Futbolu yolundan ayıran eşitsizlik ve adaletsizliktir...

Avrupa Futbol Şampiyonası’nın finallerini bizim gibi milyonlarca insan izliyor. Son Dünya ve Avrupa şampiyonu İspanya ile İtalya’nın maçını izlerken tribünlerin durumuna bakıp biz Türkler ile arasındaki farkı anlamaya çalıştım. Bizim yandaşlarımız ile Avrupalının bakış açısı neden farklı? Biz mi kötüyüz yoksa onlar mı çok iyiler? Bunu anlamak için futbolun içinde barındırdığı yasallık, eşitlik ve özgürlük için doğal bir isteği anlattığını ayrıntılardan düşünce düzeyine çıkartmak gerekir.
Herkesin anlayabileceği ve gözlemleyebileceği açık ve basit kurallar bütünüyle yönetilen bir toplumu andırır alanda oynanan oyun. Bu bağlamda ülke yönetiminde ve futbolda gözlenen açıklık toplumları düzenli yaşama yönlendirirken yine ülke yönetiminde ve futboldaki seçimlerin adaletsizliği tribünleri düzensizliğe, şiddete yöneltmektedir. Bizim insanımızın tribündeki saldırganlığının altında bu toplumsal ve futbol eşitsizliği var. Futbol kayırmacılığa ve bazıları için ayrıcalıklı durum yaratmaya uygun olmayan bir eşitlik alanıdır. Ulusal takımda olmaması gerekenler ya da burayı hak etmedikleri halde parayı sorun edenler, sonuçta birilerini çileden çıkartmaktadır. Beyaz çizgilerle sınırlandırılmış yeşil çimlerin üzerinde, insan sadece ne olduğuyla değerlenir; yetenekleri, kendini adaması, becerileri ve etkinliğiyle. Bunların dışında, başka yollardan değer kazanmaya kalkmak futbolun doğasını da izleyenlerini de bozmaktadır.
Futbol oyuncusu, toplumun üyelerine izin verdiği tek bir özgürlük şeklini sergiler; herkesin kabul ettiği kurallarca yasaklanmadığı sürece kendilerini mutlu kılacak her türlü şeyi yapmak... Bu sonunda, kendinden geçmiş bir şekilde maçları izleyen ve futbol idolleri yüzünden kavga eden dünyadaki tüm kalabalığın heyecanını futbol alanlarına taşır. Bu içinde yaşadığımız her türlü adaletsizliği, eşitsizliği, çürümüşlüğü, yasadışılığı ve şiddeti içinde barındıran dünyadan çok farklı olarak, uyum, yasallık ve eşitlik sunan bir dünya için duyulan bilinçsiz bir nostalji ve gizli bir gıptadır.
İnsanlığın geleceği için kalabalığın yoğun içgüdüsel tepkilerini barındıran, bu medeni duygulara sahip olmaktan daha olumlu ne olabilir ki? Medeni olmaktan da öte düzinelerce genç insanın, oyunlarını izleyip alkışlayan insanlar için futbol oldukça çekici hatta savaşsız bir dünya. Belki de bu sıra dışı çağdaş fenomen için yani neredeyse bir din statüsüne yükselmiş olan futbol tutkusu için yapılacak bir açıklama, gerçekte sosyologların ve psikologların bize anlattıklarından çok daha az karmaşıktır; futbol insanlara ender olan bir şey sunar; eğlenmek, hoşça zaman geçirmek, heyecanlanmak, günlük tekdüze yaşamın pek az sunabildiği yoğun ve güçlü duyguları duyumsayabilmek için bir fırsat. Eğlenmek istemek, hoş vakit geçirmek en doğal isteklerimiz. Birçok kuşku içeren ve karmaşık nedenle, bugün dünyada futbol, diğer spor dallarına oranla çok büyük bir başarıyla bu rolü üstlenmiş durumda.
Futbol ondan hoşlananlar için bir sevgi biçimidir. Bu nedenle akıllı ve akılsızlar, kültürlü ve kültürsüz insanlar futboldan eşit olarak zevk alırlar. Yeter ki alanda mücadele edenler alana çıkartılırken tribünlere eşitsizlik ve adaletsizlik konusunda ipucu vermesinler. Ülkede yaşanılan eşitsizlik futbol takımlarına da yansıyınca neler olduğunu hep beraber izliyoruz.