Türk şiirinin kemik saplı çakısı

İkinci Yeni’nin usta şairi Ülkü Tamer Muğla’nın Bodrum ilçesinde hayatını kaybetti. 81 yaşındaki şair, yazar, çevirmen ve oyuncu Tamer, bir süredir kanser tedavisi görüyordu. Cenazesi dün Turgutreis Merkez Camisi’nde kılınan cenaze namazının ardından Gümüşlük Mahalle Mezarlığı’na defnedildi.
Nâzım Hikmet, Orhan Veli, Oktay Rifat, Dağlarca, Turgut Uyar, Cahit Külebi, Can Yücel ve daha nice şairimiz için olduğu gibi, Ülkü Tamer için de en güzel yazıyı Cemal Süreya yazmıştı. Papirüs’ü birlikte çıkardıkları sıralarda kaleme aldığı yazısında şöyle diyordu yoldaşı için:

“Onun evreni bir suçsuzluk evrenidir. Klee’nin evreni gibidir. Şiirlerindeki hayvanlara, insanlara, eşyadan ve doğadan alınmış kesitlere bir bakarsak bunu göreceğiz. Tanımlamalarında, işaretlerinde hep bu vardır. Gözünü kalabalıkta açtı ve o kalabalığı sevdi. Şiiri bu sevginin sonuçlarıyla doludur. ... Kendini anlatıyor Ülkü Tamer, Kendisinin Bekleyicisi’dir o, kendinin tuhaf bekçisi. Ama sık sık nöbeti unutuyor, gökten geçen leyleklere bakıyor.”
Nicedir leyleklere yorgun bakıyordu Ülkü Tamer. Bu kez ilk hacı leyleklerle uçmağa gitti. “Ve ölüm gelir, evimin önünü süpürür” diyordu bir şiirinde.


ÜŞÜR ÖLÜM BİLE

Ölüm korkusunu yenmiş insan karşısında hiç de kolay değildir ölümün işi. Ülkü Tamer; yalnızca Türkiye’de değil, Afrika’da, Latin Amerika’da, Uzak Asya’da ölümün bile bocaladığı emperyalist zulümler ve korkular karşısında sonsuz bir umut ve dirençle savaşan devrimcileri anlatırken öyle der:
Diz çöktüler karşısında
Sonra ateş ettiler
Parçalanan yüreğine
Yuva kurdu mermiler
Bir soğuk yel eser
Üşür ölüm bile
Anlatır akan kanı
Beyaz sesiyle
Yıllar sonra 2014’te Cemal Süreya için Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlediğimiz etkinlikte buluşmuştuk. Cemal’i ve şiiri anlatırken, zerrece keder ve ikircim duymadan, anıları kemik saplı bir çakıyla yontuyor gibi keyifliydi.

ATLAS OKYANUSU’NDA FIRAT’IN SALI

Önce Düşün, sonra da Broy dergilerinde, şiirimizin İkinci Yeni ile toplumcu gerçekçiler arasında çeyrek yüzyıldır süren kan davasını sona erdirme girişimine Cemal Süreya’yla birlikte her türlü katkıyı verdiler. Cemal’in ölümünden hemen önce Ülkü Tamer, onun kişiliğinde İkinci Yeni’yi anlattığı şiirini Broy’a getirmişti. Cemal, İkibine Doğru’nun haftalık pazartesi toplantısından Gazeteciler Cemiyeti’ne geçtiğinde dergiyi kapıda uzattım. Kapağı açar açmaz
Ülkü Tamer’in şiirini görmesiyle yüzüne kocaman bir gül oturdu. Şiiri fotokopiyle çoğaltıp, “Bakın, Ülkü yazdı, benim için!” diye diye, Cağaloğlu’ndan vapura kadar, her selamlaştığına dağıtarak inen Cemal Süreya’yı o günün gecesi kaybettik.
Ülkü Tamer şiirde, Cemal Süreya’nın ve İkinci Yeni’nin, Türk bireyinin ve Türkçe’nin dünyaya kafa tutuşunu okyanustaki sal imgesiyle veriyordu. O akşam Boğaziçi’ndeki söyleşi sonrasında etrafını alan gençlerle hep birlikte soluğu semtin kantin havasındaki kahvelerinden birinde aldık. Birkaç gün sonra da Sadık Albayrak, Ulusal Kanal’da Cemal Süreya anmasına çağırdı bizi. “Cemal için ve Seyyit’le olduktan sonra her yere varım!” deyince durur muyum, Latin Amerika Şiirleri Antolojisini istedim hemen Kaynak Yayınları için... Ardından da Aydınlık Kitap Eki’ne güzel bir söyleşi hazırladık, derken ekte başyazılara başladı.

