Sosyal medya siyaseti

Bazı siyasal partilerin son iki yılda Facebook ve Instagram adlı sosyal medya mecralarında yaptıkları reklam harcamalarının tutarının bir buçuk milyon liraya yaklaştığını görünce, ilk anda bu meblağın ne kadar küçük olduğu olduğunu düşündüm. Gerçi Youtube, Tiktok vb. başka uygulamalar ile birlikte düşünüldüğünde rakamın daha yüksek olması beklenir ama yine de sosyal medyanın özellikle genç kuşak için ifade ettiği anlam dikkate alınırsa bu meblağların kısa sürede çok daha artacağı öngörülebilir. Özellikle sistem partilerinin gençlerin önüne program koymak yerine, duygudaşlık kurarak oy devşirmeye yönelik tarzları bu tür harcamaları teşvik eder. Halk dalkavukluğu temelinde siyaset yapan popülizmin mantığına göre, ekonomik krizden nasıl çıkılacağına ilişkin çözümünüzü anlatacağınıza paraya kıyıp reklam şirketlerine rap klibi çektirirseniz, genç seçmen size oy verir.

Bu tür partiler açısından önlerine çözüm koymak yerine kuyruğuna takılmak gereken genç seçmen oranı giderek büyüyor. Sosyal medya kullanımı Türkiye nüfusunun yüzde 82’sine ulaştı. Gençliğin dışında kalan yaş gruplarında eskiden kalma alışkanlıklar da sürdüğünden, haber ve bilgiye erişmede gazete, TV ve kitap gibi seçenekler de kullanılabiliyor. Buna karşılık gençler cep telefonu ve internete doğmuş durumdalar. TÜİK’in 2021 yılı verilerine göre, 15-24 yaş grubunda 12 milyon 971 bin 289 gencimiz var. Onlar için sosyal medya dışında bir bilgi kaynağı neredeyse yok gibi.

Günümüzde artık sosyal medyanın olmadığı ya da aşırı denetim altında işlevsizleştirildiği bir düzen düşünülemez. Sosyal medya iletişimi demokratikleştiriyor. Toplumsal ilişkide zaman-mekân sınırlarını genişletiyor. Olayların farklı yorumlarına erişmeyi kolaylaştırıyor, yapay zekâ araştırmalarının zeminini oluşturuyor. Siyasal iletişimi ucuzlatıyor, doğrudan hale getiriyor ve örgütlenmeyi hızlandırıyor. Ancak verili koşullar altında bu faydaların elde edilmesi, ancak bilinçli kullanıcı olmakla mümkün. Oysa gençler de dâhil toplumun tamamına yakını sosyal medyayı kendiliğinden bir oluş hali olarak tüketiyorlar.

Teknolojinin toplumsal etkileri sorunu felsefede ve sosyal bilimlerde çokça tartışıldı. Bıçak bir teknolojidir ama çocuğun eline verdiğinizde hayırlı sonuç bekleyemezsiniz. Sosyal medya sözkonusu olduğunda ise, bıçak çocuğun değil hırsızın elinde! Emperyalizm koşullarında sosyal medya milli devletlerin içinde psikolojik harekât aracına dönüşüyor. Denetimi emperyalist merkezlerin elinde olan sosyal medya kurumları milli çıkarlarınızı savunduğunuzda sizi sansürlüyor ve kısıtlıyor. Öte yandan kapitalizmin kamu yararını küpeşteden atan kısa vadeli kar etme mantığı sosyal medyayı çalışmadan kazanma kültürünü pekiştirecek bir araç olarak sunuyor. Ondan en fazla etkilenen gençlere “influencer” olup gelir elde etme, video çekerek para kazanma türünden bir kolay para kültürü pompalıyor. Görülme ve beğenilmenin kutsanmasına yol açan yapısı nedeniyle, insanları bencilleşmeye itiyor. İlgi odağı olabilmek uğruna giderek daha bayağı olmaya teşvik ediyor. Anonimliğe izin vermesi, ahlaki ikiyüzlülüğün mümkün ve istenir olduğu düşüncesini normalleştiriyor.

Bu nedenle sosyal medyada tanıtım kampanyaları yapan bütün partilerin, sosyal medyayı kullanmakla sosyal medyanın mantığı tarafından ele geçirilerek kullanılmak arasındaki çizgiyi ayırt edebilmeleri gerekiyor. Nasıl olacak bu? Kampanya dillerinin program ve çözüm içerikli olmasıyla ve bizatihi sosyal medyaya ilişkin nasıl bir kamu politikası öngördüklerini açıklamalarıyla...

Hükümet tarafından hazırlanan sosyal medya düzenlemesi yukarıdaki sorunlara bir çözüm getirme arayışının ürünüydü. Ancak hazırlanışındaki bakış açısı hatasından dolayı geri çekildi. Bizde kanun koyucunun ezelden beri kurtulamadığı bir “yok kanun yap kanun” illeti vardır. Toplumsal sorunların salt kanuni düzenlemeler ile çözüleceği inancı… Türk siyasal kültüründe yeni bir anayasa yaparak kalkınmadan demokratikleşmeye her derdimizin çözüleceği düşüncesi bu tür bir kanun mitinin sonucudur örneğin. Suç işleyenlere ceza vermekten ibaret bir kanun-merkezli anlayışla sosyal medyanın toplumsal ve kültürel etkilerinin istenmeyen sonuçları önlenemez. Toplumsal kaynakları olan sorunların çözümünde kanun bir destek ve tamamlayıcı unsurdur. Mücadelenin esası siyaset geliştirmekle (policy making) ilgilidir. Meseleleri sosyolojik biçimde ele almayı gerektirir. Aksi halde yasal düzenlemelerin etkileri sınırlı kalır.

Yapılması gereken toplumsal davranışlarda ve bilinçlerde değişiklik yaratmaya çalışmaktır. Bu amaçla sosyal medya etiği geliştirmenin, internet okuryazarlığını yaygınlaştırmanın, aile içi iletişimi güçlendirmenin, çalışma ile eğlenme arasındaki ilişkiyi doğru kuran bir kültürel iklim yaratmanın, bağımlılığı azaltıcı ve bireylerin ilgilerini dış dünyaya çekici bir eğitim ve kültür politikası geliştirmenin yollarını aramak gerekir.