Kapitalist saldırganlığın sportif ideolojisi: Süper Bowl...

Amerika Anakara'sının en çok izlenen ama bir o kadar da insan sağlığına ciddi zararları olduğu savlanan Amerikan futbolu finali (Süper Bowl) geçen hafta Pazarı Pazartesine bağlayan gece sabaha karşı oynandı. Ulusal Amerikan Futbol Ligi'nin(NFL) 2013 yılında en iyileri olarak finale kalan Denver Broncos ile Seattle Seahawks'ın kıyasıya mücadelesi sonucunda şampiyonluk kupasını Seahawks kazandı. 85 bin kişinin stadyumda, 160 milyon Amerikalı'nın ise televizyonlarının başında adeta kendinden geçerek izlediği karşılaşma sırasında ABD'de su tüketiminin en aza indiği söylenmektedir. Süper Bowl finalinin salt bir spor karşılaşmasından öte anlamı da var. İlk kez bir opera sanatçısı Renee Fleming karşılaşma öncesinde ABD Ulusal marşını okudu. Fleming'in marşı okurken kaç sözcüğünü unutacağından tutun da, para atışının hangi takımın kazanacağına kadar birçok değişken bahislere açıldı. Bu yıl 48. si oynanan Süper Bowl finalini NFL'de henüz ikinci sezonunu yaşayan Seahawks 48-3'lük bir skorla kazandı.

Karşılaşmanın devre arasında Bruno Mars'ın davullarla başladığı gösterisine, ünlü rock grubu Red Hot Chili Peppers'in eşlik etmesiyle bahis heyecanı ve eğlence doruğa çıktı. Amerika'nın dört bir yanından New York ve New Jersey'e akın edenler arasında Michael Douglas, John Travolta ve David Backham'da vardı. Tüketimi bir ideoloji olarak benimseyip dünyaya yaymaya çalışan kapitalizmin doğal sonucu olarak karşılaşma sırasında 51 milyon kasa bira, bir milyardan fazla tavuk kanadı tüketildi. Televizyonda 30 saniyelik bir reklam gösterisi için 4 milyon dolar ödendi. Toplamda 200 milyon dolar final karşılaşması için harcanırken reklam ve yayın gelirlerinden 12,3 milyar dolar elde edildi. Oyuncuların sağlığını ciddi bir şekilde tehdit eden Amerikan futbolunun finalinde bile kazanan kapitalizm kaybedenler ise katılımcılar ve sporcular...

***

Bir Amerikan Futbolu karşılaşmasını ilk kez izleyen bir insanın bile öncelikli olarak dikkatini çeken olgunun, mücadele eden insanların sağlığının tehlike içerdiğini fark etmesidir. Bu sporun savunma setleri üzerine kurulu olduğu göz önüne alındığında sporcuların sakatlık belasıyla her an karşı karşıya olduğu bir gerçektir. Salt bu yüzden olsa gerek Amerikan Futbolu takımlarının kadrosu hiçbir spor dalında olmadık kadar geniştir. Her takımın 50'yi aşan oyuncu sayısı hiç kuşkusuz daha fazla insanın spor yapması için değil, sıkça yaşanan sakatlıklar yüzünden, ekibin eksik kalmaması içindir. Bir Amerikan Futbolu karşılaşmasında ortalama 20 oyuncu hastanelik olmaktadır.

Örneğin; Pittsburgh Steelers takımının oyuncularından Mike Webster Amerikan futbolunu bıraktıktan sonra unutkanlık, çabuk sinirlenme, dikkat dağınıklığı gibi çeşitli sorunlar yaşamış, yaşamını yitirdikten sonra ise yapılan otopside, beyin bölgesinde CTE olarak adlandırılan hastalığın tanısı yapılmıştır. İşin ilginç yanı bu hastalığın tanısının sporcu öldükten sonra yapılabilmesi...

