Ekopolitik kavşak ve radikal tercih zorunlulukları!

Son bir hafta genelinde yaşananlar, ekonomi cephesindeki talimatla şekillendirilmiş yapay eğilimler ve bunlara bağlı suni beklentilerin iflasını gözler önüne serdi. Susarak fırsatlardan yararlanmaya çalışanlar rengini belli etti, görüntü ile gerçeklerin üzerini örtmeye çalışanlar geri adım atmak zorunda kaldı. Geçmişe yönelik ekonomik veriler ve eğilimler anlamsızlaştı, geleceğe ilişkin belirsizliğin çok büyük olduğu bir şekilde tescil edildi!

Finansal piyasalarımız sığlaşırken fiyat oynaklıkları anormalleşti. Mali sektördeki iyimser senaryolar buharlaşırken, ekonomik beklentiler olumsuzlaştı ve kırılganlık yönündeki algılar güçlendi. Ekonomi yönetiminin hesaplarının tutmadığı gözlendi; yerleşiklerin güveni kazanılamadı, yabancı yatırımcıların bakış açıları hızla olumsuzlaştı; sözel müdahaleler böyle olmasını engelleyemedi.

Son on gün içinde ülkemizin risk primi sert bir şekilde yükseldi ve finansal piyasalarımızdaki yapay eğilimlerin belini kırdı. Gerek gelişmiş ülke para otoritelerinin durgunlaşma riskine bağlı yaklaşım değişiklikleri, gerek ise yabancı yatırımcıların karlarını alarak ülkemizdeki pozisyonlarını küçültmeye çalışmalarının piyasa dışı yaklaşımlar ile engellenmeye çalışılması bu sonuçta etkili oldu. Dış borçlanma olanaklarımız belirsiz bir süre için tükendi. 2019 yılı sonuna ilişkin makroekonomik beklentiler seri bir şekilde olumsuzlaştı.

Seçimler sonrasında kurallı piyasa anlayışına hızla geri dönülmesi ve yapay zorlamalardan uzaklaşılması da zorlaştı. Yaşanan itibar kaybı, seçim sonrasına ilişkin belirsizlik algısını güçlendirdi; dış politika, güvenlik ve ekonomi ve finansman konularındaki zorlu tercihler arasındaki dramatik çelişkiler kafa karışıklıklarını derinleştirdi. Bu konuların seçmen üzerindeki etkisi sınırlı kalsa bile daha sonra tüm kesimleri etkileyecek!

Ekonomi, dış politika ve güvenlik konusundaki çıkarlarımız radikal değişiklikler yaşanmasını ve peşinen ciddi bedeller ödenmesini gerektiriyor. Finansal bağımlılıklar, ağırlaşmış sorunlar ve sosyal dengesizlikler gerekli yaklaşımların devreye konmasını zorlaştırıyor. Bu açmazları farklı sebepler ile seçmene tüm açıklığı ile anlatılmıyor olması milli iradenin olması gereken çizgide açığa çıkmasını engelliyor ve beka tanımının herkese göre farklılaşarak anlamsızlaşmasına sebep oluyor.

Büyük belirsizlik olarak tanımlamaya çalıştığımız ciddi sıkıntıların, yukarıda kısaca değinmeye çalıştığımız açmazların türevi olarak devreye gireceğini hiç akıldan çıkarmamak gerekiyor. Birbirine bağımlı ve tanımlanmamış varsayımlar ile yapısal reform söylemlerinin, olumsuzlukları dengeleme olanağı ise pek mümkün görünmüyor; daha açık bir ifade ile Yeni Ekonomi Programı, açmazları ve bunların yarattığı belirsizlikleri görmezden gelen tavrı nedeniyle çoğunluğa güven vermiyor! Zorlu radikal tercihler şekillenmeden, dengelenmeden bahsetmek anlamlı olamıyor. Orta ve uzun vadeli açmazlar konusunda muhalif cephenin renk vermeyen veya tehlikeleri görmezden gelen tavrı da, umutlu olunabilmesini zorlaştırıyor!

Bu yılın ikinci çeyrek dönemi, ikili oynamanın sona ermek zorunda kalacağı bir dönem olabilir! Kısa vadede acil sayılabilecek ihtiyaçların karşılanabilmesi için uzun vadede hayati çıkarlardan vazgeçilmesi ile bunun tam zıddı arasında bir tercih yapma zorunluluğu sıkıntılar yaratacak; bu tercihi daha fazla öteleme olanaklarını büyük ölçüde tüketmiş durumdayız! Bu önemli konu neden seçim meydanlarının temel konusu haline gelmedi? Neden finansal eğilimleri ve ekonomik beklentileri yönlendirerek zaman ve kaynak israfında sınırlar zorlandı? Bunlardan kaçınanlar, seçmene ve sandıktan çıkacak iradeye güveniyor ve gereğini yapmayı görev biliyor olabilirler mi?

Seçim meydanlarından ve finansal piyasalardan basına yansıyan gelişmeler, içinde bulunduğumuz koşulların ciddiyetini anlayamadığımızı düşündürüyor. Dayanışmanın ön plana çıkması gereken bir dönemde önemsiz sayılabilecek detaylar üzerinden rekabeti körükleyerek ayrışmayı ön plana çıkarmak, ödemek zorunda kalacağımız bedellerin ağırlaşmasına sebep olabilir!