Gerçekçi olunmaması için mazeret arama dönemi bitti!

Yerel seçim sonrasının ilk haftasının gündemi, beklenen veya umulan çizgide olamadı. Siyasi iradenin umduğundan daha farklı sonuçların ortaya çıkması, daha önceden yapılmış hesapların çarşıya uymasına izin vermedi. Dış politika, güvenlik ve ekonomi gibi belirsizliklerin azaltılması gereken önemli konular geri planda kaldı ve kararsızlıklar aşılamadı. İktidardaki siyasi partinin kendi bünyesindeki hazımsızlığa bağlı gerginlik artışı, kafa karışıklıklarını büyüttü ve endişeleri derinleştirdi.

Yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığımız durum doğal olarak ekonomiye ilişkin gelişme ve eğilimleri de olumsuz yönde etkiliyor. Daha önce 8 Nisan 2019’da açıklanacağı ifade edilen ekonomi programı muhtemelen gecikecek. Seçimle birlikte sona ereceği söylenen talimatlı yönlendirmeler, yabancı yatırımcılara verilen sözlere rağmen muhtemelen bir süre daha hüküm

Yapay zorlamalar güvensizliğin aşılmasını engellemeye devam edecek; fiyatlamalar ve dayatılmış eğilimler itibarsız kalmayı sürdürürken beklentiler düzelmeyecek. Kararsızlıklarla tüketilen zaman, kırılganlık yönündeki algıları pekiştirecek; ikinci yarıyıla ilişkin iyimser senaryolar hızla solacak. Fakat iktidardaki siyasi irade, bu olumsuzluklardan sorumlu olduğunu kabul etmeyecek ve suçlayacak birilerini ararken bindiği dalları kestiğini kabul etmek istemeyecek!

Son bir hafta içinde açıklanan bazı rakamlar var ve gelecek konusunda iyi şeyler söylemiyorlar. Mart ayı enflasyon rakamları ile şubat ayı motorlu taşıt istatistikleri alarm veriyor. Olası kur şoklarının sebep olabileceği tahribata ilişkin korkular büyüyor; fakat ne bu olasılıklarla yüzleşmek ve ne de bu olasılığı azaltmak yönünde hiçbir şey yapılmıyor. Örgütlenmiş sorumsuzluk şeklindeki tercihler güvensizliği besliyor, sorunları ve kırılganlığı ağırlaştırmaya devam ediyor.

Açık konuşalım, ekonomimizin ne döviz kurlarında ne de faizlerde yükselişe tahammülü yok; koşullar ise en az birinin yukarı yöne gideceğine işaret ediyor. Bu olasılık ise ekonomideki krizin derinleşmesi olasılığını fazlası ile güçlendiriyor, kararsızlıklar ile tüketilen her hafta ödenmesi gereken bedelleri ağırlaştırıyor. Seçmenlerin ekonomik tercihlerinden şikayet edenler, sorunu kendilerinde aramayı beceremiyor ve oturdukları koltukların hakkını veremiyor. Yandaşlara ulufe dağıtmanın büyüyen yan tesirleri nedeniyle artık yetmediğini, böyle devam edilemeyeceğini kavrayamıyor! Başkanlı sistemi konusundaki hesapların neden tutmadığını anlamak istemiyor!

Dış politika ve güvenlik konularında ikili oynama devri bitti! Zira büyük belirsizlik sebebi olan bu konulardaki tercihler netleşmeden, açıklanacak herhangi bir ekonomi programının itibarı olmayacak ve güvensizliğin büyümesi önlenemeyecek. Seçim sonuçlarına bağlı olarak iktidarın kendi iç sorunları konusundaki hazımsızlık ve kendilerini devlet ile özdeşleştirmenin sebep olduğu algı bozuklukları ise, tüm bu süreci bloke ederek sorunları ağırlaştıracak ve kırılganlık algısını güçlendirerek yıkıcı olabilecek. Sormak gerekiyor: iktidar cephesinde bu açmazı fark ederek durumun düzelmesini mümkün kılacak liyakat sahibi kimse yok mu?

Siyasi irade seçim sonuçlarını hazmetmekte zorlanıyor ve 15 Temmuz kalkışmasındaki duygusallığını hatırlıyor ise, bu kendi sorunudur ve devlet işlerinin aksatılmasının sebebi olamaz. İçeride dayanışmaya ve zor kararların arkasında durmaya daha fazla ihtiyaç var iken, neden seçim sonuçlarını geride bırakarak yeni bir Yenikapı ruhu yaratmak için seferber olunamıyor? İçerideki konumu korumak amacı, ülkemizin bekasından daha önemli olabilir mi? Neden değişmekte olan küresel koşullar dikkate alarak ülkemizin orta ve uzun vadeli çıkarlarının gereğini yapmakta yaşanan tereddütler aşılamıyor?

Bu türden soruları görmezden gelen ve gerçeklerden kaçınmayı alışkanlık haline getirenler, piyasa oyunları ile tehlikelerin büyümesini önleyemezler. Son iki yıl genelinde yaşananlar ve ağırlaşan sorunlar, bu türden yanlışların sonucu niteliğindedir ve aynı yaklaşımlar ile aşılamazlar!