Ulusal sinemanın bugünkü konumu

Sinema yazının gelenek haline getirilmiş bir türü de her sezonun başında ve sonunda yapılan değerlendirmelerdi. Bu değerlendirmeler, yalnızca o mevsim izlenecek filmlerle izlenmiş filmlerin toplamını içeremez, onlar kadar, belki de daha fazlasıyla yaşanan ve yaşanacak sezonun tüm olay/olgularını ele alıp işleyen bir döneme not düşme işlevini de üstlenirlerdi. Örneğin, o sezon öne çıkan eğilimler, modalar, akımlar, yayınlar, olaylar ve sinema sektörünü olumlu ya da olumsuz yönde etkileyen her şey.  Her sinema yazarının kaleme aldığı bu türden genel yazılar, bir zaman sonra her biri kaynak özelliğine sahip olurdu. 

Sinema literatüründe nice kitapların yapamadığını, gündelik gazetelerin sayfaları ile kimi sinema dergilerinde dosya halinde yayımlanan bu tür derlemeler yapmıştır denebilir.   

Ne var ki bu tür yazılar, Yabancı Sermaye Yasası’nın değişimi üzerine yabancı şirketlerin ülkemizde şirket kurup dağıtım ve işletme tekelini ele geçindikten sonra büyük bir krizin içine giren ulusal sinemanın üretimden düşmesi üzerine bir açıdan son bulmasa da çok aza indirilmiş, bir süre sonra da gazete ve dergilerin bu tür yazıların yayınlanmasına olanak tanımayan tavır ve değişimleriyle yok olup gitmiştir.

FİLMLER DE AZALDI

Bugün bu tür yazıların matbu olarak yayınlanmasını mümkün kılacak bir sinema dergisi ya da herhangi bir gazete yok denecek kadar az. Diğer bir söyleyişle, sinema alanında –belki kıyıda köşede bir tane olabilir- süreli bir yayına sahip değiliz. Yani bir sinema dergimiz yok.  Yalnızca birkaç gündelik gazetenin –o da çok az- sanat-kültür sayfaları var. Ama yalnızca yazılacak yerler değil, buna koşut olarak bu tür yazıları yazanların da azaldığını giderek yok olma aşamasına geldiğini görüyoruz. Sinema yazarlığı ile ilgili bir mesleki kuruluşta yer alan üyelerin yazılı basında yazı yazma oranı neredeyse yüzde onlar civarında.

Bu tür yazıların yayınlanmamasının tek nedeni kuşkusuz yalnızca yayınların olmaması ya da çok sınırlı olmasıyla ilgili değil, aynı zamanda bu tür yazılara kaynaklık edecek olay ve olguların nicelik ve nitelikleriyle de ilgili. Bu yazıların yaygınlık kazanıp geleneksel hale geldiği dönemlerde birçok yerli film yapan ile yabancı film ithal eden onlarca şirket; “Bu mevsim göstereceğimiz filmler” diye listeler hazırlayıp, bunları hemen hemen tirajları yüksek olan gazetelerde tam sayfa ile yarım sayfa büyüklüğünde yayınlayarak sinemaseverlere duyururlardı. 

Bugün ise, ne yazık ki ulusal sinemanın bir mevsim içinde vizyona sokacakları filmlerin adedi bu tür ilanları dolduracak kadar fazla değil. Ayrıca gündelik gazetelerde bu tür ilanların ilgi göreceği de kuşkulu… Üstelik genel bur tanımlamayla sinemaya gidenler, gazete okumuyor, gazete okuyanların birçoğu ise sinemaya gitmiyor.

DERGİLER BİR BİR KAPANDI

1994’ten sonraki yılların sinema ortamını irdeleyen derlemeler/incelemeler kısacası çözümleyici yazılar yazmak, bu tarihten önceki dönemlerle ilişkili yazılar yazmaktan çok daha zor. 1994’ten önceki dönemlerin kolaylığı, döneme ilişkin kaynakların çokluğundan, sonrasındaki güçlük ise bu çalışmayı besleyecek kaynakların azlığından, ya da çok sınırlı olmasından kaynaklanmaktadır.

Gündelik basında kültür sanata verilen yerin her geçen azalması –giderek yok olması- ile yine bu alandaki dergilerin bir bir kapanması, yalnızca geleceğe ilişkin kaynakların da yok olması anlamına gelmiyor. Aynı zamanda, derleme, araştırma, inceleme vs kaynakları üreten bu konudaki araştırmacıların/yazarların da azalmasına hatta yok olmasına zemin hazırlıyor.

Yazar yoksa araştırma-inceleme de yoktur, araştırma –inceleme olmadığında kültün-sanat sayfalarıyla, süreli yayınlarının da yaşaması pek mümkün değildir. Her geçen gün kâğıt ve baskı alanlardaki fiyat artışı, ne yazık ki bu coğrafyanın yalnızca sinemasını, kültür-sanatını değil aynı zamanda günümüzden geleceğe aktarılacak birçok değerin de yok olup gitmesine neden oluyor.

Kısacası sinema yazınının –sınırlı sayıda oluşturulan kitaplar hariç- diplere vurduğu bir garip süreçten geçiyoruz…