmi oldu. Dediğiniz gibi o da “her zaman geçerli olan” bir film. Ukrayna konusundaki tüm uyarılarınız, farklı planları ve beklentileri olan taraflarca dinlenmedi.

2008’den önce Ukrayna’da hükümet işlerinde görevliydim. Moskova’da da hem okuyup hem de çalışmıştım. Ukrayna’ya dönüşüm 2005’te oldu. Ve film endüstrisinde çalışmaya başladım. Bu dönemde genç biri olmama rağmen çok zenginleştim. Sovyetlerin yıkılması sürecindeki kuralsızlık döneminde, Ukrayna bir fırsatlar ülkesi haline gelmişti. Kiev’deki işlerim sebebi ile Ukrayna’daki zengin ve önemli kesimlerle çok ilişkim oldu. Zelenskiy’i de yakından tanıdım. Birlikte bazı işler yapma planlarımız da vardı ama olmadı. Şu anda bile benim cep telefonumda Zelenskiy’nin telefon numarası bulunur. Kendisi ile iş icâbı defalarca konuşmuşluğumuz da var. 2011’de onunla tanıştığımda iyi bilinen bir TV yapımcısı, aktör, komedyen ve büyük bir TV kanalının CEO’su olarak çalışıyordu. Bundan dolayı Zelenskiy’nin nasıl iktidara geldiğini çok iyi bilirim.

‘BARIŞ VAADİYLE SEÇİM KAZANDI ÜLKEYİ NAZİLERE TESLİM ETTİ’

Zelenskiy seçimlerde, savaşlardan ve kargaşadan bıkmış halkın bu isteklerine uygun olarak, savaşı durdurma ve barış vaadi ile Başkanlığa seçilebildi. O zamanki başkan Proşenko, Ukrayna’yı bir iç savaşa sürüklemişti. Ukrayna halkı da Zelenskiy’e savaşı durdurmak ve barışı inşa etmek için bir şans verdi ve Başkan seçti. Ama o ne yaptı? Kargaşayı durdurmak yerine, tüm ülkeyi felâkete sürükleyen bu savaşa yol açtı. Şimdilerde, Batı medyasındaki Zelenskiy’i “barış tanrısı” gibi gösteren fotoğrafları görünce hayretler içinde kalıyorum. Çünkü bu adam batı medyasının söylediklerinin tam tersi. Zelenskiy, neonazilerin Ukraynayı teslim almasını sağladı. Rusya ile olan sorunların çok daha derinleşmesine sebep oldu. Halbuki, tek bir imza ile savaşı önleyebilme şansı, sadece ona aitti. Bu barış anlaşmasını imzalasa, bu olanların hiçbiri gerçekleşmezdi. Seçimi kazanmasının ertesi günü, bir imza ile tüm olanları engelleyebilirdi. Bunun için Minsk anlaşmasını uygulaması yeterli olacaktı. Onun yerine Zelenskiy, Minsk anlaşmasının uygulanmaması için elinden gelen her şeyi yaptı. Rusya tekrar tekrar Minsk’in uygulanmasını istedi. Ama Zelenskiy ve etrafındakilerin böyle bir niyeti hiçbir zaman olmadı.

  • Ukrayna’nın tüm sorunlarında etnik yapısındaki karışıklığın olduğu görülüyor. Bu konuda bizleri aydınlatabilir misiniz?

Ukrayna Yanıyor filmini yaparken, Medvedchuk ile çok konuştuk bu konuda. O bize sadece etnik yapıyı değil, tarihi gelişmeleri de çok detaylı olarak anlatmıştı. Ukrayna, Türkiye ve Rusya tarihi olarak ortak bir geçmişe sahiptir. Arada bir de kanlı savaşlar olmuştur. Ukraynalılar ülke nüfusunun yüzde 55-58’ini oluştururlar. Etnik Ruslar ise yüzde 20 kadardırlar. Ukraynalıların tümü günlük hayatlarında tamâmiyle Rusça konuşurlar. Sadece doğuda değil batıda da, hatta Kiev’de de Rusça konuşulurdu. Bunun üzerine de bir Ortodoks Kilisesi ortaklığı var. Kısmı bir otonomisi olsa bile Ukrayna Ortodos Kilisesi, Rus Patrikliğine bağlıydı. Ve son 300 senedir Rusya ile olan bir kültürel beraberlik söz konusu. Önce Çarlık Rusya’sı sonra da Sovyetler Birliği, Ukrayna’ya çok büyük yatırımlar yaptı. Böylece Ukrayna, gelişmiş bir endüstriyel ülke haline geldi. 1991’deki bağımsızlık sırasında, Ukrayna çok özel ve gelişmiş bir ortama sahipti. Ama çok kısa bir sürede tüm bunlar kaybedildi.

