Net dış borç ödeyicisi olmak güvensizliği besler!

Geride bıraktığımız hafta içinde, ekonomimize ilişkin güven endeksleri açıklandı. Döviz kurlarının yapay ve geçici bir şekilde geriletilmiş olması, beklentilerin biraz daha olumsuzlaşmasını ve güvensizliğin artmaya devam etmesini engelleyemedi. ABD ile ilişkilerin düzelmesi yönündeki bazı gelişmeler, ekonomi cephesindeki algıları değiştiremedi. Başka bir deyişle finansal piyasa eğilimlerini yönlendirerek beklentileri kısmen de olsa düzeltme aşısı şimdilik pek bir işe yaramadı! Merkez Bankası Para Politikası Kurulu ise, perşembe günü yaptığı toplantıda, tercihini faiz oranlarını değiştirmemek ve sıkı duruşa devam etmek yönünde kullandı.

Hemen yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığımız gelişmeler, çok yönlü etki ve tepkilerin kısa vadeli sonuçları niteliğindedir ve orta vade açısından olumlu düşünmeyi çok zorlaştıran farklılaşmaları bünyesinde barındırmaktadır. Yaşanmakta olan olumsuzluklar, iyimser senaryoların benimsetmeye çalıştığı beklentilerden daha baskın hale gelmiş durumdadır; eylemle desteklenmeyen veya sürdürülebilir olmayan söylemler etkisiz olmaya başlamıştır. Küresel ve bölgesel gelişmeler ile ağırlaşmasına izin verilmiş sorunların, daha belirleyici olması engellenememektedir.

Türkiye ekonomisinin, net dış borç ödeyicisi olmak zorunda kalacağı beklentisi önemli ölçüde güçlenmiş durumdadır; riskten kaçınma eğilimini ve kırılganlık yönündeki algıları besleyen temel beklenti budur. Böyle olmayacağı yönündeki ekonomik program önermeleri ve finansal piyasa zorlamaları, söz konusu endişeyi ortadan kaldıramamıştır.

Net dış borç ödeyicisi olmak, kaynak sıkıntısının büyüyeceği ve makroekonomik görünüme ilişkin beklentilerin bozulmaya devam edeceği anlamındadır. Faizleri yükselterek döviz kurunu geriletmek ve maliyet kökenli enflasyon baskılarını hafifletmek peşinde koşsan, ağırlaşmış sorunlar nedeniyle ekonomik daralma ve artacak olan işsizliğe tahammül pek mümkün olmayacak; asıl önemlisi bu yöndeki zorlamalar arttıkça ödenmesi gereken bedeller ağırlaşacak ve güven bunalımı derinleşecek! Ekonomi cephesinde tesis edilemeyen dengelenme nedeniyle, sosyal ve siyasi istikrarsızlıkların devreye girmesi yaşanmakta olan açmazı derinleştirecek.

Ekonomideki sert daralmayı durdurmak ve işsizlik oranında kontrolsüz artışlar yaşanmasını engellemek ise, kaynak sıkıntısının bir şekilde ortadan kaldırılabilmesini gerektirecek. Fakat olumsuzlaşmakta olan küresel koşullar, bu sorunun sağlıklı şekilde aşılmasına ve kredi mekanizmasının yeniden çalışır hale gelmesine izin vermiyor; yastık altında olduğu varsayılan kaynaklardan ise, tüm zorlama ve teşviklere rağmen ses gelmiyor.

Günü kurtarmak adına, oyunun kurallarını değiştirmeden para otoritesinin parasal genişlemeye zorlanması ise sunacağı faydadan daha ciddi yan tesir risklerini bünyesinde barındırıyor. Kredi mekanizmasını çalışır hale getireyim ve finansal istikrarsızlığın büyümesini engelleyeyim derken, enflasyon baskılarının tümü ile kontrolden çıkması olasılığı ciddi rahatsızlıklar yaratıyor! Yeni Ekonomi Programı ve bu yaklaşıma ilişkin beklentileri destekleyen tüm gelişme ve tercihler, öncelikle bu tehlikeli olasılıktan kaçınmak adına devreye sokuluyor. Tüm bunlara rağmen Güven Endeksleri geriliyor ve geleceğe yönelik beklentilerin bozuluyor olması, bu tehlikenin çekim alanından kurtulmayı başaramadığımıza işaret ediyor!

Ne döviz kuru, enflasyon ve faizlerin dalgalı ve birbirlerini besleyen şekilde artmasına tahammülümüz var; ne de bu olumsuzluklardan kaçınmak adına ekonominin kontrolsüz bir şekilde daralması ve işsizliğin artmasına! Net dış borç ödeyicisi olmak zorunluluğu ise, orta vadede bu olasılıklarla tanışmaktan kaçınmayı olanaksızlaştırıyor. Net dış borçlanma yapabiliyormuş gibi görünme, döviz kurlarını yapay da olsa gerileterek zaman kazanma ve kaynak sıkıntısının artmadığı izlenimi yaratma çabaları bu korkulardan besleniyor!

Yabancılar ne durumda olduğumuzu biliyor ve bu durumumuzu kısmen suiistimal ederek, çıkarlarını korumaya çalışıyor ve bazı risklerini azaltma peşinde koşuyorlar. Döviz kurlarındaki gerilemeye rağmen ekonomimize ilişkin Güven Endekslerinin gerilemeler ise, yerleşiklerin bu konudaki farkındalık düzeylerinin hızla artmakta olduğuna işaret ediyor. Koşullar böyle olunca, etkili ve yetkili kesimlerin ince ve çelişkili hesapları pek başarılı olamayacak ve kaçınılmaya çalışılan olasılıkların gerçekleşme şansı artacak gibi görünüyor.