İstanbul’da inşaat ve trafik terörü

İstanbul’un her yerinde özellikle Kadıköy yakasında tam anlamıyla bir inşaat terörü yaşanıyor. Her sokakta ve caddede birkaç tane inşaat var. İstanbulluları inşaat makinaları esir almış durumda. Araba ile hangi sokağa girseniz size inşaat kamyonları merhaba ve lütfen bekleyiniz, diyor. Kaldırımlar işgal edildiğinden yayalar da yürümekte zorlanıyorlar. Gürültü kirliliği ise had safhada. Hafriyat sesleri insanın beynine sanki çivi çakıyor. Biri bitiyor, diğeri başlıyor. En az 5-10 yıl bu teröre mahkûmuz.
Belediyelerin sorumluluğu çok. Yapı ruhsatlarını aynı anda değil belli zaman aralığında veya uyumlu bir planlama ile verseydi olmaz mıydı? Bir sokakta beş inşaat varsa altıncı inşaata ruhsatı bir süre sonra ver; hayır olmaz. Serbest piyasa ve mülkiyet hakkı!
Üstüne üstlük bu yaratılan terör maliyetine bizler de bedel ödeyerek katılıyoruz. Zaman maliyeti,sağlık kaybı, iş kaybı ile inşaat maliyetinin bir kısmını finanse ediyoruz. Bağdat Caddesi’ne çıkan tüm sokaklarda esnafın iş kaybı var. Bir köfteci cirosunun yarı yarıya düştüğünü geçenlerde bize söyleyerek şikâyette bulundu. Herkes ne yapacağını şaşırmış durumda.
İnşaatların sürmesi ekonomik maliyet, bitmesi de başka bir maliyet yaratacak. Mevcut yaşayan insan veya aile sayısı en az bir katına çıkacak. Otoparklar zaten yok. Evlerin içine arabaları park etmek zorunda kalacağız!
Bu durumda doğan maliyete katlanan halka yaratılan ranttan kesinlikle pay verilmesi lazım. Arsa sahibi, müteahhit ve sektör kazanıyor. Halk bedel ödüyor. Bu nedenle inşaat terörünün maliyetine katlanan halka rant vergisi (maliyetlere katılım iadesi, teşvik, teşekkür vergisi, adını ne koyarsanız koyun) alınarak pay verilmesi şart.

TRAFİK TERÖRÜ
İstanbul, trafiği sayesinde tımarhaneye dönmüş durumda. İnşaat terörünün ve otomotiv sektörünün yol açtığı içinden çıkılmaz trafik nedeniyle hepimiz çıldırmak üzereyiz. Ömrümüz bu trafik yüzden mutlaka azalmış durumda. İstanbul dışında yaşayanlara göre daha az yaşayacağız!
Alt yapısı olmayan İstanbul’un her boş metrekaresine inşaat yapıyoruz. Kuleler dikiyoruz. Ana arterler aynı kalıyor,ama iskân alanları büyüyor.
İstanbul’a olan göç son hızıyla devam ediyor. 81 ilden ibaret devlet haline gelmiş İstanbul’da bir depremin nelere mal olacağını düşünmek bile korkutucu.

STRATEJİK PLANLAMA
Türkiye ekonomisinin beyni ve kalbi olan İstanbul ile ilgili metro, metrobüs,ucuz uçak biletleri ile yaratılan algı kullanılarak uzun vadeli hiçbir planlama yapılmıyor. Popülist politikalarla bize önce eşeğimizi kaybettirip sonra bulma misali dalga geçiliyor.
Yoksulluk, açlık, işsizlik en üst düzeyde. Ama kitle ulaşım araçları ile göz boyanıyor. Mültecilerin kısa zaman sonra ülkemize ve İstanbul’a büyük bir maliyet getireceği düşünülerek çözüm seçenekleri yaratılmıyor.

ALIŞIRIZ
Özal’dan beri halk her şeye alışır,diyerek geldiğimiz noktada Cumhurbaşkanı da alışırlar, alışırlar, deyip önemli öncelikleri bir tarafa atarak ille de başkanlık diyerek, ülkenin büyük kesimini hipnotize etmiş durumda.
Başkanlık sistemi inşaat ve trafik terörünü nasıl bitirecek, dış borcun azalmasını nasıl sağlayacak, sanayi hamlesini nasıl gerçekleştirecek, doğrusu anlamak mümkün değil. Şunu düşünüyorsak Başkan PKK ve Cemaat terörünü bitirsin, sonra diğer terörleri ele alırız, kalkınma hamlesine gireriz, diyorsak; milyonlarca kişinin bunu görmeye ömrü yetmez. Çünkü oynatmaya az kaldı!..