BATI UKRAYNA’DA HER ŞEY DAHA FARKLIYDI: DİN VE DİL DAHİL

Bildiğiniz gibi, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra, 1918’deki Brest Litovsk anlaşması ile bağımsız bir Ukrayna devleti oluşturulmuştu. Ama bu devlet sadece 18 ay yaşadı. 1939’a kadar milliyetçi, Beyaz Rus hükümetlerinden sonra Molotov-Ribbentrop anlaşması ile o sene Sovyetler Birliğine bağlandı. Batı Ukrayna o güne kadar Avusturya-Macaristan İmparatorluğu altındaydı. Ve sadece 3 milyon nüfusu vardı. Bu Batı Ukrayna, ülkenin geri kalan kısmına uyum sağlayamadı. Buraların lehçeleri bile o kadar farklıydı ki Doğu Ukrayna’dan gelenler ile anlaşamıyorlardı. Batı Ukrayna’nın dini bile farklı idi, Katolik hristiyanlarıydılar. Bundan dolayı batının azınlığı ile doğunun çoğunluğu arasında zaten çatışmalar vardı. Batı Ukrayna açık şekilde Nazi destekli organizasyonlar ve İkinci Dünya Savaşı’ndan gelen kahramanlara sahipti. Mesela Stefan Bandera bu isimlerden en önemlisi idi. Nitekim İkinci Dünya Savaşı sırasında çok kuvvetli ve kalabalık bir Ukraynalı Nazi ordusu Almanların komutası altında Batı Ukrayna’yı terör altına aldı. 1939’da Lviv şehrinde büyük kıyımlar yaptılar. Yahudiler ve Ukraynalı olmayanlara karşı soykırım bile uyguladılar. Aynı Ukrayna Nazileri Kiev, Lviv ve Polonya’daki Yahudi soykırımının da aktörleri idiler.

Elbette Sovyetler yönetimi tüm bu Nazi ve aşırı milliyetçi grupların varlığını yasaklamıştı. 1991’de Sovyetler dağılınca, bu gruplar şiddetli bir süratle yeniden canlandılar. Ve kısa zamanda Nazileştiler. Mesela Azov taburu açıkça Nazi sembolleri kullanmaya başladı.

  • Bu tür Nazi grupları sadece iç dinamikler ve gelişmeler sayesinde mi güçlendiler?

Bu çok önemli bir soru aslında. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra CIA çok sayıda Nazi artıklarını ABD’ye taşıdı, 3 ayrı proje halinde. Sovyetler döneminde, eğittikleri bu Nazilerden bir kısmını paraşütlerle Karpat Dağlarına indirip karışıklık yaratma çabaları oldu. Ama hepsi de Sovyetler tarafından yok edildiler. Ama ABD bu çabalardan hiç vazgeçmedi. 70 sene boyunca bunların eğitimine devam ettiler. 2015 yılında ABD, sayıları 40.000’e ulaşan Azak Taburları’na yardımı yasakladı. Ama bunlar sadece gerilla değillerdi. Tankları, ağır silahları ve uçakları ile büyük bir Nazi ordusu halindeydiler. Ve bunlar Ukrayna milli savunmasının resmi bir parçası haline getirildi. 2014’deki darbeden sonra da Ukrayna Merkezi hükümeti bu Azak Taburlarını doğu bölgelerindeki Rus asıllı insanları öldürme kampanyasında ön saflarda kullandı. Hatta merkezi orduyu da tehdit ederek doğudaki katliamlarına ortak ettiler. Bunlara neonazi dememek gerek, çünkü bunlar en has Nazilerdir.

UKRAYNA’YI AVRUPA’NIN EN FAKİR ÜLKESİ YAPTILAR

Bundan sonra ise Ukrayna Nazilerin gelişmesi için çok uygun bir yer haline geldi. Ekonomik yıkım 6 milyon insanın Ukrayna’yı terk etmesine sebep oldu. Bu göçün ana sebebi ise, bu insanların böyle bir Nazi rejimi altında yaşamak istememeleri idi. Böylece de Ukrayna, Avrupa’nın en fakir ülkesi haline getirildi. Moldavya’dan bile daha düşük olan kişi başına gelir, sadece yıllık 2400 dolar idi. Bu ise “devrim” adını verdikleri 2014 darbesinin doğrudan bir sonucu idi.

