Terim tipi 'Başkanlık Sistemi' - 1
'Türkiye Futbol Her Şeyi' Fatih Terim, Barcelona’lı Arda Turan ve bir grup futbolcuyu A Milli kadroya almamasının koparacağı fırtınayı hesaplamıştı elbette. Belki yıkılmaz bellediği tahtını tehdit altında hisseden egosu, bu meydan okumaya itti onu; belki dikta gücünü sınamak istedi; belki oluşacak kaostan kârlı çıkmak hesabındaydı; belki öyle, belki böyle…
Henüz rauntlar tamamlanmamış olsa da, tahminlerinin üzerinde yumruk yediği aşikâr. Üstelik maçı kaybetme ihtimali de var. Şimdiye dek, dalaşmak için kendinden hafif rakipler seçerek gücünü pekiştirmeyi tercih eden Terim’in, bu kez gözünü karartıp üst sıkletle şansını zorlaması, kendi açısından 'heyecan verici' fakat riskli bir hamleydi.
Net olan şu ki; Terim, daima ve inceden inceye 'erk'e yakın durmayı, 'egemen'e selam çakmayı düstur edinmiş bir adam… Üstlerinin huzurunda süt dökmüş kediyken, astlarına kaplan kesilen bir tipolojinin mensubu.
Göreve adam değil, adama makam
Görev, yetki ve sorumlulukları tanımlanmadığı halde, 'Türkiye Futbol Direktörlüğü' (TFD), 3 yıl önce Yıldırım Demirören federasyonu tarafından Terim için ihdas edildi. Federasyonda mevcut unvanlarla doymayan Fatih Bey’in egosunu okşamak ve fahiş maaşına kılıf bulmak için icat edilmiş saçma sapan bir 'adama iş' pozisyonuydu, hâlâ da öyle. 'Bu makam, şu, kurumsal gereklilikten doğmuştur' diyecek bir izan sahibi var mıdır memlekette acaba?
Öyle ki, ne 5894 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) yasasında, ne TFF Statüsü’nün herhangi yerinde, ne de Federasyonun Yurtiçi Teşkilatı’nı tanımlayan Statü’nün 51. maddesinde adı anılıyor. Fatih Beyler için emaneten paraşütlendiğinden, resmi kayıtlara bile geçmemiş bir pozisyon olan TFD, muhtemelen onun vedasıyla beraber de tarihe karışacak. Düşünün eğretiliği ki, 'koskoca direktörlüğün' TFF bütçesi içinde ayrılmış bir faslı yok, hiç adı geçmiyor.
Federasyonun oralı bile olmadan geçirdiği 3 yılın sonunda, gelen eleştirilerin de etkisiyle, Bay Direktör kendi görevini aynen şöyle tanımladı: Türk futbolunun gelecek tasarımında, ilgili kurum ve kuruluşlarla da istişare ederek plan, program ve proje oluşturmak ile bunların hayata geçerek kısa, orta ve uzun vadeli sonuçlar alınmasını sağlamayı hedefleyen bir yapı TFD. Doğrudan TFF'ye bağlı, dolaylı olaraksa akademi, iş dünyası, STK'larla dirsek teması olan bir oluşum. Altyapısından, milli maçlarına, ülke ve bölge örgütlenmesinden, modern futbol anlayışının yerleşmesine kadar geniş bir yelpazede bir iş.
Ne dediğini anlayan, beri gelsin… Afili cümlelerle derdini anlatabilmenin, zengin bir birikim gerektirdiğini hiç anlayamadan, kâh Türkçe kâh İngilizce kafasını gözünü yararak, düşe kalka yaşayıp gidiyor işte.
Başkan ne işe yarar?
Dediği doğru, geniş yelpazede bir iş… Ne var ne yoksa, Terim Direktörlüğüne bağlanmış! Hatta Federasyon Başkanı ve yönetimi bile!.. Demirören ve tayfası işvereni değil, işçisi gibi Bay Terim’in. Direktör pragmatik adam, tek patronunun tepelerde olduğunun, kalanların figüran olmaktan öte işlevleri olmadığının ayırdında ve iyi becerdiği 'kedi-kaplan' rollerini açıkça sergilemekte sakınca görmüyor.
Sahi ne işe yarar, hocayla futbolcuların incir çekirdeği savaşına bile müdahale edemeyen bu federasyon başkanı? Siyasetin futboldaki kondüktörü müdür, kontrol kalemi midir, nedir? Futbolumuz adına bir işe yaramadığı net. Ancak o futbolun bir işine yaramasa da, futbolun onun çok “işi”ne yaradığı apaçık ortada. Federasyonun fiili işleyişinde, direktörün altında olduğu gerçeğini bile dert etmiyor. Kişisel tanımım, onun Atatürk Orman Çiftliği sakininin 'Futbol Komiseri' olduğu şeklinde.
(Devam edecek)