Neden futbolcu yetişmiyor?

ELLİ sekiz yaşına kadar biriktirdiklerim geçiyor gözümün önünden bir bir... Ankara Kavaklıdere'nin Güniz Sokağı’nda, rahmetli Süleyman Demirel'in başbakanlığı döneminde oturduğu köşkünün önündeki arsada top oynayıp futbolun ilk eğitimini aldığım günler geliyor aklıma. Köşkün bitişiğindeki dik arsada da kar yağdığı zaman sanki Uludağ'a gitmiş gibi, kızakla güle oynaya, çığlık çığlığa kayıp kar topu savaşı yaptığımız günler... Sanki yaşananlar bir hayal gibi…

FİLM KARESİ GİBİ

İlkokula yeni başlamıştım. Sabahçıydım. Herkes okula giderken ben arsanın bitişiğindeki inşaatta önlüğümü çıkarıp çantanın içine koyar ve öğlen okulun bittiği saate kadar elim kaynayıncaya kadar misket oynayıp, top saydırıp, duvarla pas yapardım. Hiç yakalanacağım aklıma gelmezdi. Çocuk saflığı işte. Sonunda okulun sorgulamasıyla anneme yakalanıp iyi bir zılgıt yediğim yıllar, sadece eskiden kalma güzel bir film karesi gibi...

Babam askeri doktorluktan emekli olunca, yemyeşil bir köy gibi olan İstanbul'un Erenköy Mahallesi’ne geldiğimiz günler düşüyor aklıma. Nasıl da ağlamıştım, gizli gizli... Yaşlılık belirtileri bu olmalı gerek diyorum ve düşünmekten sıyrılmaya çalışıyorum ama anılar peşimi bırakmıyor...

Gece yarısı olmuş. Gözümü kapatıyorum, yaşamımın en güzel anlarının olduğu çocukluk günlerimi düşünerek uyumaya çalışıyorum... Ankara' nın sosyetik ve bürokrat ağırlıklı mahallesinden sonra ağlayarak geldiğim ama sonraları çok sevdiğim Erenköy'deki çocukluktan gençliğe ve yaşlılığa uzanan serüvenim bir film şeridi gibi geçiyor gözümün önünden... Sabahtan akşama dek top peşinde koşturup, ağaçlarından meyvelerle beslenip, sahile yaklaşık beş yüz metre uzaklıktaki küçük iskeleden pantolonla denize atlayıp, eve gidene kadar üstümün kuruduğu o masalsı günler sanki hiç yaşanmadı. Anlatsam “sen hangi filmi yaşıyorsun” derler.

O ARSALAR YOK ARTIK...

Sabahtan akşama dek top peşinde koşturduğumuz alanların ranta kurban gitmesi yüzünden, çocukların top peşinde koşturup, saklambaç, mendil kapmaca, misket, çelik çomak oynadığı arsalar artık yok. Şimdi çocukların ellerinde akıllı telefonların, tabletlerin ve bilgisayarların sağladığı sanal oyunlarla beraber yalnızlaştığı yalancı bir dünya ve ana babaların çocuklarını sanal dünyadan kurtarıp, belki futbolcu olur diye bir hevesle götürdükleri Futbol Okulları var. Arsaların yerini alması beklenen, para karşılığı futbol oynatılan halı sahalar var...

FUTBOL OKULLARININ AMACI PARA KAZANMAK

Eskiden futbolun ilk eğitimini kendi kendimize, bedavaya alıp futbolcu olurken, ne yazık ki şimdi para karşılığı futbol eğitimi alındığı halde futbolcu yetiştiremeyen çok sayıda Futbol Okulu var. Adında okul tamlaması olan bu yerler futbolcu yetiştirmekten çok, para kazanmayı hedefleyen ticari işletmeler haline döndü. Adı okul olan her kurumun asıl amacı eğitim vermektir ama haftada iki gün birer saat futbol eğitimiyle futbolcu yetişmeyeceği de aşikar. Okul dediğin bir çocuğa haftanın yedi günü eğitim verir. Eğer haftada iki ya da üç gün gidip birer saat eğitim alıyorsan o kurumun adı Dans Kursu, Gitar Kursu'nda olduğu gibi Futbol Kursu olabilir ama Futbol Okulu olamaz, olmamalı. Haftada iki gün birer saat çocukları oyalamak eğitim değil olsa olsa bir işletmenin ticari politikasıdır.

olur silkelenin ve bir an önce kendinize gelin. Sonuçta siz sahadasınız ama ekran başında kalp krizi geçirecek olan da bizleriz. Bize de yazık. Üzüntüm, babam gibi kızıp uzatma dakikasının son dakikasını seyretmeden ekran başından kalkıp gidenlere. Tebrikler size, geçmiş olsun bizlere...