’Baban bile olsa Türk’ü öldür!’

Kuruluş döneminden (1300-1400) sonra Osmanlı devlet politikasının temeli, Türk düşmanlığına dayandı. Devleti kuran öğeler, acımasız vergilerle sömürülmeye başlandı. Buna direnenler de Celali gösterilerek katledildiler. İşte bu sürece, Osmanlı sarayından beslenen dönemin şairleri, tarihçileri, âlimleri var güçleri ile destek oldular. Bu şairlerden birisi olan Hafız Hamdi Çelebi, Kadimi mahlasıyla yazdığı şiirinde Türk’ü aşağılamakla yetinmemiş, onların acımasızca katledilmelerini, “Baban bile olsa Türk’ü katlet!” diye kışkırtmıştır. Hakaret ve yalanına Peygamber Hz. Muhammet’i bile ortak etmekten çekinmeyen bu devşirmenin o şiiri şudur:
“Devr-i ezelden beri şahım eflak
(Padişahım kâinatın yaratılışından bu yana)
Zemmolur âlem içinde Etrak
(Türkler bu dünyada hep kötülenmiştir)
Vermemiş Türk’e Hüda hiç idrak
(Allah Türk’e hiç anlayış/akıl vermemiştir)
Akl-ı evvel de olursa bibâk
(Türk çok akıllı olsa bile pervasızdır)
Uktul-üt Türk’e velevkâne ebâk
(Baban bile olsa Türkü öldür)

Dedi ol kân-ı kerem, Şah-ı celâl
(O iyilik kaynağı yüce Peygamber dedi ki:)
Türk’ü katleyleyiniz kanı helal
(Türk’ü öldürünüz, kanı helaldir)
Daim oldu bunların işi dalâl
(Bunların işi sürekli sapıklık olmuştur)
Cümlesinden bunu ahzeyle misal
(Cümlesinden bunu örnek olarak al)
Uktul-üt Türk’e velevkâne ebâk
(Öldür Türk’ü baban bile olsa da)

Türk eğer ilimde olursa derya
(Türk derin bilgi sahibi de olsa)
Müfti olup verir ise fetva
(Müftü olup fetva bile verse)
Hemnişin olma bunlarla katâ
(Asla onlara yaklaşma)
Bu kelam içre muhassal cana
(Ey değerli dost, bu sözde özetlendiği üzere)
Uktul-üt Türk’e velevkâne ebâk
(Türk’ü öldür, baban olsa bile)

Türk’ü zannetmeki ola âdem
(Türk’ün adam olacağını zannetme)
Türk ile durma oturma bir dem
(Türk ile bir an olsun oturma)
Şeker alsa eline, ola sem
(Türk eline şeker alsa onu zehir say)
Ser-i Etrak’i kesip hiç yeme gam
(Türklerin başını hiç üzüntü duymadan kes)
Uktul-üt Türk’e velevkâne ebâk
(Öldür Türk’ü , baban olsa bile)

Ey Kadimî Türk’e hiç olma yakın
(Ey Kadimî Türk’e hiç yakın olma)
Sözleri olur ise dürr ü semin
(Sözleri çok değerli inci bile olsa)
Zinhar olma Türk’e yakın
(Sakın Türklere yaklaşma)
Kes başın, kanın dök, çekme gam
(Başını kes, kanını dök hiç üzülme)
Uktul-üt Türk’e velevkâne ebâk
(Türk’ü öldür, baban olsa da)
HEPSİ AYNI ZİHNİYETTE
Mehmet Ali Aynizade’nin Milliyetçilik adlı kitabında aktardığı bu şiir, özünde Osmanlı ruhunu ve o çağın egemen kesiminin Türk milletine bakışını yansıtmaktadır.
Türk’ü aşağı gören bu zihniyet hemen hemen saraydan beslenen bütün Osmanlı şairlerinde karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, Vahit Muhtumî şu dizesinde Türk’ü, “cahil ve eşek tavırlı Türk” olarak anlatmaktadır: “Cahilim, Türk-i merkeb-etvârım”
Muhteşem Süleyman’ın baş şairi Taşlıcalı Yahya, Türk’ü rezil, soysuz ve aşağılık kişi olarak göstermektedir. İşte birkaç dize de ondan: “Bir yoğurdu kara Türk-i ebter”, “Bâyezid’e durub ol Türk-i denî”
Şair Güvahî ise “ahmak Türk” diyor: “Didi ey Türk-i ahmak bu işi sen/ Ger itdünse neler kılam”
Şair Menbaî de aşağılık diyerek aşağılayanlardan birisi: “Her denî Türk’ü görürsün şu’arâ şeklinde”
Ya Ataî efendi ne diyor? Türk’ün yükselmesi ancak onun yükseğe asılması biçiminde olurmuş: “Türk’ün asılmak olur mirâcı”
ZAVALLI TÜRK!
İşte Osmanlı tarihi budur... Naima da dahil tarihçi geçinen saray adamlarının eserleri de aynı Türk düşmanlığı ile doludur.
Peki, bugünkü Türk milleti ile Hıristiyan anaların elinde yetişen Osmanlı padişahlarının ilgisi ne kadar olabilir ki... Ayrıca, padişahın çevresini kuşatan askeriye, ilmiye, örfiye denilen yönetim kadroları Türk kökenli değilken...
Soru şu: Bu kadroyu Osmanlılık adına ata saymak yerli ve milli anlayışa uyar mı?
Uymasa da uyduruyorlar... Çünkü bugünkü yönetim Türk düşmanlığını tıpkı Osmanlı bürokrasisi gibi devam ettiriyor. Hem de şu bizim bilinçsiz Türklerin ve sahte milliyetçi MHP’nin desteğiyle...
Zavallı Türkler... Kendi yurtlarında yine ikinci sınıf, yine horlanan ve sömürülen bir yığın...
Kurtuluş için belli ki yeni bir Gazi Mustafa Kemal Paşa gerekiyor..