Bomba ile Brüksel’de büyük strateji

Ünlü filozof Kant aydınlanmayı, “insanın kendi aklını kullanma cesaretini göstermesi” olarak tanımlar. Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde belirli aralıklarla bombalar patlıyor. Ancak her patlayan bomba ile akıl ve mantık biraz daha geri plana atılırken, duygular güçlü bir şekilde öne çıkarılıyor... Emareleri, aklımızı ve sezgilerimizi merkeze koyarak olayı sorgulamaya çalışalım...

IŞİD NİÇİN AVRUPA’DA BOMBALAR PATLATSIN!
Bu köşeyi takip edenler IŞİD’in CIA ve MOSSAD’ın oyuncağı olduğunu biliyorlar... ABD’nin gizli bilgilerini sızdıran eski CIA ve NSA çalışanı Edward Snowden de aynı gerçeğin altını çizmişti! Bir an için IŞİD’in bağımsız olarak hareket ettiğini farz ve kabul edelim. Böyle bir durumda, bütün dünya üzerine çullanmışken, niçin Avrupa’nın kalbinde bombalar patlatsın!
Bu hareketi, bütün Batı dünyasının en etkin silah ve sistemlerle hızlı şekilde üzerine gelmesine neden olmaz mı? Tıpkı bir devlet gibi Suriye ve Irak’ta büyük bir toprak parçasını denetim altında tutan bir yapılanma, böyle kontrolsüz eylemler yapar mı? Böylesine hesapsız eylemler yapan bir örgüt devlet gibi büyüyebilir mi?
Devasa bir hava gücü olan Batı göz yummasaydı, IŞİD denetim altında tuttuğu bölgelerden çıkan petrolü dünya pazarlarına ulaştırabilir miydi?

ARKA PLANA DİKKATLİ GÖZLERLE BAKMAK
Hatırlanacağı üzere Fransa, Filistin’i tanıma kararı aldıktan sonra 7 Ocak 2015’te Charlie Hebdo saldırısı ile sarsılmıştı! Norveç İşçi Partisi Libya harekâtını eleştirmiş ve İsrail’in boykot edilmesini talep etmişti... Parti’nin Gençlik Örgütü terörist bir eylemin hedefi oldu! İsrail’in Batı Şeria’daki tartışmalı alanlarda ürettiği ürünleri AB ithal etmeme kararı aldı. İsrail’in içinde bile iki devletli çözüm için tartışmalar başladı. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, İsrail Devlet Başkanı Netanyahu’ya iki devletli çözümü kabul etmesi için ültimatom verdi!
Kanada ve İngiltere IŞİD ile mücadeleden çekildi. Rusya’nın 30 Eylül 2015 müdahalesinden sonra Suriye’de durum üstünlüğü Esat’a geçti. ABD Esat’lı bir çözümü kabul etmek zorunda kaldı. Suriye’de, IŞİD’in sonunu getirecek barış umutları yeşermeye başladı. Ülkede bölünmeye gidecek süreç, en azından kesintiye uğradı. Mülteci krizi nedeniyle Avrupa’da emperyalist politikalar ciddi olarak sorgulanmaya başladı. AB, Suriye’de krizi derinleştirecek politikalardan uzaklaşıyor...

TERÖRE KARŞI KÜRESEL SAVAŞ
ABD’nin başını çektiği “Teröre Karşı Küresel Savaş (Global War on Terrorism)” propaganda makinesi dişli sıyırmaya başladı! Afganistan, Irak, Suriye’deki gelişmeler görüldükten sonra Amerikan vatandaşları, Arap Baharı’na bile kuşku ile bakıyor. Çünkü ABD bu alanlara büyük paralar yatırdı. Ülke içindeki ekonomik sorunlar toplumu daha tepkili bir hale getiriyor... Diğer bir ifade ile ABD, artık kendi vatandaşını bile ikna edemiyor!
AB içinde de küresel terör söylemine karşı daha gerçekçi söylemler ortaya çıktı. Bu söylemler yavaş yavaş bir politikaya dönüşüyordu... AB mültecilerin kendi ülkelerinde kalmasını sağlayacak tedbirleri düşünmeye başlamıştı. Gezegeni “küresel terör” tehdidini (!) öne sürerek istenilen istikamete yönlendirmek giderek güçleşiyordu... Ciddi ve sarsıcı bir hamle gerekiyordu!

ÇARE HIRİSTIYAN-MÜSLÜMAN SAVAŞI MI?
Küresel çeteler bu kirli oyunu, ancak bir Müslüman-Hıristiyan savaşı körükleyerek sürdürebileceklerini mi düşünüyor? ABD Başkan Adayı Donald Trump boşuna, “Müslümanların ABD’ye girmelerinin yasaklanması gerektiğini” söylemiyor! Avrupa’da zaten tarihin derinliklerinden gelen bir Müslüman önyargısı var! İslam ve yabancı karşıtlığını öne çıkaran siyasi akımlar Avrupa’da güçleniyor. Bu durum daha dengeli davranan politik partilerin manevra alanını azaltıyor! Çember giderek daralıyor!
Netanyahu’nun şu söylemi ilginç değil mi: “Hitler sadece Yahudileri ülke dışına sürmek istiyordu! Ama dönemin Kudüs Müftüsü onu soykırıma yönlendirdi!”
Dünya çapında Müslümanları hedef alan kirli bir savaş tezgâhlanıyor gibi görünüyor. Bu savaş için Batı kamuoyu bombalarla hazırlanıyor. Patlayan volkanın lavları hem Müslümanları hem de İslam ülkelerini yakarak sürükleyebilir... Mesele teröre karşı bir kişinin ya da iki milyonun yürümesi değil, mesele sorunun doğasının iyi kavranması!
Dikkat, durum kritik bir boyut kazanıyor! Avrupa’daki soydaşlarımızı korumalıyız! Hem tek tek kurumlar olarak hem de devlet olarak aklımızı duyguların önüne koymalıyız... Yoksa kendi yedikleri yemeğin faturasını bizim masamıza gönderirler!