Ateş çemberi

Türkiye’nin dört bir yandan ateş çemberinin içine alındığı bir gerçek. Ege’de Yunan-Amerikan işbirliği, Akdeniz’de ABD-Yunanistan-GKRY-Mısır-İsrail ittifakı kurulmuş durumda. Tek sorunsuz deniz olarak görülen Karadeniz’de de Ukrayna-ABD birlikteliği ya da daha doğru ifadeyle Ukrayna’nın her yönüyle Amerika’nın emrine girmiş olması yeni sorun alanları yaratıyor.
Aynı durum karada da geçerli. Suriye’nin kuzeyi, Fırat Kalkanı ve Zeytindalı Harekât alanları hariç, ABD-PKK-PYD-YPG-SDG’nin elinde. Terör örgütü PKK ve uzantıları, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar, gelişmiş silahlarla donatıldılar ve Amerikan istihbarat örgütlerinin sağladığı imkanlarla özel askeri şirketlerin eğitmen kadrolarından her türlü eğitimi alıyorlar. Öyle ki artık insansız hava aracı uçuran, tank kullanabilen, uzaktan kumandalı ve el yapımı bombalar konusunda ehlileşen bir terör örgütüyle karşı karşıyayız. Suriye sınırının hemen devamındaki Irak’ta da durum farklı değil. Hem PKK hem de her an ABD’nin emrine girmeye hazır olan Barzani güçleri sınırımızın Irak tarafında fink atıyorlar. Kara sınırımızda belki de en az sorun yaşadığımız yer İran sınırı. Ancak İran da ABD’nin ve onu destekleyen güçlerin yoğun yaptırımı altında. Bu da demek oluyor ki Türkiye’nin birden fazla alanda sorun yaşaması halinde İran’ın tüm İran sınırımızda kontrolü sağlayabilmesi ya da Türkiye’ye çok güçlü destek verebilmesi her koşulda mümkün olmayabilir. Biraz daha yukarda, öz yurdumuz Nahçivan’ı geçince, Türk’e olan düşmanlığı hiç bitmeyen ve diaspora Ermenileri üzerinden Amerika’ya bağlanan Ermenistan var. Doğru ortamın oluştuğuna inansalar boylarına poslarına bakmadan efendilerinin yanında Türkiye’nin üstüne atlamaya hazırlar. Sadece göreceli olarak Gürcistan’la şu anda bir sorun yok denilebilir.
GÖLGELERLE SAVAŞMAK
Görüleceği gibi Türkiye’nin çevresi, adeta bir mayın tarlasına dönüştürülmüş durumda. Ve ilginçtir ki bu mayınları döşeyen de döşeten de hep aynı güç: ABD! Nereye baksanız, hangi taşı kaldırsanız karşımıza NATO’daki müttefikimiz ABD çıkıyor. Bu durumda Türkiye’nin karşısına acilen çözülmesi gereken şu soru geliyor: ABD’yle hesaplaşmadan dört yanımızdaki sorunlar nasıl çözülecek? Bu soruya verilecek cevap çok önemli zira içinde ABD olmayan her cevap Türkiye’nin patinaj yapmasına sebep olur. Yani Karadeniz’de, Ege’de ya da Akdeniz’de kurulan tuzakların arkasındaki gücün ABD olduğunu kabul etmezseniz gölgelerle mücadele etmiş olursunuz. Ve asla sonuç alamazsınız. Bir başka deyişle Ege’de işgal edilen 18 adamızın, Doğu Akdeniz’de gasp edilmek istenen mavi vatanımızın hesabını sadece Yunanistan’a ya da GKRY’ne sormaya kalkarsanız sonuç alamazsınız.
YER KALMADI
O halde her şeyi basitleştirerek değerlendirmek ve adımlar atmak gerek. ABD’nin gelecek planlarında Türkiye yok ama PKK var! ABD’nin öncelikleri arasında Türkiye’nin geleceği yok ama Yunanistan’ın geleceği ve Kıbrıs’ın tamamının Rumların elinde olması koşuluyla Kıbrıs’ın geleceği var.
Zaten ABD, Türkiye’yle “uzlaşmaz çıkarlara” sahip olduğunu bildiği için uzun zamandır ısrarla Türkiye’yi ve Türk Ordusunu yıpratıyor. Bu anlamda bugün Doğu Akdeniz’de yaşananlarla Ergenekon-Balyoz kumpaslarının ilişkisini kurmak zorundayız. Türk Ordusu’na çullananların arkasındaki Amerikan bayrağının bugün PKK’ya Kuzey Suriye’de eğitim veren paralı askerlerin göğüslerindeki bayrak olduğunu mutlaka görmek durumundayız. Ancak bunu yaparsak Türkiye’nin geleceğini kurtarabiliriz. Ve ancak gerçek düşmanı doğru tespit edersek ve bölge ülkeleriyle işbirliği yaparsak bu cendereden çıkabiliriz. Bu analiz yapıldığında örneğin Suriye’nin Kuzeyindeki tüm PKK unsurlarını hedef alacak bir “temizleme harekatının” ABD merkezli oluşturulan ateş çemberini kıracağını da anlamış oluruz. Zira artık geri çekilecek bir yer kalmadı. Türkiye ya ABD yapımı bu çemberi kaynak yerlerinden kırmaya başlayacak ve yerine bölge ülkeleriyle yeni bir savunma hattı kuracak ya da ateş çemberinin günden güne yaklaştığını hissedecek.