Selim sen bitmişsin!

Kemal Göktaş’ın Diken’de“Trajedi ile biten umudun öyküsü: ‘Bitmedi Daha…” başlıklı yazısını okumamış olsaydım, H. Selim Açan’ın “Bitmedi Daha…” (Sel Yayıncılık, Şubat 2019) anı kitabı hakkında yazmayı düşünmüyordum. “Selim’in yazdıklarına cevap vermeye değmez” diyordum.

Anıların ikinci cildi “Sürüyor o kavga” da Sel Yayıncılık’tan çıktı, (Ekim 2019) İkinci ciltte 12 Eylül sonrası yaşananlar anlatılıyor.
Açan, kitaplarının adlarını Adnan Yücel’in “Bitmedi daha / Sürüyor o kavga / Ve sürecek / Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek” dizelerinden almış.

BİR O KALMIŞ DEVRİMCİ!
Elbette bir “Aydınlıkçı” olarak Selim’den benimle ilgili övgüler beklemiyordum. Fakat bir dönem birlikte kavga verdiğimiz, ortak arkadaşlarımız Aktan (İnce), Yaşar (Ayaşlı) ve Kenan (Güngör) hakkında neler yazmıyor ki. “İdolümdü” dediği Aktan İnce’yi mücadeleden uzaklaşmakla suçluyor. Yaşar Ayaşlı hakkında şöyle yazabiliyor: “Yaşar (Ayaşlı) da dahil bunların hepsi aslında Fatih'i değil kendilerini anlatmanın, kendilerini parlatıp pazarlamanın peşindeler. Fatih, sadece bir bahane, bir dekor bu ‘Fatih sömürücüleri’nin elinde...” Eski arkadaşları için “kibirli, bürokrat, çapsız, pratik kaçkını” gibi sıfatları sık sık kullanıyor.
Bunları okuyunca “Selim sen bitmişsin” diye düşündüm. “Bitmedi daha…” diyorsun ama bitmişsin!
CEBECİ KAMPÜSÜ
Şimdiki adıyla SBF’ye bağlı İletişim Fakültesi, o zamanki adıyla Basın ve Yayın Yüksek Okulu (BYYO) öğrencisiydim. Müdürümüz Muammer Aksoy’du. ‘68’ rüzgarının gümbür gümbür estiği yılların başındayız.
O yıllarda Siyasal ve Hukuk fakülteleri ile BYYO’nun olduğu Cebeci kampüsü, devrimci gençlik hareketinin merkezidir. Ankara’da solun diğer merkezi de ODTÜ’dür. Kurtuluş Lisesi’nin solcu öğrencileri için hemen yakınlarındaki Cebeci kampüsü bir çekim ve ilgi odağıdır. Liseli Selim Açan da, “devrimci eğitim için” BYYO’ya sık sık gelen öğrencilerden biridir. Bir başka Kurtuluş liseli de Taner Akçam’dır!
Açan, dönemin gençlik liderlerinden BYYO’lu Aktan İnce’den adını alan “Aktancılar” grubuna bu süreç içinde katılacaktır. Daha sonra Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği-TİKB’nin ilk kuşak kadrolarından olan Açan, uzun yıllar hapiste kalacaktır. (16 yıl) Kendisiyle yapılan bir söyleşide anılarını “uzun boylu düşünüp planlamadan oturup yazmaya başladığını”, “aniden ortaya çıkan bir patlamanın sonucu” olduğunu söylüyor.
BENMERKEZCİ
Doğrudur. “Uzun boylu” düşünmeden yazdığı anlaşılıyor. Selim Açan anılarını yazarken “dürüstlüğü ve samimiyeti rehber aldım” diyor. İşte bu tartışılır! Açan, anılarını yazan başkalarını “benmerkezci” olmakla eleştiriyor, fakat dünyanın (TİKB’nin) merkezine kendisini oturtan, yaşamlarını yitiren arkadaşları dışında suçlamadığı kimse kalmayan Açan, benmerkezciliğin en olumsuz örneğini veriyor. Atıp tutuyor. Kendini dünyanın merkezine koyanlar gibi, “onlar gibi yazmamalıyım,” düşüncesiyle yola koyulmuş ama “onlar gibi” yazmış.
MÜLTECİ
“12 Eylül sonrası yaptığımız o ilk MK toplantısında, yurtdışına çıkış konusu gündeme dahi gelmedi. Kimsenin aklından bile geçmeyen bir konuydu çünkü bu… Neredeyse çeyrek asır sonra ikimizin de aranır duruma düşmesi üzerine Oya’yla ikimizin, 2002 sonundaki örgüt kararıyla çıkışımıza kadar, yurtdışına çıkanların istisnasız hepsi, bunu, örgütün onayı ya da bilgisi dışında, kendileri organize ettiler” diyor, Selim Açan.
Selim Açan 2002 yılından bu yana Fransa’da yaşıyor. Mecbur kalmış! Avrupa’dan atıp tutuyor. Solculuk taslıyor.
TİKB, yenilgilerden ve ağır kayıplardan başka sonuç vermeyen maceracı bir eylem çizgisi izledi. Türkiye sol hareketi içinde hiçbir zaman kitlesel bir örgüte dönüşemedi, dönüşemezdi. Dar bir grup olarak yaşadı ve öldü. Açan’ın “TİKB’yi yaşatmak” iddiasının hayâlden öte bir anlamı yoktur.