Sağlıkçıların ve bilim insanlarının bu tür saptamaları ve bulguları karşısında kapitalistler elbette ki boş durmayacaklar ilk iş olarak da bu saptamaları yapan meslek insanlarına saldıracaklardı. Bununla da yetinmeyip 2007 yılında düzenledikleri uyduruk bir seminer de kafalarına darbe alan oyuncuların tedavileri zamanında yapılırsa kalıcı bir hasar olmayacağına ilişkin bildiriler dağıttılar. Ancak taş bir kere yerinden oynamış ve Amerikan Futbolu oyuncularının karşılaştıkları sakatlıklar ABD Kongresi'nin gündemine bile gelmişti. 2009 yılında NFL Başkanı Roger Goodel milletvekillerine hesap vermek zorunda kaldı. Gene de oyuncuların sakatlıklar, demans, Alzheimer hastalıklarına yakalandıkları gerçeğine karşı çıktılar.

***

Buna karşın eski Amerikan Futbolu oyuncuları üzerine yapılan araştırmaların sonucunda 46 oyuncudan 45'inin beyninde CTE hastalığının belirtileri olan lekelerle karşılaşılmıştır. Amerikan medyasında sağdıcı olduğu bir düğünü unutan, sabah çıktığı otelini akşam bulabilmek için geçtiği sokakların fotoğrafını çeken eski Amerikan futbolcularından sıkça söz edilmektedir. Yine yapılan bir araştırmaya göre 4.500 eski Amerikan futbolcusunda sözünü etmeye çalıştığımız hastalık ve sakatlıklar görülmüş, NFL yöneticileri bunun önüne geçmek için eski oyunculara 765 milyon dolar ödemişlerdir. Sezonluk geliri 8 milyar dolar olan Amerikan Futbolu Ligi için ödenen bu para incir çekirdeğinden daha küçük olduğu bir gerçektir. Bu gerçeklerin ortaya çıkmasından sonra Amerikan Futbolu oynamak isteyen gençlerde yüzde 10'luk bir azalma görülmüş.

Kapitalizmin insan sağlığını bile paraya çevirmenin yolunu bulması, Amerikan futbolunu bir çılgınlık haline getirip, çılgın proje olarak dünyaya sunmasına karşılık, oyun kendi coğrafyasında eleştirilmeye başlanmış, insan doğasına aykırı bir yapı içerdiği saptanmıştır. Bu Amerikan çılgınlığının ülkemizdeki gençler arasında ilgi görmesi özellikle üniversitelerde, bilim yuvalarında Amerikan Futbolu takımları kurulmasını, bu sağlıksız uğraşın liginin kurulmasını anlamakta zorlanmaktayım...

İyi ki doğdun Metin Oktay

2 Şubat Metin Oktay'ın 78. doğum günüydü. Metin Oktay'ı futbolcu olarak izlemek, onunla tanışmak, dost olmak ve onun adını taşımak benim için en önlemli yaşamsal değerlerdir. Metin Oktay'ı salt Galatasaraylı futbolcu olarak görmek büyük bir yanılgıdır. Metin Oktay tüm Türkiye'nin ortak değeridir. Hangi renkten, hangi takımdan olursa olsun Metin Oktay'a saygı duymayan yoktur. O, evrensel bir futbolcu olmanın yanında son derece yüce gönüllü bir insandı.

Bugünkü futbolcularda pek görülmeyen ülke sorunlarına karşı duyarlı olmak Metin Oktay'da en üst aşamadaydı. Örgütten söz etmek, solculuğun suç olduğu dönemde Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idamlarına karşı çıkmış, başlatılan kampanyaya imza atmıştır. Metin Oktay'ın yüce gönüllü olması, yardımseverliği ve duyarlılığı sosyalist olmasından kaynaklanmaktadır. Ne mutlu ülkemiz futboluna ki, Metin Oktay gibi bir değere sahip olmuş. Metin Oktay'lar tükenmez...