‘Yoksa muhalif misin?’

Sair ve hiciv ustası Neyzen Tevfik bir yerde sessizce oturup dinlenirken arkasından gelen bir adam ensesine tokadı patlatıvermiş... Neyzen öfkeyle başını çevirince de “Neden şaşırdın be adam? Yoksa sen her şeyin Allah’tan olduğuna inanmaz mısın?” demiş...Koca Şair anında yapıştırmış cevabı:“İnanırım elbet, inanırım da... Bu işe hangi öküzü görevlendirdi diye merak ettim!”***İngiltere’de yargıçların maaşı yoktur. Onun yerine, ihtiyaçları oldukça kullandıkları kredisi sınırsız çek defterleri, yani limitsiz özel harcama yetkileri vardır. İngiltere Devleti, yargıçlarına o kadar güvenir...Bir gün yargıcın biri bankaya gidip 1 milyon poundluk bir çeki bozdurmak istediğini söylemiş. Tabii ortalık birbirine girmiş... Banka yöneticileri, en üst makamdan onay almadan bu kadar yüksek miktardaki bir parayı ödeyemeyeceklerini söylemişler. Hemen Adalet Bakanlığı’na telefon etmişler. Gelen yanıt netmiş:“Neden soruyorsunuz, hemen ödeyin!”Banka yetkilileri parayı bir bavula doldurarak ödemeyi yapmışlar...Aynı yargıç birkaç gün sonra, elinde aynı bavulla gelmiş:“Bu parayı iade etmek istiyorum.”Banka yöneticileri Adalet Bakanlığı’nı yine aramışlar ve durumu anlatmışlar. Adalet Bakanlığı paranın alınmasını onaylamış ama yargıcın neden böyle bir şey yaptığını araştırması için bir de müfettiş görevlendirmiş...Müfettiş, parayı önce çekip sonra iade etmesinin nedenini yargıca sorunca aldığı yanıt, “Kraliçe’nin Hükümeti, bize gerçekten bu kadar güveniyor mu, onu sınadım” demiş...Müfettişin raporu bakanlığa ulaşınca yargıç, hemen görevden alınmış... Adalet Bakanlığı, yargıca gönderdiği mektupta, görevden alınma gerekçesini şöyle açıklamış:“Sayın Yargıç... Kraliçe’nin Hükümeti yargıcına elbette güveniyor... Ancak görüyoruz ki siz devletinize güvenmemiş ve sınama gereği duymuşsunuz. Biz de devletine güvenmeyen yargıca güvenmiyoruz ve sizi bu yüzden görevden alıyoruz.”***İtalya’nın ünlü diktatörü Benito Mussolini, bir tımarhaneyi geziyordu. Girdiği her koğuşta deliler çılgınca alkışlıyor ve haykırıyordu:“Yaşa Mussolini!”Böyle birkaç koğuşu gezdikten sonra, bir köşede sessiz duran bir adam gördü. Yaklaştı ve sordu:“Tüm bu insanlar beni alkışlıyor ve ‘Yaşa’ diye bağırıyor. Sen niye susuyorsun? Yoksa muhalif misin?”Adam, diktatörün karşısında saygıyla eğilmiş:“Bağışlayın efendim. O bağıranlar deliler. Ben ise bu hastanenin bekçisiyim.”***Osmanlı Başveziri Baltacı Mehmet Paşa, Ruslarla 1771 yılında yapılan Prut Savaşı’nın Başkomutanı’ydı. Ancak Yeniçerilerin itaatsizliği ihtimali belirdiğinden, Çar’ın Ordusu’na yaptığı kuşatmayı kaldırmış ve bir kesin zaferi böylece engellemişti.Bu yüzden başvezirlikten azledilmiş, sonra da tutuklanmıştı. Onu tutukluyken ziyaret eden bir yakını, saçı-sakalı birbirine karışmış görünce, “Nedir bu halin? Şu saçını sakalını bir tıraş ettiriver” demişti.Ancak Baltacı Mehmet Paşa, idam edileceğinden emindi:“Tıraş kolay da bu kafanın bende kalıp kalmayacağı asıl mesele...”***Eserlerinin çoğunda toplumsal sorunları büyük bir ustalıkla işlemiş olan şair ve yazar Melih Cevdet Anday’a sorarlar:“Evlilik nedir üstad?”Anday, anlamlı bir gülüşle şu cevabı verir:“Eskiden kız ve oğlan tarafının aileleri bir araya gelir, yeni çiftin kuracağı yuva için birlikte yeni bir ev düzülürdü. Bu yüzden de bu olayın adı ‘evlilik’ti. Oysa şimdi yeni evliler daracık apartman katlarına girip oturuyor. Bu yüzden de evlilik ‘katlanmak’ oluyor!”***Yukarıdaki anekdotların tamamını Attilâ Damar’ın, “Tarih Boyunca Ünlülerden İnciler” isimli kitabından alıntıladım. Damar, binlerce yazılı kaynağı tarayarak hepsini yakından tanıdığımız ünlü isimlerin tarihe geçen anılarını, fıkralarını, öykülerini derlemiş...300’den fazla “anekdot”a yer veren bu kitap, bayramınızın keyifli geçmesini sağlayacak.
Ah be Ahmet Ağabey!Çok kişiyi sevdim ama teslim olurcasına sevdiklerimin sayısı bellidir. Dün onlardan birini, Taşıt Araçları Yan Sanayi Derneği eski Başkanı ve DSP İstanbul eski Milletvekili, ağabeyim Ahmet Arkan’ı kaybettim. Ne yazık ki yerinin dolacağına ihtimal vermiyorum. Acım büyük. Ailesine, işçilerine ve tüm yurtseverlere başsağlığı diliyorum...
İZNİNİZLE... Şaka maka Vatan’dan kovulup Aydınlık’a geleli tam 2 yıl oldu... Bu 2 yılda 1-2 günlük hastalık izni dışında izin yapmadım. Haftada 7 gün çalıştım. Bana kapılarını açan yeni aileme mahcup olmamaya gayret ettim.Ama yoruldum.Bu boğucu gündemden sıkıldım.İnanır mısınız, dilimi ağzımın içinde döndürecek halim kalmadı!10 günlüğüne kaçmak istiyorum. Nereye mi?Neresi olursa artık...Kim bilir, belki bir yerlerde karşılaşırız...Bu arada Kurban Bayramınız da şimdiden kutlu olsun. Ekim ayının 2. günü yine bu sütunlarda buluşmak dileğiyle...Sizi, size emanet ediyorum... Döndüğümde herkes yerinde olsun!M.M.