Ukrayna Kırım’ı kaybetti, Donbass Bölgesi fiili olarak bağımsız oldu. Bu şartlar altında ise Minsk Anlaşması 2015’te imzalandı. Ama bu anlaşma hiçbir zaman uygulanmadı. Geçen aylarda ise tamamıyla reddedildi. Elbette Minsk Anlaşması’ndan vazgeçilmesini Zelenskiy’nin arkasındaki güçler teşvik ettiler. Zelenskiy düzgün ve sorumlu bir devlet adamı olsa, Minsk Anlaşması’nı uygulardı. Halbuki o zaten oligark Kolomoiski sayesinde isim yapıp TV komedyenliği ile başkanlık koltuğuna oturdu. Sonra da bir film senaryosu gibi işleyen olaylarla başkan seçildi. Elbette onun aktörlüğü çok iyi olabilir. Ama düşünün ki, bir uçaktasınız. Ve pilot koltuğunda aslında pilot falan olmayan ama pilotluk rolünü iyi yapan bir aktör oturmakta! Zelenskiy de aynen öyle bir Başkan. O sadece bir proje olarak yaratılmış ve rolünü iyi oynayan bir aktördür. Ama bir başkanın sahip olması gereken insiyatif ve kıvraklıktan eser yok onda. O iyi bir aktör olarak halka şirin gösterilmeyi iyi beceriyor ve seviliyor. Aynen Barrack Obama’ya benzetiyorum onu bu hâli ile.

  • Zelenskiy bana Ronald Regan’ı hatırlatıyor, ne dersiniz?

Evet, Reagan da bir aktör ama başkan olmadan önce Kaliforniya gibi çok önemli bir eyaletin valiliğini de yapan birisi. Yani devlet tecrübesi var. Zelenskiy ise TV komedyenliğinden başkanlığa doğrudan geçiş yaptı ve sıfır tecrübesi var. Ukrayna halkının bu seçimde yaptığı hata konusunda çok üzgün olduğumu bildirmek isterim.

DEVLET ADAMLIĞI ATATÜRK GİBİ OLMALIDIR

  • Ben de Odessa, Kiev ve başka birçok Ukrayna bölgesinde bulundum. Konuştuğum insanlar genellikle Zelenskiy’nin barışı getireceği vaadleri ile seçildiğini ifade ettiler.

Zelenskiy’nin böyle bir başkana dönüşeceğini, ilk seçildiğinde bile fark etmiştik aslında. Çünkü devlet adamlığı hiç olmadı onda. Büyük devlet adamlarına en güzel örnek Atatürk’tür. Osmanlı’nın küllerinden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yaratabildi. Lenin’i beğenmeyebilirsiniz ama, Çarlık Rusyası’nın küllerinden büyük ve gelişmiş bir devlet yaratma becerisine sahipti o da. Ama o devlet bir sürü hatalarla yönetildi. Özellikle de milliyetler konusunda büyük hatalar yapıldı ve bugün de o zamandan gelen bir miras olarak, Ukrayna sorunu dâhil her yerde milliyetler meselesi ortaya çıkıyor. Ermenistan ile Azerbeycan arasındaki Karabağ sorunu da o günlerin bir mirası aslında.

ÖDÜLLÜ YÖNETMEN LOPATONOK YENİLİKÇİ GİRİŞİMLERİYLE BİLİNİYOR

Sovyetler Birliği Ukrayna’sında 1968’de dünyaya gelen İgor Lopatonok, ABD ve Avrupa'da renklendirme ve 3D dönüştürme çalışmalarıyla tanınıyor. Sanatçı, henüz 16 yaşındayken kabul edildiği Ulusal Dnipropetrovsk Üniversitesi'nden aldığı mühendislik diplomasının ardından Moskova Devlet Uluslararası İlişkiler Üniversitesi'nde Uluslararası Finans bölümünde okudu. Prodüksiyondaki ilk deneyimi, 1990'da Moskova'daki "Dünya Konseri"nin koordinatörü ve organizatörlüğü olan Lopatonok, 2005 yılında film sektöründe yapımcı olarak çalışmaya başladı. Daha sonra Ukrayna film endüstrisine yeni dijital teknolojiler getiren yapım şirketi "Technomedia"nın kurucu ortağı oldu.

“Land of Oblivion” adlı filmi, Venedik Film Festivali, Tornoto Uluslararası Film Festivali, Tokyo Uluslararası Film Festivali ve diğerleri dâhil olmak üzere dünya çapında 20'den fazla büyük film festivalinde gösterildi. Lopatonok'un yapımcılığını ve Robert Ferretti ile birlikte yönetmenliğini üstlendiği II. Dünya Savaşı ile ilgili belgesel "Zafer İradesi", ABD'deki birçok prestijli film festivalinde resmi seçimlerde yer aldı ve 2013'te Beverly Hills Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü'nü kazandı.

Avrupa ve ABD’de çeşitlik meslek örgütlerinin üyesi olan İgor Lopatonok, Ukrayna'yı uluslararası film yapım pazarında tanıtan bağımsız, kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan Ukrayna Film Komisyonu'nun da kurucusu.

DEVAM EDECEK

Sonraki Haber