ÇARŞILARDAN GEÇTİM

Pek çoğu gibi, “Çünkü Çarşılardan Geçtim” şirinin de yaşamı nasıl öngördüğünü konuşmuştuk Gezi günlerinde. “O en eski yalnızlığım çekip gitmiş, gelmez artık... Bırakmaz beni kalabalık, çünkü çarşılardan geçtim!” diyordu. Yanardağ’ın Üstündeki Kuş kitabı üstüne söyleşilerimiz hiç bitmedi.
Kendi yaşamı da yanardağın üstündeki kuşun yaşamıydı. Anka gibi durmaksızın yanıp küle döner, yeniden doğar, ama kendini her defasında yeniden yaratmanın hazzı ve tutkusu onu yanardağın üstünden uzaklaşmaktan alıkoyardı.
Onu, “Bir hançerin paslanırken çıkardığı gürültüde”, dev gökdelenlerin ötesine ulaşan düşler için güneş toplayan tutkulu çocuk inadıyla yaşamdan şiir soyarken kanaviçeli kemik çakısıyla hep anımsayacağız.

DOLU DOLU BİR YAŞAM

Ülkü Tamer ilk eşi Tomris Uyar’la nikah masasında.

Ülkü Tamer, 1950’li yıllarda ortaya çıkan İkinci Yeni şiir akımının önde gelen temsilcilerindendi. Yetmişin üstünde kitap çevirdi, şiir antolojileri hazırladı.

1937’de Gaziantep’te dünyaya geldi; çocukluğu ve ilköğrenim yılları bu kentte geçti. Ortaöğrenimine İstanbul’da devam etti. Robert Kolej’den 1958 yılında mezun oldu. Lise yıllarında şiirleri edebiyat dergilerinde yayımlanmaya başladı. İlk şiiri “Dünyanın Bir Köşesinden Lucia” 1954 yılında Avni Dökmeci’nin yönetimindeki Kaynak dergisinde yayınlandı.

Öğrenimine bir süre Gazetecilik Enstitüsü’nde devam etti. 1964-1968 yıllarında oyunculuk yaptı. Milliyet Yayınları’nda danışman-editör olarak çalıştı. Yayıncılık ve çevirmenlik yaptı; Milliyet, Karacan Yayınları’nı yönetti. Milliyet Çocuk ve Sanat Olayı dergilerini çıkardı.

Şiirleri 1954’ten itibaren Kaynak, Pazar Postası, Yeditepe, Yeni Dergi, Papirus, Sanat Olayı gibi dergilerde yayımladı. İlk şiir kitabı Soğuk Otların Altında 1959’da çıktı. 1950’li yıllarda ortaya çıkan İkinci Yeni şiir akımının önde gelen temsilcilerinden biri oldu. İkinci Yeni’ye, bu akımın ana karakteristikleri oluştuktan sonra dahil olduğu halde, kendine özgü imge dünyası ve süssüz, sade söyleyişiyle dikkati çekti. Çoğunlukla keskin bir ironiyle örülmüş derin acıların ve beşeri trajedilerin dile geldiği şiirlerinde 1970’lerden sonra toplumsal duyarlıklar da öne çıktı. Yayımladığı yedi şiir kitabını 1986’da “Yanardağın Üstündeki Kuş” (1986) adlı kitapta bir araya getirdi. 1991 yılında dört öyküsünü içeren “Alleben Öyküleri” adlı öykü kitabını, 1997’de ise “Alleben Anıları” adlı öykü kitabını yayımladı. Bunu, 1998’de yayımlanan “Yaşamak Hatırlamaktır” adlı anı kitabı izledi. Oyunculuk dönemi anılarını içeren “Bir Gün Ben Tiyatrodayken” 2003’te yayımlandı. 2014 yılında Aydınlık gazetesinin haftalık kitap ekinde yazılar kaleme aldı.

