Hendek, hizmet, hırsız!..

Yazıklar olsun geçmişten bu yana, bu ülkeyi kendi çıkarları uğruna yönetenlere... Yazıklar olsun siyaset hırsızlarıyla ortaklarına... Yazıklar olsun ayrılıkçı ve gerici terörle kendi milletine insafsızca zarar veren odaklara...Yazıklar olsun cumhuriyetin Aydınlanma Devrimi’yle kavga edenlere... Yazıklar olsun “kinci cumhuriyet” kafasının ihanet yarışına!.. Yazıklar olsun, rant çevreleri ve siyaset odaklarıyla işbirliği yapmaktan utanmayan dönek ve liboş hainlere...Ve yazıklar olsun, “Atatürk ilke ve inkılapları üzerine” namus yemini ederken, cumhuriyeti yıkmaya çalışan hainlerle onlarla kol kola giren “Truva kısrakları”na...Sözüm yalnızca son 30 yılda bir yandan ülkeyi soyarken diğer yandan rejimi kuşatan siyaset odaklarına değil, siyasetten beslenen yandaş Ali Kemallere, küfür ettiği cemaatin kucağına oturan hikmeti kendinden menkul korkaklara, bölücülük ve gericilikten nemalananlara ve halk düşmanlarına da... Yani bu sözler laik cumhuriyet ve Aydınlanma Devrimi ile kavgalı herkese... Velhasıl bu sözler aynı zamanda cumhuriyeti kuşatanlarla mücadele etmeyenlere, onlara boyun eğenlere ve memleket elden giderken kıllarını kıpırdatmayanlara da...
‘3 H’ kumpasının yıkımı!.. Diyeceksiniz ki, “ahval ve şerait 1919 öncesinden kötü mü ki böylesine isyan ediyorsun?..”Hatta diyeceksiniz ki, “bu satırlardaki öfke ‘yeni Anayasa’ tuzağı ile başkanlık kılığında dolaşmak isteyen diktatörlük çabaları yüzünden mi?..” Memleketin “3 H” tezgahında, üç koldan kemirildiğini görmemek için ya gafil ya işbirlikçi ya devekuşu ya da düpedüz “hain” olmak gerekiyor!..Baksanıza; koca Türkiye Cumhuriyeti, 1920 öncesindeki emperyalist kuşatmadan çok daha tehlikeli bir kıskacın içinde çırpındıkça çırpınıyor...Unutmayınız ki; 1923 Devrimi’nden önceki kanlı kuşatmanın amacı “3 yanı” denizlerle çevrili muhteşem bir ülkenin hem stratejik hem jeopolitik hem de coğrafik kaynaklarını tüketmek ve çok önemli bir mevzii ele geçirmekti...Türkiye’nin dört koldan savaşa sürüklendiği o yıllarda, düşmanlar çok güzel bir doğa parçasını ele geçirip, Ortadoğu’nun ortasında, Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan bir coğrafyayı pasta gibi bölüşmeye çalışırken ne yazık ki çok kan döktüler...
Dehanın gelişi...Allah’tan Atatürk gibi bir deha ortaya çıktı da, hem Osmanlı’yı çevreleyen kirli işgali dağıttı hem çağdaş bir rejim kurdu hem de modern bir ulusun temellerini attı...Atatürk yalnızca savaşlardaki başarısıyla üstün bir askeri deha olduğunu kanıtlamadı, siyasi bir figür olarak “ahlaklı politika”nın ve dürüst bir devlet adamı olarak da “namuslu bürokrasi”nin temellerini attı... Gazi bu düzeni oturtmaya çalışırken de hem rant peşindeki bağnaz teşkilatlarla hem de Doğu’da emperyalizmin kışkırttığı ayrılıkçı-gerici şeyhlerin isyan kalkışmalarıyla mücadele etti...
Darbenin kestiği, ektiği!..Cumhuriyetin kuruluşunun üzerinden 93 yıl geçti... Rejim bu süreçte çok badireler atlattı... İsyanlar, kalkışmalar, 2. Dünya Savaşı’nın tahribatları, muhtıralar, 1960 ve 1980 darbeleri ve 12 Eylül’den sonraki siyasi devinimle birlikte hortlayan “cemaat-terör-hırsızlık” siyasetinin yıkımı...Ne ilginç değil mi, ülkeyi terörden kurtarmak için askeri darbe yapılmasından bir gün sonra şiddet bıçak gibi kesilirken, 1980’den dört yıl sonra “terör-gericilik ve hırsızlık” aynı anda faaliyete geçti...Sizce de tuhaf değil mi; Dünyada tank seslerinin terörü durdurduğu ancak kısa süre sonra uyuyan tehlikeleri de hücresinden çıkardığı tek devlet Türkiye!..PKK terörü 15 Ağustos 1984’te Eruh ve Şemdinli ilçelerine yapılan baskınla başlamadı mı?.. Ne yazık ki evet... 1980 darbesinden önce Suriye’ye kaçan “Apocular”, 200 kişilik bir grupla iki ilçeyi basarken, onları “bir avuç eşkıya” olarak tanımlayanlar, terörün 30 yılda en az 60 bin kişinin kaybına yol açacak bir çatışma sürecine dönüşeceğini göremediler...Aynı gaflet 1980 sonrasındaki ANAP, DYP, Refah Partisi ve REFAHYOL hükümetlerince de sürdürüldü... AKP dönemindeki gaflet, terörle masaya oturacak kadar bir ihanet aşamasına getirildi ve sonucu da ne yazık ki ortada;Yıllardır mağarasından çıkamayan terör, Türkiye Cumhuriyeti’nin 13 ilçesinde belediyeler desteğiyle kazılan “hendek”lerde 6 aydır devletle savaşıyor!.. Sonuç 300 şehit...
Kuşatmayı dağıtacak güç!..Gelelim “3 H” yani “hendek-hizmet-hırsızlık” düzeninin devleti de milleti de vuran çok vahim sonuçlarına...HENDEK; Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ahmet Sayar, bölgedeki çatışmalardan yaklaşık 10 bin esnaf ve çalışanın etkilendiğini ve en az 1 milyar TL’lik zarar oluştuğunu söylemiş...HİZMET; AKP’nin son 3 yıldır savaş açtığı “paralel yapı”nın devlete ve millette açtığı yaraların ekonomik boyutu hesaplanamayacak kadar büyük. En az 50 milyar dolarlık bir çarkı elinde bulunduran cemaatin “Ergenekon” yalanlarıyla açtığı sosyal yaraların “hizmet” boyutu ise çok daha vahim...HIRSIZ; Ve 1983’ten itibaren göreve gelen Turgut Özal’ın “benim memurum işini bilir” pervasızlığıyla başlayan bürokratik aymazlığın siyasetle buluşarak elde ettiği rant... Yani “hırsızlık...” AKP’deki “rüşvet-hırsızlık” skandalını deşifre ederek 4 bakanın başını yiyen 17-25 Aralık operasyonlarının parasal boyutunun “ayakkabı kutuları”na sığmayacak kadar büyük olduğunu dünya alem biliyor...Evet; Türkiye 1920 öncesi 4 koldan sürdürülen kuşatmayı Kurtuluş Savaşı’ndaki ulusal bilinçle yardı... 2000’lerin Türkiye’sini ise “hendek-hizmet-hırsız” yani “gericilik-bölücülük-vurgunculuk” siyasetinden “başkanlık” değil, Altıok’la şekillendirilen “Aydınlanma Devrimi”nin Atatürk cumhuriyetçiliği kurtaracaktır...