Hitler’in çene kemiği

Cehalet tahsille tedavi edilemeyen bir hastalıktır. Her sorunu mutlaka açıklama eğiliminde olan insanın özenle paketlenmiş sahte bilgilere kolayca ulaşımı sayesinde bu hastalık salgın hâlinde yayılmaktadır. Gâvurların “superstition” dedikleri “boş inanç” ya da “batıl itikat” insanların önüne sahte, basit ve sadece kendi içinde mantıklı palavralar koymakta, böylece geniş bir altkültür oluşmaktadır.
Dünyanın her köşesini gözleyen güçlü radarlara, uzaya yerleştirilen dev teleskoplara rağmen bazıları ufoların düzenli olarak dünyayı ziyaret ettiğine inanabiliyor mesela. Hatta Hillary Clinton seçim kampanyası sırasında bu konuda saklanan gerçekleri açıklamayı vaat edebiliyor. Ya da dinleri ortadan kaldırmayı kafaya takmış 180 adamın sübliminal numaralarla dünyayı yönettiğine, Tapınak Şövalyeleri’nin var olduğuna, zaman içinde seyahat eden üstün yaratıklarla temas kurarak dünyaya hâkim olmayı amaçlayan manyakların kurduğu Thule Cemiyeti’nin İngiliz istihbaratının marifetiyle Hitler’i 1933’te iktidara getirdiğine inanan tahsil terbiye görmüş insanlar var. Bu türden altkültürü yayan muazzam bir literatür ve görsel malzeme de var.

FÜHRER'İN RUHU

Bu bağlamda Hitler özellikle önemli. Kapitalizmin krizi derinleştikçe ve emperyalist ülkelerin paylaşım savaşı sürdükçe ve bütün bunlar II. Savaş’tan sonra oluşan uluslararası düzeni ve bütün mutabakatları bozdukça demokrasi denilen yönetim biçimi aşınıyor ve özellikle Batı’da Führer’in lanetlenmiş ruhu dolaşıyor. Almanya’da “Kavgam” 35.000 açıklayıcı notla 70 yıl sonra basıldı ve çok satanlar listesine girdi. 1. Baskı’nın satış rakamı 85.000. 1939’da Hüseyin Cahit Yalçın’ın Türkçeye çevirdiği kitap ülkemizde yıllarca basıldı ve çok satanlar listesinde yer aldı (vatandaşın bu kitapta Yahudi düşmanlığı ve çemkirme dışında ne bulduğunu asla anlayamadım).
Bu ruhun bize de uğradığı ve güncel tartışmalara girdiği görülüyor. ABD karşıtı oldukları için Fransa’daki Ulusal Cephe’nin ve Almanya’daki AfD’nin bize sevimli görünmeye başlaması bir yana, Bekir Bozdağ daha geçenlerde İnönü’yü Hitler’in yanına koydu ve CHP’lilerin 1930’larda parti yemekhanesinde Horst-Wessel-Lied (Nazi parti marşı) dinlediğini söyledi.

HİTLER BİZİ SEVİYOR!

Yine geçenlerde bir TV kanalında bir arkadaş Hitler’in Vasiyetnamesi’nden söz etti. Merhum Hitler ölmeden önce kaleme aldığı vasiyetnamesinde Arapları ve Türkleri çok sevdiğini özellikle belirtmiş. Bak sen şu işe! Hitler bizi seviyor.... Ağır bipolar bozukluğu olan ve sürekli amfetamin aldığı için fiziksel olarak çöken (bk. Ghaemi, 2016, s. 277 vd), Ruslar sığınağını bombalarken sürekli Nazi estetiğine uygun inşa edilecek yeni Berlin’in maketini inceleyen, intihar etmeden bir gün önce General Jodl’a var olmayan 9. Ordu’nun taarruzunu soracak kadar gerçeklerden kopan (Kershaw 2009, s. 794) Hitler vasiyetnamesinde doğu halklarına ilân-ı aşk ediyor. İlahi!
Fakat TV’de konuşan arkadaş hangi vasiyetname olduğunu söylemedi. Geri zekâlı Alman neo-Nazilerinin ürettiği onlarca uyduruk vasiyetnameden biri mi? Yoksa Martin Bormann’ın cesedinde ya da evrakında bulunduğu iddia edilen “Die Bormann Vermerke” mi, yoksa Hitler’in intihar etmeden önce sığınakta sekreteri Junge’ye “siyasî vasiyetimdir” diye yazdırdığı, basın ateşesi yardımcısı Heinz Lorenz İngilizler tarafından enselendiğinde üzerinden çıkan notlar mı? (Kershaw, agy, s. 794 ve s. 1089). Bu notlarda mallarını partiye bağışlar (!), Nasyonal Sosyalizm’in yaklaşan “Rönesans”ından söz eder(!), Alman halkını Yahudiliğe ve Bolşevizme karşı uyarır ve nihayet “Führer” olarak anılmaması şartıyla yeni hükümeti kurma görevini (!) Amiral Dönitz’e verir. Vistül’den Berlin’e kadar her yerde kızıl bayrağın dalgalandığını kendisine bile itiraf edemeyecek kadar megalomandır. Arada Arapları ve Türkleri çok sevdiğini belirtmiş, öyle mi?
Hitler’in Kızıl Ordu’nun adli tabipleri tarafından incelenen ve özel dişçisi tarafından teşhis edilen çene kemiği ile bir parçası eksik (kafasına sıktığı mermi yüzünden) kafatası bir kutu içinde KGB arşivlerinde muhafaza edilmektedir. Fakat öte yanda, birkaç yılda bir CIA’dan birileri Hitler’in 1955’e kadar Kolombiya’da sağlıklı yaşadığını, Eva Braun’la Arjantin’e geçip balayı yaptığını vs saçmalamaktadır.
Yazının başında belirttiğim “altkültür”e dikkat edelim. Bunun masum olan bir çeşidi de var (ufolar vs). Fakat gayet sinsi ve hinoğlu hin yöntemlerle bize en alçak diktatörlüğü bile haklı, meşru, sempatik göstermeye, merak uyandırmaya çalışan çok bilinçli bir çeşidi de var. Bunun alıcısı da var, zira cehalet tahsille tedavi edilemiyor. Zaten artık tahsil de yok.