Euripides, W. Shakespeare, A. Çehov, B. Brecht, A. Miller, E. lonesco, J. Steinbeck, T. S. Eliot, H. Ibsen gibi yazarlardan otuzun üzerinde oyun çevirdi. Bu oyunlarının pek çoğu özel tiyatrolarca sahnelendi. Birçok şiir antolojisi de hazırladı.

Edith Hamilton’dan Mitologya çevirisiyle TDK 1965 Çeviri Ödülü’nü kazandı. “İçime Çektiğim Hava Değil Gökyüzüdür”(1966) adlı kitabıyla 1967 Yeditepe Şiir Ödülüne, 1979’da çevirileri nedeniyle Macaristan Halk Cumhuriyeti’nce verilen Endre Ady Ödülü’ne, “Alleben Öyküleri” adlı öykü kitabıyla 1991 Yunus Nadi Ödülü’ne, 2014 yılında “Bir Adın Yolculuktu” adlı kitabı ile Melih Cevdet Anday Şiir Ödülü’ne değer bulundu.

ŞİİRİ HİÇBİR ZAMAN ESKİMEDİ

Usta edebiyatçı Özdemir İnce Ülkü Tamer’le dostluklarını Andınlık’a şu sözlerla anlattı: Ülkü Tamerle tanıştığım zaman Robert Kolej’de son sınıftaydı. 1960 yılıydı. İstanbul’a ilk gelişimde beni Haydarpaşa Garı’na karşılamaya geldi. Elinde Amerikalı şair Edward Estlin Cummings’in bir kitabı vardı. Oradan vapura binip karşıya geçtik. Arkadaşlığımız ozaman başladı. Ama Ülkü’yü daha önceden yazdığı şiirlerden biliyordum. Onu yazı hayatının içine ilk girdiği günden itibaren tanıyorum. Güzel anılarımız var. Tayin olduğu Çankırı’ya gitmek için trenle Ankara’ya geliyordu. Bir arkadaşla Ankara’dan trenle Polatlı’ya kadar giderek Ülkü’yü karşıladık. Annesiyle birlikte yolculuk ettiği kompartmanı bulduk. Hiç annesine çaktırmadan kaş göz işareti yaparak dışarı çıkardık ve biraz sohbet ettik. Nezaman İstanbul’a gelsem ya da o nezaman Ankara’ya gelse buluşurduk. Çok yakın arkadaşımdı. İnsan olarak severdim. İronisi boldu. İkinci Yeni’nin dil bilen az sayıdaki şairlerinden biriydi. Şiirinin İkinci Yeni şiirinde özel bir yeri vardır. Dil bildiği için dünya şairlerini iyi tanıyordu. 81 yıllık ömründe onu sonsuza kadar yaşatacak işler yaptı. Ülkü’nün şiiri hiç bir zaman eskimemiştir. 1960’larda yazdığı şiirler sanki bugün yazılmış gibidir. Bu son derece önemlidir. Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki dün yazdığınız şiir bugün eskiyor. Ülkü bunun sırrını keşfettmiş bir kuşaktandı.

Tamer, Özdemir İnce ile birlikte Aydınlık koridorlarında. (2014)

FELLİNİ’Yİ TÜRKİYE’YE TANITTI

Yazarımız Burçak Evren, Tamer’le ilgili şunları söyledi: Ülkü Ağabey’in edebiyat ve tiyatroya olduğu gibi sinemaya da büyük katkıları oldu. İlk akla gelen onun çocukluk anılarını anlatan Gaziantepli bir sinemacıyla ilgili yazdığı nostaljik tatlar getiren küçük bir kitap. Daha sonra yönettiği Sanat Olayı gibi dergilerde ve yazdığı çeşitli gazetelerde sinemaya geniş yer verdi. Hepsinden önemlisi getirilmesi oldukça zor olan Federico Fellini’nin “Amarcord” filmini Türkiye’ye getirerek bize Fellini’yi tanıttı. Edebiyatçı kişiliğinin arkasında gizli bir sinema sevgisi taşıyordu. Bazı filmlerin senaryo çalışmalarına da katıldı.

Fellini’nin “Amarcord” filminden bir sahne

ÇEVİRİ GELENEĞİNİ SÜRDÜRDÜ

Edebiyatçı ve sanatçı dostları Aydınlık’a Tamer’le ilgili şu değerlendirmeleri yaptı:

Osman Şahin: 1957 yılı Ağustos’unda öğretmen olarak Siverek’e giderken 1 gece Antep’te mola vermiştim. O zaman Antep’te bir parkta elinde Metin Toker’in Akis dergisini okurekn Ülkü Tamer’i gördüm ve ilk tanışmamız o gün oldu. O zaman Ülkü Tamer 20 ben 17 yaşındaydım. Daha sonra da arkadaşlığımız devam etti. Çok birikimli ve çok yetenekli bir edebiyat ustasıydı, bir anadolu şairiydi Ülkü Tamer. Tüyap Onur Ödülü’nün ona verilmemesinin sebebi de anadolu şairi olmasıdır.

Gülsen Tuncer: Öğrenci olduğum yıllarda tanıştık. Edebiyatın yanında tiyatroya da sinemaya da çok hakimdi. Gülrüz Süruri Engin Cezzar tiyatrosunda müdürlük ve dramaturgluk yapıyor, aynı zamanda oyunlarda rol alıyordu. Yılmaz Güney, Kemal Sunal gibi usta oyuncuların çok saygı duyduğu bir edebiyatçıydı. Yeri doldurulamaycak çok büyük bir ustaydı.

Enis Batur: Türk şiirinin çok değerli bir ustasını kaybettik. Benim için de ayrıca çok iyi bir dostu kaybettim. Bu kirlenmiş dünyada tertemiz kalmayı başarabilen nadir insanlardandı. Şairliği, edebiyatımıza olan katkıları ilelebet kalıcı olcaktır.

Hüseyin Haydar: Sadece şairliğiyle değil Türkiye’de edebiyatın dergiler üzerinden yapılmasında da emeği geçen çok değerli bir yayıncıydı. Tamer kendisinden sonraki kuşaklarıda eğitti. Hasan Ali Yücel’le başlayan çeviri geleneğinin en önemli temsilcilerinden oldu. Biz dünya edebiyatından bir çok ustayı onun çok güzel, çok kaliteli çevirileriyle okuduk.

UĞURLANDI...

Ülkü Tamer için dün ikindide Bodrum’un Turgutreis Mahallesi’ndeki Merkez Camisi’nde cenaze töreni düzenlendi. Törene, Tamer’in eşi Neslihan Tamer ile sanat ve edebiyat dünyasından çok sayıda kişi katıldı. Eşi Neslihan Tamer, 24 yıllık hayat arkadaşını kaybettiğini söyleyerek ‘Çok iyi bir şairdir, gençler yetiştirdi. Onun güzel yüreğine hayrandım. Ülkü Tamer, kılınan cenaze namazının ardından Gümüşlük Mahalle Mezarlığı’nda toprağa verildi.